İsveçli analistler: NATO görüşmelerinde Türkiye’deki seçimler belirleyici
Dış Politika Enstitüsü’nden Hammargren ve Lindh, NATO’ya üyelik görüşmelerinde, Türkiye’deki seçimlerin belirleyici bir faktör olduğunu belirtti.
Ahmet Tirej Kaya
İSVEÇ - İsveç ve Türkiye arasındaki NATO görüşmeleri, hem yönetim düzeyinde hem de güvenlik bürokrasisinde uzun bir süredir devam ediyor. Geçtiğimiz hafta İsveç Başbakanı Ulf Kristersson’un Türkiye’deki temaslarının ardından, bu ayın sonunda da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsveç’i ziyaret etmesi bekleniyor. Devam eden bu görüşmelere paralel bir şekilde bazı somut adımların da atıldığı kamuoyuna yansıyor. Söz konusu adımlar arasında, İsveç’in savunma ürünlerinin ihracatında Türkiye'ye uyguladığı ambargoyu kaldırması ve PYD-YPG ile arasına mesafe koyma kararı yer alıyor. Öte yandan, Türkiye’nin İsveç’ten iadesini istediği kişilerin durumuyla ilgili belirsizlik ise devam ediyor.
Dış Politika Enstitüsü’nden (UI) analist ve gazeteci Bitte Hammargren ve yine aynı enstitüden analist Aras Lindh, söz konusu görüşmeleri ve güncel durumu değerlendirdi. NATO’ya üyelik görüşmelerinde, Türkiye’deki seçimlerin belirleyici bir faktör olduğunu vurgulayan Hammargren ve Lindh, iade taleplerinde hükümetin değil İsveç mahkemelerinin karar verici olduğunu ifade etti. Hammargren’e göre, İsveç’in Kürtlerle kurduğu yakın ilişkiyi sonlandırması imkânsız görünüyor. Lindh de Türkiye’nin iadeler konusundaki ısrarının 'başka tavizleri amaçladığını' belirtti.
‘İSVEÇ’TEN STRATEJİK SABIR İSTENİYOR’
İki ülke arasındaki görüşmelerin Türkiye’deki seçimlerden önce sonuçlandırılmasını beklemeyen Hammargren, şöyle konuştu: “Cumhurbaşkanı Erdoğan sürekli yeni taviz istekleriyle geliyor ve açık ki kendi seçim kampanyasına odaklanıyor. Aynı zamanda, hükümetin stratejik sabır göstermesini isteyen birçok insan var. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’nin birkaç gün önce söylediği gibi, İsveç Madrid’deki NATO toplantısında imzalanan üçlü anlaşmanın şartlarını şimdiden yerine getirdi. Ayrıca İsveç ve Finlandiya, en önemli NATO ülkelerinden güvenlik garantisi aldı. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği, Rusya’nın saldırı savaşı açısından, savunma paktının Kuzey Avrupa’daki yeteneklerini güçlendirmek için çok önemli. İsveç ve Finlandiya şimdiden Brüksel’de bulunan NATO merkezindeki çoğu toplantıya katılıyor.”
‘İADELERDE ÇİFTE SUÇLULUK İLKESİ GEÇERLİ’
Hammargren, Türkiye’nin İsveç’ten yerine getirmesini istediği koşullar arasında yer alan iadeler konusuna dair, İsveç mahkemelerini işaret etti: “İsveç hükümeti, sadece başka bir ülkenin hükümeti istediği için insanları sınır dışı etmeye karar veremez. Bir hukuk devletinde buna mahkemeler karar verir. O durumda çifte suçluluk ilkesi geçerlidir: Türkiye’de gerçekleşen bir eylemin sadece Türkiye yasalarına göre değil, İsveç yasalarına göre de suç olması. Bu açıdan örneğin ifade özgürlüğüne ilişkin büyük görüş farklılıkları bulunuyor. Ayrıca, Avrupa Birliği de Türkiye’nin anti-terör yasalarına genel olarak eleştiriler yöneltiyor.”
‘İSVEÇ’İN KÜRTLERLE İLİŞKİSİNİ SONLANDIRMASI İMKÂNSIZ’
Hammargren, NATO görüşmelerinin İsveç’in Kürtler ile ilişkisini şu sözlerle anlattı: “Doğrusunu söylemek gerekirse, İsveç’in Kürtlerle kurduğu yakın ilişkiyi sonlandırmasını imkânsız olarak değerlendiriyorum. Farklı ülkelerden Kürtler uzun yıllardır kendileri için güvenli bir yer olan İsveç’te yaşıyorlar. Önemli bir kısmı, İsveç toplumuna ve siyasetine entegre oldu, ki bu parlamentoda da kendini belli ediyor. Ayrıca, İsveçli Kürtlerin homojen bir toplum olmadığını vurgulamak önemli. Türkiye, İran, Irak ve Suriye’deki Kürtler arasında doğal olarak büyük fikir farklılıkları var.”
İsveç’te YPG’ye duyulan sempatinin özellikle IŞİD’e karşı verilen mücadelenin ardından çok yaygın bir hale geldiğini ifade eden Hammargren, “Şimdiye kadar gördüklerimize göre, bu sempatilerin İsveç parti örgütlerinde geniş bir temsili bulunuyor. Örneğin parlamentoda geniş siyasi temsile sahip, farklı anlayışların oluşturduğu bir Kürdistan ağı bulunuyor. Bunların yanında, PKK’nin İsveç’te uzun bir süreden beri terör örgütü olarak görüldüğünü de unutmamak gerekiyor.”
‘İADELER KONUSU BAŞKA TAVİZ İSTEKLERİNE İŞARET’
“Er ya da geç İsveç’in NATO’ya üye olacağını düşünüyorum” diyen Aras Lindh de, görüşmelerin seyri konusunda Türkiye iç siyasetine işaret etti: “İsveç, Madrid’deki anlaşmanın kendine düşen payını yerine getirmeyi amaçladığını açık bir şekilde bildirmeye çabalıyor ve bazı durumlarda daha da ileri gidiyor. Aynı zamanda bazıları, İsveç’in NATO üyeliğini, tek başına Türkiye’ye verilecek tavizlerin belirlemeyeceğini ifade ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Başbakan Kristersson ile yaptığı basın toplantısında ima ettiği gibi, burada konunun Türkiye’de yaklaşan seçimleri içeren güçlü bir iç politika tarafı var.”
İadesi istenen kişilerin durumunu değerlendiren Lindh, Türkiye’nin bu konudaki ısrarının 'farklı tavizleri amaçladığına' işaret olduğunu söyledi: “İsveç hükümetinin Türkiye’nin istediği kişileri iade etmesini imkânsız olarak görüyorum. Kararı hükümet değil, yürürlükteki yasalara göre yargılama yapması gereken İsveç mahkemeleri verecek. Bu da konuyu temel hukuk güvencesiyle ilgili bir sorun haline getiriyor. Türkiye’nin bunu gördüğünü sanıyorum ve iadeler konusunda baskı yapmaya devam ettiği sürece bu, başka tavizler almayı umduklarına bir işaret olarak yorumlanabilir. Belki de İsveç dışındaki başka aktörlerden.”
‘KÜRTLER HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRAMIŞ HİSSEDİYOR’
Lindh, İsveç ve Kürtler arasındaki ilişkide bir belirsizliğe vurgu yaparak şöyle devam etti: “Bu sürecin İsveç’in Kürtlerle ilişkileri açısından ne anlama geldiğini zaman gösterecek. Ne anlama geldiği açık olmasa da, yeni hükümet Türkiye’ye ‘ne istenirse yapmaya hazır olunduğu’ mesajını vermek istiyor. Çok sayıda Kürt, IŞİD’e karşı yürütülen mücadelede İsveç partilerinin çoğundan ve dünyanın büyük kısmından destek aldıkları düşüncesiyle şimdi muhtemelen hayal kırıklığına uğramış hissediyor.”
İstiklal caddesinde gerçekleşen bombalı saldırının İsveç ve Türkiye arasındaki görüşmelerde çok önemli bir anlamı olmayacağını söyleyen Lindh, “Saldırı üzerinde hala bazı soru işaretleri var. Örneğin hiçbir örgüt henüz saldırıyı üstlenmedi. Bu yüzden saldırının görüşmelere nasıl bir etkide bulunacağını söylemek için erken” ifadelerini kullandı.