İYİ Partili Özdemir’den Hayvanları Koruma Kanunu'na tepki: Cinayetler artacak

İYİ Partili Nimet Özdemir, Hayvanları Koruma Kanunu ile ilgili “Öldürmeyi devlet olarak meşrulaştırırsak, dağda taşta öldürmeye başlayan insanları nasıl durduracağız? Cinayetler artacak” dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - İYİ Parti İstanbul Milletvekili Nimet Özdemir, Hayvanları Koruma Kanunu ile ilgili yapılacak değişiklik teklifi hakkında TBMM'de basın toplantısı düzenledi. Tasarı için ‘katliam teklifi’ yorumunda bulunan Özdemir, “Bizlerden hayvanların vahşetle ölmesini kabul etmemiz bekleniyorsa peşinen söylüyorum ki, bunu asla kabul etmeyeceğiz. Ettirmemek için de direneceğiz” dedi.

Özdemir, “Bugün çocuklarımızın gözü önünde hayvanları öldürürsek, vicdanen yüzlerine nasıl bakacağız.? Öldürmeyi devlet olarak meşrulaştırırsak, dağda taşta öldürmeye başlayan insanları nasıl durduracağız? Öldürme eylemini öğrenen, canlıya karşı kin duygusu besleyen insanlar, daha sonra güçlerinin yettiği çocuk ve kadınları öldürmeye başladığında ne diyeceğiz? Bu suç sarmalı nereye kadar devam edip toplumu bozacak? Cinayetler artacak. Doğal yaşamdan habersiz, sözde siyasiler, toplum sosyolojisini bozacak olan bu tehlikeyi göremiyorlar mı? Bir kıvılcım mı başlatmak istiyorlar?” diye konuştu.

Teklifin gerekçesindeki ifadelerde çelişkiler bulunduğunu belirten Özdemir, öldürme odaklı bir durumla karşı karşıya olduklarını söyledi. Ötanazinin, dünya genelinde uygulaması yasaklanan, bazı ülkelerde ise sınırları ve çerçevesi son derece titiz kurallara bağlanmış bireysel bir tercih olduğunu vurgulayan Özdemir, “Oysa önümüze getirilen tasarıda ötanazi ibaresinin kullanılması, uyutma ve vahşeti örtbas etme çabasıdır” şeklinde konuştu.

“İtlaf edeceğiz diyemediklerinden ötanazi kavramına başvuruyorlar” diyen Özdemir, “Ötanazinin bilinçli olarak kullanılması, ‘Bakın, başka çaremiz yoktu, haklı olarak öldürüyoruz’ cümlesini kurabilmek içindir. Başarısızlıklarına kılıf hazırlama, günah çıkarma, kanuna uymayı başaramadık çabasından başka bir şey değildir” ifadesini kullandı.

Teklifin gerekçesindeki “Mevcut Kanun ile hayvanların toplanması ve rehabilitasyonuna ilişkin sorumluluk belediyelere verilmiş, ancak gerekli denetim mekanizmaları tesis edilemediğinden, ilgili kuruluşlar, üzerine düşeni tam anlamıyla yerine getirememiş ya da mevzuatın dar yorumlanması sebebiyle çözüme katkı sunmak istedikleri halde, mevzuatla kendilerine çizilen sınırları geçemediklerinden popülasyon her geçen gün katlanarak artmaya devam etmiştir" şeklindeki ifadeyi aktaran Özdemir, “Türkçeye çevirirsek ne demek bu? ‘Biz kanun yaptık ama gerekli denetim mekanizmalarını tesis edemedik’ demektir. Bunu itiraf ediyorlar” dedi.

Özdemir şöyle devam etti:

“Mevzuatla kendilerine çizilen sınır olmasa bu sorunu çoktan halledeceklermiş. Peki, neydi o sınırlama? Öldüremiyorlardı. Bu düzenlemeyle rahat rahat öldürebilecekler. Rehabilitasyon merkezi kurmak istediniz de bu yasa mı engelledi? Hayır. Kısırlaştırma yapmak istediniz de bu yasa mı size yapamazsınız dedi? Hayır. Peki, nedir o zaman yasanın sınırlandırdığı şey? Çok açık; öldürme eylemi.”

Gerekçede belirtilen diğer bir hususun, hayvandan insana bulaşan hastalıklar olduğuna işaret eden Özdemir, “Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre, ülkemizde hayvandan insana geçen Zoonoz Hastalıklara yakalanan kişilerde en yüksek oranı Brusella oluşturmaktadır. Brusella’ya sebebiyet veriyor diye tüm inekleri öldürüyor muyuz? Hayır” ifadesini kullandı.

'BAZI BELEDİYELER VAR OLAN MERKEZLERİ KAPATTI'

2004 yılında çıkarılan 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda, hayvanlara yönelik bakımevi kurma ve kısırlaştırma görevinin belediyelere verildiğini hatırlatan Özdemir, “Nüfusu 25 binin üzerinde olan bütün belediyelerin, kendi kısırlaştırma üniteleri ve bakımevlerini kurmaları zorunluluğu varken, tesisler yapılmadı. Belediyelere 3-4 yıl ek süre tanınarak kanuni yaptırım ötelendi. Tanınan bu ek süreye rağmen, belediyeler kısırlaştırma merkezleri ile bakımevlerini yine kurmadılar. Hatta bazı belediyelerde var olan merkezler dahi kapatıldı” dedi.

Teklifte de benzer bir hükmün tercih edildiğine dikkat çeken Özdemir, “Süre 2028 yılına ötelenmiş. 20 yıl sonra yaklaşık 1400 belediyeden büyük çoğunluğunda bu üniteler hala mevcut değil. Gerekçede toplam 105 bin kapasiteli 322 bakımevi olduğu ifade edilmiş. Tahmin edilen hayvan popülasyonu ise 4 milyon civarında. Nasıl olacak bu iş? 4 milyon nerede, 105 bin nerede?  Yasa çıkınca hemen toplamaya başlanacağına göre, bu kadar hayvanı nereye nasıl sığdıracaksınız?” diye konuştu.

Toplanacak hayvanların, tasarının 5. maddesinin son fıkrasına göre, gidişatı önlemek adına kısa yoldan öldürüleceğini belirten Özdemir, “Olmaz demeyin. Kim engelleyecek? Geçen 20 yıllık süre içinde, görev ihmali olan ya da sokak hayvanlarını öldürdükleri veya ıssız bölgelere terk ettikleri belgelenen belediyelere karşı soruşturma başlatılmasına, İçişleri Bakanlığı engel olmadı mı? İnsan güvenliği ve sağlığının yanında, hayvan refahı için de kanunla kendilerine yüklenmiş bir sorumluluğu yerine getirmeyen, yerel yönetimler, merkezi idarenin koruma şemsiyesi altında korunmadı mı?” diye sordu.

'PEK ÇOK BAKIMEVİ TOPLU ÖLÜM MERKEZLERİNE DÖNÜŞTÜ'

Büyük şehirlerin bir bölümünde büyük barınaklar inşa edildiğini ancak binlerce hayvanın yeterli hijyen sağlanarak bakılmasının mümkün olmayacağını kaydeden Özdemir, “Dolayısıyla, iyi niyetlerle hizmete sokulan pek çok bakımevi, maalesef bir süre sonra hayvanlar için toplu ölüm merkezleri haline dönüştü.  Büyük bakımevlerinin olduğu illerde, yıl içerisinde binlerce kısırlaştırma yapılması gerekirken, rakamlar çok düşük kaldı. Bu da üreme-katledilme döngüsünü beraberinde getirdi.” dedi.

Kırsalda yaşanan üreme sorununun da göz ardı edildiğini; merdiven altı hayvan üretiminin, internetten satışların ve yurda kaçak hayvan sokulmasının engellenmediğini vurgulayan Özdemir, kırsalda gömülen hayvanların yaratacağı bulaşıcı hastalık riskine karşı da teklifte bir çözüm yer almadığını kaydetti.

Uyutma olarak tabir edilen operasyon maliyetinin yaklaşık 4 bin TL olduğuna işaret eden Özdemir, “Milyonlarca köpek için bu rakamın maliyeti 16 milyar liradan daha da fazla. Tesis maliyetlerini konuşmuyorum bile. Kısırlaştırma, 500 lira ki birçok veterinerimiz ücretsiz kısırlaştırma yapmaya hazırdır.  Yani öldürmek, yaşatmanın kat kat üstünde. Bu maliyeti kim yüklenecek?  Zaten zor durumda oldukları seçimden sonra ortaya çıkan belediyeler mi?” dedi.

 “Çözüm; doğanı öldürmek değil, doğmayı engellemektir” diyen Özdemir, “Çözüm için, 1393 belediyede 264 iş gününde, günde 11 kısırlaştırmayla 4 milyon hayvan kısırlaştırılırken, öldürmek niye?” diye sordu.

Gerekçede; “Emniyet Genel Müdürlüğü verileri doğrultusunda 2019-2023 yılları arasında hayvana çarpma şeklinde 3.534 trafik kazası ve buna bağlı olarak 55 ölüm ve 5.147 yaralanma meydana gelmiştir” ifadesinin de yer aldığını aktaran Özdemir, “Kurallara uygun araç kullanmayı vatandaşlarımıza kazandıramıyorsunuz, gerekli levha ve önlemleri karayollarında alamıyorsunuz, sonra hayvanların neden olduğu kazaların çetelesini tutuyorsunuz.  Şehirlerarası yollarda kazaya sebep olan hayvanlar içerisinde sadece köpek mi var? Ne yapacağız şimdi, kirpileri, tilkileri, kurtları, sansarları, koyunları, inekleri de mi uyutacağız?” şeklinde konuştu.