Kadın mücadelemiz 2022’de HPV’yi yener
HPV aşısının geri ödeme sistemine alınma kampanyalarına eş zamanlı olarak bu aşının önemi, bu hastalığın önlenebilir niteliği ve dünyadaki uygulamalar konusunda etkin ve kapsamlı bir bilinçlendirme ve bilgilendirme kampanyası yürütülmesi şart.
Dünya Sağlık Örgütü, 2020 yılı Kasım ayında "Rahim Ağzı Kanserini Yok Etmeyi Hızlandırmak için Küresel Strateji" programı kapsamında, dünyadaki kadınların yüzde 90'ına HPV (human papillomavirus) aşısı uygulanmasını ve yüzde 70'ine kanser taraması yaptırılmasını hedeflemişti.
Buna göre; aşılama, tarama ve tedavi ayakları, bu stratejiye taraf 194 ülke tarafından etkin şekilde işletilirse yeni vakaların yüzde 40 oranında azaltılması ve 2050 yılına kadar rahim ağzı kanseriyle ilintili beş milyon ölümün önlenmesi öngörülüyordu.
Rahim ağzı kanseri bir kamu sağlığı sorunu olarak ele alındığı sürece önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık. Bununla birlikte dünya çapında kadınlarda en sık görülen dördüncü kanser türü. 2006 yılından beri hastalığın önüne etkin bir aşılama ile geçilmesi için çalışmalar yürütülüyor.
Türkiye’de uzunca bir süredir HPV aşısının ücretsiz yapılması ve İsveç, Kanada, Birleşik Krallık, Fransa, Belçika, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde olduğu şekliyle geri ödeme kapsamına alınması konusunda kampanyalar yürütülüyor. Hukuki temel olarak da taraf olunan uluslararası sözleşmeler, anayasa ve ulusal kanunlar ile içtihatlar gösteriliyor.
Dünya çapında 132 ülkenin aşı takviminde HPV aşısı varken, Vietnam’dan Kazakistan’a dek birçok ülke bu konuda taahhütlerde bulunurken Türkiye’deki sessizlik kulakları sağır ediyor; gerek sağlık çevreleri gerekse insan hakları savunucuları arasında büyük rahatsızlık ve her şey bir yana kırgınlık yaratıyor. Konu mecliste muhalefet partileri tarafından gündeme getirildiğinde görmezden geliniyor.
Cinsel yolla ve tensel temasla bulaşan virüsün aşılamasının erken yaşta kızlara ve erkeklere yapılması, kişinin virüsle enfekte olmadan korunması, rahim ağzı kanserinin önlenmesi açısından oldukça önemli.
Ancak eksik bilgilendirme sebebiyle aşının çocuklara yapılmasına şüpheyle yaklaşılsa da, kişinin yetişkin aşamada karşılaşabileceği hastalıkların henüz cinsel yönden aktif olmamış ve virüsle karşılaşmamış yaşta önlenmesi ve vücuttaki siğillere karşı koruma sağlaması açısından gerekliliği tartışılmaz.
Bilimsel çalışmalara göre; 12-13 yaşlarındayken HPV aşısı olanların, 20’li yaşlarına geldiklerinde bu aşıyı olmayanlara göre rahim ağzı kanserine yakalanmama oranı yüzde 87, 14-16 yaşlarında yüzde 62, 16-18 yaşlarında olanlarda ise yüzde 34.
Altı ay içerisinde üç doz yapılması gereken aşının bir dozu Türkiye’de halihazırda 583 lira civarında; ancak bu rakamların da yakın zamanda zam görmesi bekleniyor. Eczaneden alınan aşı, aile sağlık merkezlerinde veya hastanelerde yapılıyor.
2013 yılında avukat Mahmut Dikmen’in müvekkili bir lise öğrencisinin yaptırdığı HPV aşısının bedelinin Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından geri ödenmesi için verdiği mücadele sonucunda faiziyle beraber ödeme “sosyal devlet” ilkesi gereği gerçekleşti. Ancak o zamandan beri bu konuda “ikinci” bir başarı hikayesi henüz kaydedilemedi.
Birçok kişi ise üç dozun bedelini işittiğinde aşılama kararından vazgeçiyor; zira aylık bütçelerinden önemli bir payı buna ayırmaları gerekiyor. Uzun vadede bakıldığında ise sonradan rahim ağzı kanserine yakalanma durumunda kişilerin ve devletin ödeyeceği tedavi masrafıyla kıyaslandığında bu rakam oldukça önemsiz kalıyor.
Geçen seneden beri avukat Kardelen Yarlı gibi hukukçular ve Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği gibi sivil toplum kuruluşları, HPV aşısının devlet ödemesi kapsamında olması için davalar açıyorlar ve ciddi bir hukuki mücadele içerisindeler. Bunu sağlık hakkı ve kadının yaşama hakkının bir gereği olarak görüyorlar.
SGK'ye karşı aşı bedelinin tamamının tarafına iadesi için İstanbul 20. İş Mahkemesi'nde dava açan Yarlı’nın ilk duruşması mart, Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’ninki ise 19 Ocak'ta görülecek. Amaç, HPV aşısının ulusal aşılama programına dahil edilmesi.
“Koruyucu sağlık hizmeti düşünülerek bu aşının ücretsiz olması gerekiyor, çünkü rahim ağzı kanserinden ölen kadın sayısı çok fazla. Küçüklükten bu aşı vurulmaya başlansa rakamlar düşürülür, çünkü bu virüs sırf kız çocuklarında görülmekle kalmıyor, erkeklerde de anüs, penis ve gırtlak kanserine ve hatta kısırlığa bile yol açıyor” diyor Yarlı ve ekliyor:
“Bu virüsten ekseriyetle erkekler patır patır ölse eminim ki aşılama anında ücretsiz olurdu. Tüm arkadaşlarıma söylüyorum, ama on kişiden biri olabiliyor.”
HPV aşısının geri ödeme sistemine alınma kampanyalarına eş zamanlı olarak bu aşının önemi, bu hastalığın önlenebilir niteliği ve dünyadaki uygulamalar konusunda etkin ve kapsamlı bir bilinçlendirme ve bilgilendirme kampanyası yürütülmesi şart. Zira halen bu konu elit çevrelerde konuşulup tartışılmaya devam ediyor, ancak maddi imkânı olanların gündeminde yer işgal ediyor. Bunda da gerek devlet kurumlarına gerekse sağlık çalışanlarına ve ailelere büyük rol düşüyor.
Esma Altınel Açoğlu, Melahat Melek Oğuz ve Saliha Şenel’in Türkiye Çocuk Hastalıkları Dergisi’nde 2019 yılında yayımlanan “Ebeveynlerin HPV Aşısı Hakkındaki Bilgi Düzeyleri ve Yaklaşımları” başlıklı bir bilimsel araştırmasında çoğu ebeveynin HPV aşısını bilmediği ve bilgilendirme sonrası yüzde 62’sinin çocuklarına aşı yaptırmayı kabul ettiği, kimi ebeveynin ise ücretsiz karşılanmış olsa dahi çocuklarına aşı yaptırmayı düşünmediği (yüzde 24), bunun sebebi olarak da aşı hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları (yüzde 69) ortaya çıktı.
Öte yandan, birçok kadın HPV taraması konusunda hakkı olduğunu bilmiyor; toplumsal damgalanmaktan korktuğu için de bu konuda tedaviyi ve aşılamayı reddediyor. Kimisi hekim zorbalığı karşısında hastalığını sümenaltı edip ölümü bile göze alıyor. Kimisi ise bu süreci ağır bir depresyonla geçiriyor ve yapayalnız kalıyor.
Diğer yandan, ABD’de her sene 14 milyon kişi bu virüsle enfekte olurken, Türkiye’de konunun istatistiksel takibi de çok zayıf. HPV ile ilgili sağlıklı bir veri kaydı yok.
Şurası kesin ki, gerek HPV olsun gerek SMA’lı çocuklar veya Covid-19 aşısının 5-11 yaş aralığını da dahil edecek şekilde genişletilmesi olsun; kamuoyunun güçlü bir şekilde mücadele verdiği ve toplumun tüm katmanlarının sahiplendiği kamu sağlığı konuları elbette günün birinde meyvesini veriyor. Yeter ki bilimsel verilere kalbimizi ve beynimizi açalım; yaşam hakkını her şeyin üzerinde tutalım.