İYİ Parti gitti, ‘Demokrasi İttifakı’ genişleyecek
İYİ Parti’nin Millet İttifakı’ndan ayrılmasında “5’li çete” ile birlikte belli bir sermaye kesiminin de etkili olduğu söylenebilir. Aslında İYİ Parti’nin Millet İttifakı’ndan ayrılması, demokrasi cephesinin genişlemesine yol açacak. 5 partili Millet İttifakı, hem HDP, hem de sosyalist partilerle daha yakın bir işbirliğine girecek…
İYİ Parti’nin Millet İttifakı’ndan ayrılmasında, parti lideri Meral Akşener’in ifade ettiği gibi bir “dayatma” söz konusu değildir. Millet İttifakı’nın 5 lideri, “Cumhurbaşkanı adayımız Kılıçdaroğlu” derken, Akşener’in buna itiraz etmesi, nasıl bir “dayatma” olabilir?
Meral Akşener, 5 liderin mutabık olduğu bir adaya tek başına karşı çıkarsa dayatma bunun neresinde? Eğer bir dayatma varsa, bu Akşener’in tavrıyla ilgilidir.
İYİ Parti liderinin açıklamalarının tutarlı bir yanı yoktur, içi boş, hamasi söylemlerdir. Aslında arka planda belli bir sermaye kesiminin Kılıçdaroğlu’na yönelik itirazları gelmektedir.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, çeşitli defalar açık bir biçimde neoliberalizme karşı olduğunu ifade etti. Yine Kılıçdaroğlu, elektrik, doğal gaz, enerji fiyatlarının yüksekliğinden dem vurdu.
CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke başta olmak üzere partinin ekonomi kurmayları, “5’li çete” diye ifade edilen AKP yanlısı işadamlarına sağlanan ekonomik ayrıcalıklara dikkat çekerek otoyolu, baraj gibi faaliyetlerin kendi iktidarları döneminde kamu tarafından yapılacağını belirttiler.
Kılıçdaroğlu’nun, CHP’nin neoliberalizme karşı söylemleri, kimi sektörlerdeki kamulaştırma taahhütleri, sosyal devlet vurgusu, “5’li çete” ile birlikte belli bir sermaye kesimini de ürkütmektedir, çıkarlarının zedelenmesinden endişe duymaktadırlar.
'YANDAŞ SERMAYE' KILIÇDAROĞLU’NA KARŞI
AKP ve belli ölçüde de İYİ Parti’nin dayandığı sermaye çevreleri, bu çerçevede Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkmaktadırlar. Nitekim İYİ Parti’nin ekonomi kurmayları, özelleştirme uygulamalarının sınırlandırılmasına, yap-işlet-devret modelindeki özel-kamu işbirliğine karşı çıkışlara tavır koymuşlar, liberal ekonomiye olan bağlılıklarını dile getirmişlerdir.
Kuşkusuz CHP ve Kılıçdaroğlu, piyasa ekonomisine karşı değildir ancak bu düzenden belli bir sermaye kesiminin kural ve denetim dışı çıkar sağlamasına karşıdırlar. Zaten Koç gibi büyük sermaye kuruluşları da, AKP’nin özellikle 2010 sonrası sadece “yandaş sermayeye” kaynak aktarmasına itiraz etmektedirler.
Normal koşullarda bir burjuva devleti, sermayenin tüm fraksiyonlarının ortak çıkarını gözeten bir tutum içindedir, eğer bir siyasal iktidar sadece belli bir sermaye kesiminin çıkarların gözetip diğer sermaye kesimlerini dışlamaya çalışırsa devlet yönetiminde bir kriz durumu oluşur.
Sonuç itibariyle İYİ Parti’nin Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı tutumunda “sınıfsal” faktörler de etkili olmaktadır. Akşener’in Cumhurbaşkanı adayları arasında saydığı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, ANAP kökenli bir işadamı olup özünde liberal görüşlere sahip bir kişidir. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da, MHP kökenli olup serbest piyasa ekonomisiyle barışık bir kişidir.
DEMOKRASİ CEPHESİ BÜYÜYECEK
Öte yandan İYİ Parti’nin Millet İttifakı’ndan ayrılmasıyla demokrasi cephesinin, bir anlamda demokrasi ittifakının genişleyebileceği söylenebilir. Çünkü İYİ Parti dışında Millet İttifakı’nda yer alan diğer 5 parti de, HDP’ye karşı olumlu bir yaklaşım içinde bulunuyorlar.
Bu koşullarda Millet İttifakı, HDP’nin de içinde bulunduğu Emek ve Özgürlük İttifakı ile daha yakın bir işbirliğine girebilecektir. Keza hem Emek ve Özgürlük İttifakı’nda yer alan, hem de Sosyalist Güç Birliği’nde bulunan sosyalist partilerle de daha yakın bir işbirliği söz konusu olabilecektir.
Nitekim, CHP lideri Kılıçdaroğlu, İYİ Parti’nin son çıkışından sonra yayınladığı videoda, “Soframıza tüm renkleri davet ediyoruz” diyerek bu işbirliği içinde olacaklarını açıkça belirtmiştir.
2023 seçimlerine doğru siyasal pozisyonlar daha bir netlik kazanacaktır. Millet İttifakı, Emek ve Özgürlük İttifakı ve Sosyalist Güç Birliği’nden oluşan demokrasi bloğu, geniş bir demokrasi ittifakı olarak seçimlerde ilk sırayı alabilir. Seçimler, Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın yenilgisiyle sonuçlanabilir.
DEMOKRASİ Mİ, DİKTATÖRLÜK MÜ?
Bunun ilk tur seçimlerde olabilmesi mümkündür, olmadığı takdirde ikinci turda da Erdoğan rejimi yenilgiye uğratılabilir. Çünkü mesele, diktatörlükle demokrasi arasında bir rejim referandumuna dönüşecektir. Halk, 21 yıllık bu iktidardan bıkma noktasına gelmiştir, ekonomik kriz, arkasından deprem Erdoğan rejiminin beceriksizliğini bir kez daha ortaya koymuştur.
Millet İttifakı ile birlikte geniş demokrasi cephesinin halkın yoksulluğuna da çözüm bulacak somut önerileri ortaya koyması gerekiyor. Bu öneriler, toplum nezdinde kabul gördüğü takdirde mevcut dinci faşizan rejim son bulabilir.
Seçimlerde İYİ Parti’nin Millet İttifakı’na “ihanet” eden tutumu dikkate alındığında yüzde 7’lik barajı aşması bile şüpheli hale gelebilecektir. İYİ Parti, MHP ile birlikte bu barajın altında kalabilir.
İYİ Parti’nin yerine merkez sağda DEVA’nın (Babacan’ın lideri olduğu Demokrasi ve Atılım Partisi) yer alabileceği de düşünülebilir. Bakalım seçimlere doğru nasıl gelişmeler olacaktır? Demokrasi cephesinin güçlenmesi halinde Cumhur İttifakı, “tarihin çöplüğüne” gönderilebilir. Yeter ki kararlı bir mücadele gösterilsin, somut çözüm önerileri halkın önüne konabilsin…