İsrail'de vatandaşlık yasası 'apartheid'ı tescilliyor
Arap vatandaşların ailelerini birleştirmesine mani olan yasa, apartheid uygulamalarının varlığına dair kesin bir kanıt sunuyor.
Gideon Levy
İsrail hukuk kitaplarında bulunan bazı yasalar utanç kaynağıdır ve bunlar yürürlükten kaldırılıncaya kadar İsrail bir demokrasi olarak kabul edilemez. Bu yasalar arasında en rezil olanlardan biri, Arap vatandaşların ailelerini bir araya getirmesine mani olan yasadır. İsrail’in bir apartheid devleti olup olmadığıyla ilgili bir tartışma yaşandığında ve devletin propagandacıları bunun doğru olmadığını öne sürdüğünde, ülkenin hukuk kitaplarında herhangi bir ırkçı yasanın bulunmamasını buna kanıt olarak gösterirler.
Bu hafta büyük ihtimalle üst üste 18'inci kez uzatılacak olan yasa, bu ülkede yalnızca apartheid uygulamalarının değil, aynı zamanda apartheid yasalarının da var olduğuna dair kesin bir kanıttır. 2008 yılında Haaretz yayıncısı Amos Schocken, “En iyisi gerçeklerden kaçmamak: Hukuk kitaplarında vücut bulan varlığı, İsrail’i bir apartheid devleti yapıyor” demişti. On üç yıl geçtikten sonra bu ifade her zamankinden daha doğru görünüyor.
SİYONİZMİN VE YAHUDİ DEVLETİNİN ÖZÜ
Bu yasa, hikâyenin tamamını anlatıyor: Siyonizmin özünü ve 'Yahudi devleti' kavramını özetliyor; bu ülkedeki herhangi bir mide bulandırıcı olayı temize çeken güvenlik kılıfına sokulmuş şüpheli bahaneleri yansıtıyor; aşırı milliyetçi sağ ve Siyonist sol arasındaki şaşırtıcı benzerliği ve İsrail’in acil ve geçici önlemleri sinsice nasıl kullandığını örnekliyor. 2003 yılında geçici bir önlem olarak kabul edilen ve 2006 yılında Yüksek Mahkeme Yargıcı Edmond Levy tarafından iki ay içinde sona erecek bir yasa olarak kabul edilen bir yasa, 18'inci yıl dönümünü kutluyor.
Söz konusu yasa, şimdi hükümet ve muhalefet arasında bir düello meselesine dönüştü; burada -ırkçılık başka hiçbir şeye fırsat vermediği için- sağcı muhalefetin bu yasanın süresinin uzatılmasını destekleyeceği ortada ve hiç kimse yasanın özü ve İsrail’in imajı üzerindeki etkisini umursamıyor.
Özetleyecek olursak: Geri Dönüş Yasası’ndan sonra, bu ülkede Yahudi üstünlüğünün egemenliğini diğerlerinden daha fazla örnekleyen yasa işte bu. Bir Yahudi, hayatını kendi seçtiği bir kişiyle paylaşabilir ve bir Arap bunu yapamaz; ortadaki durum umut kırıcı ve acı verici bir şekilde basit. Yahudi vatandaşlarına böyle davranan herhangi bir ülke ise kınanır.
ARAP’A AYRI YAHUDİ’YE AYRI YASA
Batı Şeria’nın Nablus kentinde yaşayan bir kadına âşık olan Kafr Kasem kentinden genç bir erkek, vatandaşı olduğu İsrail’de onunla birlikte yaşayamaz. Komşu Kfar Sava’dan genç bir erkekse, ülkesinde istediği kişiyle hayatını geçirebilir. Nablus’a komşu Itamar yerleşiminden bir kadın, teorik olarak Kenya’daki Masai kabilesinden biriyle ya da Nepal’de yaşayan bir Hindu ile evlenebilir. Elbette kimi güçlüklerle karşılaşabilir ama yine de herhangi bir Yahudi İsrail vatandaşına kendi ülkesinde beraberliğini sürdürme yolu açıktır; bunu bizzat kendi deneyimlerimden biliyorum.
Arabayla beş dakika uzaklıkta yaşayan, genellikle bir kuzen olan karşı cinsten biriyle yaşamak isteyen bir Arap vatandaşı söz konusu olduğundaysa durum böyle değildir.
Mesele Araplara geldiğinde, günümüzde neredeyse tamamen silinmiş olan 1967 tarihli Yeşil Hat hâlâ mevcut. Bu utanç verici durum, terör ve demografik tehditle bağlantılı varoluşsal ve güvenlikle ilgili mazeretlerle izah ediliyor. Korku tacirlerinin İsrail’e yönelik yaklaşmakta olan tehditlerle ilgili açıklamalarının sonu gelmiyor: ‘Binlerce terörist bu ülkeyi süpürecek ve yok edecek’ diyorlar. Sanki her bir İsrail vatandaşı Arap, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nden sekiz kadınla evlenecek ve Yahudi çoğunluğu sonsuza dek kaybolacak!
Tüm bunların ötesinde, ilk etapta bu yasanın çıkarılmasında neden olan (sözde) bir olağanüstü hâl karşımıza çıkıyor. Bu yasa, [güya] yalnızca geçiciydi; tıpkı işgal gibi, tüm bu sonu gelmez geçicilik halinin annesi, bir veya iki yıl içinde sona erecekti.
İŞÇİ PARTİSİ’NİN UTANÇ VERİCİ TAVRI
İşçi Partisi’nin bu yasaya ilişkin tutumu da daha az şaşırtıcı değil. Parti, solcu olsun veya olmasın, her seferinde yasayı uzatmaktan yana; her seferinde kutsal el sıkışmalara ve haklı hayâl kırıklıklarına eşlik ediyor. 2016 yılında, Mapai dindarlığının en meşhur sözcüsü olan İşçi Partili Nachman Shai, kendisi yasanın gerekliliğine ikna olmasa da partisinin bunu destekleyeceğini dile getirdi.
Altı ay içinde, yasanın gerekli olup olmadığı hususunda ciddi bir tartışma yürütüleceğine dair söz verildi. Sonraki yıl Shai tekrar yasanın uzatılmasını destekledi, bu sefer gerekçesini şairane sözlerle süslemişti: “Saygı gösterilmesi gereken insanlarla ilgili olduğunu sürekli biçimde akılda tutarak, bu yasayı destekleyeceğiz.” Nasıl saygı göstereceksiniz? Baklavayla mı?
Shai, şu anda Diaspora İşleri Bakanı -ve elbette, yalnızca Yahudi Diasporası- ve partisi bu yasayı bir kez daha yalnızca geçici olarak, yalnızca ülkenin Yahudi varlığı ve güvenliği uğruna destekleyecek!
Açıkça altını çizmek gerekirse: Şayet İşçi Partisi ve Meretz Partisi bu yasayı desteklerse, bu ülkede geriye tek bir Siyonist kalmaz. Yasa tekrar onaylanırsa, devlet demokratik ve Yahudi değildir. Gerçeğin ortaya çıkma vakti yaklaşıyor ve ‘son’, kendini çok önceden hissettirir.
Yazının orijinali Haaretz sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)