Jean-Luc Godard'a veda: Duygularını çarçabuk dışa vuran romantik bir Marksistti

Yönetmen Jean-Luc Godard'ın hayatını kaybetmesinin ardından sinema yazarları, "Godard için, duygularını çarçabuk dışa vuran romantik bir Marksistti' de denebilir" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Yönetmen Jean-Luc Godard, 91 yaşında hayatını kaybetti. Yönetmenin ölüm haberinin ardından sinema yazarları Godard'ın filmlerinin, kendisinden sonra gelen birçok yaratıcıya ilham kaynağı olduğunu, bundan sonra da olmaya devam edeceğini söyledi. 

Yazar ve yönetmen Umut Tümay Arslan, "Etik, estetik, politika arasındaki gerilim, uyum ve uyuşmazlık üzerine sürekli düşünen bir yönetmendi" ifadelerini kullandı.

‘GODARD’IN YIKIP YENİDEN YARATTIĞI DÜNYALARI KEŞFETMEYE ÇALIŞTIM’

Yönetmen ve yazar Ahu Öztürk de, Godard’ın sinemada yarattığı devrimin ilham verici olduğunu söyleyerek, “Godard’la 20’li yaşlarımda ‘Serseri Aşıklar’ filmiyle tanıştım. Sonrasında, hem yıkıp hem yeniden yarattığı dünyaları merakla keşfetmeye çalıştım. Sinemada yarattığı devrim her zaman ilham verici olmakla beraber kafa karıştırıcıydı da benim için. Sorduğu sorulara verdiği cevapları mayın tarlası gibi döşeyip bizatihi kendisinin patlattığı filmlerindeki çoğullukta, hem kendi sınırlarını hem de sinemanın ve seyircinin sınırlarını zorlayan, köşelerini yırtan ve bu yırtıkları gösteren ustalığını hayranlıkla izledim. Bir asıra uzayan ömründe yitirmediği cesaretiyle hayatın, kendi ölümünü seçişiyle de ölümün anlamını yeniden üreterek, devingen bir nehir gibi toprağına aktı… Sonsuz şükran ve saygıyla…” diye konuştu.

Gazeteci ve yazar Uğur Vardan, Godard'ın yönetmenliğinin yanı sıra sıkı bir aktivist olduğunu da belirterek, "Sinema tarihinde çığır açan ‘Yeni Dalga’ hareketinin François Truffaut, Claude Chabrol, Jacques Rivette, Alain Resnais ve Éric Rohmer gibi isimlerle birlikte öncülerindendi. Bizde ‘Serseri Âşıklar’ adıyla gösterilen ‘A bout de souffle’si hareketin en bilinen ve sevilen filmi olarak zihinlere kazındı. Başta ‘Cahiers du cinéma’ olmak üzere birçok yayında sinema üzerine yazılar kaleme aldı, sonrasında kamera arkasına geçti. Yani sinemanın teorisyen ve pratisyenlerinin arasındaydı hep… Yazdı, çizdi, çekti. Aynı zamanda sıkı bir aktivistti. ‘68 Başkaldırısı’ boyunca her daim meydanlardaydı" dedi.

Uğur Vardan

'KAMERASIYLA İNSANLIĞIN GİDİŞATINA DAİR KENDİNCE NOTLAR DÜŞÜRDÜ'

Vardan, sözlerine şöyle devam etti:

"Enerjisini hiç kaybetmedi, kamerasıyla insanlığın gidişatına dair kendince notlar düşürmeye devam etti. Yabancı bir film eleştirmenin Godard’ın sinemasına ilişkin bence ilginç bir saptaması vardır: 'Sadece ‘siyasal film’ yapma konusunda değil ‘filmleri siyasal olarak yapma’ konusunda da ısrarlıydı.' Onun için ‘duygularını çarçabuk dışa vuran romantik bir Marksistti’ de denebilir. Geride bıraktığı onca film, kendisinden sonra gelen birçok yaratıcıya ilham kaynağı olmuştu, bundan sonra da olmaya devam edecek…"

Şenay Aydemir

Gazete Duvar sinema yazarı Şenay Aydemir de yönetmenin devrimci karakterinin sürekliliğine dikkat çekmek istediğini belirterek, "80 yaşında 'Film socialisme'i çeken, 90’ına merdiven dayamışken 'İmgeler ve Sözcükler'in peşine düşen Jean-Luc Godard hakkında ne söylesek az kalacaktır kuşkusuz. Godard’ın çağdaşlarıyla birlikte sinemada yaptıkları devrimin, bu devrimin bugüne kadar devam eden izlerinin hakkını verecektir birileri önümüzdeki birkaç gün içinde. Ben bu büyük yönetmenin devrimci karakterinin sürekliliğine dikkat çekmek istiyorum şimdilik. Godard, 60’ların başından başlayarak sinemaya kattıkları devrimci ruhu, 68 baharına hayat pratiği olarak katmış bir kuşağa aitti. Öyle ki Cannes Film Festivali’ni bloke edecek kadar güçlü bir kuşaktı bu. O da bütün yoldaşları gibi, kuşkusuz 60’ların ortasında yükselmeye başlayan devrimci dalgadan alıyordu bu gücü" ifadelerini kullandı.

'GODARD'IN SON DÖNEM FİLMLERİ SİNEMADAN ÇOK FİKİRDİ'

Godard'ın son dönem filmlerinin sinemadan çok fikir olduğunu söyleyen Aydemir, "Godard’ın farkı, sinemasındaki devrimci karakteri hayatının da merkezine oturtması, ömrünün sonuna kadar değişimin, daha ileriye doğru ivmelenmenin olanaklarını aramasıydı. Son dönem filmleri zanaat açısından eksik/gedik olsa da bu devrimci arayışın ürünüydüler. Sinemadan çok fikirdiler bana göre. Ki bir sinemacının fikirlerini filmler aracıyla söylemesinden daha normal ne olabilir? Devrim'i sinemayı büyüten ve dönüştüren bir ilham olarak görmedi sadece Godard, sinemanın da 'devrim'e nasıl ilham olabileceğini arayıp durdu. Godard sinemasındaki devimimin, arayışın ve diyalektiğin özünü bu iddia oluşturuyordu" diye konuştu.