İran’da bir ‘tuğla’ düştü: Sırada ne var?
İki farklı öngörü var: Ya konuşulan değişiklikler gösteriler durulunca açıklanacak. Ya da mevzuat değişikliğine gidilmeden uygulama askıya alınacak. Güya bu şekilde sistem sokağın baskısına boyun eğmemiş olacak! Belli ki müesses nizam hafif tavizlerle bu fırtınayı atlatabileceğine inanıyor.
1979’da Şah Rıza Pehlevi’yi deviren ne varsa bugün sokakta aynısı oluyor: Göstericilerden sisteme reddiye, devletten zorbalık.
İran İslam Cumhuriyeti’nin varlığıyla ilişkilendirdikleri her simge, müesses nizamın altında dinamite dönüşüyor. 43 yıldır kadınlara muhafazakar yaşam formlarını dayatmakta ısrar edenler bunu devrimin esaslarını koruma adına yapıyor. Sistemin muhafazakar yüzünü eleştiren reformcular da devrimin ilkelerinden sapıldığını savunuyor. Fakat sokakta 16 Eylül’den bu yana yazılan bütün hikaye özgürlüklerle ilgili. Bunu böyle anlamak işlerine gelmiyor. Bunun sisteme bir reddiye olduğunu bildikleri için en ufak esnemeyi yok oluşa açılan bir yol olarak görüyorlar. Ya yalandan da olsa reformlara kapı aralayıp öfkeyi yatıştırmayı deneyecekler ya da rüzgara karşı durup meşruiyet krizine kilitlenecekler.
Epey inattan sonra nihayetinde bir kırılma emaresi belirdi. Başsavcısı Muhammed Cafer Muntazeri 4 Aralık’ta İrşad Devriyeleri’nin durumuna dair bir soru üzerine "Yargı Erki ile hiçbir ilişkisi yok. Geçmişte nerede kurulduysa orada kapatıldı" dedi. Kurulduğu yerden kasıt dini lidere bağlı Kültür Devrimi Yüksek Konseyi.
İlgili makamların sessizliği şüphelere ve kafa karışıklığına yol açtı. El Alem TV yetkililerin İrşad Devriyeleri’nin kaldırıldığını teyit etmediğini duyurdu.
Muntazeri’nin açıklaması öfkeyi yatıştırmaya dönük bir yanıltma mı yoksa bu yönde bir atım atıldı da taviz görüntüsünden kaçınmak için kasten belirsizliğe mi oynanıyor?
Neyse ki bir gün sonra İyiliği Emretme ve Kötülükten Sakındırma Komitesi Sözcüsü Ali Han Muhammedi başsavcıyı teyit etti: “Ahlak ve Sosyal Güvenlik Devriyeleri'nin (İrşad Devriyeleri) görevi sona ermiştir."
İrşad Devriyeleri’nin gösterileri alevlendireceğinden fiilen görevlerinin askıya alındığını düşünenler de var. Paylaşılan bilgilere göre öfkenin yoğun olduğu yerlerde devriyeler arazi ama Kum gibi muhafazakar kentlerde hâlâ aktif. Haliyle kuşkular baki.
YETKİLİLER 'DEĞİŞİKLİK ŞART' DİYOR AMA…
Sistemin içerisinden reformun şart olduğunu söyleyenler de çıkıyor. Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi yasanın uygulanmasında esnek metotların olabileceğini belirtmişti. Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf 6 Kasım’da reforma gidilebileceğini açıklamış; eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, dini lider Ayetullah Ali Hamaney’e mektup yazıp bazı önerilerde bulunmuş; bazı reformcular durumu Yargı Erki Başkanı Muhsini Ecei ile görüşmüş; dini liderin ofisinden Hüccetülislam Ali Ekber Aştiyani de “Hoşumuza gitse de gitmese de bir dizi reform yapmak zorundayız” demişti.
Peki 26 Kasım’daki konuşmasında gösterileri yatıştırmak için taviz verilmeyeceğini belirterek bir anlamda reform beklentisini suya düşüren Hamaney’in cephesinde ne değişti?
Muntazeri 1 Aralık’taki açıklamasında, 1983’te başörtüsünü zorunlu kılan yasal düzenlemede değişikliğe gidilip gidilmeyeceği konusunda İran Meclisi ve Kültür Devrimi Yüksek Konseyi’nin çalışma yürüttüğünü, kararın bir iki hafta içinde açıklanacağını söylemişti.
İyiliği Emretme ve Kötülükten Sakındırma Komitesi Sözcüsü Muhammedi de başörtüsü konusunda daha modern uygulamalar üzerinde durulduğu bilgisini paylaştı. Bu konuda kararların yetkililerce verilmesi gerektiğini ekledi. Yani ucu açık bir süreç.
İçeride bir şeyler tartışılıyor ama ne?
AHLAK POLİSİ KALDIRILIRSA NE DEĞİŞİR?
Sokaktaki zorbalıklarla öfkenin kaynağı olan bir birimin feda edilmesi sokaktakilere “Surda bir gedik açtık” dedirtebilir ama örtünme dayatması sürdükçe itirazlar bitmeyecektir. Bir kere 2005’te İrşad Devriyeleri’ni ihdas eden Kapsamlı İffet ve Örtünme Yasası hâlâ yürürlükte. Araştırmacı Arif Keskin’in verdiği bilgilere göre bu yasanın uygulanmasına yönelik olarak İrşad Devriyeleri’nin dışında 230 ayrı görev tanımıyla 15 kurum görevlendirildi. Güvenlik ve yargı kurumlarına ilaveten İyiliği Emretme ve Kötülükten Sakındırma Komitesi, İslami İrşad Kurumu, Radyo Televizyon Kurumu, Milli Gençlik Kurumu, Beden Eğitimi Kurumu, Kadın ve Aile İşleri Kurumu, Millî Eğitim Bakanlığı, İktisat ve Maliye Bakanlığı, Üniversite ve Yüksek Öğretim Bakanlığı, İletişim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı vs.
İrşad Devriyeleri’nden önce bu görevi Besiç, Devrim Muhafızları ve Emniyet Teşkilatı gibi yapılar yerine getiriyordu. Bu kurumlar da olduğu gibi duruyor. Bu yüzden ilganın kapsamını görmek lazım. Ayrıca devrimin ilk yıllarında Halk Direnişi Birimleri ve İslam Devrimi Komiteleri de ahlak zabıtası gibiydi.
Günümüzde genel emniyet teşkilatı içinde fuhuş, alkol, çanak anten, internet ve örtünme ile bağlantılı ihlallerden sorumlu Ahlaki Güvenlik Polisi adıyla özel bir birim var. İrşad Devriyeleri bu birime bağlı olarak sokakta örtünme emrinin takibini yapıyor. Yasal değişiklikler yapılmazsa Ahlaki Güvenlik Polisi örtünme ile ilgili görevini yine sürdürüyor olacak.
İrşad Devriyeleri’nin ötesine geçen bir reform ancak sokakları teskin edebilir. Sözü edilen değişikliklerin kapsamı nedir? Mesela devlet daireleri dışında örtünme zorunluluğunu kaldıran bir açılım gelir mi? Bir de yasal dayatma sadece başörtüsünden ibaret değil. Esnemenin sınırları ne olur? Yanıt yok.
Üzerinde durulan modern yöntemler nelerdir? İrşad Devriyeleri yerine kameralar ve yüz tanıma sistemlerinin kullanılması mı? Böyle bir öneriyi eylülde Meclis’te Yargı ve Hukuk Komitesi Başkanı Musa Gazanfer Abadi ve İyiliği Emretme ve Kötülükten Sakındırma Komitesi Sekreteri Muhammed Salih Haşimi Gulpeygani dillendirmişti.
Beri tarafta muhafazakârlar “Şu fırtına bir geçsin, görürsünüz” havasındalar. Meclis Kültür Komisyonu Üyesi Hüseyin Celali "Gösteriler yatışsın başörtüsü kuralı uygulanmaya devam edecektir. Üzerinde çalıştığımız uygulamayla, öncelikle başörtüsü kuralına uymayan kadınların telefonlarına mesaj gönderilecek, bu da yetmezse ihtar verilecek, üçüncü merhalede banka hesapları kapatılabilir" diyor. Sistemin sonunu hızlandıracak “yaratıcı” tedbirler...
YA REFORM YA TUFAN
Muhafazakârların anladığı reform gençleri İslami kimliğe büründürecek yeni açılımlar. Bu yaklaşım hâlâ öfkenin doğrudan nizama yöneldiğini görmezden geliyor. İki farklı öngörü var: Birincisi konuşulan değişiklikler gösteriler durulunca açıklanacak. Çok radikal değişiklikler olmasa da uygulama yumuşayacak. Belki cezalar da kaldırılabilir. İkincisi mevzuat değişikliğine gidilmeden uygulama askıya alınacak. Güya bu şekilde sistem sokağın baskısına boyun eğmemiş olacak!
Belli ki müesses nizam hafif tavizlerle bu fırtınayı atlatabileceğine inanıyor. Sokaktaki direncin süresi bu oyunda belirleyici olacak. Birkaç haftadır gösteriler ivme kaybediyordu. 5-7 Aralık’taki genel grev çağrısıyla sokaklar yeniden hareketlendi.
Sistemi zorlayacak itici güçlerin gidişatına bakmak lazım: İşçi sendikaları, esnaf ve mollalar.
Mollalar bu sefer ‘nefret figürü’. İstisnalar bir kenara, oradan sisteme karşı isyan bayrağı yükselmeyebilir. Ama işçiler hareketli. 1979’da belirleyici olan esnaf ise bu kez iki arada bir yerde. Niye? Muhalifler 5 Aralık’tan beri çok sayıda kentten kepenklerin indirildiğine dair görüntüler geçiyor. Devlet medyası da aksine açık dükkanların görüntüsüyle “Genel grev çağrısı karşılık bulmadı” diyor. Yargı Erki Başkanı esnafın tehditler yüzünden kepenk kapattığını belirtip baskı yapanlar hakkında işlem yapılacağını söylüyor. Beri tarafta muhalifler, Devrim Muhafızları’nın kepenklere “Kapatma cezası alacaksınız” diyen uyarı notu bıraktığını aktarıyor. Bir tarafta devlet, diğer tarafta göstericiler! Fakat silahlı örgütlerin olduğu bölgeler bir kenara Isfahan gibi bir yerde tarihi çarşının ıssızlığı gösterici tehdidine indirgenirse sistem koruyuculuğunu ve caydırıcılığını yitirmiş demektir. Benzer şekilde “yeryüzünde fesat çıkarmak” ve “Allah’a savaş açmak” suçlamasıyla kesilen idam cezaları da sokakların boşalmasına yetmiyor. Aksine insanları daha fazla biliyor. Bu durum sonun başlangıcı değil mi?
Fehim Taştekin Kimdir?
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.
Öcalan sahneye neden davet edildi? Ne tür oyunlar dönüyor? 24 Ekim 2024
Kelle koparma ya da ateşkes 21 Ekim 2024
Orta Doğu’da Rusya ile Çin’in hırs ve kapasite uyumsuzluğu 17 Ekim 2024
Erdoğan’ın İsrail korkuluğu ve Suriye’deki karşılığı 14 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI