İzmir’de ‘Savaş ve Yoksulluk Kıskacında Göç’ konferansı
İzmir’de düzenlenen “Savaş ve Yoksulluk Kıskacında Göç ve Birlikte Mücadele Olanakları“ konferansı başladı.
İZMİR - Emek Partisi (EMEP) İzmir İl Örgütü, “Savaş ve Yoksulluk Kıskacında Göç ve Birlikte Mücadele Olanakları“ başlıklı konferans düzenledi. Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde düzenlenen konferansa çok sayıda siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi katıldı.
Konferansın açılış konuşmasını yapan EMEP Genel Başkan Seyit Aslan, konferansta göçün sorunlarını, bölgede yaşanan gelişmeleri ve Türkiye'deki yaşanan gelişmeleri tartışacaklarını belirterek, tartışmaların son günlerde Suriye’deki yeni süreçle birlikte “Gidecekler mi kalacaklar mı” söylemleri üzerinden yeniden gündeme geldiğini ifade etti.
MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın HTŞ başkanı Colani ile görüşmesi sonrası Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da Şam’a gideceğinin gündem geldiğini hatırlatan Aslan, Türkiye’nin buradan bir zafer çıkarmaya çalıştığını söyledi. Aslan, milyonlarca mültecinin ve göçmenin haklarını, çıkarlarını korumak, onları geliştirmek, onları kalıcı hale getirmek için bir arada, örgütlü mücadelenin önemine dikkat çekti. 2025 yılının daha sert ve çatışmalı geçeceğinin altını çizen Aslan, “Hem göç ve göçmen meselesi, hem Türkiye'nin kendi iç politika ve sorunları dahil olmak üzere 2025 yılının daha sert daha çatışmalı geçeceğine işaret ediyor. O yüzden hem konferansımıza başarılar diliyorum hem de 2025 yılının Türkiye'de yaşayan halkların bir arada, eşit ve özgür koşullarda yaşayabileceği bir yıl olması umuduyla hepinizi selamlıyorum” dedi.
İLK OTURUM: ‘SAVAŞIN GÖLGESİNDE BİR DÜNYA, ULUSLARARASI DURUM VE TÜRKİYE’
Aslan’ın konuşmasının ardından “Göçün İkinci 10. Yılına Giderken; Savaşın Gölgesinde Bir Dünya Uluslararası Durum ve Türkiye” başlıklı ilk oturum Aysel Ebru Ökten moderatörlüğünde başladı. Oturumda konuşan Gazeteci Yazar Yücel Özdemir, Almanya ekseninde göçmenlerin durumunu anlattı. Mültecilerin büyük kısmının asıl olarak belli rotalar üzerinden Avrupa'ya geldiğini ve Avrupa'da da hedef ülkenin Almanya olduğunu söyleyen Özdemir, Almanya'da 2 sınıflı bir mülteci olduğunu, bunlardan birinin Ukrayna'dan gelen mülteciler, diğerinin Suriyeliler olduğunu dile getirdi. İki grubun haklarının farklı olduğunu ifade eden Özdemir, Avrupa Birliği’nde aşırı sağın da demokratların da mülteciler konusunda benzer ırkçı argümanlarla hareket ettiğini ifade etti. Özdemir, “Biçimde farklılık var ama özünde ulus devletin çıkarlarını koruma ekseni üzerinde sürdüren siyasetin, bütün burjuva partileri açısından da aynı görüşte birleştiklerini görebiliyoruz” dedi.
‘ETKİN STRATEJİLER, BÜYÜK İNSANLIKTAN YANA OLANLARCA DEVREYE SOKULMALI’
Ardından konuşan Dr. Erhan Keleşoğlu, “Bölge ve Filistin’in sorunları açısından 7 Ekim 2023’den beri tarihin akışının hızlandığı bir dönemden geçiyoruz. Bu tarihten itibaren sarsıcı olaylara tanıklık ettik. Bölgenin hızlı bir değişimden geçtiğini görüyoruz” dedi. Filistin’de yaşanan savaşın 1 yılı devirdiğini söyleyen Keleşoğlu, son süreçte Esad rejiminin devrilmesi noktasında yaşanan gelişmelere değindi. “HTŞ İslamcı bir yapı. Cihatçı grupları bünyesinde barındıran bir oluşum. Bu oluşumun nizamı sağlayabileceği, Suriye halklarını katılımcı şekilde yönetime dahil edemeyeceğini önümüzdeki süreçte göreceğiz. Halkın açısından riskin devam ettiğini söylememiz mümkün” diyen Keleşoğlu, “Tarihin akışının hızlandığı bir döneme denk geldik. Bu dönemde hızlı ve etkin stratejiler büyük insanlıktan yana olanlarca devreye sokulmalı. Zamanımız yok, hızlı karar verip hızlı harekete geçeceğimiz bir dönem olacak” ifadelerini kullandı.
‘DÜNDEN DAHA KÖTÜ KOŞULLAR OLUŞACAK’
EMEP İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, kritik bir coğrafyada kritik zamanlar yaşandığını belirterek, göç sorununun da bu kritik mevzuların başında geldiğini söyledi. Güncel duruma değinen Bayhan, Ortadoğu’da yaşanan süreci anlattı. Türkiye’nin 20 yıllık dış politikasına dikkat çeken Bayhan, “Bu dış politika temel olarak sürekli bu coğrafyada yeni göçler üretecek olan bir dış politikadır. Bu dış politika bu coğrafyanın halklarının sürekli yaşamları açısından provakatif iç savaşlarla bunaltıp sürekli dış ülkelere giderek çözüm aramasını tetikleyen bir dış politikadır” dedi. Ortadoğu’da daha kötü koşullar oluşacağını ifade eden Bayhan, “Türkiye, Erdoğan iktidarı aslında bakarsanız bu coğrafyanın en büyük belası olan bir politikayı bize zafer ve başarı diye propaganda ediyor. Esad’ın gitmesi üzerinden bu coğrafyada daha fazla kan akıtacak bir siyaseti bize başarı olarak alkışlatıyor. Esad’ın yıkılması ve yeni dengeler ile bir süre bir durgunluk yaşayacağız. Bu süreçte barış dediğimiz bir stabil dönemi yaşayacağız. Bu stabil dönem aslında bizi daha büyük bir bölgesel çatışmanın eşiğine getirmiş durumda. Göç etmeyi zorunlu hale getiren dünden daha kötü koşullar oluşturacak” ifadelerini kullandı.
“Bizim coğrafyamızda yaşayan halklar açısından bir gerçek var. Göç etmek çözüm değil. Yani biz bu yeniden paylaşım mücadelesinden, bu politikalardan göç ederek kurtulamayız. Bunlardan göç ederek kaçamayız. Çok açık bir biçimde tartışmak durumundayız” diyen Bayhan, Rojava örneğine de değindi.
‘ÇALIŞMA İZNİ KOLAYLAŞTIRILMALI, KAYIT DIŞI ÇALIŞTIRANLARA YAPTIRIM ARTIRILMALI’
Konferansın “Ekonomik Darboğazın İçerisinde 'En Alttakiler' Türkiye'de Mülteci İşçilerin Çalışma Koşulları ve Hayatta Kalma Deneğimi” başlıklı ikinci oturumunda ise ilk olarak Prof. Dr. Cenk Saraçoğlu söz aldı. Türkiye’deki yaygın mülteci karşıtlığına dikkat çeken ve mülteci nüfusun işçileşmiş bir nüfus olduğunu dile getiren Saraçoğlu, Suriyeli mültecilerin Türkiye'deki işçilerle de bir araya gelip kendi sorunlarını tartışamadığını ifade etti.
Dr. Çiğdem Şahin ise işçi sınıfının önemli bir bölümünü oluşturan mültecilerin en fazla sömürülen emek kategorisini oluşturduğunu söyledi. Türkiye'de kayıtsız ve sigortasız çalıştırmanın yaygın olduğunu ve bu durumdan özellikle kadın ve çocukların olumsuz etkilendiğini ifade eden Şahin, "Türkiye'de sadece göçmenlerin değil genel olarak işçi sınıfının çalışma şartlarının düzenlenmesi gerekiyor. Bütünüyle her anlamda baskılanmış bir durumdan çıkmam için yeni bir yönetimin inşaa edilmesi temel yaklaşım olmalıdır" dedi.
Avukat Mehtap Erdem çalışma izni gibi yasal sorunlara değinerek, Türkiye'de çalışma izni alınmasının çok zor olduğunu dile getirdi. Erdem, çalışma izni süreçlerinin kolaylaştırılması, mültecilere yönelik daha fazla mesleki eğitim programları verilmesi ve kayıt dışı çalıştıran işverenlere yönelik denetimler ile yaptırımların arttırılması gerektiğini söyledi.
SON OTURUM: BİRLİKTE YAŞAYABİLİR MİYİZ?
Konferansın "Bir Arada Yaşamak: Her Şeye Rağmen Birlikte Yaşayabilir miyiz" başlıklı son oturumunda ise Halkların Köprüsü Derneği Genel Sekreteri görme engelli Yusuf Ak, engellilerin ve mültecilerin toplumdaki yerleri bakımından birbirine benzediğini ifade ederek, "Mahallemize sıkıştırılmış durumdayız" dedi. Ak, "Birlikte yaşayabilmek için öncelikle bunu talep etmek gerekiyor. Eşit koşullarda yaşayabilmek için mücadele gerekiyor" diye konuştu.
İzmir Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği’nden Emine Afare, geri dönüş konusunda eğitim ve sağlık kurumları dahil olmak üzere alt yapı ve üst yapı kurumlarının var olması gerektiğinin altını çizdi. BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen de Suriye’de tam olarak istikrar sağlansa dahi burada hayat kuran çok sayıda Suriyelinin geri dönmeyeceğini düşündüğünü söyledi. Sorunun sınıfsal olduğunu ifade eden Türkmen, şunları söyledi: “Meseleyi sadece insani bir görev olarak anlamak mücadeleyi de sınırlayan bir şey. Sokağa çıkanların çoğu işçi yoksul ve genç insanlar. Potansiyel bir muhalif kesim de var. Irkçılık da var. Ama bu insanlar yaşadıkları sorunların kaynağında mülteciler olduğuna ikna edilmiş durumda. Göçmen meselesi ile mücadele sınıfsal temelde ele alındığında sorunun çözüleceğine ilişkin örnekler de var. Kendi sınıfımızı örgütlemek işçi sınıfı enternasyonelini güçlendirmekten başka çare yok görünüyor.”