İslamcılar nasıl Tel Aviv'deki koalisyonun ortağı oldu?
Koalisyonun berhava olması, Gazze’ye yönelik bir askeri operasyona ya da Batı Şeria’da yeni bir yerleşim yeri kurulması kararına bakar.
İsrail vatandaşı Araplar, her ne kadar parlamentoda onaylanmasa da ilk kez hükümette koalisyonun bir parçası haline geldiler. İşin garip tarafı, bu hükümet içerisinde yer almayı kabul edenler, seküler ve solcu Araplar değil, teoride Siyonist devletin meşruiyetini kabul etmeyen “İsrail vatandaşı” İslamcılar. İsrail olarak adlandırılan 1948 topraklarında faaliyet gösteren İslami Hareket’le ilgili biraz önbilgi vermek gerekiyor. İslami hareket 1971 yılında Şeyh Abdullah Nimr Derviş tarafından kurulan dini ve siyasi bir yapı. Müslüman Kardeşler ile doğrudan örgütsel bir ilişkisi olmamakla birlikte ideolojik olarak oldukça benzerliklere sahip. Dini ve toplumsal alanlarda faaliyet gösteren İslami hareket, birbirinden tamamen farklı iki harekete bölünmüş durumda: Kuzey’de 2015 yılında İsrail'de yasaklanana kadar faaliyetini sürdüren Şeyh Raid Salah liderliğindeki İslami hareket ve Güney’de yasaklanmadığı için son derece aktif olan adaşı.
İsrail ve Filistin Kurtuluş Örgütü'nün 1993'te Oslo ve Madrid Anlaşmalarını imzalamaları ve karşılıklı olarak birbirlerini tanımalarının ardından hareketin içerisinde barış sürecine ilişkin anlaşmazlık çıktı. 1996'da İslami hareket iki kısma ayrıldı: Şeyh Raid Salah liderliğindeki "Kuzey Kanadı" ve Şeyh Hammad Ebu Daabis liderliğindeki "Güney Kanadı". Şu an gelinen nokta itibarıyla iki hareket arasındaki anlaşmazlık parlamento seçimlerine katılım konusunda yaşanıyor. Güney kanadı seçimlere katılımı ve parlamentoya dâhil olmayı desteklerken, Kuzey kanadı ise boykot çağrısı yapıyor.
17 Kasım 2015'te Başbakan Benjamin Netanyahu başkanlığındaki Güvenlik Kabinesi, İslami Hareket'in kuzey kanadını yasadışı bir örgüt ilan etti. Liderlerinden bazıları hakkında soruşturma başlatıldı ve 17 bağlı dernek ve kurumun faaliyeti yasaklandı. Halihazırdaki lideri Mavi Marmara gemisinde de bulunan Şeyh Raid Salah ve onun uzun süre yardımcılığını yapan Kemal el Hatib, şu an İsrail hapishanelerinde gün dolduruyor. Yahudi partilerle koalisyona destek vermesi nedeniyle Birleşik Arap Listesi'nden ayrılan ve başında Mansur Abbas (47) adlı bir diş hekiminin bulunduğu İslamcı Raam Partisi ise İsrail’le birçok konuda uzlaşmayı kabul eden Güney kanadına bağlı bir siyasi hareket.
Bilindiği gibi 23 Mart seçimleri sonrasında Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin, hükümeti kurma görevini Netanyahu’ya vermiş, ancak Netanyahu hükümeti kuramayınca bu görev, Netanyahu karşıtı Değişim Bloku Gelecek Var lideri Yair Lapid’e verilmişti. Sürenin dolmasına saatler, hatta dakikalar kala Lapid’in hükümeti kurma konusunda İslamcı Raam partisiyle anlaştığı haberi internet sitelerine ve sosyal medyaya bomba gibi düştü. Hükümetin kurulması için Knessett’te 61 sandalye gerekirken, koalisyon ortakları 62 sandalyeye ulaşmayı başardı. Koalisyonu oluşturan partileri ve ideolojik eğilimlerini BBC Türkçe’nin hazırladığı şu tabloda görmek mümkün:
İsrail’de Filistinli Arapların politik denklemden uzaklaştırılmasının ve dolayısıyla Araplar üzerindeki sistematik baskının artmasının arkasındaki en büyük etken, Yahudi soluyla 1948 topraklarındaki Arapların ortak hareket edememesiydi. Ayrıca merkez siyasi oluşumların giderek zayıflaması ve 2000 yılından bu yana İsrail toplumunun sağa kaymasıyla liberallerin giderek kan kaybetmesine tanık olundu. Bu son koalisyonda “İsrailli Araplar”ın yer alması, Filistinlilere ne kadar alan açacak, onu şimdiden kestirmek oldukça zor ancak, İsrail-Filistin çatışmasının tarihinde önemli bir dönüm noktasını oluşturduğu kesin.
Raam Partisi’nin koalisyona girmesinin altında aşırı sağcı Siyonist lider Naftali Bennett’in ve diğer sağ partilerin Netanyahu karşıtlığı yatıyor. Bu karşıtlık o kadar belirleyici ki, yerleşimcilerin şemsiye örgütü Yesha Konseyi'nin de başkanlığını yapan Bennett, Netanyahu ile koalisyon hükümeti kurmaktansa İslamcı Arap partisiyle işbirliği yapmayı tercih etti.
Raam Partisi lideri Abbas, ayrımcılık ve ihmalden şikâyetçi olan Arap vatandaşlarının koşullarını iyileştirmeyi amaçlıyor. İslamcı Raam Partisi, Lapid’le yaptıkları anlaşmaya göre, Arap şehirlerindeki altyapıyı iyileştirmek ve suç oranlarını düşürmek amacıyla 16 milyar dolar tahsis edilmesi üzerinde anlaşmaya varmış durumda. Abbas’ın açıklamalarına göre, anlaşmada ayrıca Arap köylerinde izinsiz inşa edilen evlerin yıkılmasına bir son verilmesinden İslami Hareket’in kalesi olarak kabul edilen Negev çölündeki Bedevi kasabalarına resmi statü verilmesine kadar birçok madde yer alıyor. İslamcı lider Abbas, hükümet kurulduğunda, koalisyonun diğer üyelerini etkileyebileceği ve Arap toplumu için fırsatlar yaratabileceği düşüncesinde.
Şimdiye kadar Türkiye’ye pek yansımadı ama işgal altındaki Filistin topraklarında ilginç şeyler oluyor, Reuters’ta çıkan habere göre belki de dünya tarihinde ilk kez bir İslamcı parti, parlamentoda yapılacak oylamada eşcinsel haklarına destek vermeye hazırlanıyor. Buna göre Abbas, eşcinsel haklarıyla ilgili oylama öncesinde İslami Hareket’in şurasının onayını bekliyor.
Birçok Arap, gerek İslami Hareket’in gerekse onun siyasi uzantısı Raam Partisi’nin yaklaşımını eleştiriyor ve onun Batı Şeria'daki Filistinlilere askeri işgali dayatan ve Gazze Şeridi'ne abluka uygulayan bir hükümetin parçası olmayı nasıl haklı çıkarabileceğini merak ediyor. Herkesin üzerinde mutabık kaldığı husus, bu koalisyon yapısının oldukça hassas ve kırılgan olduğu. Koalisyonun berhava olması, Gazze’ye yönelik bir askeri operasyona ya da Batı Şeria’da yeni bir yerleşim yeri kurulması kararına bakar. Her şeye rağmen, öyle görünüyor ki Abbas bu koalisyonu sürdürmek için elinden geleni yapacak. Ancak İsrail’deki Müslüman Kardeşler'in bu pragmatizminin İslam dünyasında yerden yere vurulacağında kuşku yok. Gerçi Bahreyn ve Fas gibi ülkelerde İhvan’ın Netanyahu dönemindeki normalleşmeye verdiği destekle iyice belirginleşen bu pragmatizm ortada dururken Raam Partisi’ne söylenecek çok da fazla şey kalmıyor.
İslam Özkan Kimdir?
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Gazeteciliğe Selam gazetesinde başladı. Bir dönem kitap yayıncılığı alanında faaliyet gösterdi. Ardından Filistinhaber, Time Türk, Dünya Bülteni, Birleşik Basın gibi internet sitelerinde editörlük, TRT Arapça, Kanal On4, Kudüs TV gibi televizyonlarda haber müdürlüğü ve TV 5'te program moderatörlüğü, bazı Arap televizyon kanallarının Türkiye temsilciliğini yaptı. Halen Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsü Ortadoğu Sosyoloji ve Antropolojisi'nde doktora eğitimini sürdürmektedir.
İran-Azerbaycan-İsrail üçgeninde kompleks ilişkiler 07 Ekim 2021
Ahmet Örs: Modern dönemde hayattan kopan eğitim verimsizleşti 02 Ekim 2021
ABD’nin Afganistan’daki fiyaskosunun sırrı 01 Ekim 2021
'Diyanetin sahaya sürülmesi, AK Parti'deki erimeyi durdurmaz' 25 Eylül 2021 YAZARIN TÜM YAZILARI