İspanya'da 5 bin 400 yıllık mezar keşfedildi: Yaz gündönümünü gösteriyor
Arkeologlar, İspanya’nın güneyindeki önemli bir dağın yakınlarında 5 bin 400 yıllık bir taş mezar keşfettiler. Bulgu, bölgenin tarih öncesi insanları için yerel bir odak noktası olduğunu düşündürüyor.
Tom Metcalfe
Arkeologlar, İspanya’nın güneyinde yer alan tanınmış bir dağın yakınlarında 5 bin 400 yıllık megalitik (Taş Devri’nden kalma) bir mezar keşfetti ve bu durum, zirvenin o bölgede yaşayan tarih öncesi insanlar açısından belli bir önem taşıdığını gösteriyor.
Antequera şehrine yakın kırsal kesimde yer alan bölge, megalitleri -büyük taşlardan yapılan tarih öncesi anıtları- ile tanınıyor ve yeni bulunan mezar, bunların hizalanma biçimlerinin gizemlerinden birini çözmüş gibi görünüyor.
Mezar, tıpkı 1600 kilometre mesafede, İrlanda’nın Newgrange bölgesinde inşa edilen aynı döneme ait megalitik mezar gibi, yükselen yaz ortası güneşinden gelen ışığı derinlere kazılan bir odaya aktaracak biçimde tasarlanmış. Bu durum, her iki alanın da 5.000 yıldan daha uzun zaman önce öbür dünyaya dair benzer inançları paylaştığını düşündürüyor.
Sevilla Üniversitesi'nden bir arkeolog olan Leonardo García Sanjuán, Live Science’a verdiği demeçte, “Newgrange, keşfettiğimiz mezardan epeyce büyük ve karmaşık. Bununla birlikte, ortak bir noktaları var; o da inşaatçıların sembolik ve büyük ihtimalle sihirli bir etki yaratmak için yılın belirli bir zamanında güneş ışığını kullanmaya olan ilgileri” diyor.
García Sanjuán ve meslektaşlarının 14 Nisan’da ‘Antiquity’ adlı bilimsel dergide yayınladıkları araştırma makalesine göre, kazı alanında bulunan ana kayanın gölgesi, yaz ortasında gündönümünde Güneş’in doğuş pozisyonundan uzağa doğru eğiliyordu; hâl böyleyken, inşaatçılar ışığın içeri girmesini sağlamak için kasıtlı biçimde bir boşluk inşa ettiler.
“Oyulmuş ve büyük ihtimalle boyanmış taşlardan oluşan bir düzenleme gerçekleştirmek amacıyla fazlasıyla zekice çalıştılar” diyor: “Bunlar, [yaz] gündönümünde Güneş’in ilk ışıklarının doğrudan doğruya odanın arka bölümüne ulaşması için yerleştirilen kutsal şeylerdi.”
MEGALİTİK MEZAR
Yeni araştırma, García Sanjuán ve ekibinin, ismini bir zamanlar iki talihsiz aşığın buradan atlayarak intihar ettiğini anlatan bir efsaneden alan ve ‘Aşıklar Kayası’ diye bilinen ‘La Peña de los Enamorados’ adlı önemli bir kireçtaşı dağının yanında sürdürülen kazılarla ilgili bilgiler sunuyor.
Dağ, bilhassa gün doğumu ve gün batımı gibi loş ışıklı saatlerde, uyuyan bir devin başını andırması nedeniyle de meşhur.
2020 yılının sonlarında, Garcia Sanjuán ve meslektaşları bu mezarı dağın “boğaz” bölgesinde, günümüzden neredeyse 5 bin 800 yıl önce çizildiği düşünülen ‘piktograflarla’ (kayalara çizilen resimlerle) süslenmiş ‘Matacabras’ kaya sığınağının hemen yakınında keşfettiler. Mezarın kaya resimlerinin ilk kez çizilmesinden birkaç yüz yıl sonra inşa edildiğini ve 1000 yılı aşkın bir zaman boyunca başka ölüler için de mezar olarak kullanıldığını düşünüyorlar.
Arkeologlar yeni keşfedilen mezarın üç ana kullanım katmanında çanak çömlek parçalarına ve birkaç insan kalıntısına ulaştılar.
ANTİK MANZARA
Antequera bölgesi, La Peña gibi doğal kaya oluşumları ve bölgenin yerel coğrafyasından etkilendiği düşünülen megalitik anıtlarıyla tanınır. Bunlardan en ünlüsü, M.Ö. 3800 ile MÖ 3600 yılları arasında inşa edilen ve Avrupa’daki en cüsseli ve eski megalitik yapılardan biri olan Menga Dolmenleridir.
Ne var ki, Menga’da bulunan geçit, bekleneceği üzere gün doğumu ya da gün batımı gibi herhangi bir gündönümü olayı ile hizalanmamış. Menga, bundan ziyade, kuzeydoğu yönünde yaklaşık 6,5 km mesafede bulunan La Peña de los Enamorados’u işaret ediyor. (Bölgede bulunan diğer iki megalit daha sonraları inşa edilmiş ve farklı bir yere işaret ediyor gibi görünüyor.)
Garcia Sanjuán, hizalamanın, La Peña’nın tarih öncesi dönemde bölgede yaşayan insanların gözünde önemli bir odak noktası olduğunu ve Menga’nın nereye işaret ettiğine ilişkin gizemi çözdüğünü; La Peña’daki mezarın gün doğumu gündönümüne baktığı sırada, aynı anda hem kaya sanatının hem de La Peña’da yeni keşfedilen mezarın bulunduğu alanı işaret ettiğini söylüyor.
Yeni keşfedilen mezarın iç odası, geçmişte bir sahil ya da deniz tabanında yer alan bir bölgeden getirilen ve yüzeyinde dalgalı izler olan kendine has bir taşla süslenmiş. Garcia Sanjuán, taşın, yükselen yaz ortası güneşinden gelen ışığın üzerine düşeceği şekilde yerleştirildiğini ve mezar odasının önünde kalan kısımda insan kalıntıları bulunmadığını belirtiyor.
“Bu insanlar tam olarak bu taşı tercih ettiler; zira bu dalgalar, hareketli şekiller gibi görünüyordu” diyor: “Görünüm çok teatraldi ... bu tür özel görsel efektleri üretme hususunda fazlasıyla zekiydiler.”
Fas’tan İsveç’e dek megalitik yapıların bulunduğunu ve bunları inşa eden kişilerin benzer inançlara sahip gibi göründüğünü vurguluyor. Garcia Sanjuán, “Farklılıklar da mevcut ama Güneş ortak bir etken” diyor: “Bu insanların dünya görüşünün merkezinde Güneş yer alıyordu.”
Yazının orijinali Live Science sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)