İYİ Parti Meclis'i olağanüstü toplantıya çağırdı: Bugün değilse ne zaman?

İYİ Parti Grup Başkanı Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu, günlerdir söndürülemeyen orman yangınları nedeniyle TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağırdı: Eğer bugün toplanamayacaksa TBMM ne gün toplanmalıdır?

Google Haberlere Abone ol

DUVARİYİ Parti Grup Başkanı ve Bursa Milletvekili Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu, günlerdir söndürülemeyen orman yangınları nedeniyle TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağırdı. Tatlıoğlu, "İYİ Parti olarak TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağırıyoruz. Sayın Başkan Mustafa Şentop’un, TBMM’yi olağanüstü toplantıya davet etmesini talep ediyoruz" dedi.

İsmail Tatlıoğlu, İYİ Parti Bursa İl Başkanlığı’nda bugün bir basın toplantısı düzenledi. Tatlıoğlu, şunları söyledi:

'TÜRKİYE YANIYOR'

“İçinde bulunduğumuz durumun bir tek başlığı var; ana başlığı, ‘Türkiye yanıyor’. Ve bugün basın toplantımızın başında, bu nedenle İYİ Parti olarak TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağırıyoruz. Sayın Başkan Mustafa Şentop’un, TBMM’yi olağanüstü toplantıya davet etmesini talep ediyoruz. İçinde bulunduğumuz durum, bir milli felaket durumudur. Bini geçen noktada yüz bin hektarın üzerinde orman, tabiat varlığımız yanmıştır. Dokuza yükselen can kaybımız söz konusudur ve de milletimizin kafasında, her noktada istifham vardır. Eğer bugün toplanamayacaksa TBMM ne gün toplanmalıdır? Bu nedenle toplanmayacaksa da hangi nedenle toplanmalıdır? TBMM’de milletin vekilleri acilen bu konuyla ilgili toplanmalı ve ortak bir komisyonla bu meseleyle ilgili eksikler ve yarın için ne yapılabilir konuşmalıdır. Bugün neler yapılmalı ve yarın için neleri yapmalı konusu konuşulmalı ve Türkiye artık böyle bir felaketle karşı karşıya kaldığında a’dan z’ye hazırlıklı olmalıdır. Bu evvelemirde TBMM’nin görevidir.

'BU BİR ACZİYET TABLOSU'

Sayın Genel Başkanımızın özellikle de belirttiği gibi bu bir acziyet tablosu ve biz bu konuda orman kundaklamanın terör sayılacağı bir kanun teklifini de TBMM’ye arz edeceğiz.

Yangın konusu bundan önce İzmir’de yaklaşık iki yıl önce meydana geldiğinde, yangın söndürme uçaklarıyla ilgili ciddi tartışmalar olmuştu. İki yıl geçmesine rağmen gördük ki bu konuda artan uçak sayısı sadece sarayda yaşayanların emirlerine amade uçak sayısıdır. Türkiye, sıfır uçakla, yangın söndürmeye hazır sıfır uçakla yangın söndürmeye çalışan bir devletin ve bir bakanlığın da farkına varmıştır. Tekrar ediyorum, iki sene önce tartışılmasına rağmen iki sene sonra gördük ki Türkiye sıfır uçakla yangın söndürme mücadelesindedir. Halbuki günümüzde orman yangınlarında uçak yok demek, bir savaşa barutsuz girmek gibidir ve büyük bir eksikliktir.

'BU KADAR CEHALET ANCAK EĞİTİMLE MÜMKÜNDÜR'

Birkaç gündür Sayın Tarım Bakanı’nı ve ilgili yöneticileri, a’dan z’ye Türkiye’yi yönetenleri izliyoruz. Söyleyeceğimiz söz şudur: Bu kadar cehalet ancak eğitimle mümkündür. Bu da cehaletin bu anlamda zirvesidir. Bu, milletten kopmaktan kaynaklanan derin yaradır. Bakın sarayın emrine amade sayıları on üçü geçtiği söylenen uçakların bir tanesi, ortalama fiyatla kırk tane yangın söndürme uçağı ediyor. En pahalısından, günün en yüksek teknolojisinden olsa on beş tane yangın söndürme uçağı ediyor. Bugün Türkiye’ye Avrupa’dan, 1 Hırvatistan’dan 2 tane de İspanya’dan yangın söndürme uçağı inmiş ve İspanya’dan inenlerin benzerleri Türk Hava Kurumu’nun ve Türkiye’nin hangarlarında yatmakta. Bu nedenle milletimiz hem malını kaybediyor hem de canını kaybediyor. Diğer taraftan da yangın söndürmeye uğraşıyor. Bakanlar görevini yapıyor ve bakıyor. Cumhurbaşkanımız da bir miting var gibi az sayıda da olsa katılanlara çay paketi atıyor.

'UÇAK KAMPANYASI BAŞLATILMALI'

Burada bir başka sorunu da dile getirmek istiyorum. Görülmüştür ki bu felaket ve sıkıntı zamanlarında Türk Milleti’nin umudu olan, Türki Milleti’nin içinden çıkmış kurumlar, özellikle yardım kurumları, tarihi kurumlar AK Parti arpalıklarına döndüğü için millet nezdinde itibar kaybetmiştir. Şimdi milletimiz çok geniş çapta bir yardım yapma düşüncesi içerisindedir. Ve kendi aralarında bir kampanya başlatma sürecindedirler. Ancak bu tarihi kurumlar itibarsız olduğu için milletimiz bu yardımlaşmayı doğrudan yapma gayreti içerisinde girmektedirler. Bizde İYİ Parti olarak bölgedeki ilçe teşkilatlarımız üzerinden bu süreçte katkıda bulunmaya çalışacağız. Buradan TEMA Vakfı’na sesleniyorum; gerçekten Türkiye’nin ayakta ve itibarlı kurumlarından biri olarak diğer kurumlara güvenin bittiği yerde TEMA Vakfı’nın sorumluluk alması gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle gündeme düşen orman yangınlarının söndürme amaçlı bir faaliyet alanlarını açmaları ve yangın söndürme uçağı temin etmeli, satın almalı. Bu işi tamamen ve kısmen üslenmeli gerektiğine inanıyoruz. Bu amaçla yangın söndürme uçak kampanyası başlatmaları gerektiğine inanıyoruz. Eğer bunu yaparlarsa ben şahsım olarak bir maaşımı TEMA Vakfı’na bağışlayarak böyle bir kampanyanın başlamasına katkıda bulunmak istiyorum. Bunu da özellikle vurmak vurgulamak istiyorum. TEMA Vakfı, milletimiz bu tür kurumlarla beraberdir. Böylelikle böyle bir sorun bir daha yaşanmasın diye ciddi çözümler bulmak zorundadır.

'KORUNAN TEK ŞEY ERDOĞAN'IN İKTİDAR KOLTUĞU'

Bugün genel olarak baktığımızda, şu başlıkları söylememiz gerekiyor. Yüz bin hektarı geçen yangın var. Ormanlarımızı ve tabiatımızı koruyamıyoruz. Ve yarına yönelik tekrar ettiğinde bugünden bir tedbirimiz de yok. Çünkü iki yıl önce vardı, bugün tedbirsiz olduğumuz anlaşıldı. Dolayısıyla böyle bir yönetim var, ormanlarımızı koruyamıyoruz. Sınırlarımızı koruyamıyoruz. Herkes istediği yerden istediği şekilde geçiyor. Kadınlarımızı koruyamıyoruz. Antalya’da 25 yaşında genç kızımız Azra Gülendam Haytaoğlu, tecavüze uğrayıp beş parçaya bölünerek gömüldü. Gençlerimizi koruyamıyoruz. Giderek dünyanın en yüksek uyuşturucu bağımlılığı oranları Türkiye’nin şehirlerinde görülüyor. Vatandaşımızı koruyamıyoruz. Açlık sınırının altında bir asgari ücretle, açlık sınırının yarısından daha az bir emekli maaşıyla ülkenin sokaklarında hatta evden çıkamaz hale getirdik. Ve sadece korunan şey, Sayın Erdoğan’ın iktidar koltuğu. Bu nedenle de Türkiye’nin bu siyasal iklimini en kısa sürede değiştirmemiz gerektiğine inanıyoruz.

Ormanlarımız yanıyor, ekonomimiz yanıyor, canımız yanıyor ve Türkiye bu siyasal iklimi değiştirerek bir nefes almak istiyor.” (ANKA)