İsmail Beşikci Vakfı, 'Kırmancca Akademisi' düzenleyecek
İsmail Beşikci Vakfı, Kırmancca Akademisi'nin ilkini düzenliyor. Koordinatör Mutlu Can, "Program, Türkiye’de bir üniversite dışında düzenlenen ilk Kırmanclar konulu akademik program olacak" dedi.
DUVAR - İsmail Beşikci Vakfı (İBV), Kırmancca (Zazakî) Akademisi düzenliyor. İlki, 'Tarih, Kültür ve Kimlik Bağlamında Kırmanclar (Zazalar)' başlığıyla gerçekleştirilecek olan program, 4 Eylül-2 Ekim 2021 tarihleri arasında, beş hafta boyunca her cumartesi günü 14.00-17.00 saatlerinde çevrimiçi olarak Zoom üzerinden yapılacak. Sınırlı sayıda öğrencinin kabul edileceği programın son başvuru tarihi ise 22 Ağustos 2021 olarak açıklandı.
AKADEMİDE KIRMANC (ZAZA) AKADEMİSYENLER DERS VERECEK
İsmail Beşikçi Vakfı tarafından organize edilen ve koordinatörlüğünü Mutlu Can’ın üstlendiği akademi programına, kendileri de Kırmanc (Zaza) olan, alanında uzman akademisyenler hoca olarak katılacak. 4 Eylül'de başlayacak ilk derste Prof. Dr. Mehmet S. Kaya "Sosyoloji ve Sosyo-Antropoloji Bağlamında Kırmanclar'ın Kimliği ve Kültürü" üzerine ders verecek. Sırasıyla diğer haftalarda ise Doç. Dr. Ercan Çağlayan "Tarihi Kaynaklarda Kırmanclar", Dr. Nadire Güntaş Aldatmaz "Etno-Dini Kimlikler Bağlamında Kırmanclar", Dr. Yusuf Baluken "Diyarbekir Eğil Mirdasi Beyliği", Uzm. Murat Başaran ise "Tarihi ve Sözlü kaynaklarda Siverek Dimilî (Zaza) Aşiretleri" konuları üzerinde duracak.
Kırmancca (Kirmanckî/Zazakî) alanında çalışmalar yapan Mutlu Can, dünyada akademik nitelikli Kırmancca konulu çalışmaların geçmişinin 19. yüzyılın ortalarına dayandığını söyledi. “Bilimsel alanda bir parçası olduğu için özellikle Batılı devletlerin Kürdoloji üzerine çalışan akademik kurumlarında çalışma konusu olmuş” diyen Can, sözlerine şöyle devam etti:
“Tıpkı bugün olduğu gibi dün de Kürt dili, tarihi, edebiyatı ve kültürü odaklı çalışmaları -ki bu alan kısaca Kürdoloji şeklinde tanımlanır- yapan bilim insanlarının bir kısmı da Kırmanclar ve özellikle de Kırmancca (Zazaca) üzerine çalışmıştır. Hepimizin bildiği malum devlet politikasından dolayı Türkiye’de akademik alandaki Kürdoloji çalışmaları çok geç başladı. Benim bilebildiğim kadarıyla bu anlamda mihenk taşı Mardin Artuklu Üniversitesi bünyesinde yer alan Türkiye’de Yaşayan Diller Enstitüsü’nün 2009’da Bakanlar Kurulu kararıyla kurulmasıdır. Bilindiği gibi daha sonraları birkaç üniversitede daha Kürt dili ve Kültürü/Edebiyatı bölümleri açıldı. Bugün Kürtçe –Kürtçe derken kastım Türkiye’de konuşulan iki Kürtçe diyalekti olan Kurmancca/Kurmancî ve Kırmancca/Zazakî- üzerine üniversitelerde lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimi verilmektedir.”
‘TÜRKİYE’DE ÜNİVERSİTE DIŞINDA DÜZENLENEN İLK KIRMANCCA AKADEMİK PROGRAM’
İsmail Beşikci Vakfı'nın birincisi 2019 yılındaki Türkçe, biri Kürtçe (Kurmancî) olmak üzere bugüne dek 3 tane Akademik program düzenlendiğini belirten Can, şunları söyledi: “İBV’nin bu akademileri tasarlamaktaki hedefi Kürdoloji alanında çalışan akademisyenleri, araştırmacıları ve bu alana ilgi duyan lisans, yüksek lisans öğrencileri ile mezunlarını buluşturmak, yine alandaki birikimin irdelendiği ve görünür kılındığı bir platform oluşturmaktır. Kırmancca Akademisi vakfın düzenlediği dördüncü, konusu ve diliyle ise tamamıyla Kırmancca olan ilk programıdır. Konusu ve dili itibariyle baktığımızda yanılmıyorsam bu aynı zamanda Türkiye’de bir üniversite dışında düzenlenen ilk Kırmanclar konulu akademik program olacak. Kırmancca alanında bir çalışmacı kimliğimle şunu da ifade etmeliyim, İsmail Beşikci Vakfı yönetim kuruluna böylesi geç kalmış ve önemli bir organizasyonu düzenlediği için teşekkür ederim. Ki ikincisinin de 2022 kışında “Kırmancca Dil, Edebiyat ve Folklor” konulu olarak planlandığını da eklemek isterim.”
'ÖZGÜVEN YİTİMİNİ TERSİNE ÇEVİRMEK GEREK'
Bir dilin konuşmacılarının günlük yaşamda o dili kullanmıyor olmalarının temelinde yatan başlıca sebeplerden en önemlisinin o insanların anadillerine dair özgüven duygularını yitirmiş olmaları olduğunun, bu bağlamda Kırmanclarda Kırmanccaya karşı oluşan özgüven yitimini tersine çevirmek gerektiğinin altını çizen Can, “Hepimizin bildiği üzere Kırmancca yalnızca Türkiye'nin hakimiyeti altındaki Kürt illerinde konuşulan bir Kürt lehçesi ve Kurmanca'ya (Kurmancî) oranla çok daha dezavantajlı durumda. UNESCO’nun 2009’dan bu yana yayımladığı dil raporlarında da tespit edildiği gibi varlığı risk altında. Buna sık sık atıfta bulunulması iyi ama şahsi fikrim şu ki kısmen de olsa bu durumu tersine çevirebilecek çok çeşitli faaliyetlere, birtakım organizasyonlara yönelmek, en sağlıklı ve zaruri tutumdur. Bu bağlamda üniversite dışındaki akademik alanda, görsel ve yazılı basında, internet medyasında, kültür, sanat, edebiyat aktivitelerinde Kırmancca'nın görünürlüğünün artması çok değerlidir. Öğrenilmesi ve öğretilmesi faaliyetlerinin yapılması, bunların toplum tarafından sahiplenilmesi, desteklenmesi aynı derecede önemlidir. Dolayısıyla hem görünürlüğünün artması hem de bu dili konuşanların önemli bir kısmında dile karşı oluşan özgüven yitimini tersine çevirmek ancak böylesi pratik faaliyetlerle, tutumlarla mümkün olabilir” dedi.
'ÇOCUKLARIN KONUŞAMADIĞI DİLİN GELECEĞİ RİSK ALTINDADIR'
Kürtçenin varlığının ve gelişiminin garanti altına alınmasının en nihayetinde devletin bu dilin varlığını ve statüsünü anayasal güvence altına almasıyla mümkün olacağına dikkat çeken Can, “Son yıllarda birtakım kısmi olumlu adımlar atılmış olmakla birlikte, kimi dönemler bunlara yaslanarak ortaya atılan 'asimilasyonu bitirdik, asimilasyon politikalarını ayağımızın altına aldık' vb. söylemler bilimsel olarak bakıldığında doğrulanabilir nitelikte ifadeler değildir. Kırmancca'nın kaderinde belirleyici olan yasal statüye kavuşturulması, en başta eğitim dili olmasıdır. Bu da ancak devlet eliyle gerçekleştirilebilir. Örneğin bir hastayı düşünelim; eğer önemli bir rahatsızlığı olan bir hasta tedavi görmezse ne olur? Zamana yayılmış sonla, yani ölümle karşı karşıya kalır değil mi? Bence Kırmancca'nın mevcut durumu, devletin onu anayasal güvenceye alması ve eğitim dili olarak tanımasının önemi en iyi bu örnekle anlatılabilir. Biraz önce toplumun belli ölçüde yaptığı yahut daha fazla yapması gerekenlerle biz yalnızca Kırmancca'nın ömrünü uzatmaya çalışabiliriz. Hasta örneğiyle söylersem, acılarını dindirebiliriz. Devletin Kırmancca kadar Kurmancca için de atması gereken bu hayati adımları atması, Kürtlerin meşru, barışçıl ve demokratik nitelikli toplumsal tazyiki hükümetler üzerinde sürdürmesi son derece önemli. Tabii bu gerçekleşene kadar durup beklenilemez. Tekrara düşmemek açısından biraz önce de söylediğim pratik tutumları sergilemek, en başta konuşmacılarının dillerine ve kültürlerine karşı sorumluluğudur. Örneğin yalnızca Kırmanc (Zaza) değil, Kurmanc Kürtleri içinde de binlerce yükseköğrenim görmüş insanımız var ki bunların önemli bir oranı toplum içinde statü sahibi mesleklere, pozisyonlara vs. sahip. Peki, bu Kürt bireylerimiz kendi anadillerinde birer ümmi olduklarının farkındalar mıdır acaba?” diye konuştu.
'PROGRAMIN GELECEĞE DÖNÜK DE YARARLI OLMASINI UMUYORUM’
Kırmancca Akademi programına katılım şartlarını taşıyanların başvurularını bu ayın 22’sine kadar yapmaları gerektiğini vurgulayan Can, sözlerini şöyle noktaladı: “Her bir hocamız kendi alanında uzman ve birikimli olan hocalarımızdır. Bu anlamda programın başvuranlar için olduğu kadar geleceğe dönük de yararlı olmasını umuyorum. Atlamak istemediğim bir husus da şudur: Başta Kürt medyası olmak üzere demokrat-çoğulcu çizgide yayın yapan medya kuruluşlarının bu programı duyurucu haberler yapması anlamlı olur. Bu akademinin kalıcı olmasını, gelecekte bu nitelikteki programlara ilham verici olması dileğiyle diyorum.”
Kırmancca Akademi programına buradan başvurulabilir.