İzmir’in Kosmos’u 110 yıl sonra yeniden hayat buldu
İzmir merkezli Kosmos dergisi, Rumca orijinal basımı ve Türkçe çevirisi ile tam 110 yıl sonra, ‘yılbaşı özel’ sayısıyla yeniden okur karşısına çıktı.
Özgür Duygu Durgun
DUVAR - Hermes Sahaf’ın kurucusu Ümit Nar’ın fikir babası olduğu proje ile 1922 öncesi İzmir’de Rumca yayımlanan cemiyet dergisi Kosmos’un 15 Aralık 1912 tarihli sayısı, Türkçe tercümesiyle yeniden hayat buldu.
20. yüzyılın ilk yıllarında İzmir’in siyasi ve kültürel yapısına Rum entelektüellerin gözünden bakan Kosmos dergisi, İzmir’de üç renkle çıkan ve fotoğraf kullanan ilk dergi aynı zamanda. Yılbaşı özel sayısı olarak hazırlanan Kosmos, Uğur Parıldak, George Poulimenos, Nuray Önoğlu, Duygu Kocabaş Atılgan, Nevra İlhan, Gökçe ve Ersin Şen’in katkılarıyla raflarda yerini aldı.
110 YIL SONRA OKUYUCU KARŞISINDA
Basına sansürün kaldırıldığı II. Meşrutiyet’in özgürlük ortamında bolca derginin çıktığı bir dönemde, İzmir’in önemli matbaacılarından Nikolas Nikolaidis ve ailesi tarafından toplam 14 yıl süreyle yayımlanan Kosmos, yüzyılın başındaki siyasi atmosfere ve modern yayıncılığın gelişim sürecine de ışık tutuyor.
Kosmos’u 110 yıl sonra okur karşısına çıkaran Ümit Nar, 2008’den beri sahaflık yapıyor. İstanbul’da Aslıhan Pasajı’nda bir dönem sahaf dükkanı olan Nar, son iki yıldır İzmir Küçükyalı’daki Lâtif Bey Köşkü’nün giriş katında sahaflığı sürdürüyor. Sahaflar Derneği Başkanı olan Ümit Nar, Kosmos’un dönemin İzmir basınındaki yerini ve derginin yeniden hayat bulma serüvenini anlattı.
Kosmos dergisi İzmir’de 1908-1922 yılları arasında çıkmış, popüler bir magazin dergisi. Biraz tanıtır mısınız bize, yazarları kimlerdi, nasıl bir çizgisi vardı?
Kosmos 1908-1916 yılları arasında dergi olarak, sonrasında 1922’ye kadar günlük gazete olarak yayımlanmış. Michael ve Nikolas Nikolaidis’in sahibi olduğu Kosmos’un ilk sayısı, 15 Aralık 1908 tarihli. 1910 senesine kadar Evangelos Pantelidis’in de ortağı olduğu mecmua, bu tarihten sonra Nikolaidis ailesinin yönetiminde yoluna devam etmiş. Günlük gazete olarak yayımlandığı dönemde Nestor Laskaris, Nikos [Nikolas] Nikolaidis ve 1920'deki katılımıyla yazar ve gazeteci Grigorio Maidonis birlikte çıkartıyorlar. Nikolaidisler, 1870’de İzmir’de kurulan, o dönemin en büyük matbaalarından Nikolayidi Matbaası’nın da sahibi. Derginin yazarları arasında Nestor Laskaris, E. Pantelidis, N.P. Eleftheriadi gibi düzenli olarak yazıları, M. Tsakiroglou, K. Athanasoulas gibi şiirleri yayımlanan isimler var. Mecmuaya Leipzig'den D. Lianopoulos, Volos'tan doktor N. Sarantis gibi isimler de yazı gönderiyor.
Kosmos’u yeniden basma fikri nasıl gündeme geldi?
Mesleğim gereği eskiye dair pek çok evrakı, gazete ve dergiyi zaten topluyorum. Ama İzmir tarihine dair eski bir şeyler bulmak kolay değil. Bu Osmanlı Türkçesi dergiler için de diğer dillerdeki yayınlar için de geçerli. Dolayısıyla herhangi bir tarihi seçme lüksüm yoktu. Bu dergiyi şehir tarihi rafımı zenginleştirmesi için almakla beraber sonradan dergi üzerinden bir şeyler üretmeye karar verdim. Zaten önceden de bu tip çalışmalarım var. Örneğin 1918-1919 yılları arasında İzmir’de yayımlanan ve sadece dört sayı çıktığı sanılan Zeybek gazetesini bulmuş, yirmi iki sayı çıktığını tespit etmiştim. Kosmos’u yayımlama fikri arkadaşım Uğur Parıldak’la yaptığımız sohbetler esnasında gelişti. Uğur’un desteği, benim mesleki tutkularım bir araya gelince de tabiri caizse gözü karartıp yayınlama işine giriştim.
‘ATİNA'DAN ERZİNCAN'A OKURLAR DERGİYE İLGİ GÖSTERİYOR’
Günümüz okuruna hitap edeceğini düşündüğünüz konular var mı bu seçtiğiniz sayıda?
Hem bugüne kadarki mesleki bilgimden yararlanarak hem de o dönem yayımlanmış başka dergilerdeki metinlerden yola çıkarak yazıları 1912’yi hissettirecek, bir yandan da günümüzde ilgiyle eline alanın rahatça anlayabileceği bir hâle getirmeye çalıştım. Bu süreçte Uğur Parıldak'ın katkısı yine çok büyüktür. Dergideki şiirlerin çevirisi, düzenlemesi Nuray Önoğlu’na ait.
Dergiyi sade bir şekilde vermek yerine yayımlandığı tarihteki içeriğine de yansıdığı şekilde, yılbaşına özel bir hâle getirmek istedik. Çünkü bu sayı Noel sayısı olması sebebiyle o ruhu veren hikâyelerin ağırlıkta olduğu bir sayı. İlk talipli Atina’dan çıktı, bir beyefendi zamanında İstanbul’dan göçen yaşlılara hediye olarak beş dergi aldı. Masraf mevzuu bir yana bu bile benim tatminim için yeterli, amacıma ulaştığımı düşünüyorum; keza Erzincan’dan Y. Bey uzun telefon konuşmamızda ilkokul ikiye kadar Taksim’de pek çok Rum arkadaşıyla okuduğunu anlatıp o günleri anımsatması sebebiyle sipariş verdiğinden bahsetti.
‘ÇOK GENİŞ BİR İSİM LİSTESİNE SAHİBİZ’
Bu sayı sınırlı sayıda basıldı. Sonrasında daha geniş bir okur kitlesine de ulaşmayı düşünüyor musunuz?
Derginin tamamını numaralandırarak iki yüz adet bastırdım. Bu şekilde hem koleksiyonluk hem de sahafiye bir hüviyete sahip olduğunu düşünüyorum. O yüzden bu tirajda kalması iyi.
Dönemin İzmir yazılı basınında Kosmos nerede duruyor?
Osmanlı topraklarında matbaa, genel bilinişinin aksine 1494’den beri var. Rum yayıncılığının başlangıç tarihi de 1627 senesi. İzmir şehri, çokkültürlü yapısı, Avrupa’yla yakın ilişkideki ticaret hayatı gibi sebeplerle Osmanlı’nın pek çok şehrinden epey ileride.
Eylül 1831’de İzmir’de yayın hayatına başlayan Filos Ton Neon (Gençlerin Dostu) gazetesi Takvim-i Vakayi’yle yaşıt. 20. yüzyıl başında İzmir nüfusunun üçte birini Rumlar oluşturuyor; o dönem Rumlar ekonomide çok etkin bir noktadalar, bu durum entelektüel ortama da yansıyor elbette ve 1830’lardan 1922’ye değin yüz otuz beş Rumca gazete ve dergi yayımlanıyor. Kosmos’un da etkin ve önemli bir yeri olduğunu varsayabiliriz, on beş günlük dergiden günlük gazeteye dönüşmesi ve bu şekilde de altı yıl boyunca yayımlanması bu kanaati destekliyor. Sahibi N. Nikolaidis, İzmir basın tarihinde önemli ve etkin bir isim.
1922 öncesi İzmir’de Rumca matbuat öne çıkıyor. Peki, entelektüel açıdan şehirde nasıl bir ortam söz konusu, ilk akla gelen isimler kimler?
Alexandre Bulacque ile başlayan çok geniş bir isim listesine sahibiz. M. Salim Bey’i ilk sıraya yazıp Tevfik Nevzad, Halid Ziya Uşaklıgil, Mehmet Necip Türkçü, İştirakçi Hüseyin Hilmi, mahlasla yazan Ömer Seyfettin, Bezmi Nusret Kaygusuz’la devam ettirebileceğimiz; Belkıs Senihe, Süheyl Hanım, Evliyazâde Makbule gibi kadın yazarları katabileceğimiz; Baha Tevfik, Salih Zeki Ekinci’yi anabileceğimiz, Kantarağasızâde Ömer Selahattin, Haydar Rüştü hatta Osman Nevres’i [Hasan Tahsin] de ekleyerek epey genişletebileceğimiz bir liste var. Salt bu isimler bile şehrin entelektüel altyapısı hakkında epey bilgi veriyor. Merak edenler Efdal Sevinçli’nin İzmir Büyükşehir Belediyesi yayınlarından 2019’da çıkan ‘İzmir Basın Tarihi’ isimli kitabını inceleyebilir.
‘BİRBİRİMİZDEN ÖĞRENDİĞİMİZ TARİH DAHA İLGİ ÇEKİCİ’
Türkiye'de azınlıklar ve gayri resmi tarihe dair son yıllarda önemli bir merak ve ilgi var. İzmir özelinde de bu böyle mi?
Bir kısım insan bize anlatılan tarihin iktidar eliyle üretilebildiğini ve onun dilinden epey iz taşıdığını son dönemde daha iyi kavradı galiba. Resmi anlatının dışında kalan insan hikâyeleri daha fazla ilgimizi çekmeye başladı, gerek turistik olarak gezebilenler gerekse önümüzde sonsuz bir ufuk açan internetten yararlananlar ötekini anlamaya başladı belki de. Azınlıklar önemliydi, hayatımızın başka ve güzel bir parçasıydı, gittiler. Benzer şekilde Girit’ten, Selânik’ten bu tarafa göçenler var.
Anneannemden, Romanya’dan 40’ların başında nasıl kaçtıklarını dinlerdim mesela. Bu coğrafyada hükümetlerin, devletlerin arzuladığı savaş ve savaşın sonucu olarak trajediye dönüşen bin çeşit insan hikâyesi var. Bunları öğrenmek istememiz güzel; kimse beş bacaklı, on kollu filan değilmiş, dışımızda kalan herkes düşman değilmiş. İzmir ve İstanbul ile ilgili konular, anlatılanlar hepimize büyülü geliyor, “Güzel zamanlarmış” diyoruz. Tarihi birbirimizden öğrenmek resmî kâğıtlardan öğrenmekten daha cezbedici, daha gerçekçi.
Her ne kadar karşı kıyının önemli metinleri henüz dilimize çevrilmemişse de bu ilginin her iki yaka için de artarak devam etmesini diliyorum. Hatta şu yaptığım işin benzerinin henüz akademide ya da benzer işler yapan belediyelerde dahi yapılmadığını, belki düşünülmediğini zannediyorum. Hâlbuki sıradan insanın gündelik hayatı bu mecmuaların içinde mevcut.
Şu kısacık ömürlerimizi birbirimizi tanıyarak, birbirimizi anlayarak geçirebiliriz. Suyun iki yakasındaki iki kadim medeniyetin kardeş halkları bunu fazlasıyla hak ediyor. Dilerim amatör bir iyi niyetle yola çıkarken samimi ve mütevazı katkılarla güzelleşen Kosmos’un da böyle bir katkısı olur.