İsrail çıkmazı: Hizbullah’la savaşsak bir türlü savaşmasak bir türlü!
Üst düzey bir yetkili, Biden'ın İsrailli liderlerle üç kez telefonda görüştüğü günlerin olduğunu, bu görüşmelerin bir kısmında İsrail'i Hizbullah'a saldırmaktan caydırmaya çalıştığını söylüyor. Yetkili “Bu kıyametin kopmasıyla sonuçlanabilecek bir hareket" diyor... Amerikan yönetimi İran ve Hizbullah’ın savaştan kaçınmak istediği tespitine güvenmek istiyor ama İsrail’den emin olamıyor...
Gazze’den sonra, hatta Gazze savaşının bitişini beklemeden Lübnan cephesinin açılacağına dair kum saati akmaya başladı. İsrail hem Hizbullah karşısında caydırıcılığını yeniden kurmak hem de kuzeyde evlerini terk eden 84 bin ila 230 bin Yahudi’yi geri döndürmek için savaşı göze almış gibi yapıyor. Sınır boyunca boşalan yerleşimleri eski haline döndürmenin ötesinde Lübnan içinde askersizleştirilmiş bir tampon bölge istiyor.
Sınırın iki yakasında karşılıklı salvoların tam tekmil bir savaşa evrileceğine dair korkular her geçen gün biraz daha artıyor. Bunu bertaraf etmeye dönük çoklu diplomasi de nefes tüketiyor.
***
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu 8 Ocak’ta kuzeyde Kiryat Şimona yerleşimindeki 769. Bölge Tugayı'ndan Hizbullah’a parmak salladı. İlk etapta bir savaş vaadi gibi dursa da temkinli bir tehditti. Hizbullah'la savaşa girmeden bölgede güvenliği yeniden sağlamayı tercih ettiklerini ancak savaşa da hazır olduklarını vurguladı. Gazze’nin başına gelenlerin Lübnan’ın da başına geleceğini belirterek "Kuzeyde güvenliği sağlamak için her şeyi yapacağız” dedi. İsrail yönetimi Gazze’yi ne denli cehenneme çevirirse direniş ekseninin diğer parçalarını o denli korkutacağını düşünüyor.
Savunma Bakanı Yoav Gallant da geçen Cuma "Üzerinde anlaşmaya varılmış diplomatik bir çözüm yolunu tercih ediyoruz, ancak kum saatinin ters döneceği noktaya yaklaşıyoruz" ifadelerini kullandı. Wall Street Journal’a demecinde de “Gazze’de yaptığımızı Beyrut’ta da yapabiliriz” dedi.
8 Ekim’den bu yana angajman kuralları çerçevesinde misillemelerin menzili 2-3 kilometreden başlayıp 50 kilometreye kadar genişlerken İsrail uzun bir süre Lübnan’a ödetilecek bedelin Hizbullah üzerindeki etkilerine bel bağladı. Son iki haftada direnişin liderlerini ortadan kaldırmaya yönelik saldırılar gerilimi yeni bir aşamaya taşıdı. İsrail bu şekilde doğrudan Hizbullah’a ödettirilecek bedelle sonuç almaya odaklanmış gözüküyor. Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi, “Hizbullah’ın ödeyeceği bedeli artırıyoruz” derken izlenen stratejiyi de tarif ediyordu: “İsrail yerinden edilmiş insanları ya Hizbullah’a askeri baskıyı artırarak ya da yeni bir savaşa girerek evlerine döndürecek.”
***
Netanyahu’nun risk çıtasını yükseltmesi iki anlam içeriyor: Ya ABD’nin takındığı pozisyona güvenip Hizbullah’ın savaşa giremeyeceği öngörüsüyle Lübnan’da saldırıları tırmandırarak sonuç almaya çalışıyor ya da doğrudan ABD’yi savaşın içine çekecek bir oyun oynuyor.
Belli ki İsrail, ABD bölgede bütün savaş takımlarıyla caydırıcı pozisyon almışken öyle ya da böyle Lübnan’ı aradan çıkarmak niyetinde. Fakat Hizbullah’la savaşa girmek artık bir çırpıda alınabilecek bir karar değil.
Washington’dan medyaya üflenen “off the record” mesajlara bakılırsa Amerikalılar, Netanyahu’nun kendi siyasi bekası için Lübnan’a cephe açmasından endişe ediyor. Washington Post’a konuşan üst düzey yetkililer Gazze savaşının bitmesi halinde Netanyahu'nun siyasi kariyerinin de sona ereceğini ve bunu önlemek için çatışmayı genişletebileceğini düşünüyor.
Hem 7 Ekim saldırısını önlemekteki başarısızlık hem rehinelerin kurtarılamaması hem de savaşın gidişatıyla ilgili soru işaretleri Netanyahu’nun beka korkusunu artırıyor. 7 Ekim’le ilgili faturayı tamamen askerler üzerine yıkmak için uğraşıyor. Komutanlar hayli rahatsız. Savaşın yayılması Netanyahu’nun beka sorununu çözebilir.
Netanyahu’nun Lübnan-İsrail sınırında temel değişiklikler yaratma vaadini, Hizbullah’tan taviz koparmayı amaçlayan bir yaygara olarak gören Amerikalı yetkililer de var.
İsrailliler savaşın daha ilk günlerinde Hizbullah'a karşı önleyici bir saldırı önerisini Biden yönetimiyle tartışmış. Amerikalılar İran ve vekil güçlerini çatışmanın içine çekeceği ihtimaline binaen karşı çıkmış. Üst düzey bir yetkili, Biden'ın İsrailli liderlerle üç kez telefonda görüştüğü günlerin olduğunu, bu görüşmelerin bir kısmında İsrail'i Hizbullah'a saldırmaktan caydırmaya çalıştığını söylüyor. Yetkili “Bu kıyametin kopmasıyla sonuçlanabilecek bir hareket" diyor.
Cuma günü Dışişleri Bakanı Antony Blinken dördüncü turuna çıkarken özel elçi Amos Hochstein de İsrail ve Lübnan’da temaslarda bulunmak üzere bölgeye gönderildi. Amaç topyekûn bir savaşın çıkmasını önlemek.
***
Savaşın Gazze’den Lübnan’a taşacağına dair korkuları tırmandıran gelişmeler ardı ardına geldi. Öyle anlaşılıyor ki Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih el Aruri’nin 2 Ocak’ta Beyrut’ta öldürülmesi ve Hizbullah’ın bunu yanıtsız bırakmayacağını duyurması Amerikalıları harekete geçirdi.
Hizbullah ilk misilleme olarak 6 Ocak’ta işgal altındaki Yukarı Celile bölgesinde Carmak dağının tepesinde yer alan Meron hava kontrol üssünü 62 füzeyle vurdu. İsrail’in askeri itibarında delikler açan bir misillemeydi. Lübnan sınırına 7 km mesafedeki Meron sıradan bir üs değil. Aktarılan bilgilere göre Meron Türkiye, Kıbrıs, Suriye, Lübnan ve İsrail’in kuzeyindeki askeri trafiği kontrol eden yegâne radar üssü. Bunun bir benzeri güneyde Mitzpe Ramon’da yer alıyor. Haaretz’e göre Hizbullah saldırıda 8-10 km menzilli tanksavar füzeler kullandı. İsrail zırhlı araçlarını “Trophy" sistemiyle koruyor ama Meron’da tesisleri tanksavar füzelerden koruyacak bir önlem yok. İsrail Hava Kuvvetleri teknik arıza nedeniyle bir buçuk yıldır çalışmayan "Sky Dew" sistemini Cumartesi devreye soktu. Meron’daki darbeyi kabul eden İsrail yüzünü kurtarmak için el yükseltip 8 Ocak’ta Hizbullah’ın sınır hatlarındaki en önemli komutanı Vissam Tavil’i (Hacı Cevad) öldürdü. L'Orient le Jour’a göre Tawil güneyde Beron dahil İsrail’in askeri tesislerine yönelik saldırılarda kilit isimdi. Hacı Cevad, Hizbullah’ın bugüne kadarki en üst düzey kaybı oldu. Bunu da yanıtsız bırakmayan Hizbullah bu sefer 9 Ocak’ta sınırın 13 km güneyinde İsrail ordusunun Safed kentindeki kuzey bölgesi komuta merkezini patlayıcı yüklü İHA’larla vurdu. Misillemede menzil uzunluğu açısından bu da yeni bir eşik. Sıradaki menzile dair bahisler açık.
Yeni yıla girerken bazı tugayların Gazze’nin kuzeyinden çekilmesi Lübnan cephesine ağırlık verileceği yönünde tahminleri kızıştırmıştı. Amerikalı yetkililer Gazze’de iş tamamlandıkça İsrail’in kuzey cephesine yoğunlaşacağını öngörüyor.
***
Henüz kuzeyde bu tablo oluşmadan Amerikalıları Lübnan cephesinin açılmasını önlemeye iten faktörler vardı. Hizbullah’ın 2006’dan bu yana eriştiği cephaneliğin büyüklüğü bunların başında geliyor. Burada ABD Savunma İstihbarat Teşkilatı'nın (DIA) gizli değerlendirmesine değinmekte fayda var. WP’un eriştiği değerlendirmeye göre İsrail'in Lübnan cephesinde başarılı olması zor çünkü Gazze'deki çatışma göz önüne alındığında askeri varlıkları ve kaynakları çok zayıf bir şekilde dağılmış olacak.
Yine ABD’de öne çıkan uzman değerlendirmelerinde şu noktalar dikkat çekiyor:
- Hizbullah'ın deneyimli savaşçılarının yanı sıra uzun menzilli ve hassas silahlarla dolu cephaneliği nedeniyle geniş çaplı bir çatışma 2006 savaşında yaşananları geride bırakabilir.
- Hizbullah olası tırmanışta İsrail'in derinliklerini vurabilir, petrokimya tesisleri ve nükleer reaktörleri hedef alabilir.
- İran da bölge genelinde milisleri harekete geçirebilir.
- İsrailli pilotlar yorgun, uçaklar bakıma muhtaç halde. Ayrıca jetlere karşı Gazze’de olmayan riskler Lübnan’da tehlikeli boyutta ortaya çıkabilir.
***
İsrail, ABD’yi içine çekebileceği bir savaş olmadan Hizbullah’ı sınırların ötesine itecek bir tampon bölge kurduramayacağını biliyor. Ne var ki savaşın bölgeselleşmesi de Amerikalıların işine gelmiyor. Dışişleri Sözcüsü Matt Miller, Blinken’ın bölgeye gerilimi düşürme misyonuyla gittiğini açıklarken “Çatışmanın Gazze’nin ötesine taşması kimsenin çıkarına değil ne İsrail’in, ne bölgenin ne de dünyanın” dedi. Amerikalılara koşut Fransa da devreye girdi. İki koldan Lübnan hükümetini sıkboğaz ediyorlar. Amerikan ve Fransız yetkililer, İsrail'in kaygılarını gidermeye yardımcı olmak amacıyla Lübnan-İsrail sınırının bir kısmının Lübnan ordusunun kontrolüne geçmesini sağlayacak bir öneri üzerinde duruyor. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi’nden bir yetkili “Tüm diplomatik seçenekleri tüketmeye devam ediyoruz" diyor.
ABD ve Fransa Lübnan ordusunu sınırlarda görmek istiyor ama burada ilginç bir durum var: İsrail, Hizbullah’la hesaplaştığını söylüyor ama Lübnan ordusunu hedef alıyor. Amerikan istihbarat raporlarına göre İsrail, ABD’nin Hizbullah’ın gücünü kırmak için eğitip donattığı Lübnan ordusuna ait mevzileri en az 34 kez bombaladı.
Beyrut’a götürülen önerilerle ilgili olarak Lübnan Başbakanı Necip Mikati de "(Hizbullah'ın) Litani'nin kuzeyindeki bölgeye çekilmesini öngören bir teklif aldık ancak biz kapsamlı bir çözümde ısrar ediyoruz” diyor. Mikati çözümden sadece Gazze’ye yönelik saldırıların durması değil işgal altındaki toprakların Lübnan’a geri verilmesini de kastediyor. Bu konuları Amos Hochstein'la da konuşacaklarını belirtiyor. “Lübnan'ın haklarını yeniden tesis etmeyi başarırsak Hizbullah'ın Lübnan'ın çıkarlarından başka bir hedefi olmayacaktır" diye ekliyor.
Avrupa Birliği adına devreye giren Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de Beyrut'tan "Hizbullah'ın savaş peşinde olmadığı sonucuna vardım" diyerek döndü.
Amerikan yönetimi de İran ve Hizbullah’ın savaştan kaçınmak istediği tespitine güvenmek istiyor ama İsrail’den emin olamıyor. Amerikalılar İsrail’in Hizbullah’a topyekûn savaş başlatma olasılığının ortadan kalkmadığını düşünüyor. İsrail, ABD’yi peşinden sürükleyeceği bir savaş olacaksa bundan geri durmayacaktır.
Fehim Taştekin Kimdir?
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.
Rusya niye ‘Türkiye işgalci’ dedi? Ve Suriye’de birkaç senaryo… 18 Kasım 2024
Dünya barışını fanatikler sağlayacak: 'Tanrı Orta Doğu’yu Korusun!' 14 Kasım 2024
Erdoğan, Trump’ı yine tongaya düşürür mü? 11 Kasım 2024
Trump döndü, ABD iç savaştan sıyırdı... Ya dünya? 07 Kasım 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI