İşçi sınıfının partisi yok!
15-16 Haziran 1970 büyük işçi direnişinin 54. yıldönümü nedeniyle yapılan toplantıda hem geçmiş dönem, hem de önümüzdeki süreçte işçi sınıfının durumu ve bir sınıf partisinin gerekliği üzerinde duruldu. 1970’ler TİP’inin direnişe öncülük edemediği, günümüzde de işçi mücadelesine yön verecek güçlü bir sınıf partisinin yokluğu dile getirildi. CHP de, işçi sınıfının partisi olmadığına göre ne yapmalı?
15-16 Haziran 1970’de Türkiye işçi sınıfı tarihinin en önemli olaylarından biri gerçekleşti.
Zamanın Demirel (Adalet Partisi) Hükümeti, sendikal örgütlenmeyi kısıtlamak amacıyla yüzde 33’lük bir baraj getiriyordu.
Sendikal örgütlenmeyi kısıtlayan 1317 sayılı yasaya karşı 15 Haziran’da 70 bin, 16 Haziran’da da 150 bin işçi İstanbul ve Kocaeli’nde harekete geçti, fabrikalar işgal edildi. 15-16 Haziran büyük işçi direnişi, sendikal bilinçte niteliksel bir sıçramayı gösterir.
İşçiler, oy verdikleri partiye (AP’ye) karşı bir sınıf tavrını ortaya koydular. DİSK’in başlattığı eyleme Türk-İş ve bağımsız sendikalarla birlikte öğrenci gençliği, sol aydınlar da destek verdi, bir birliktelik sağlandı. Birleşik mücadele, sınıfın gücünü artırdı.
Özellikle işyerlerini temel alan bir sendikal örgütlenme ve işyeri temsilcilerinin mücadeledeki aktif tavrı, 15-16 Haziran direnişinde etkili ve başarılı oldu.
EYLEM YASAYI İPTAL ETTİRİYOR
Olayların ertesinde sıkıyönetim ilan edildi. DİSK’li yöneticiler tutuklandı. Olaylarda 3 işçi ve bir polis öldü. DİSK’in verilerine göre 1.100 başka kaynaklara göre ise 5.000 dolayında işçi işten çıkarıldı. Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve CHP, yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
Eylem yasal olmamasına rağmen toplumda sağladığı meşruiyet sonucu, 1317 sayılı yasanın Anayasa Mahkemesi’nce iptalini sağladı. İşçi sınıfı bu eylemi ile aleyhine düzenlenen yasaları geri çektirme gücünü gösterdi.
DİSK, 1967- 1970 yılları arasında Türkiye işçi sınıfının diğer toplumsal güçleriyle büyük ölçüde birleşebilmiştir. Anti-emperyalist mücadelenin yükseldiği bu dönemin devrimci gençliğin okul işgalleri ve direnişleri, köylülerin toprak işgalleri, işçi sınıfının grev ve fabrika işgalleriyle toplumsal muhalefet açısından en etkili bir dönem olduğu söylenebilir.
Ancak DİSK, 1970’lerin ikinci yarısı sonrasında yükselen sınıf hareketinin bir ölçüde gerisine düştü, CHP’ye destek veren bir konuma geldi. TİP’in de 1968 sonrası reformist tavrı, sınıf içinde yeterince örgütlenemeyişi ve 1970 işçi direnişine siyasal anlamda öncülük edemeyişi, önemli bir eksiklik olarak saptanabilir.
'DİSK’İN ÇANINA OT TIKAMAK'
Bu genel girişten sonra 15-16 Haziran olaylarının 54. yıldönümü nedeniyle önceki akşam (11 Haziran 2024) TİP (Türkiye İşçi Partisi) Kadıköy İlçe binasında yapılan toplantıya gelebiliriz. Toplantının başlığı “15-16 Haziran’da işçiler ne söyledi” idi. Alt başlıkta da “Bugün onların mücadelesini nasıl anlamalıyız?” ifadesi kullanılıyordu.
Toplantıdaki konuşmacılar, 68 kuşağının önde gelen isimlerinden siyasetçi ve yayıncı Masis Kürkçügil ve konu ile ilgili kapsamlı bir kitabı olan sendika uzmanı Zafer Aydın idi.
Masis Kürkçügil, kısa bir giriş konuşması yaparak 1963’ten itibaren ülkemizde işçi ve öğrenci mücadelesinin geliştiğine, 1970’te de iktidar bloğundaki çatlamalara değindi. Kürkçügil, 15-16 Haziran olaylarından sonra 12 Mart 1971’de askeri muhtıranın verilmesine dikkati çekti.
Zafer Aydın da, 15-16 Haziran olaylarının o güne kadarki en büyük işçi eylemi olduğunu belirterek DİSK’in sendikal başarısı ve fabrika işgalleriyle sarı sendikaların, işverenlerin ve AP iktidarının hedefi haline geldiğini söyledi.
Sendika uzmanı Aydın, Mayıs 1970’te Erzurum’da yapılan Türk-İş’in kongresinde zamanın TBMM Çalışma Komisyonu Başkanı AP’li Turgut Toker’in “DİSK’in çanına ot tıkayacağız” dediğini hatırlattı.
ÖNCÜ İŞÇİLERİN ÖNEMİ
Zafer Aydın, DİSK’in eylem hazırlığının sendikal örgütlenmeyi kısıtlayan yasanın gündeme gelmesiyle birlikte 18 Mart 1970 tarihinden itibaren başladığını söyledi. Aydın, 14 Haziran 1970’te DİSK’in Merter’deki merkezinde yapılan toplantıda iş bırakma ve ardından Taksim Meydanı’nda büyük bir miting düzenlenmesi kararının alındığını ifade etti.
“İşçilerin Haziranı” adlı kitabın yazarı Zafer Aydın, öncü işçilerin ve işyeri temsilcilerinin eylemde önemli görevler üstlendiğini belirtti. Devrimci gençlerin de eylemler sırasında işçilere slogan atılmasında yardımcı olduğunu söyleyen Aydın, kimi fabrikalarda da TİP’li temsilcilerin varlığına işaret etti.
Zafer Aydın, eylemlerin sağ basını da çok ürküttüğünü belirterek “Bu basın organları işçilerin dinle temasının sağlanması, işyerlerinde mescit açılması önerilerini yaptılar” dedi.
Masis Kürkçügil de, gerek DİSK’in, gerekse devletin, AP iktidarının da eylemlerin bu çapta büyüyeceğini tahmin etmediğini kaydetti.
SINIF PARTİSİNİN GEREKLİLİĞİ
Masis Kürkçügil, TİP’in o dönemde MDD- SD (Milli Demokratik Devrim- Sosyalist Devrim) tartışmaları, Sovyetlerin Çekoslovakya’yı işgali gibi konularla fazla uğraştığını, parti içinde bölünmeler ve ayrışmalar olduğunu belirterek işçi sınıfı içinde örgütlenmeye ve 15-16 Haziran olaylarına yeterince müdahil olamadığını ifade etti.
Sosyalist siyasetçi Kürkçügil, önümüzdeki döneme ilişkin de şöyle konuştu:
“Bir işçi partisi, sınıfla organik bağ kurmalıdır. Kuşkusuz bu işler kolay değildir, zaman alır. Parti, işçi deneyimlerinin içinde olmalı o deneyimlerden beslenmelidir. Ayrıca hem ülkede, hem dünya çapında bir sol dalganın olması da önemlidir. Sosyalizm için sadece ülke koşulları değil dünya koşulları da önem arz etmektedir.
Sosyalistlerin işçi sınıfı ile kaynaşması, iç içe geçmesi lazım. Partinin zihnen ve yapısal anlamda bir hayat tarzı olarak işçi hareketiyle bütünleşmesi gerekiyor. Daha henüz işin başındayız.”
Zafer Aydın da, kimlik siyasetinden sınıf siyasetine geçmenin mutlak önemine değindi.
CHP’NİN DIŞINDA GÜÇLÜ SOL
Günümüzde birçok sosyalist parti var ancak hem nicel, hem nitel yönden etkili konumda değiller, işçi sınıfı içindeki örgütlenmeleri çok zayıf. Nitekim TİP, Mayıs 2023 seçimlerinde aldığı 950 bin oyu, Mart 2024 seçimlerinde 260 bine düşürdü.
İşçi kesimi ağırlıklı olmak üzere toplumun yoksul kesimi CHP’ye yöneldi. Kuşkusuz CHP bir sınıf partisi değil, son tahlilde bir “burjuva partisi”, kapitalist sistemle temelde bir alıp veremediği yok.
Sosyal demokrat bile ne kadar denebilir, tartışmalı, onunla birlikte CHP, 31 Mart 2024 yerel seçimler sonrasında birinci parti olması nedeniyle emek kesiminin taleplerini dillendirmeğe başladı.
CHP’nin yeni yönetimi, bir yandan emeğe yanaşmaya çalışırken diğer yandan AKP iktidarı ile de “normalleşme” çabasına giriyor. Güçlü bir işçi partisinin varlığı CHP’yi de daha solda tutabilir.
Tabii esas önemli olan işçi hareketi ve emek kesimi üzerine inşa edilebilecek bir sınıf partisinin varlığı. Yol uzun, mücadele çetrefilli. Ama sosyalistlerin görevi de, zorlukları aşıp başarıya ulaşmak…