İzmir depremi çalışma grubu: Afet içinde afet yaşandı
İzmir'de yaşanan depremi araştırmak için İngiltere merkezli uluslararası bir çalışma grubu kuruldu. Çalışma grubunda yer alan ÇOMÜ Mimarlık Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ali Tolga Özden, “Afet içerisinde afet yaşandı. İnsanlar pandemi önlemlerini bir kenara bırakıp can derdine düştüler. Hal böyle olunca bilimsel açıdan araştırılması gereken bir süreci yaşadık” dedi.
Eren Aşnaz
ÇANAKKALE - Ege Denizi’nde 30 Ekim tarihinde meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki deprem, başta İzmir ve çevresi olmak üzere birçok yerleşim yerinde ölümlere ve yaralanmalara neden oldu, çok sayıda bina ya yıkıldı ya da ağır hasar gördü. İzmir depremi hem tsunamiye neden olması hem de korona virüsü pandemisinin yarattığı olağanüstü koşullarda gerçekleşmesi nedeniyle araştırmacıların ilgisini çekiyor. Bu çerçevede İngiltere İnşaat Mühendisleri Odası (The Institution of Structural Engineers) uluslararası bir çalışma grubu kurdu.
Oluşturulan çalışma grubunda 5’i Türkiye'den, toplam 24 bilim insanı ve araştırmacı yer alıyor. Çalışma grubu proje ile ilgili değerlendirme ve bilgi-belge toplama, alanda tespit çalışmaları 30 Kasım tarihi itibari ile başlarken, projenin Mart-Nisan aylarında tamamlanması bekleniyor. EEFIT Mission Aegean Earthquake and Tsunami (Ege Depremi ve Tsunamisi) başlığı altında yapılan çalışmaları proje ekibi içinde yer alan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Mimarlık Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ali Tolga Özden ile konuştuk.
'DEPREM ÜSSÜNDE ŞEHİR MERKEZİNDEKİ KADAR HASAR YOK'
İzmir depremi neden önemli?
Deprem Ege Denizi, Seferihisar açıkları, Yunanistan’ın Samos adasıyla Seferihisar arasındaki bir noktada, denizde olmuştu. Türkiye açısından iki anlamda önem taşıdı bu deprem; birincisi, İzmir gibi büyük bir metropolü vurdu ki bu akıllara hemen İstanbul’u ve büyükşehirleri getirdi. Çünkü İzmir’de, depremin hasar verdiği yerin, merkez üssüne uzaklığı aşağı yukarı 65 kilometre, çok uzak bir alan. Merkez üssünde bu kadar hasar yok. Seferihisar, Kuşadası gibi merkez üssüne çok daha yakın yerlerde de bu kadar hasar yok. Ancak, İzmir’in merkezinde, onlarca ağır hasarlı ve yıkılan binalar var. Bu son derece kayda değer bir olay. İzmir depreminin ikinci ilginç noktası ise tsunami… Türkiye’de kayda giren, belgeli ilk tsunami deneyimi belki de İzmir depremi oldu, bu açıdan da çok önemli. Bu depremle, İzmir’de yapı kalitesi de test edilmiş oldu ve çok zayıf olduğu ortaya çıktı. Zaten bizim uluslararası çalışmamızın bir amacı da yapıların nasıl davrandığını hem depremden hem de tsunamiden nasıl hasarlar gördüğünü ortaya çıkarmak. Bu iki çalışma bir arada yürütülüyor. O nedenle İzmir, çok önemli bir laboratuvar haline gelmiş durumda.
Saha çalışması gerçekleştirildi mi?
İzmir’de saha çalışması ODTÜ’den iki inşaat mühendisi tarafından yapıldı. Bir hafta boyunca İzmir’de, Kuşadası’ndan İzmir merkezine kadar olan alanda çalışma gerçekleştirildi. Her gün belirli bölgelere gittiler. Biz saha çalışması öncesinde yaptığımız toplantılarda, nerelerde, nasıl bir çalışma yapılacağını belirlemiştik zaten. Arkadaşlarımız da orada alanı fotoğraflayarak, bina hasarlarına da bakarak belgelediler. Sadece hasar görmüş binalar değil, hasarsız yapılar da belgelendi. Yani iki bina yan yana, biri ağır hasar almış, hatta göçmüş, diğeri sapasağlam ayakta; şimdi bunların belgelenmesi yazım, biri niye ayakta diğeri neden yıkıldı?
'RAPOR HALİNDE ULUSLARARASI KAMUOYU İLE PAYLAŞILACAK'
Proje kapsamında ne tür çalışmalar yapılıyor?
Depreme hazırlık konusu, deprem ve deprem sonrası tüm çalışmalar inceleniyor. Bir de konunun, arama kurtarma, ilk yardım ve yeniden yapım, iyileştirme süreci var. Diyelim ki deprem öncesi önlemler alındı, faydalı oldu, yıkılmadı. Ancak, bu önlemler alınmadı, İzmir’de olduğu gibi yıkıma neden oldu. İşte o zaman kurum ve kuruluşlarla yıkım sonrası çalışmalar organize ediliyor. Yine İzmir’de görüldüğü üzere, öncelikle ilk bir hafta insanları çadır kentlerde ağırladılar, sonrasında ise bir taraftan kalıcı konut çalışmaları başlarken, diğer taraftan da evsiz kalan insanlar konteynırlarda ikamet ettirilmeye başlandı. Biz de burada hangi kurumlar, ne tür çalışma yürütüyor, nasıl rol aldılar, bu çalışmalarda kaç kişi yer alıyor, ne tür yardımlar yapılıyor, bunları inceliyoruz.
Tabii bu tür afetlerin bir de sosyal ve psikolojik etkileri var. Onlara istinaden de anket çalışması yapıyoruz. O ankette hem deprem hem de tsunami ile ilgili sorular yer alıyor. İnsanların görüşlerini de değerlendiriyoruz. Ankete bin civarı vatandaş katıldı, cevapladı. Tüm bu çalışmalar, yani binaların depreme hazır olmasından, depreme ve deprem sonrası tüm çalışmalara ilişkin çalışmalar tamamlandığında bir rapor halinde uluslararası kamuoyu ile paylaşılacak.
'İNSANLAR PANDEMİ ÖNLEMLERİNİ BIRAKIP CAN DERDİNE DÜŞTÜLER'
Böyle bir afet inceleme düşüncesi neden nasıl çıktı?
İzmir depremi ve tsunamisi, enteresan bir dönemde, bir kriz döneminde yaşandı. Pandemi içerisinde, böyle bir afet yaşandığı için de ayrıca incelemeye değer bir durum ortaya çıkıyor. Yani afet içerisinde afet yaşandı. İnsanlar pandemi önlemlerini bir kenara bırakıp can derdine düştüler, sokakta kaldılar, ilk yardım ve afet arama kurtarma ekipleri aynı şekilde, doktorlar yine öyle, müdahale aşamasında, çadır kentler… Hal böyle olunca incelemeye ayrıca değer, yaşanması açısından elbette üzücü ve kötü, ancak bilimsel açıdan araştırılması gereken bir süreci yaşadık. Aslında İzmir özelinde yapacağımız bu ayrıntılı çalışmalar, başta İstanbul ve deprem riskinin olduğu Çanakkale için de önemli bir ön çalışma olacağını düşünüyorum.