İstanbul Sözleşmesi Danıştay'da: Başka aileler yanmasın diye buradayız
İstanbul Sözleşmesi'nden çıkma kararına karşı Danıştay’da dün 15 davanın duruşması görüldü. Öldürülen kadınların yakınları, “Biz yandık başka aileler yanmasın diye buradayız" dedi.
ANKARA- Türkiye'nin Cumhurbaşkanı kararıyla İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararına karşı kadın örgütlerinin, baroların, siyasi partilerin, sendika ve derneklerin yargı mücadelesi sürüyor.
Sözleşmenin feshinin iptaline ilişkin açılan 200’ün üzerindeki davadan 10'u 28 Nisan’da Danıştay 10. Daire’de görülmüş, savcının fesih kararının iptalini talep etmesinin ardından kararın daha sonra tebliğ edileceği açıklanmıştı.
Savcı Aytaç Kurt, mütalaasında TBMM'nin onayına bağlı bir uluslararası sözleşmenin kaldırılmasının da yine TBMM'nin tasarrufuyla mümkün olabileceğini belirtti.
Danıştay savcısının feshin ‘iptalini’ istemesi Türkiye’deki kadın hareketi adına bir umut oluştursa da aradan geçen 40 günde yasal sürenin aşılmasına rağmen Danıştay, 28 Nisan’daki duruşma hakkında kararını henüz açıklamadı. Karar açıklanmadı; ancak haziran ayı boyunca üç grup halinde yapılacak 42 duruşma ile kadınlar İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaya devam edecek.
HAZİRAN AYINDAKİ İLK GRUP DURUŞMALAR YAPILDI
Nitekim 15 davayı kapsayan ilk grup duruşmalar, dün Danıştay’da görüldü.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ile CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in başvurularının da görüşüldüğü duruşmada her iki siyasetçi de savunmalarını kendileri yaptı.
Buldan, “İstanbul Sözleşmesi kadınların kırmızı çizgisi” mesajı verirken, mahkeme heyetine yönelik, “Tarihi bir karar vereceksiniz. Türkiye adaletine öyle bir imza atın ki; ileride vicdanlı yargıçlar olarak hatırlanın” çağrısı yaptı.
CHP’li Özel de heyete ‘tarihi sorumluluk’ yükleyerek, “Bir kız babası olarak, cumhuriyeti kurmuş siyasi partinin sözcüsü olarak, yaşanan her şiddetten utanç duyan bir erkek olarak elinizdeki yetkiyi kadınlar ve kamu adına karara bağlayacağınızı ümit ediyorum” ifadelerini kullandı.
ÖLDÜRÜLEN KADINLARIN YAKINLARI: BURADAYIZ
Siyasilerin, İstanbul Sözleşmesi’nin varlığını koruma yönündeki savunmaları salonda yoğun alkış aldı; ancak şüphesiz duruşmanın en etkileyici kısmı Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği ile Danıştay’a gelen, katledilen kadınların yakınlarının yaptığı açıklama ve savunmalar oldu. Duruşma salonunda kendileri için özel yer ayrılan aileler dikkatlice savunmaları takip etti.
Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Müjde Tozbey Erden, öldürülen kadınların hikâyelerini anlatıp isimlerini okurken yakınları da ‘Buradayız” diye seslendi. Aileler Erden’in konuşması bitene kadar katledilen yakınlarının fotoğraflarını uzun süre ayakta mahkeme heyetine doğru tuttular. Aslında bu tepkide sessiz bir isyan, yardım çığlığı ve çaresizlik vardı. Aynı zaman da hepsi İstanbul Sözleşmesi’nin etkin uygulanmamasından şikâyetçi, sözleşmenin feshi kararına öfkeliydi.
KORUMA KARARLARINA RAĞMEN KATLEDİLEN KADINLAR
İzmir’de koruma kararı olmasına rağmen eski eşi tarafından öldürülen, geride iki küçük çocuk bırakan Gizem Filiz’in annesi Bahriye Hanım da Danıştay’daydı.
Elinde kızının fotoğrafı bulunan afiş ile duruşmayı izleyen Bahriye Hanım, kadın örgütlerinin yaptığı basın açıklamasında “Her gün ağlıyorum. Devlet kadınları değil, erkekleri koruyor. Benim kızımın koruması vardı ama öldürüldü. Günah değil mi?” diye sordu.
Yine Bursa’da uyuşturucu bağımlısı eşinden defalarca şiddet gören, koruma kararı olmasına rağmen öldürülen Ebru Gürcan’ın annesi Zehra Yeter de duruşmaya kadınların haklarını aramak için geldiğini söyledi.
Yeter “Benim kızım öldü. Kanı yerde kalmasın. Umarım tüm kadınların hakları savunulur” dedi.
Antalya'da uzaklaştırma kararına rağmen eski eşi tarafından 12 yaşındaki kızı ile katledilen Esma Polat da erkek şiddetinden kaçamayan, daha doğrusu korunmayan kadınlardan biriydi. Duruşmada dün Polat’ın kardeşleri Emine ve Esra Polat da vardı. İki kardeş de çok üzgün olduklarını ifade ederek, toplum olarak kadın haklarına daha duyarlı olunmasını istedi.
Danıştay’daki duruşmayı izleyenler arasında Ankara’da eşinden defalarda şiddet gördüğü için üç kez kolluğa giden, hatta bu yüzden adres değiştirerek yeni bir hayat kuran ancak yine de ölümden kaçmayı başaramayan Fatma Hülya Yıldız’ın abisi Ekrem Yılmaz da vardı.
Yılmaz da İstanbul Sözleşmesi’nin, davaları devam ederken yürürlükten kaldırılmasına tepkiliydi. “Bu durumun bizde yarattığı tahribatı birileri anlayabiliyor mu?” diye soran Yılmaz, “Sadece kardeşim değil bir aile katledildi. Artık yüzümüz gülmüyor. Sözleşmenin feshi de bize bir darbe oldu” dedi.
37 ŞİKÂYET SONRASI KATLEDİLDİ
Yine Antalya’da eşinden şiddet gördüğü için 37 kez kolluğa başvurmasına rağmen hiçbir şey yapılmadığı için katledilen Sultan Uluışık’ın annesi Ayşen Kara duruşmayı izledi.
Eşinden bir süredir ayrı yaşayan Sultan, yoksulluk nedeniyle bakamadığı çocuklarını sevgi evine yerleştirmiş, pazarlarda yerlere atılmış meyve ve sebzeleri toplayarak yaşamını sürdürüyordu. Boyasız ve sıvasız evinde yaşama yeniden tutunmaya çalışırken ‘öldürülmekten’ kaçamayan nice kadının kaderiyle sonsuzluğa uğurlandı.
Ne yazık ki katledilen kadınların hikâyesi, devletin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemesi, kadınların yaşam hakkını savunmaması nedeniyle aynı sonla bitiyor: Ölüm.
SAVCI DAKİKALARCA ALKIŞLANDI
Kadınların neredeyse hepsi öldürülmeden önce kolluğa başvurmuş, hatta ceplerindeki koruma kararlarına rağmen kurban gitmişti erkek şiddetine. Bu yüzden katledilen kadınların yakınları acılarını kalplerine koyarak bugün İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak için Danıştay’daydı. Hepsinin ağzından tek bir şey çıkıyordu: “Biz yandık başka aileler yanmasın diye buradayız.”
İstanbul Sözleşmesi’nin feshine karşı açılan davaların görüşmeleri devam edecek. 14 Haziran’da 15 dosya, 23 Haziran'da 12 dosya daha görüşülecek. Tüm duruşmaların ardından bir karar verilmesi beklenirken, Danıştay Savcısı Kurt, bugün bir kez daha Cumhurbaşkanlığı kararının iptalini talep etti ve bu sözlerinin ardından saatlerdir duruşmayı izleyen kadınlardan dakikalarca alkış aldı.
Kadınların örgütlü mücadeleden aldığı güç ve dayanışma, Danıştay’da nasıl sonuçlanır bilinmez ama kadın örgütleri, hiçbir kazanımlarını kaybetmemeye, gasp edilen haklarını ise geri almaya son derece kararlı…