İzmirli seçmen İYİ Parti'yi neden tercih ediyor?

Siyasal iletişimci Sabuktay'a göre İzmirli İYİ Parti seçmeni farklı profillerde. Kimi için Akşener 'daha güvenilir ve samimi', kimi için 'milliyetçi.' CHP'ye kızıp İYİ Parti'ye yönelen de var.

Google Haberlere Abone ol

İZMİR - 1999 yerel seçimlerinden beri çok sayıda siyasi kampanyada görev alan siyasal iletişimci Ali Sabuktay, İntegral Araştırma Şirketi’nin 2021 yılı Kasım ve Ekim aylarında yaptığı saha araştırmaları ve derinlemesine görüşmelerin datalarından yararlanarak İzmir seçmeni hakkında bir profil çalışması yürütüyor.

Konuyla ilgili Gazete Duvar’a değerlendirmelerde bulunan Sabuktay, İYİ Partili seçmenin kendi partisinin kurumsal yapısını, il ve ilçe örgütlerini tanımadığını ve onlarla ilgilenmediğini belirtti: İYİ Parti’nin şu an için kadro partisi değil, lider partisi...

‘EVRENSEL TALEPLERİ OLAN GENÇLER İÇİN İYİ PARTİ DEMODE KALIYOR’

Ege bölgesinde kamuoyu araştırmaları yapan İntegral Araştırma'nın Kasım ve Ekim 2021’deki verilerle kentteki seçmen gruplarını analiz ettiniz. Son dönemde İYİ Parti oy oranları yönünden en çok tartışılan parti. Hem derinlemesine görüşme notlarından hem de araştırma verilerinden yola çıkarak İzmir İyi Parti seçmeninden bahsedebilir misiniz?

Tabii başlarken bir noktaya değinmek gerekiyor. Her ne kadar araştırmaların evreni bir kentle sınırlı olsa da aslında bir tür tipolojiden söz ediyoruz. İzmir seçmenine odaklanıldığında, seçim geceleri haritada kırmızı lekeyle gördüğümüz oy verme davranışı üzerine de bir şeyler söylemiş oluyoruz. Yani İzmir seçmenin tercihleri, belli sınırlar dahilinde birçok yerleşimin seçmen davranışı için de ipucu sağlayabilir.

İYİ Parti 2018 seçimlerinde İzmir’de yüzde 11’e yakın oy aldı, araştırmalarda 2021’nin son aylarında oyu yüzde 14 kadarken Haziran’da yüzde 17’ye ulaştığını görüyoruz. Yani genelde olduğu gibi İzmir’de de bir yükselme eğilimi var ama öyle sıçrama denilecek radikal bir artış da gözükmüyor. Kırsal ilçelerde daha fazla oy aldığını biliyoruz. Kadın bir genel başkanı olmasına rağmen seçmenlerinin üçte ikisi erkek. Bu durum biraz ideolojisiyle, biraz da MHP’nin içinden çıkan bir parti olmasıyla ilgili. Gençlerden ve 60 yaş üstünden az oy alıyor, ana seçmen grubu 35-60 yaştakilerden oluşuyor. Atatürkçü seküler çizgide ama evrensel talepleri de olan gençler için İYİ Parti biraz demode kalıyor. Bu kesim İzmir’de genç seçmenin çoğunluğunu oluşturuyor ve ağırlıkla CHP’ye yöneliyor. Akşener’in bu zaafın farkında olduğu, son zamanlarda özellikle gençlerle ilişki kurmaya çalıştığı anlaşılıyor. Fakat burada iletişimle çözülemeyecek kadar yapısal bir mesele var sanki. İYİ Parti’nin çekirdek kimliği daha çok 90’larda politize olan kesimlerin değerlerine, ideolojisine sesleniyor.

Kasım araştırmasında, 24 Haziran’da İYİ Parti’ye oy veren seçmenin yüzde 70,2’si yine İYİ Parti’ye oy vereceğini, yüzde 11’i kararsız olduğunu, yüzde 9,6’sı CHP’ye, yüzde 4,4’ü AK Parti’ye oy vereceğini belirtmiş. Kararsız seçmenin önemli bir bölümü, İYİ Parti ile CHP arasında kararsız. Bulgular, İYİ Parti’nin içinden çıktığı MHP’ye oy kaybetmediğini, CHP ile arasında bir oy geçişliliği olduğunu ve 24 Haziran seçmenini büyük oranda koruduğunu gösteriyor.

Ali Sabuktay

‘CHP İLE İYİ PARTİ ARASINDA SEÇİMDEN SONRA BİR REKABET YAŞANACAK’

Peki, sizce İYİ Parti kimlerden oy alıyor?

İYİ Parti’nin CHP’ye verdiğinden daha fazlasını aldığı anlaşılıyor. Ayrıca AK Parti’den ve biraz da MHP’den geliyor. İYİ Parti kurulurken MHP’den en az beş puan oy almıştı. Şimdi iki puan kadar daha alıyor, böylece İzmir’de MHP oyu yüzde 4’lere iniyor. İYİ Parti İzmir’de daha da genişlemeyi hedefliyorsa, CHP’ye oy veren seküler merkez seçmenin bir kısmını, AK Parti’den kopanları ve ilk kez oy kullanacak gençleri kendine çekmeli. Bunun için de Akşener üzerine kurulan bir yapıdan, parti örgütlerinin de devrede olduğu bir yapıya geçmesi, seküler seçmeni uzaklaştıracak yönelimlerden uzak durması ve biraz gençleşmesi gerekiyor. Haziran araştırmasındaki yüzde 13 olan kararsızların dağılımı da bu argümanı destekler nitelikte; kararsızların dörtte biri, CHP ile İYİ Parti arasında kararsız olduğunu belirtiyor. Bunların ekseriyeti bir önceki seçimde CHP’ye oy vermiş. Gelecekte ne olacağını bir yana bırakırsak, kararsızları kazanabilirse bugün İYİ Parti’nin CHP’den yaklaşık dört puan daha alması olası. Tabii tersi de olasılık dahilinde, bu seçmen yeniden CHP’ye dönebilir. İzmir gibi seküler merkez seçmenin ağırlıklı olduğu kıyı bölgelerinde CHP ile İYİ Parti arasında seçime kadar örtük, seçimden sonra açık rekabetin yaşanacağını söyleyebiliriz. Bütün okumalar bize aynı şeyi söylüyor: Seküler seçmen özelinde CHP ile İYİ Parti arasında bir kesişim kümesi var. Hem iki parti için hem de yeni seküler partiler için burası bir ‘yaşam alanı’.

‘İYİ PARTİLİLERİN ÇOĞU ANLADIĞIMIZ ANLAMDA 'SİYASİ' DEĞİL’

Araştırma sonuçlarına göre İYİ Parti İzmir seçmeni siyasetle ne kadar ilgili ve siyasi görüşleri hangi çerçevede?

Ocak ayı sonunda yirmi dört İYİ Parti seçmeniyle yapılan derinlemesine görüşmenin tutanaklarını inceleme olanağı buldum. Görüşmelerden yararlanarak bir şeyler söyleyebilirim. İYİ Partililerin çoğu anladığımız anlamda “siyasi” değil, bir kısmı geçmişte siyasetle ilgilense de artık ilgilenmediğini belirtiyor. Siyasi gelişmeleri ya sosyal medyadan ya da FOX TV, Halk TV, KRT gibi televizyon kanallarından denk geldikçe izliyor, siyasetle ilişkisini medyaya yansıyan haberler ve özellikle Akşener’in performansı üzerinden kuruyor.

Hepsinin ortak özelliği ‘Atatürkçü’ olmaları. Bu sıfatın yanına bir kısmında ‘milliyetçilik’ de ekleniyor. Biraz önce değindiğim üzere, İzmir’de İYİ Parti iki ana kaynaktan seçmen ediniyor. İlk kümeyi partinin kuruluşu esnasında MHP’den kopan seküler milliyetçi seçmen ile geçmişte DYP, ANAP, GP gibi partilere oy vermiş ama yolu AK Parti ve MHP ile de kesişmiş merkez sağ seçmen oluşturuyor. İkinci ana grup ise, son yıllarda İYİ Parti’ye yönelen laik, Cumhuriyetci CHP’li seçmen. Bugün için hem oy gerilemesi hem iki parti arasındaki negatif kimliklenme nedeniyle MHP’den geçişler azalmış durumda. İYİ Parti’ye yeni seçmen kısmen AK Parti’den ve daha da fazla önceden CHP’ye oy verenlerden geliyor. Kendini Cumhuriyetçi, Atatürkçü olarak tanımlayan ve İYİ Parti’ye oy vermeyi düşünen Dilek’in sözleri bu kümeye iyi bir örnek oluşturuyor: “Zamanında Ecevitçiydik hep, o parti taraflarına kullanıyorduk. Sonra da CHP’ye oy kullandık” diyerek siyasi yolculuğunu anlatıyor. Dilek istisna değil, bu seçmenlerin tipik bir özelliği de ideolojik konumlarının bireysel olmaması, genellikle aileden aktarılması.

‘KADINLAR AKŞENER’İ BİR ROL MODEL OLARAK GÖRÜYOR’

Bu kişiler neden İYİ Parti’yi tercih ediyor, İYİ Parti’de ne buluyor?

Bu soruya kısaca, Akşener’i buluyorlar diye cevap verebilirim. Hepsinin ortak paydası, oy verdikleri partiden memnuniyetsiz, arayış içinde ve Erdoğan karşıtı insanlar olması. Eski partilerinden ya vazgeçmişler ya vazgeçmek üzereler. Bir anlamda Akşener onların derdine derman oluyor. Akşener’i ‘milleti için’ rahatından vazgeçip yola düşen ‘kahramanın yolculuğu’ arketipine uygun değerlendirdikleri anlaşılıyor. Ona bir hikâye yakıştırıyorlar. Fakat, farklı seçmen gruplarının Akşener’de buldukları da biraz farklılaşıyor.

MHP’den İYİ Parti’ye yönelenler için Akşener’in geçmişi, şimdiki performansı ve milliyetçiliği daha belirleyici. MHP’den kopuşlarında AK Parti ile yakınlaşmanın yarattığı hayal kırıklığı etkili olmuş ve Akşener’i kendilerini tanımladıkları Atatürk milliyetçiliğinin adresi olarak görüyorlar. Namık’ın “Zaten MHP de artık bitti, AK Parti’nin yanaşması oldu” sözleri, içinde bulundukları durumu açıklıyor. Merkez sağdan gelenler için liderin güvenilirliği ve İYİ Parti’nin çoğulculuğu öne çıkıyor. Akşener’i diğer liderlere göre “daha güvenilir” buluyorlar ve ANAP’taki ‘dört eğilim’e dayanan çoklu yapının İYİ Parti’de yeniden doğduğuna inanıyorlar, Akşener’i samimi buluyorlar.

CHP’den gelenler için Akşener’in lider özellikleri ve CHP’nin şu anki yönetimine olumsuz bakış başlıca nedenler arasında. “Kılıçdaroğlu’na kızdığı için” CHP’den vazgeçen Şenay, “Ben solcu bir insanım ama Akşener’i beğeniyorum” sözleriyle bu grubun ortak duygusunu ifade ediyor. Burada bir noktanın altını çizeyim: CHP uzun bir süredir Kılıçdaroğlu’nun adaylığına dönük bir strateji uyguluyor. Bu çizgi muhafazakâr kesime yönelik siyaseti öne çıkartıyor. Bu bir tercih tabii. Her tercihte olduğu gibi birileri dışarda kaldığını hissediyor. Zaten Kemal Bey’le yıldızı barışmadan CHP’ye oy veren seküler bir seçmen grubu bu süreçte İYİ Parti’ye yöneliyor ve daha da yönelebilir. Bu seçmenin ağırlıklı bir bölümü aday olursa, Erdoğan karşısında Kemal Bey’e oy verir. Fakat başkanlık seçimi için oy havuzu genişletilmeye çalışılırken parti oyunun daralma riski var.

Seçmen tercihlerinde Akşener’in özellikleri en önemli değişkeni oluşturuyor. Erkek seçmenler onun neredeyse bütün tutum ve davranışlarını onaylarken, kadınlar Akşener’de kendileri için bir rol model de görüyor. Örneğin Dilek, “Çok beğeniyorum, dik duruşunu” derken; Sultan, “Süper bir kadın. Öyle bir kadın olmak isterdim… bir şey söylediği zaman yapacak kapasitede bir kadın” sözleriyle liderle arasındaki bağı anlatıyor. İyi Partililer Akşener’de 'halkla iç içe olma, sözünü esirgememe, içtenlik, erkeklerin dünyasında kadın olarak ayakta durma, siyasi deneyim, kararlılık, şov yapmama, iyilik ve dürüstlük' gibi olumlu değer içeren özellikler görüyor ve bu nedenlerle İYİ Parti’ye yöneliyor. Bu insanlar Akşener’e toz kondurmazken yanındakilerin onu zaman zaman yalnız bıraktığını, ayak uyduramadığını düşünüyor. Bir kısmı HDP’ye açık destek verirse ancak o zaman eleştireceklerini söylüyor. MHP kökenliler, seçimden sonra zamana yayarak CHP’den de ayrışması gerektiğini; böylelikle İYİ Parti’nin en büyük parti olacağını belirtiyor.

‘İYİ PARTİ KADRO PARTİSİ DEĞİL, LİDER PARTİSİ’

Bu söylediklerinizden sanki İYİ Parti’nin daha çok Akşener’in sergilediği siyasi performans ve kimliği üzerinden yürüdüğü ortaya çıkıyor…

Evet, seçmenlerin, partinin kurumsal yapısını, il ve ilçe örgütlerini, İzmir milletvekillerini hem tanımaması hem de onlarla ilgilenmemesi İYİ Parti’nin şu an için kadro partisi değil lider partisi olduğunu gösteriyor. Görüşülenler arasında il başkanını veya yaşadığı ilçenin başkanını tanıyan yok. Saha araştırmaları da bu yönde sonuç veriyor. MHP kökenli erkek seçmenler, İzmir milletvekili Müsavat Dervişoğlu’nun adını hatırlarken, bazıları Aytun Çıray’ı da anıyor. Kadınlar ise ne örgüt yöneticilerini ne ilçe binalarını ne milletvekillerini tanıyor. İYİ Parti’nin, bir partide olduğu var sayılan lider-örgüt-taban üçgenini oluşturamadığı, büyümenin lider ile çeşitli partilerden gelen seçmen arasındaki ilişkiye-gönül bağına dayandığı anlaşılıyor. Tahmin edilebileceği gibi, bu durum partiyi kırılganlaştırıyor, siyaset alanını Erdoğan eleştirisi ve birkaç temayla sınırlandırıyor, Akşener’in üzerine fazla yük bindiriyor. Şu ana kadar çoğunluğun hemfikir olduğu sorunlar üzerinden söylem üreten Akşener, siyasetin ritmindeki artışa bağlı olarak farklı konulara girmek zorunda kalırsa, bugün tesis edilen denge bozulma riski taşıyor. Burada bir spekülasyon yapayım: Farklı araştırma şirketlerinin İYİ Parti oylarını farklı bulmasının altındaki nedenlerden biri bu ‘oturmamışlık’ manzarası olabilir.

‘MANSUR YAVAŞ, 'GÜVENİLİR YÖNETİCİ' PROFİLİ ÇİZDİ’

İntegral Araştırma’nın haziran ayı araştırması da ilginç ip uçları veriyor. İzmirlinin Mansur Yavaş tercihi hakkında ne dersiniz? Sosyal demokratların “kalesi” olarak görülen bir şehirde merkez sağ tercihlerinin ciddi oranlarda olduğunu söyleyebilir miyiz?

Sorunuzun iki kısmı var. Önce ‘neden Yavaş’ sorusuna sonra ‘kale’ metaforuna değineyim. Mansur Yavaş’ın başkan aday adayları arasında popülerliği sadece İzmir’e ait bir mesele değil. Kürt illeri hariç her bölgede en beğenilen muhalefet aday adayı. Cumhur İttifakı seçmeninin gelişmelerden rahatsız olan ama kendini yeniden Erdoğan’a oy vermek zorunda hisseden kesimi için de gönül rahatlığıyla oy verilecek alternatif bir isim. Muhalefet kimliğine hapsedilemeyecek kadar kendilerine yakın algılıyor onlar da… Merkezde olmak biraz da herkese seslenebilmektir. Yavaş, kendini siyasal tartışmanın dışında tutarak bu özelliğini pekiştirdi. Ayrıca bu sayede “güvenilir yönetici” profili çizdi.

Şu an seçmenin en çok aradığı şeyler; güven duymak, devletin yönetildiğini bilmek, birilerinin onun iyiliği için çalıştığını hissedebilmek. Yavaş, emaneti en yetkin şekilde yönetecek bir yediemin olarak kendini konumlandırdı. Kamuoyuna seslendiği zamanki konuşmalarında hep bu vurgu vardı. Ayrıca gerek MHP kökenli İYİ Partililer gerekse MHP’liler onu bir CHP’li olarak değil, ‘ülkücü’ olarak görüyor, Mansur Yavaş kazanırsa kendilerinin de kazanacağını düşünüyor. Bir önceki seçimde MHP’ye oy veren seçmenin yarıdan fazlası Erdoğan karşısında Yavaş’a oy vereceğini belirtiyor. Bu oran AK Partililerde yüzde 27’ye yakın. HDP’lilerin starı İmamoğlu, yüzde 84 oranında. Sonra yüzde 72 ile sırada Kılıçdaroğlu var. Önceki araştırmalarda Yavaş’a da çok itiraz gelmiyordu. Bu durumun değiştiğini görüyoruz; altı ay önce HDP İzmir seçmeninden yüzde 72’ye yakın oy alan Yavaş, haziran araştırmasında yüzde 62’ye gerilemiş gözüküyor. Bu düşüşte Van ziyaretinin ve HDP cenahından gelen seslerin etkisi olduğunu düşünüyorum.

‘ZAMAN İÇİNDE DEĞİŞSE DE TARİHSEL OLARAK BİR MERKEZ SAĞ SEÇMEN VAR’

Sorunuzun ikinci kısmını yanıtlayacak olursak; İzmir’in ‘sosyal demokrasinin kalesi’ olduğu konusunda hep bir itiraz vardır. Bu cümleye karşı çıkanlar genellikle ‘İzmir Cumhuriyet’in kalesidir’ ya da ‘İzmir merkez seçmenin kalesidir’ derler. Kısmen doğru kısmen yanlış olan bu önerme tarihsel eğilimlerden destek buluyor. Fazla abartılırsa özcülük riski taşıyor, yok sayılırsa tarihsellik ihmal ediliyor. Serbest Fırka’nın yükselişini filan bir kenara bırakalım, 1950’den beri İzmir’de merkeze yakın olan ikili bir oy örüntüsü gözüküyor. Önce Demokrat Parti, sonra Adalet Partisi takribi yüzde 60 oy alırken, muarızı CHP ise yüzde 40 civarında kalmış. Köyden kente göç, gecekondulaşma, Ecevit’in ve solun yükselişi, proleterleşme ve sendikalaşma gibi dinamikler 70’li yıllarda etkili oluyor. Bu dönemde merkezden sola kayan CHP kentteki çoğunluğu oluşturuyor. Merkezin sağı ve solu olarak teşekkül eden bu ikili yapının içine sağın uç partileri girememişti. CHP’nin yüzde 53’e yaklaştığı, AP’nin yüzde 40 aldığı 1977 seçimlerinde; Milliyetçi Cephe’nin diğer iki ortağı olan Milli Selamet yüzde 3, İç ve Doğu Anadolu’dan göçle gelenlerin oluşturduğu cemaat bağlarına dayanan MHP ancak yüzde 1,7 oy almıştı. 12 Eylül sonrasının koşullarında merkez partilerin oranları seçimden seçime değişse bile temel denge aynı kaldı. Bu arada, devletin resmi söylemi olan Türk-İslam sentezi ve liberalizmin sonuçları merkez sağ seçmeni biraz daha sağa kaydırdı. AK Parti, sağ seçmenin daha muhafazakâr kısmına seslenirken, MHP metropol seçmenine yönelik bir açılım yaptı. MHP bilindiği gibi iki eğilim üzerinde kurulan bir parti. Kendilerini baştan itibaren “Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslüman” sloganıyla tanımladılar. Fakat her dönemde bu iki dağdan birisi daha sivriydi. Türkeş’in tartışılmaz hegemonik liderliği bu çelişkiyi çatışmaya dönüştürmedi ama fiili olarak muhafazakâr Türkçülük, kentli Türkçülüğe galebe çaldı. Bahçeli’nin partiyi ‘sokaktan çekmesi’, merkeze yaklaştırması seküler milliyetçi bir taban oluşumunun önünü açtı. 90’lardaki popüler milliyetçi dalgayı da kullanan bu çizgi, İzmir gibi yerlerde MHP’yi marjinallikten kısmen kurtardı. Geriye kalan geniş seçmen ise, özgürlükleri ve Cumhuriyet değerlerini savunan parti olarak gördüğü CHP etrafında AK Parti’ye karşı ittifak oluşturdu. Çoğunluğu seküler olan MHP seçmeni de yerel seçimlerde kısmen CHP adaylarını destekleyerek ‘ittifak’a katıldı.

Bu söyleşinin ana konusu olan İYİ Parti açısından baktığımızda, Bahçeli’nin Erdoğan’a yanaşması, aslında ayrışma olmadan önce MHP’deki seküler milliyetçi seçmeni partiden uzaklaştırmıştı. İYİ Parti, hayal kırıklığına uğrayan bu kesimde doğal tabanını buldu. Daha sonra da AK Parti karşısında CHP çatısı altına girmiş ama burayı tam da benimseyememiş merkez sağ seçmenin bir kısmını kendine çekti. Bir süredir AK Parti’den kopan İslamcı olmayan seçmenin de İYİ Parti’ye yöneldiğini görüyoruz.

Sorunuza dönecek olursak: Zaman içinde değişse de tarihsel olarak bir merkez sağ seçmen var. Son yirmi yılda farklı mekanlara dağılmıştı, şimdi bir çözülme yaşanıyor ve bu seçmen yeni yerlere bakıyor. İYİ Parti de şimdilik bu adresler arasında en güçlüsü. Büyük alt üst oluşlar olmazsa, sahneye yeni aktörler çıkmazsa kısaca her şey böyle giderse, İzmir’de bir merkez sağ ve bir merkez sol partinin rekabet ettiği, HDP’nin üçüncü güç olduğu bir siyasi manzarayı orta vadede görebiliriz.

‘KILIÇDAROĞLU’NUN ADAYLIĞINA ÜÇ YAKLAŞIM SÖZ KONUSU’

İYİ Parti seçmeni Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığına nasıl bakıyor?

Kasım ve Ekim aylarında İntegral’in yaptığı niceliksel çalışmalarda Kemal Kılıçdaroğlu’nun Millet İttifakı’nın başkan adayı olabileceğini düşünenlerinin oranı yüzde 14 iken karşı olanların oranı yüzde 84’e ulaşıyor. Adaylığına karşı çıkışın temel gerekçesi, Kılıçdaroğlu’nun yönetici-lider özelliklerinin yetersiz bulunması. Kılıçdaroğlu’nun son bir yıldaki adaylığa dönük iletişim performansı, öyle görülüyor ki, uzun bir zamana yayılarak kökleşen seçmen izlenimlerini çok az değiştiriyor. ‘Neden aday olamayacağı’ sorusuna İYİ Partililerin yüzde 30’u liderlik vasfı olmadığı için, yüzde 20’si başarısız olduğu için, yüzde 12’si kazanamayacağı için cevabı veriyor. Geriye kalan ifadeler de Kılıçdaroğlu’nun yetersizliğinden dem vuruyor. Gerek niceliksel araştırmalarda gerek derinlemesine görüşmede hiçbir seçmen Kılıçdaroğlu’nun etnik-dini kimliğini bir sorun olarak dile getirmiyor.

Görüşme tutanakları İYİ Parti seçmeninin bu konudaki tutumu hakkında bize daha ayrıntılı bilgi veriyor. Kılıçdaroğlu adaylığına üç yaklaşım söz konusu. İlk kümeyi, gönül rahatlığıyla oy verecekler oluşturuyor. Farklı siyasi kökenlerden gelen bu grubun ortak özelliği, bu soruya tereddütsüz “evet” cevabı vermeleri.

İkinci kümeyi “mecburiyetten”, “Erdoğan gitsin” diye oy verecekler oluşturuyor. Bu grubun psikolojisini daha rahat aktarmak için tutanaklarından birkaç not okuyayım. ANAP kökenli Gürkan, “İçime sinmeyerek veririm. Erdoğan’a karşı kazanamayacağını düşünüyorum” derken, eski MHP seçmeni Namık, “Kılıçdaroğlu’na Erdoğan’dan kurtulmak için oy veririm. Ama şunu söyleyeyim, Erdoğan’ın karşısında Kılıçdaroğlu olursa, Tayyip kazanır kardeşim” diyerek benzer bir endişeyi paylaşıyor.

Üçüncü kümede ise, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı olan ve aday olursa oy vermeyeceğini belirten farklı siyasi kökenlerden kişiler yer alıyor. Bu kesim Kılıçdaroğlu adaylığına tepki olarak Erdoğan’a dönmüyor, fakat sandıktan uzaklaşıyor. Eski MHP seçmeni Özkan’ın “İkisine de vermem boş oy atarım” sözü grubun ortak duygusunu yansıtıyor. Bu kümedekilerin biri daha ‘teknik’, diğeri ideolojik olmak üzere iki tür gerekçeleri var. Bazı seçmenler Kılıçdaroğlu’nu bu iş için yetersiz, kapasitesiz buldukları için oy vermeyeceğini belirtiyor. İdeolojik yönden karşı çıkanlar ise, CHP’yi Atatürk çizgisinden uzaklaştırdığını ve/veya HDP’ye yakınlaştırdığını söylüyor. Bu yaklaşım eski CHP’li Ali’nin, “Kesinlikle oy vermem. HDP ile iş birliği içindeler, eski Kuvayı Milliyeci CHP olmadığını düşünüyorum, Atatürk’ün ilke ve inkılaplarından uzak olduğunu düşünüyorum” cümlesinde en net ifadesini buluyor.

‘İMAMOĞLU VE KILIÇDAROĞLU YÖNETİCİ OLARAK TAKDİR GÖRMÜYOR’

Peki, diğer aday adayları ile karşılaştırıldığında Kılıçdaroğlu’nun durumu için neler söyleyebiliriz?

Kasım ve Ekim araştırmalarında Erdoğan’ın karşısında üç muhalefet adayı sorulduğunda, İYİ Parti seçmeninin neredeyse tümü Mansur Yavaş’a oy vereceğini söylüyordu. İmamoğlu, AK Parti kökenli seçmende fire vererek İYİ Partililerden yüzde 85 civarında oy alıyordu. Kılıçdaroğlu’nun aday olması durumunda oy vereceklerin oranı yüzde 62’ye geriliyor, Erdoğan’a oy veririm diyenlerin oranı yüzde 10’a yükseliyordu. Kılıçdaroğlu aday olursa sandığa gitmeyeceğini veya boş oy kullanacağını belirten seçmen oranı yüzde 25’i buluyordu. Sizin sorduğunuz Haziran 2022 araştırmasında ise kararsızlar dağıtılmadan İYİ Partililerin yüzde 92’si Yavaş’a oy vereceğini belirtiyor. İmamoğlu’na oy verecekler yüzde 67’yi, Kılıçdaroğlu’na oy verecekler yüzde 65’i buluyor. Son altı ayda Yavaş’ın popülerliğini koruduğunu, İmamoğlu’nun dramatik bir düşüşle 16 puan gerilediğini, Kılıçdaroğlu’nun da 3 puan yükseldiğini görüyoruz. İki yıl önce Yavaş’ın çok önünde olan İmamoğlu sempatisinin giderek aşındığını söyleyebilirim.

Görüşme bulgularına bakıldığında İYİ Partililerin seçimi kazanma, göreve layık olma ve ideolojik yakınlık ölçülerine göre karar verdikleri gözleniyor. Kazanmayı önemseyenler iki aday üzerinde duruyor: Yavaş’ın Cumhur İttifakı’ndan da oy alabileceğini ve İmamoğlu’nun kazanma enerjisinin, mücadele azminin yüksek olduğunu belirtiyorlar. Kılıçdaroğlu’nda bu iki özelliğin de olmadığını söylüyorlar. Görev başarısını önemseyenler arasında Yavaş’ın belediye başkanlığı performansı öne çıkıyor. Yönetici özellikleri açısından İmamoğlu ve Kılıçdaroğlu takdir görmüyor. Yavaş’la ilgili İYİ Partililerin düşüncelerini eski CHP’li Ali’nin cümleleri özetliyor: “Ben Mansur Yavaş’ın daha iyi bir aday olacağını düşünüyorum. Duruş olarak muhafazakâr kesime daha yakın daha ciddi olduğu için, eski sağ tabanlı olduğu için orada ciddi bir rol alabileceğini düşünüyorum. Duruşu, söylemleri, siyaset içerisine kimliğini sokmadığı için, çatışmalara girmediği için, ana akım siyaset yapmadığı için. Artık toplumumuz o kadar bölündü ki birleştirilmeye ihtiyacı var. Mansur Yavaş’ın bunu toparlayabileceğini düşünüyorum”.

İdeolojik ölçüt ise MHP kökenli seçmenler tarafından dile getiriliyor. Önemli bir kısmı Yavaş’ı ‘devlet adamı ciddiyetinin’ yanı sıra ‘ülkücü’ kökenli olması nedeniyle de tercih ediyor ve adeta CHP’li değil de kendilerinden biri olarak kabul ediyor. Öte yandan İYİ Partililerin bir bölümünde İmamoğlu ile Erdoğan arasında benzerlik kuran bir bakış açısı göze çarpıyor. Örneğin, “çok iyi bir devlet adamı olarak” gördüğü Yavaş’ın aday olmasını savunan eski CHP’li Dilek, “Ekrem İmamoğlu’nu beğenmiyorum, onu da ilerideki zamanlarda Recep Tayyip Erdoğan gibi görüyorum” diyor. Eski MHP’li Özkan da “Mansur Yavaş. Çünkü İmamoğlu’nun Erdoğan’dan farkı olduğunu düşünmüyorum. İkisini de aynı görüyorum. Diktatörler” diyerek birçok kişinin yaklaşımını paylaşıyor.

‘İZMİR’DE İYİ PARTİLİLERİN ÜÇTE İKİSİ PARTİSİNE SADIK’

İYİ Parti seçmeninin partisine sadakatinden bahsedebilir miyiz?

Yine derinlemesine görüşme bulgularından aktarayım. Seçmenlerin yarısı başka bir partiye oy vermeyeceğini söylerken, yüzde 40’ı ikinci partisi olarak CHP’yi görüyor. Küçük bir grup çeşitli partilere dağılıyor. Bu küme; İYİ Parti’nin seçime giremediği koşullarda oy verecekler ve gelişmelere bağlı olarak oy tercihini değiştirebilecekler olarak ikiye ayrılıyor. Niceliksel çalışmaların bulguları da benzer sonuç veriyor. Kabaca, İzmir’de İYİ Partililerin üçte ikisinin partisine sadık olduğunu, geri kalanının koşullara bağlı olarak farklı bir partiye de yönelebileceğini var sayabiliriz. Bu geçiş CHP’ye olabileceği gibi, pekâlâ Memleket Partisi, Zafer Partisi gibi adreslere de olabilir. Yukarıda bahsettiğim ‘oturmamışlık hali’ bu üçte birlik kesimi anlatıyor.

İYİ Partililer Millet İttifakı için ne düşünüyor?

Tümü farklı gerekçelerle de olsa Millet İttifakı’nın sürmesinden yana. Daha çok MHP kökenlilerin oluşturduğu grup, AK Parti iktidarını değiştirmenin tek çaresi bir arada davranmak olduğu için ittifaka olumlu bakıyor, kerhen destekliyor. Bu yaklaşımı en iyi Özkan’ın “Keşke ittifak olmadan kendi başlarına bir şey yapsa ama Erdoğan karşısında ittifak olmadan olmaz” sözü yansıtıyor. Görüşme dökümlerinden bu grubun Kılıçdaroğlu aracılığıyla HDP’nin ittifaka sızabileceği endişesi taşıdığı anlaşıyor.

Çoğunluğunu eski CHP seçmenlerinin oluşturduğu, içlerinde merkez sağ kökenlilerin de yer aldığı ikinci küme, ittifaka daha şevkle yaklaşıyor ve zorunlu katlanılacak bir kötülük olarak görmeyip ilkesel olarak daha olumlu bulduğu için ittifakı destekliyor. Atatürkçü, dindar ve eski CHP’li olan Mehpare “MHP ve AK Parti bizi insan yerine koymuyor. Böyle birbirlerini desteklemeliler. Onların görüşleri bizi temsil etmiyor. İttifak bizi temsil ediyor” sözleriyle, parti farkı olmaksızın iktidara karşı bizzat Millet İttifakı’nın kendisini onaylıyor. Bu grup ittifak siyasetinin seçim sonrasında da sürmesi gerektiğine inanıyor. CHP yönetimine tepki duydukları ve Akşener’i beğendikleri için İYİ Parti’ye yönelmiş bu insanların, CHP ile İYİ Parti arasında fazla bir fark görmediği, asıl olarak Millet İttifakı’nı destekledikleri de söylenebilir. İYİ Parti’deki geçişken kümeyi oluşturan bu anlayışın CHP’de de simetriğinin olduğunu belirtmeliyim. Yani CHP’ye oy verebilecek İYİ Partililer ve İYİ Parti’ye oy verebilecek CHP’liler mevcut. Ayrıca, AK Parti’den ayrışan yeni partilere karşı İYİ Parti seçmeninin bir kısmının rezervi olduğu da söylenmeli. SP ve DP için olumsuz laf etmeyen bazı katılımcılar, Deva ve Gelecek partilerini bu günkü sorunların failleri arasında görüyor.

‘SEÇMENİN ÖNEMLİ BİR BÖLÜMÜ HDP’NİN DESTEĞİNDEN RAHATSIZ DEĞİL’

İYİ Parti’nin HDP’ye karşı tutumunun, Millet İttifakı’nı seçim sürecinde zora soktuğu sık sık dile getiriliyor. Kadrolar bir yana, HDP konusunda seçmen ne düşünüyor?

Tahmin edebileceğiniz gibi İYİ Parti seçmeni HDP’ye uzak ama AK Parti’ye olan mesafesi çok daha fazla. Ekim çalışmasında İYİ Partililerin yüzde 46’sı AK Parti’yi, yüzde 30’u HDP’yi, yüzde 13’ü MHP’yi asla oy verilmeyecek parti olarak tanımlıyor. Yani seçmenin çoğunluğunun öncelikli meselesi Cumhur İttifakı. HDP, sadece MHP’den gelmiş bir görece küçük kesimin öteki partisi. Aslında İYİ Parti’nin HDP karşıtı çıkışlarıyla seçmenin büyük bir bölümü ilgili değil. Bu çabalar MHP’den gelenlerin bir kısmının ruhunu okşuyor. HDP’yle ilgili muhtemel gelişmelerde İYİ Parti’nin aslında geniş bir harekât alanı olduğunu ve seçmenin bazı yöneticilerden daha ‘ilerde’ olduğunu söyleyebiliriz.

İYİ Parti seçmeni HDP’nin Millet İttifakı’nın başkan adayını desteklemesi konusunda farklı yaklaşımlara sahip. CHP ve merkez sağdan gelenlerin önemli bir bölümü pragmatik nedenlerle (seçimi kazanmak) HDP’nin desteğinden rahatsız olmayacağını, bu desteğin olması gerektiğini belirtiyor. Bazı eski MHP seçmenleri de bu görüşe koşullu olarak katılıyor. Dolayısıyla, HDP’nin desteğini onaylayanlar ‘koşulsuz’ ve ‘koşullu’ olmak üzere ikiye ayrılıyor. Örneğin, eskiden ANAP ve MHP’ye oy veren Gürkan, “Seçimin kilit partisi onlar. Kimin kazanacağına onlar karar verecek” diyerek gerçekçi davranıyor. Atatürk milliyetçisi ve eski MHP seçmeni Mehmet Şen, HDP’nin Millet İtifakı’nı desteklemesinin kendisini rahatsız etmeyeceğini, “onlar da seksen milyonun içindeki seçmen, niye etsin yani” diyerek belirtiyor. HDP desteğini koşullu onaylayanlar ise, bu destek karşılığında HDP’ye taviz (kabinede bakanlık vs.) verilmemesi gerektiğini söylüyor.

HDP’nin Millet İttifakı’nı desteklemesine karşı çıkanlar da aslında destekten çok Millet İttifakı ile HDP arasında iş birliği görüntüsü verilmesinden rahatsız olacağını ifade ediyor. Yoksa, hiç kimse 2019 seçimlerinde olduğu gibi, resmiyete dökülmeden sağlanacak bir desteğe karşı çıkmıyor.

* Söyleşinin ikinci bölümünde Millet İttifakı’nın başkan aday adayları, yönetebilme ve seçilebilme özellikleri yönünden değerlendirilecek.

ARAŞTIRMALARIN KÜNYESİ

Ekim 2021 Araştırması: Araştırma İzmir iline bağlı 11 metropol (merkez) ilçede ikamet eden 18 yaş üstü 4096 kişiyle, 2021 Ekim ayında yüz yüze anket yöntemi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın güven aralığı %95, hata payı %1,53’4ür’. Örneklem ilçelerin nüfus ağırlığına göre oluşturulmuş; yaş, cinsiyet ve 29 Mart 2019 yerel seçim sonuçları kota olarak kullanılmıştır.

Kasım 2021 Araştırması: Araştırma İzmir iline bağlı 30 ilçede ikamet eden 18 yaş üstü 2414 kişiyle, Ekim-Kasım aylarında CATI yöntemi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın güven aralığı %95, hata payı %1,99’dur. Örneklem ilçelerin nüfus ağırlığına göre oluşturulmuş; yaş, cinsiyet ve 24 Haziran 2018 genel seçim sonuçları kota olarak kullanılmıştır.

Haziran 2022 Araştırması: Araştırma İzmir iline bağlı 30 ilçede ikamet eden 18 yaş üstü 1164 kişiyle, Ekim-Kasım aylarında CATI yöntemi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın güven aralığı %95, hata payı %1,99’dur. Örneklem ilçelerin nüfus ağırlığına göre oluşturulmuş; yaş, cinsiyet kota olarak kullanılmıştır.

Niteliksel araştırma: Araştırma İzmir İYİ Parti seçmeninin farklı kümelerini temsil eden 24 kişiyle, 2022 Ocak-Şubat aylarında yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşme tekniğiyle gerçekleştirilmiştir. Deşifre edilen görüşme bulguları, betimleyici analiz yöntemiyle değerlendirilmiştir.