İstanbul'daki Ukraynalılar dayanışma için buluştu: Hem öfke hem umut
Yeni yılı ülkesinden uzakta karşılayan Inna, "Benim için öyle günler yok, savaşın 296. ya da 297. günü var” diyor. Luhansk’tan gelen Ihor aynı görüşte değil: “Hâlâ hayattayım ve bu kutlamaya değer..."
DUVAR- İstanbul’daki Ukraynalılar Taksim’de düzenledikleri dayanışma gecesinde bir araya geldi. Etkinliğe savaşa karşı olan Ruslar da katıldı. Konuştuğumuz kişiler bu birlikteliğin çok nadir ve biraz da Türkiye’ye özgü olduğunu vurguladı. Ukrayna yemekleri, dansları ve şarkılarıyla süren yeni yıl buluşmasında hüzün, öfke ve umut aynı anda hakimdi.
Konuklara geleneksel borş çorbası servis edilen tezgahın başında duran Inna, Rusya’nın Ukrayna işgalini başlattığı 24 Şubat’tan sonra hayatı kökten değişen milyonlarca kişiden biri. Ne yaklaşmakta olan Noel ne de yeni yıl onun için önemli: "Hiçbirini kutlamayacağım. Artık benim için öyle günler yok, benim için savaşın 296. ya da 297. günü var. Daha önce İstanbul’a geldim ve bu şehri sevdim ama şimdi buranın ne kadar güzel olduğunu fark etmiyorum, düşünmüyorum. Aklımda sadece savaş var.”
10 Nisan’da yoğun hava saldırılarının yaşandığı Harkiv’den ayrılarak Türkiye’ye gelen Inna, savaştan önce bir anaokulunda öğretmenlik ve yöneticilik yapıyormuş. Saldırılar yoğunlaşınca çocukları, Harkiv'den çıkmasında ısrarcı olmuş.
Türkiye’deki ilk zamanlarında, “Hiç tecrübem yoktu, nasıl yapıldığını hayal bile edemiyordum" dediği tekstil sektöründe iş bulmuş. Birçok göçmen gibi o da çok düşük bir ücretle kayıt dışı çalıştırılmış. Ardından ücreti biraz daha iyi olan başka bir tekstil atölyesine geçmiş.
'NOEL BABA’DAN YANAN KEDİLERİNİ İSTİYOR'
Neyse ki Inna, çok sevdiği mesleğine eylül ayında geri dönmüş. Ukrayna Kültür Derneği’ne bağlı olan İstanbul Taras Shevchenko Lisesi’nde öğretmen olarak çalışıyor. Sınıfındaki öğrencilerin yüzde 90’ı savaş bölgelerinden gelen çocuklar. Çocukların psikolojik durumlarının nasıl olduğunu soruyorum. Bir “ah” çekip bir süre sustuktan sonra şöyle devam ediyor:
“Hepsi travma sonrası stres bozukluğu, gerginlik ve tükenmişlikle mücadele ediyor. Hem çocuklar için çok zor hem de benim için… Tüm çocuklar Ukrayna’dan nasıl ayrıldığını hatırlıyor. Ailesiyle birlikte bodrumda saklanan Hersonlu bir çocuk vardı. Saldırıda çıkan yangında evlerini terk ettiler. O anda evde bulunan 2 kedisi canlı canlı yandı. Bu çocuk sürekli kedi çiziyor ve Noel Baba’dan kedilerini getirmesini istiyor. Odessa’dan da 2 çocuğumuz var. Çok uzun süre sığınakta kaldılar ve oraya alıştılar. Bu çocuklar şu anda çizdiği tüm resimlerde ailesini ya da kimi çizerse onu oldukça küçük boyutlarda çiziyor. Neden? Çünkü eğer küçük olurlarsa sığınağa girmeleri ve saklanmaları kolay olur.”
Inna, savaş mağduru çocukların travmalarını azaltmak için sanat ve masal terapisinden oluşan bir kombinasyon uyguluyor. Ancak tüm çabalara rağmen çocuklardan yanıt almak kolay olmuyor: “Özellikle Buça’dan gelen bir çocuk en zoruydu. Resimlerinde sürekli tek bir renk kullanıyordu. Resmin tamamı siyah, gri ya da kırmızı oluyordu. Onlara güvende olduklarını, aileleriyle beraber olduklarını anlattık. 'Roketler yok, korkmanıza gerek yok' dedik. Sonra biraz sakinleşip başka renkleri kullanmaya başladılar, ağaçları yeşile boyadılar, mutlu renkler kullandılar.”
Inna'nın yeni yıldan tek bir beklentisi var: Savaşın son bulması… "O zaman yeniden buluşabiliriz ve size mutlu bir röportaj verebilirim, belki o zaman çocukların ne kadar sevindiğini anlatabilirim."
“KUTLAYACAĞIM, ÇÜNKÜ HALA HAYATTAYIM”
Ekim ayında Luhanks’tan gelen Ihor, hala Ukrayna’da olan aile üyelerini tehlikeye atmak istemediği için fotoğrafını vermekten çekiniyor. Göğsünde Ukrayna bayrağının renklerinin hakim olduğu bir rozet taşıyor. Onu gösterek, “Bunu çekebilirsiniz” diyor.
Sivil toplum örgütleri, Rus güçlerinin işgal ettiği bölgelerde “filtreleme” olarak bilinen uygulamayla, Ukraynalıların keyfi alıkoyma, işkence ve müdahaleci tarama işlemlerinden geçmeye zorlandıklarını belirtiyor. Luhansk’ta filtrelemeye maruz olan kalan Ihor, ayrılmadan önce kentteki atmosferi şöyle anlatıyor: “KGB’nin yeni adı olan FSB askerleri tüm fotoğraflarınıza bakıyorlar, yazışmaları okuyorlar. Bazen vücudunuzdaki bir dövme ya da telefonunda bulunan bir Ukrayna bayrağı bile sorun olabiliyor. Gözaltına alıp tutuklanıyorsunuz. Bu yüzden oradan çıktım."
İstanbul’a daha önce gelen kardeşlerinin yanına yerleşen Ihor, “Kız kardeşim Mariupol’den geldi. 2 ay boyunca sığınakta kaldı. Yemek bulamadığı için 10 kilo vermiş. Onu görünce şaşırdım” diyor.
Ihor, Inna'nın aksine yeni yılı kutlayacağını paylaşıyor: "Kutlayacağım çünkü hala hayattayım ve hayat devam etmek zorunda. Evet, şu anda savaş var ama yakında ya da sonra bitecek ve Ukrayna’ya döneceğim."
'ÇOK ÖZGÜN BİR TOPLULUK'
Türkiye’ye 2 yıl önce gelen Katya, Rusya’da tutuklu bulunan muhalif lider Navalni protestolarında binlerce kişinin gözaltına alınmasından sonra ülkesinde bir gelecek göremediğini söylüyor.
Modellik yapan ve mesleği nedeniyle çok sık seyahat eden Katya, Ukraynalılarla dayanışma gecesinin mimarlarından. Savaşın ilk günlerinde kararı protesto etmek için gittiği Taksim’deki Rus Konsolosluğu önünde tanıştığı Ukraynalılarla bir topluluk oluşturduklarını anlatıyor:
"Bence bu çok özgün bir topluluk ve aynı zamanda yardım gecesi, çünkü Ukraynalılar ve Rusyalılar beraber buradalar. Gürcistanlılar ve Moldovalılar da burada. Diktatörlüğe karşı savaşan bir topluluk inşa etmeye çalışıyoruz. Kimin hangi ülkeden ya da milletten olduğunun önemli olmadığı bir topluluk..."
Katya, bu topluluğu ailesi gibi görüyor. "Kendi ailemden çok uzağım. Çünkü onlar Putin’i destekliyor. Onlara çok yakın olmadığım için yeni yılı uzakta geçirmek zor değil."
Yardım gecelerinden elde edilen gelirin savaşın ön sıralarında yer alanlarla dayanışmak için çok önemli olduğunu söyleyen Katya, Rusları Putin’e karşı olmaya çağırdıklarını ifade ediyor: "Onları bir şey yapmaları için ikna etmeye çalışıyoruz. Lezzetli Ukrayna yemekleri yiyip 20 lira vermek politik olmayan insanlar için zor değil. Bu yüzden bu dayanışma geceleri çok önemli."
'AHMAK HIRSLARLA VERİLMİŞ BİR KARARDI'
Moskovalı fotoğrafçı Sasha, Covid-19 salgını nedeniyle karantina uygulamalarının devam ettiği bir dönemde Türkiye’ye gelmiş: "Navalni protestolarının önemli bağışçılarından biriydim. Ardından bazı bürokratik sorunlar yaşadım. Banka hesabım engellendi. Hükümet tarafından alıkonulacağımı düşündüm ve ülkeden çıktım."
Şu anda Rusya'da ifade özgürlüğünün ve insan haklarının kimsenin hayal etmediği kadar kötü olduğunu söyleyen Sasha, bunu şu sözlerle açıklıyor: "Politik aktivist olan Media Zona isimli bir müzik grubu var. 2 yıl önce onların, "It could be worse (Daha kötü olabilirdi)" yazan bir rozeti vardı. O rozetten ben de aldım ve bundan 'daha kötüsü olamaz' diye düşündüm. Ama şimdi her şey, önceden hayal edemeyeceğim kadar kötü."
"Yıllar önce insanlar, savaş olabilir dediklerinde ‘Nasıl olacak? Rusya gerçek bir totaliter rejim değil, Rusya bir otokrasi. Bu tür rejimler gerçekte hiçbir çatışmaya katılmaz. Kendilerini güçlü gösterip sürekli katılacak gibi yapar. Ama Putin, çok büyük ihtimalle kendi rejimi tarafından yapılan propagandaya bir şekilde inandı ve düşünmeyi bıraktı. 'Aman Allah'ım Ukrayna’yı 3 günde alabilecek kadar çok mu güçlüyüm?' dedi ve onun ahmak arkadaşları da, ona bunu başarabileceğini söyledi. Bu büyük bir hataydı. Soğukkanlılıkla değil, ahmak hırslarla verilmiş bir karardı."
Sasha, yaklaşık 10 aydır her gün saat 15.00’te Taksim’deki Odakule Meydanı’nda eylem yapan Istanbul Protest, topluluğunda yer alıyor: "Ukraynalılar yeni gelmişti ve burada ne yapılacağını bilmiyorlardı. Ben 1,5 yıldır burada olduğum için onlara yardım edebildim. İş insanları ile iletişim kurduk."
Sasha’ya göre turistik olarak Türkiye’de yaşamak oldukça iyi, ancak bazı endişeleri var: “2 yıl önce buraya ilk geldiğimde Cihangir’de katıldığım LGBTIQ+ protestosundaki polisin tutumu benim için büyük bir hayal kırıklığıydı. Türkiye'nin biraz daha güvenli bir yer olduğunu düşünüyordum. Mesela şu anda hak savunucularını Rusya’ya göndermiyorlar. Ama bunun ne zaman değişeceğini kim bilebilir?”