İşçiler eylemde: Patronların uykularını kaçırmaya devam edeceğiz
Birçok iş kolunda çalışanlar, düşük zam oranlarına karşı eylemde. Nakliyat İş Başkanı Küçükosmanoğlu, “İşçiler gücünün farkına vardı. Patronların uykularını kaçırmaya devam edeceğiz” diyor.
ANKARA- Yüksek enflasyonun ve hayat pahalılığının yaşandığı dönemde talep ettikleri maaş artışı verilmeyen işçiler, ardı ardına eylemler yapmaya başladı. Trendyol kuryelerinin yüzde 38 zam almasıyla sonuçlanan eyleminin ardından farklı şirketlerde çalışanlar da emeklerinin karşılığını yüksek sesle talep etmeye başladı.
Trendyol’un ardından Yemek Sepeti ve Bana Bi işçileriyle birlikte mücadele eden Türkiye Devrimci Kara, Hava ve Demiryolu Taşımacılığı İşçileri Sendikası'nın (Nakliyat- İş) Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu’na göre bu eylemler farklı işkollarında da artarak devam edecek. İşçilerin hayat pahalılığı karşısında seslerini yükselttiğini belirten Küçükosmanoğlu, “Biz patronların uykularını kaçırmaya, onları rahatsız etmeye devam edeceğiz. İşçi sınıfı mücadelesine karşı olanlar bundan rahatsız olacaklar. Onları rahatsız etmeye devam edeceğiz” dedi. Küçükosmanoğlu’nun sorularımıza yanıtları şöyle oldu:
‘İŞVERENLER ASGARİ ÜCRETE SIĞINARAK OLMASI GEREKEN ÜCRET ARTIŞLARINI YAPMADILAR’
Trendyol kuryelerinin zam talebiyle başlattığı eylemlerin ardından, birçok farklı şirketteki işçiler de koşullarının iyileşmesi için harekete geçti. Bu eylemlerin ortaya çıkış sürecine dair siz ne söylersiniz?
Türkiye’de son 20 yıldan beri ekonomik olarak en fazla enflasyonun ve hayat pahalılığının yaşandığı dönemden geçiyoruz. Emekçilerin alım gücü sürekli düşüyor. İşçileri yoksullaşma süreci bekliyor. En son açıklanan enflasyon rakamları ortada. Yıllık enflasyon yüzde 50’ye yaklaşmış durumda. Bu dönemde asgari ücret belirlendi ve oran olarak yüksek gibi sunuldu. Ama asgari ücretin alım gücünde karşılığının olmadığı son zamlarla iyice ortaya çıktı. Asgari ücretteki yüksek gibi gözüken bu artış, işverenler açısından böyleymiş gibi sunulmaya çalışıldı. Bazı iş yerlerinde işverenler bu artışı çok önemli bir ücrete çıkılmış gibi sundular. İşverenler asgari ücrete sığınarak, asıl enflasyonu görmeyerek, olması gereken ücret artışlarını yapmadılar.
‘DİRENİŞLERİN FİTİLİNİ TRENDYOL’DAKİ KAZANIM ATEŞLEDİ’
Örneğin Yemek Sepeti, çalışanlarına her yıl asgari ücretin en az yüzde 30 üzerinde maaş verirdi. Geçen yıl asgari ücret 2 bin 800 iken çalışanlara 3 bin 500 lira gibi bir ücret sağlandı. Bu yıl da asgari ücret 4 bin 250 lira ise aynı oranda zamla, 6 bin 500 liraya çıkılması gerekiyordu. Ama bu sene Yemek Sepeti işvereni ücretleri asgari ücret olarak belirledi ve bu artışı sanki kendisi yapmış gibi işçilere sundu. Tam da bu süreçte Trendyol mücadelesi bugün üzerine konuştuğumuz mücadele sürecini tetikledi. İşçi sınıfı açısından kazanım oldu. Trendyol’da yüzde 11 zamma işçiler itiraz etti. Mücadele ve direnişle zam oranı yüzde 38’e çıkınca bu sonuç başta online satış iş kollarındaki işçiler olmak üzere tüm iş kollarındaki işçilerin mücadelesini etkiledi ve tetikledi. Bazı işyerlerinde de ekstra zam talepleri gündeme gelir oldu. Direnişlerin, kontak kapatma eylemlerinin fitilini Trendyol’daki kazanım ateşledi.
‘KENDİLİĞİNDEN GELİŞEN TEPKİLERLE OLUŞAN BİR MÜCADELE’
Yıllardır sendikal mücadele içindesiniz. Birçok eyleme, greve tanıklık ettiniz. Son dönemde moto kuryelerin başlattığı eylemlerin geçmişe göre bir farkı var mı?
Bu dönemin şöyle bir farkı var. Bu mücadele ağırlıklı olarak sendikasız, örgütsüz yerlerde, kendiliğinden gelişen tepkilerle oluşan bir mücadele. Bu bir yönüyle sendikal mücadelenin güçsüzlüğünün de bir göstergesi. Geçmişte tüm sınıf hareketini etkileyen bahar eylemleri oldu, o daha fazla sendikal hareketin kontrolünde eylem süreçleriydi. Son dönemde gelişen mücadeleler daha çok sendikasız yerlerde açığa çıktı. Sendikalı yerlerde de gerçek anlamda bir ücret artışı toplu sözleşmelerle tam yapılamadı. Giderek farklı iş kollarında da daha fazla bir direnme ve mücadele eyleminin olacağı açık. İktidarın politikaları nedeniyle işçi sınıfını ve emekçileri daha fazla yoksullaştırma ve fakirleşme bekliyor. Buna karşı da tüm işçi sınıfı elindeki güçleri kullanarak direnme eğilimi gösteriyor. Kendiliğinden gelişen mücadelelerin örgütlü mücadeleye dönüşüp kazanımla sonuçlanması oldukça önemli.
‘PATRONLAR ASGARİ ÜCRET ARTIŞINI ÖNEMLİ BİR ARTIŞ GİBİ GÖSTERMEYE ÇALIŞIYORLAR’
Günledir işçilerlesiniz ve bir boyutuyla işçilerin talep ettiği zam oranlarını vermeyen işverenlerle de muhatap oluyorsunuz. İşçiler ile işverenlerin görüşmelerinde neler konuşuluyor?
Patronlar, rakamsal olarak asgari ücret artışını önemli bir artış gibi göstermeye çalışıyorlar. Çalışanların bunu kabul etmesini bekliyorlar. Burada işverenler çalışanların örgütsüzlüğünden cesaret alıyor. İşçi sınıfı AK Parti iktidarıyla beraber son 20 yıldır bu kadar yüksek enflasyon ortamını yaşamadı. Biz kendi üyelerimize şunu anlatıyoruz. Sendikalı ve toplu sözleşmeli olmanın asıl anlamı, enflasyon karşısında işçi ücretlerini korumak ve enflasyonun üzerinde bir ücret artışı sağlamak. Kendi üyelerime ‘burada yüzde 80 oranında bir artışla sözleşme yapmamız gerekiyor’ diyorum. Üyelerimiz, ‘aman başkanım biz yüzde 50-60’a razıyız’ diyorlar. Enflasyonun sonuçlarını tam anlamıyla yaşamlarında görseler bile bu çok daha açığa çıkacak. Biz bunu anlatmamıza rağmen çalışanlardaki bu ‘razıyız’ söylemlerini de aşmaya çalışıyoruz. Çünkü gerçeklik çok daha can yakıcı.
‘İŞÇİLER ÖRGÜTLÜ GÜCÜNÜ GÖRDÜĞÜ ANDA MÜCADELEYE KATILIYOR’
İşçi arkadaşlarımız hayat pahalılığı ve yaşam standardındaki düşüşü görüyor. Bir taraftan işsizlik ve yoksulluk kaynaklı kaygı yaşıyorlar. Bunu da örgütsüzlük kaygısıyla düşünüyorlar. Gücünün farkına vardığında da o mücadeleyi kendi ölçeği içerisinde vermeye çalışıyor. İşçiler, örgütlü gücünü gördüğü anda mücadeleye katılıyor.
‘TRENDYOL İŞÇİLERİNİN BASKI YA DA MOBBİNG ŞİKAYETİ YOK’
Bugün birçok yerde yapılan eylemlerin önünü Trendyol’daki kazanımın açtığını söylediniz. Kazanım elde eden Trendyol işçileri şu an baskı ya da mobbingle karşılaşıyorlar mı?
Şu ana kadar Trendyol işçilerinden bize ulaşan baskı ya da mobbing şikâyeti yok. Trendyol Express’in CEO’su çalışanlar üzerinden bir açıklama yaptı ve ‘Hiçbir arkadaşımız kaygılanmasın, işine baksın’ dedi. Bu da bize işçilerin korkmaması gerektiğini gösteriyor. Trendyol işçilerinde bu kaygı vardı ve görüşmelerde eğer böyle bir şey olursa yine karşılarında örgütlü gücü göreceklerini işverenlere ilettik.
‘EYLEMLER DAHA DA BÜYÜYECEK’
Hemen her gün farklı şirketlerde işçilerin ücretlerine zam talep ederek iş bıraktığını görüyoruz. Son olarak Migros çalışanları da iş bıraktı. Bu eylemler büyüyecek ve farklı iş kollarında da görülecek mi?
Belli bir süre daha büyüyeceğini düşünüyorum. Bu, hayat pahalılığının ne kadar süreceğine de bağlı. Önümüzdeki birkaç ay işçiler bu hayat pahalılığının kendilerini nasıl etkilediğini görecekler. Bundan dolayı da tepkileri daha açığa çıkacak. Eylemlerin daha da büyüyeceğini düşünüyorum.
‘İŞÇİLER KENDİ GÜÇLERİNİN FARKINA VARDILAR’
Hakları için mücadele eden işçilerin örgütsüz olduğunu ve doğalında itirazlarını dile getirdiklerini ifade ettiniz. Bu süreç işçilere ne öğretti?
İşçiler haklı bir taleple bir araya geldiklerinde sonuç aldıklarını görüyorlar. İşçiler kendi güçlerinin farkına vardılar. Yalnız olmadıklarının farkına vardıklarında daha da umutlanıyorlar. Örgütlendiğinde, bir araya geldiğinde sesini daha etkili duyuracağının farkına varıyor. Bundan dolayı da üzerlerindeki korku ve kaygıyı atar hale geliyorlar. Sınıfsal olarak da tek başına olmadıklarını, sermaye karşısında bir araya gelerek güçlendiklerini görüyorlar. İşçiler kendi gücünün farkına varıyor. Örneğin bu eylemlerin ardından Yemek Sepeti’nin İstanbul’daki sipariş oranının yüzde 70’e yakın düştüğü söyleniyor. Bu güçlerinden kaynaklanan bir sonuç.
‘DERDİMİZ EKMEK DAVASI’
Türkiye’de siyasal atmosferin yarattığı duruma paralel daha apolitik bir tablonun açığa çıktığı değerlendirmeleri yapılıyor. Bu son dönemde yaşananlar işçileri daha politikleştiriyor mu?
Kesinlikle. İster istemez. Mesela bugün yaşadığımız bir şeyi anlatayım. İşçi arkadaşlarımızın bir kısmı ‘Baskılar bizi yıldıramaz’ sloganı attılar. O slogandan geri duran arkadaşlar oldu. Ben onlara anlattım. ‘Derdimiz ekmek davası’ dedim. İster istemez bu tür mücadelelerde farklı siyasal tarafa çekilecek kaygısını işçiler yaşıyor. Onun için de elden geldiğince somut talepler dile getiriliyor. Bazen işverenler politik ayrımları körüklemeye çalışıyor ama ortak bir çıkar için mücadele etmek kaçınılmaz olarak insanları yakınlaştırıyor ve daha fazla da politize ediyor.
‘SENDİKAL HAREKETLER İÇİN BU TÜR OLAYLAR BİR TURNUSOL KAĞIDI İŞLEVİ GÖRÜYOR’
Bu son dönemdeki eylemlerden sendikaların çıkaracağı dersler var mı?
Sendikaların çıkaracağı dersler elbette var. Türkiye kamuoyuna, dünyaya mal olan bir mücadeleye dönüştü ancak işçi konfederasyonlarından ses yok. Bugün Yemek Sepeti eylemlerine CHP, İYİ Parti, TİP, HDP milletvekilleri geldi ama konfederasyonlardan, sendikalardan bir dayanışma ziyareti ya da mesajı yok. Sendikal hareketin bu süreçte gelişen sınıf mücadelesine yanıtlar vermesi gerekiyor. Özellikle sınıf sendikacılığı yapan sendikaların bu süreçte yükselmesi gerekir. Sendikal hareket için bu tür olaylar bir turnusol kâğıdı işlevi görüyor.
‘İŞÇİ SINIFININ MÜCADELESİNE KARŞI OLANLARI RAHATSIZ ETMEYE DEVAM EDECEĞİZ’
Siz eylemlerde sahadasınız ve sendikal mücadeleyi oradaki işçilere anlatıyorsunuz. Bu satırları okuyan ve haklarını talep etme noktasında harekete geçmeyi planlayan işçilere neler söylemek istersiniz?
İşçiler bu süreçten çok olumlu etkileniyorlar. Bu hak taleplerinin örgütlenmekten, sendikalı olmaktan geçtiğini görüyorlar. Daha önce Yemek Sepeti’nde çalışan üyelerimiz var. İlk defa böyle bir eyleme katılan, slogan atanlar var ama şunu görüyorlar: Mücadele sonunda bir kazanım elde edildiğinde işverenlerin keyfi uygulamalarına çıkış yolunu görüyorlar. Biz de işçi arkadaşlarımızı örgütlenmeye, mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz. Biz patronların uykularını kaçırmaya, onları rahatsız etmeye devam edeceğiz. İşçi sınıfı mücadelesine karşı durumda olanlar bundan rahatsız olacaklar. Onları rahatsız etmeye devam edeceğiz.