İşsizlik 4.0

Apple, Amazon, Microsoft gibi şirketler trilyon doları aşan piyasa değerlerine ulaşırken, eş zamanlı olarak “çalışanların piyasa değeri” sıfırlanıyor, işsizler ve yoksulların sayısı hızla artıyor.

Google Haberlere Abone ol

Özcan Yazıcı

Endüstri 4.0’ın o şaşalı günleri ve “hoş geldin” partileri sona ermiş görünüyor.

Siz bakmayın sık sık duyduğunuz, okuduğunuz “yapay zekâ” ve “start up” içerikli haberlere, muştulu sözlere…

Epeydir gündemin ilk sıralarını “İşsizlik 4.0” haberleri kaplıyor.

Geleneksel sektörlerdeki işsizlik haberlerine, istihdam kayıplarına alışmıştık ama teknoloji şirketlerinde kapı önlerine konulan çalışanlara bakınca teknoloji rüyasının, giderek bir kâbusa dönüştüğü anlaşılıyor.

Neden mi?

Teknoloji şirketlerindeki işten çıkarmalar neredeyse bir furyaya dönüştü.

Baksanıza, Twitter’ın yeni patronu Elon Musk, 10 bin çalışanın yarısını bir günde işten çıkarttı. Hedefi toplam 7 bin 500 çalışanı kapının önüne koymak.

Bilim, akademi, ahali nasıl tanımlar bilemem, ama bana soracak olsanız, kapitalizmi, “Bir hisse başına fiyat biçmenin ve bedel ödemenin değerinin, bir çalışanın işine ve yaşamına biçilen değer ve bedelden fazla olması” olarak tanımlarım.

44 milyar doları gözden çıkartarak Twitter’ı satın almasında hiçbir mali sıkıntı ve zarar yok, ama iş çalışanlara gelince ödenen maaş çekleri katlanılamaz bir mali tablo oluşturuyor.

Tabii diyebilirsiniz, “Adam şirketin patronu oldu, ister 10 bin kişiyle ister 10 kişiyle çalışır. Şirketin sahibi değil mi?”

Haklısınız, ama dedik ya, kapitalizm, tüm kurum ve kurallarıyla tıkır tıkır işliyor. Üstelik “teknoloji ve dijital” postuna bürünerek…

Yalnızca Twitter mı?

Şöyle bir fotoğraf çekelim…

Facebook, Instagram ve WhatsApp'ın sahibi Meta'nın CEO'su Mark Zuckerberg daha yeni çalışanlarına mesaj göndererek, “Ekibimizin boyutunu yaklaşık yüzde 13 oranında küçültmeye ve 11 binden fazla yetenekli çalışanımızı işten çıkarmaya karar verdim” dedi.

Ne güzel değil mi, “karar verdim” diyerek, 11 bin insanı “tak” diye kapının önüne koyacak özgürlüğe, esnekliğe sahip olmak.

Niye?

“Daha yalın ve daha verimli bir şirket olmak” için… Öyle diyor…

“Verimlilik ve kârlılık” O’na, “zarar” 11 bin kişiye…

Ama eksik olmasın, 11 bin insanı belirsiz bir geleceğe uğurlarken, “yetenekli çalışanlarımız” diyerek gönüllerini alma, sırtlarını sıvazlama “yüce gönüllüğünü” bahşetmiş…

Başka…

Microsoft da 1.000'e yakın çalışanın işine son verirken, dünyanın en büyük mikroçip üreticilerinden Intel de çalışan sayısını yüzde 20 azaltmayı planlıyor. Robinhood çalışan sayısını yüzde 23, Snapchat yüzde 20, Coinbase yüzde 18, Shopify yüzde 10, Cameo yüzde 25 ve Calm yüzde 20 azaltacağını duyurdu.

Neredeyse tüm teknoloji şirketleri işten çıkarma yarışında. Buyurun, birkaç şirket daha:

“Stripe (1100 kişi), Peloton (800 kişi), OpenDoor (550 kişi), Lyft (700 kişi), Netflix (450 kişi), Pleo (150 kişi), Dapper Labs (134 kişi), Gem (100 kişi), Smava (100 kiş), Iron Ox (50 kişi)”

Crunchbase'in verilerine göre, bu yılın ekim sonu itibarıyla ABD'de teknoloji sektöründeki 52 bini aşkın çalışan işinden olmuş. Buna kasım ayındaki rakamları da ekleyince sayının ne kadar büyümüş olabileceğini düşünün!

İşten çıkarmaların yanı sıra işe alımları durduranlar da var. Amazon ve Apple da bu şirketler arasında. Anlayacağınız “cennetin kapıları” kapanmış.

Yalnızca ABD değil, Avrupa başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde de teknoloji şirketleri çalışanlarını işten çıkartma yarışında.

Elbette büyük enerji krizi, Rusya-Ukrayna savaşının domino etkisiyle dünyanın büyük bir ekonomik durgunluğa doğru sürüklenmesiyle geleneksel sektörlerde de devasa istihdam kayıpları yaşanmaya başladı.

Ayrıca kimileri birçok teknoloji şirketinin salgın döneminde fazla işe alım yaptığını ve işten çıkartmalarda bunun önemli etken olduğunu savunsa da bize son 10 yılda anlatılan rüyayla pek örtüşmeyen bir hikâye sonuyla yüz yüze olduğumuz açık.

ENDÜSTRİ 4.0 HÜLYASI BİTERKEN

Ekonomik krizi, dünyanın son halini nasıl analiz ederseniz edin 'Endüstri 4.0' günlerinin o hülyalı cennet vaat eden tablosu sona ermişe benziyor.

Neydi vaat edilen topraklar?

Teknoloji ve dijitalleşme geliştikçe, sektörler ve yeni meslekler dikey ve yatay derinlik kazanacak, yeni start-up’lar, yeni girişimlerle, yeni yeni işler yaratılacak, yeni nesil eğitimle desteklenerek bu büyük dijital devrim vuslata erecekti.

Yapay zekâ, otomasyon ve robotik sistemlerle birlikte “verimlilik ve kârlılık artacak”, her şey “oh ne ala” olacaktı!

Vaat edilen gelecek buydu; onca kongreler, konferanslar, zirveler, yatırımlar bunun için yapıldı, hayaller kuruldu.

Oysa tüm “yeni” hayaller içerisinde vardığımız yer eskiden beri bildiğimiz, durmadan olagelen yer oldu: Yine, yeniden “işsizlik.”

“Endüstri 4.0”a giderken “İşsizlik 4.0”a vardık!

Dijitalleşme, ‘teknoloji kapitalizminin’ bol verimlilik ve kârlılık sunan hayallerine hizmet etmeye devam etse de, cirosu büyüyen, mali tabloları kârlılık fışkıran yalnızca sınırlı sayıdaki bu devasa teknoloji şirketleri oldu, olmaya devam ediyor.

“Teknoloji cennetine” giderken, enerji fiyatları, ekonomik kriz, bildiğiniz o insanlık tarihinin geleneksel faturasını yine çalışanlara, yoksullara, işsizlere çıkarıyor; eski, yeni sektör ayrımı yapmadan... Eğitim düzeyi ve yetkinliği ne olursa olsun, işsizleşen ve yeniden istihdam piyasasına geri dönmesi neredeyse imkânsızlaşan geniş kitlelerin toplanma alanı Harari’nin sık sık vurguladığı o “gereksizler sınıfı” oluyor.

Yıllardır kutsal bir kavrama dönüştürülen “disruptive innovation” (yıkıcı yenilik), sahiden geleneksel sektörleri altüst ederken geliştirdikleri benzersiz ürünler ve hizmetler, yarattıkları yeni pazarlar sanılanın aksine çalışanlar lehine ve istihdam piyasasının genişlemesi yönünde işlemedi, işlemiyor.

Yeni teknolojik ürün ve hizmetin ve dahi onu yaratan şirketin, yalın olarak insanlığa sunduğu tasarım, imkân, kolaylık, tek başına yeterli olmuyor. Teknolojinin (ve tabii ki şirketlerin) ürettiği değer ve zenginlikler, geniş kitlelere yayılacak şekilde dağılmıyor.

‘Yıkıcı yenilik’ kapitalizmin kendi içinde gerçekleşiyor; klasik kapitalizm ile teknoloji kapitalizmi arasında yapısal işleyiş ve sermaye birikimi değişmiyor. ‘Yıkılan’ geniş halk kitleleri, ‘yenilik’ ise kapitalizmin iç restorasyonu oluyor.

Apple, Amazon, Microsoft gibi şirketler 2018’de her biri ayrı ayrı 1 trilyon doları aşan piyasa değerlerine ulaşırken, bu çılgın piyasa değerleri ve kârlılıklarında hisse başına değer kaybetmeye başladıklarında ilk yaptıkları çalışanları kapının önüne koymak.

Bu “şirketlerin piyasa değeri” durmadan büyümeye devam ederken, eş zamanlı olarak “çalışanların piyasa değeri” sıfırlanıyor, işsizler ve yoksullar (yoksunlar) kervanına katılan milyonların sayısı da aynı hızla artıyor.

Teknoloji ve dijitalleşme kârlılık, verimlilik, büyüme kanallarını oluşturarak, dur durak bilmeden sektörleri, piyasaları, işleri, meslekleri, kariyerleri, insanların hayallerini, umutlarını, yaşama sevinçlerini ele geçirmeye, sınırları zorlamaya devam ediyor.

Ve galiba insanoğlu “sınırlarının sonuna” hızla yaklaşıyor…

Tarihsel olarak keskin viraja hızla yaklaşıyoruz.

Öyle görünüyor ki, ya post-kapitalizme hazırlanıp yeni bir ütopya, daha adil yeni bir dünya yaratacağız, ya da yakında yapay zekâ dalgasıyla birlikte teknoloji kapitalizminin yeni “sahte cennet” vaatleri arasında bize yalnızca Metaverse’te (kurgusal evren) yaşamak ve Avatar’larımıza iş aramak kalacak.