KADES için Bakanlığa Kürtçe başvurusu

Kadına ve çocuklara yönelik şiddetin kolluk güçlerine bildirilmesi ve engellemesi için kurulan Kadın Acil Destek Uygulaması (KADES)'in Kürtçe hizmet vermesi için İçişleri Bakanlığı'na başvuru yapıldı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Kadına ve çocuklara yönelik şiddetin hızlı bir şekilde kolluk güçlerine bildirilmesi ve engellemesi amacıyla kurulan Kadın Acil Destek Uygulaması (KADES) ihbar hattına Kürtçe destek bölümünün getirilmesi için başvuru yapıldı. Kadın Acil Destek İhbar Sistemi'nde Türkçe, Arapça, Farsça, İngilizce Rusça ve Fransızca hizmet verilmesine rağmen Kürtçeye yer verilmemesi tepkilere neden olmuştu. Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi Üyesi Çiğdem Sevimli ve Diyarbakır Barosu Kürtçe Dil Komisyonu Üyesi Diyarbakır Üyesi Elif Birikli, İçişleri Bakanlığı'na KADES'in Kürtçe hizmet vermesi için talepte bulundu. 

EŞİTLİK İLKESİ HATIRLATILDI

İstanbul Sözleşmesi'nin feshedildiği hatırlatılan başvuruda, sözleşmenin feshinin sonuç doğurması için 3 ay süre geçmesi gerektiğine işaret edilerek, yürürlükte olan Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesinin 19'uncu maddesinde alınacak tedbirler konusunda mağdurların anlayabileceği dilde destek hizmeti verilmesini şart koşulduğuna atıf yapıldı. Avrupa Konseyi Sözleşmesinin getirdiği yükümlülük nedeniyle taraf ülkelerin yurttaşların anlayabilecekleri dilde hizmet sunma mecburiyeti bulunduğu vurgulanan başvuruda, Anayasa'nın eşitliği ilkesini düzenleyen 10'uncu maddesi de referans gösterildi.

'MAĞDURİYET YAŞANMAMASI İÇİN...'

Başvuruda şu ifadelere yer verildi: "Türkiye'de yaşayan milyonlarca yurttaşın anadili Kürtçe olduğu gibi Kürtçe dışında başka bir dil bilmeyen pek çok yurttaş da bulunmaktadır. Kadına yönelik şiddetin spesifik olarak ekonomik, sosyal, ırki, dini ve dili parametrelerle ortaya çıkmadığı aşikardır. Maalesef yeryüzünde her kadın bu şiddetin potansiyel mağduru konumundadır. Bu nedenle kadına yönelmiş şiddetin önlenmesi, şiddete maruz kalmış kadınların korunması maksadıyla oluşturulmuş bir uygulamanın, ülkede var olan konuşulan diller çerçevesinde hizmet vermesi gerekmektedir. Bu durum dezavantajlı gruplar arasında yer alan kadın kullandığı dil nedeniyle başkaca bir mağduriyet yaşanmaması için oldukça elzemdir."

Başvuruda, sıralanan nedenler ve re'sen göz önünde bulundurulacak nedenlerle KADES uygulamasında Kürtçenin de yer alması için ilgili işlemlerin yapılması talep edildi. Çiğdem Sevimli, İçişleri Bakanlığı'nın yeni dilleri duyurduğunu ve bunun üzerine başvuru yapma gereğini duyduklarını ifade ederek şöyle dedi: "Bu hem Kürtçeyi hem de Kürt kadınlarını, Kürtçe bilen kadınları ilgilendiren bir konu. Bizim açımızdan bu bir ayrımcılıktır. Şiddet durumunda, şiddet mağduruna böyle bir ayrımcılık kesinlikle kabul edilemez. Biz de bu niyetle İçişleri Bakanlığına başvuru yaptık. Ancak İçişleri Bakanlığı talebimizi kabul edip uygulamaya Kürtçeyi eklerse ne ala eklemezse konuyla ilgili idari dava açmayı, gerekirse üst mahkemeye taşımayı, gerekirse Anayasa Mahkemesine ve gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gideceğimizi belirtmek istiyorum. Çünkü bu konu bizim için ehemmiyetli. Kürtçe bilen şiddet mağduru kadınlara bile bu şekilde alenen bir ayrımcılık yapılması kabul edilemez."

'AYRIMCILIK HUKUKA AYKIRI'

Baronun Kürtçe Dil Komisyonu Üyesi Avukat Elif Birikli de, KADES'in kadın ve çocukların uğradığı şiddete en hızlı çözümü üretmek için kurulan bir uygulama olduğunu dile getirerek şunları dile getirdi: "Kadın ve çocuklar dezavantajlı gruplar arasında yer alıyor. 7 Mart'ta KADES'e Türkçeye ek olarak 5 dil daha eklendi, fakat bu dillerin arasında Kürtçe ve lehçeleri yer almadı. Bu da aslında dezavantajlı olan grupları başka bir mağduriyet konumuna getiriyor. Türkiye'de anadili Kürtçe olan milyonlarca insan yaşamakta ve Kürtçe dışında başka bir dille kendini anlatamayan, anlamayan binlerce insan yaşamakta. Şiddet dediğimiz mefhum sadece dile, ırka yönelmiş bir mefhum değil, kadın olmaktan gelen, herkesin potansiyel mağdur olabileceği bir alan bu yüzden de dil konusunda bir ayrımcılık yapılması temelde zaten hukuka aykırı. Dil konusunda böylesi bir tavır ve strateji sergilenmesi tarafımızca bu başvuruyu yapmayı gerekli kılmıştır.” (MA)