HDP Kadın Meclisi’nden kayyım raporu: Gaspçı kayyım zihniyetini kadın mücadelesi sona erdirecek

HDP Kadın Meclisi, “Kadın özgürlükçü yerel yönetimlerin gasbı” başlıklı kayyım raporunu açıkladı. Eş Genel Başkan Pervin Buldan düzenlenen tanıtım toplantısında, “Gaspçı kayyım zihniyetini sona erdirecek olan mutlaka ve mutlaka kadınların mücadelesi, direnişi ve ittifakı olacaktır. Kadınlar gümbür gümbür geliyor” dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR– Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesi, “Kadın özgürlükçü yerel yönetimlerin gasbı” başlıklı kayyım raporunu Van’da düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. Toplantıya, HDP Eş Genel Başkan Pervin Buldan’ın yanı sıra HDP milletvekilleri Züleyha Gülüm, Muazzez Orhan, yerlerine kayyum atanan kadın belediye eş başkanları, il, ilçe ve beldelerin kadın eş başkan adayları, Özgür Kadın Hareketi (TJA) üyeleri ve Özgür Kadın Hareketi katıldı. Salonda sık sık Leyla Güven lehine sloganlar atıldı.

Kadın mücadelesini anlatan sinevizyon gösteriminin ardından Eş Genel Başkanı Pervin Buldan'ın yaptığı açılış konuşmasının bazı satır başlıkları şöyle:

LEYLA GÜVEN 120 GÜNDÜR DİRENİYOR: Leyla Güven 120 gündür direniyor. Barış ve demokrasiye sevdalı bir halde tam dört aydır bedenini açlığa yatırmış durumda. Hepimiz biliyoruz ki, Leyla Güven, açlık grevini, Sayın Öcalan üzerindeki ağır tecrit koşullarının kaldırılması, ailesi ve avukatları ile düzenli görüştürülmesi gibi çok temel bir insani ve hukuki hak için başlatmıştır. Bu tecrit aynı zamanda tüm yaşamı kuşatmış başta kadınlar olmak üzere tüm halkları nefessiz bırakmıştır. Yüzlerce kadın ve siyasi tutuklu ise bugün Leyla Güven’in öncülüğündeki açlık grevlerine katılarak mücadeleyi büyütmüştür. Arkadaşlarımızın talepleri insanca ve onurlu bir yaşamı savunan milyonların talebidir.

LEYLA GÜVEN'İ YAŞATACAĞIZ: Tecrit bir insanlık suçudur. Ve bu suçu işleyen hükümet biran önce bu duruşundan vazgeçmeli halkların özellikle de biz kadınların bu talebi derhal yerine getirmelidir. Sayın Öcalan barışın teminatıdır. Halklar arası köprüdür. Biz kadınlar bu talebimizden asla vazgeçmeyeceğiz ve bedeli ne olursa olsun hep birlikte tecridi kıracak, Leyla’yı ve yoldaşlarımızı yaşatacağız. Leyla Güven’i yaşatacağız, arkadaşlarımızı yaşatacağız! Barışı yaşatacağız. Onların sesine ses olmaktan asla geri durmayacağız! Tecrit mutlaka ama mutlaka kadınlarla, kadınların direnişiyle kırılacak.

KAYYIMLARIN İLK HEDEFİ KADIN KAZANIMLARI: Geçen hafta kayyımların utançla anılacak icraatlarını, çok kapsamlı bir şekilde hazırlanan raporumuzda açıkladık. Bu raporda kayyımların bir halkın diline, kültürüne, inancına, iradesine bir bütün olarak nasıl pervasızca saldırdığını tüm kamuoyu ile paylaştık. Bugün ise kadın kazanımlarını ilk hedef haline getiren, kadına yönelik şiddet merkezlerini, kadın sığınma evlerimizi, kadın yaşam alanlarımızı, kadın parklarımızı, kooperatiflerimizi kapatarak tarihin utanç sayfasına giren ırkçı, cinsiyetçi, kayyımların binbir emek, mücadele ve bedel ile elde ettiğimiz kazanımlarımızı nasıl gasp ettiklerini kamuoyu ile paylaşacağız. Bakın kadın eş başkanlarımızı görevden alarak, tutuklayarak, yerlerine haksız ve hukuksuz bir şekilde kayyım atayarak, belediyelerimizi gasp ederek halkı, kadınları susturabileceklerini sandılar. Buradan Sayın Gülten Kışanak, Mukaddes Kubilay, Diba Keskin ve Nurhayat Altun şahsında tutuklu bütün kadın belediye eş başkanlarımıza kucak dolusu selam sevgilerimizi gönderiyorum.

TARİH MÜCADELE EDEN KADINLARIN TARİHİDİR: Tarih boyunca erkek egemen iktidarlar varlıklarını, iktidarlarını koruyabilmek için cinsiyetçi, militarist ve faşist politikalardan beslenmişlerdir. Bu iktidarların en büyük korkusu ise kadın örgütlülüğü olmuştur. Ancak şunu unutmasınlar ki bu tarih aynı zamanda direnen, mücadele eden kadınların tarihidir. Bu faşist erkek egemen iktidarlar karşısında bedenini ölüme yatıran mirasçısı olduğumuz kadınların tarihidir.İşte bunun için biz kadınlardan korkuyorlar. İşte bu yüzden baskı ve şiddet politikalarıyla ilk olarak kadınlar hedef alınıyor, cinsiyetçi ve ırkçı söylemler ile eril zihniyet meşrulaştırılmaya çalışılarak kadınlardan ‘makbul kadın’ ‘itaat eden kadın’ yaratmak istiyorlar. İşte tam da bu yüzden bugün AKP eliyle atanan bu iktidarın tezahürleri olan Kayyımların kadın kazanımlarına saldırıları, kadın kazanımlarını yok etme girişimleri bu politikalardan bağımsız düşünülmemelidir.

YAŞAM ALANLARI KADINSIZLAŞTIRILIYOR: Kadınların siyaset mekanizmalarının tamamında yer aldığı eş başkanlık ve eşit temsiliyet modelimiz ile dünyada bir ilki gerçekleştirdik. Kadını yaşam alanının tamamının dışında tutmak isteyen AKP hükümeti eş başkanlık ve eşit temsiliyet modelimize darbe yapmak istemiştir. Yaşam alanlarının tamamını kadınsızlaştırmaya çalışmışlardır. Tutuklayarak gözaltına alarak, kurumlarımızı kapatarak kadınların mücadeleden geri tutmaya çalışmışlardır. Bir kez daha vurgulamak gerekir ki, ilk kez partimiz ve partimizin geldiği siyasi geleneğin bir kazanımı, kadınların bir başarısı olan eşbaşkanlık, eşit temsiliyet ve kadın odaklı yerel yönetim modelimiz, toplumsal cinsiyet eşitliği, kadının siyasette ve bir bütün olarak toplumsal yaşama etkin katılımı tüm dünyada örnek gösterilen önemli bir başarı olarak kabul ediliyor. 31 Mart yerel seçimleri aday listeleri açıklanırken diğer partilerin aday karneleri kötü durumdadır.

AK PARTİ İKTİDARINDA 6 BİN 960 KADIN CİNAYETİ: Sadece 2018 yılında 440, 17 yıllık AK Parti dönemi boyunca 6 bin 960 kadın cinayeti işlenmiştir. Ancak bu hükümet şiddet gören kadının hemen ulaşabileceği alo şiddet hatlarını kapatmıştır. Aynı şekilde kadına yönelik fiziksel, ruhsal, sosyal, toplumsal, siyasal ve ekonomik şiddet erkek yargıda cezasız bırakılarak, kadınlar, çocuklar şiddet sarmalının içine hapsedilmiştir. Bunun karşısında biz kadınlar demokrasi ve özgürlük mücadelemize sürekli ve aralıksız bir biçimde devam ediyoruz. Örgütlülüğümüzü genişleterek, her türlü şiddete karşı engelleyici ve koruyucu çalışmalar yürütmekten vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz.

KADIN MECLİSİNİN KAYYIM RAPORU 2 BÖLÜMDEN OLUŞUYOR

Kadın Meclisi, raporla AK Parti hükümetinin savaş politikaları ve anti-demokratik uygulamalarının bir parçası olan kayyım rejiminin kadın kazanımlarına, kadın odaklı yerel yönetim anlayışına dönük saldırılarını somut örnekleri bir araya getirmeyi amaçladıklarını kaydetti. İki bölümden oluşan raporun ilki, “Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü yerel yönetim” başlığıyla Demokratik Bölgeler Partili (DBP) belediyelerde kadın çalışmalarını içerirken, ikinci bölümü ise “Kadın iradesinin gasbı: kayyım rejimi” başlığını kapsıyor. Raporun Kürtçesini yerine kayyım atanan Özalp Belediyesi Eş Başkan Adayı Handan Bağcı, Türkçesini de HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm okudu.

56 SAYFADAN OLUŞAN KAYYIM RAPORUNUN ÖZETİ: 

TÜRKİYE YEREL YÖNETİMLER KADIN DENEYİMİ: Türkiye’de ilk belediye seçimleri, 1930 yılında gerçekleşmiş, kadınlar seçme ve seçilme yasası ile yerel seçimlere katılmıştır. 1930’dan 2009 yerel seçimlerine kadar sadece 85 kadın belediye başkanı olarak seçilebilmiştir.

Ancak 1999 sonrasında HDP bileşeni Demokratik Bölgeler Partisi(DBP)’nin öncülü olan partilerin seçimlere girmesiyle kadınlar siyaset sahnesinde daha aktif bir şekilde yer almışlardır; bu durum verilere de yansımıştır.

Kadın kotaları ile başlayan temsiliyetteki ciddi artış, eşit temsiliyete kadar taşınmıştır. Kota ve pozitif ayrımcılık uygulamaları ile, 1999 yerel yönetim seçimlerinde HADEP’ten 3, 2004’te DEHAP’tan 9, 2009’da ise DTP’den 15 kadın belediye başkanı seçilmiştir. Aynı dönemde, kadın belediye meclis üyelerinin sayıları da benzer şekilde artmaya başlamıştır.

2014 YEREL SEÇİMLERİNE GİRERKEN: Aynı siyasal geleneğin devamı olan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP), 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde “yerel yönetimlerin, toplumun devlet karşısında direnen özgür kişiliği ve ruhu” ilkesi ile seçime girmiş, seçim sonucunda 3 büyükşehir olmak üzere 102 belediye kazanmıştır. BDP, 11 Temmuz 2014 tarihinde isim değişikliğine giderek Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) adını almıştır.

Siyasi partilerde genel başkanlık için kanunlaşan eş başkanlık sisteminin yerel yönetimlerde henüz resmi olarak kabul edilmeyişi nedeniyle adaylardan biri başkan adayı olarak gösterilirken diğeri belediye meclisinde birinci sırada aday gösterilmiştir. Seçim sonrasında kazandığımız belediyelerin 96’sında belediye meclislerinde eşbaşkanlık sistemi ve çalışma yönetmeliği onaylanmıştır.

Erkek egemenliğe karşı yürüttükleri eşitlik ve özgürlük mücadelesiyle demokratik siyasetin koşulsuz öncüsü olan kadınlar, 102 belediyenin 96’sında eşbaşkanlık-eşit temsiliyet sistemi ile dünya yerel yönetimler tarihinde de bir ilki gerçekleştirmiştir.

2014 seçimlerinde belediye başkanlığı alabilmiş diğer 3 partiden seçilen kadın başkan sayısı 13’te kalırken, BDP’nin resmi kadın belediye başkan sayısı 23’e yükselmiştir. BDP’nin 72 kadın eş başkanı ise meclis üyesi olarak seçilmiş, sonrasında belediye meclislerinin kararı ile eşbaşkan olarak ilan edilmiştir.

Yerel yönetimlerde eş başkanlık ve eşit temsiliyet uygulaması meclis üyeleri sayısına da yansımıştır. Meclis üyeliği sıralamasında fermuar sistemi (sırasıyla bir kadın, bir erkek aday) uygulanarak kadın belediye meclis üye sayısı 363’e, il genel meclis üye sayısı ise 20’ye yükselmiştir.

YEREL YÖNETİMLERDE KADIN SİSTEMİMİZİN KISA ÖZETİ: Belediye çalışmalarında yer alan kadınların tamamının içinde yer aldığı özgün örgütlenme ağları oluşturulmuştur. Kadınların belediyelerdeki karar süreçlerine etkin biçimde dâhil edilmesi için seçilmişlerden ve çalışanlardan oluşan “belediye kadın meclisleri” oluşturulmuş, meclis içinden pratik çalışmaları yürütmek amacıyla “kadın kurulları” ve “kadın koordinasyonları” seçilmiştir. Yine kadın ve erkek seçilmişlerden oluşan “kadın-erkek eşitlik komisyonları” ile kadın seçilmişlerin meclis çalışmaları öncesinde bir araya gelip gündemi değerlendirdikleri “kadın grupları” oluşturulmuş, böylelikle özgür kadın bakışı bütün yerel politikalara yansıtılmıştır.

Van, Diyarbakır ve Mardin Büyükşehir Belediyelerinde kadın politikaları daire başkanlıkları, il ve birçok ilçe belediyelerinde ise müdürlükler oluşturulmuş, müdürlükler bünyesinde kurulan “kadın ekonomisini güçlendirme”, “kadın eğitimini geliştirme” ve “şiddet ile mücadele” birimleriyle kadın çalışmalarında yeni bir aşamaya gelinmiştir.

KADIN MERKEZLERİ VE KADINA YÖNELİK ŞİDDET İLE MÜCADELE: Kadın mücadelesinin bir cins mücadelesi olduğu, kadının iradesinin ve alternatif siyasetinin ancak toplumsal cinsiyet eşitliği bilincini geliştirerek açığa çıkacağı, yürütülen ataerkil siyasete karşı kadınların kendi gündemlerini belirledikleri takdirde siyasete yön verebileceği gerçeğinden hareketle, kadınların yönetimde olduğu tüm belediyelerde kadın merkezlerinin açılması için çalışılmıştır.

Kadın merkezlerinin açılması için, 3 kadın belediye başkanının seçildiği kentler pilot bölge kabul edilip bu kentlerde özgün çalışmalar uygulanmıştır. Aynı zamanda diğer il, ilçe ve beldelerde de kadın çalışmaları güçlendirilmiştir. Erkek şiddetiyle mücadelede önemli bir işlevi olan kadın merkezlerinin ilki, kadın belediyelerinden biri olan Doğu Beyazıt’ta açılmıştır. 2016 yılından kayyımların atandığı tarihe kadar belediyeler bünyesinde kadın merkezlerinin sayısı 43’e ulaşmıştı.

Bu merkezlerde, bir yandan kadına yönelik şiddet ile mücadele çalışmaları kapsamında şiddete maruz kalan kadınlara danışmanlık hizmeti verirken diğer taraftan toplumsal cinsiyet eşitliği bilincini geliştirmek ve farkındalığı arttırmak için eğitim çalışmaları yapılmıştır.

Yerel yönetimlerle ortak faaliyetleri de bulunan bağımsız kadın dernekleri SELİS ve CEREN, ürettikleri projeler ile dünyadaki farklı kadın hareketleri temsilcilerine ev sahipliği yapmış, farklı deneyimleri bir araya getirmiştir.

KADINLAR İÇİN SIĞINAKLARDAN ÖZGÜR YAŞAM ALANLARINI HEDEFLEDİK: Kadın mücadelesinin nihai amacı sığınaksız bir dünya kurmak olsa da erkek egemenliği karşısında sığınaklar, kadınların kazanmış olduğu en önemli mevzilerdendir. Bunun bilinciyle 2’si büyükşehir 2’si ilçe belediyelerinde olmak üzere toplam 4 kadın sığınağı açılmıştır.

Sığınakların, yalnızca şiddetin sonuçları üzerinden bir destek mekanizmasından ziyade kadınların sığınak sonrası yaşamlarına dair alternatif mekanizmaların üretilmesi yaklaşımı benimsenmiş, sığınakların özgür yaşam alanlarına dönüştürülmesi için çalışmalar başlatılmıştır.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi bünyesinde “kadına yönelik şiddet acil destek hattı” ve Türkiye’de yerel yönetimlerde ilk ve tek uygulama olması açısından önemli olan “ilk adım istasyonu” kurulmuştur.

KADIN EKONOMİSİNİ GÜÇLENDİRMEYE DÖNÜK ÇALIŞMALARIMIZ: Erkek egemen kapitalist düzen karşısında, ekonomik devamlılığı asıl var edenin kadınlar olduğunu, kadınların üretim alanlarının tamamında eşit koşullarda yer alması gerektiğini savunan demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmayı benimseyen DBP belediyeleri bünyesindeki kadın müdürlüklerine bağlı kadın ekonomi birimleri kurulmuş, kadının varlığı, emeği ve ürettiği değerlerin inkâr edilmesini ve sömürülmesini sona erdirmeyi amaçlamıştır. Yani erkek egemen kapitalist düzen karşısında alternatif bir yaşamın örgütlenmesi hedeflenmiştir.

Kadının üretim sürecine dâhil olması, kendi ekonomik özgürlüğünü elde etmesi, komünal ekonominin oluşturulması ve güçlendirilmesine yönelik belediyeler bünyesinde yapılan kadın ekonomi çalışmalarını kısaca şöyle özetleyebiliriz:

Mevsimlik tarım işçisi kadınların sömürü sistemi dışında üretim yaparak gelir elde edebilmeleri amacıyla belediyelerimiz bünyesindeki kadın ekonomi birimleri tarafında üretim alanları oluşturulmuştur.

Kadın merkezlerinde, mahallede yaşayan kadınların taleplerine göre istihdama yönelik kurslar açılmıştır.

Kadın ekonomisinin geliştirilmesi kapsamında, sabun, giysi, çanta, cüzdan, kemer, takı, şal üretilen atölyeler kurulmuş; soğan ekimi, bostan ekimi, salça yapımı, nar ekşisi, pekmez, reçel üretimi yapan kooperatifler, tekstil atölyeleri kurulmuştur.

Birçok belediyede sera çalışmaları, organik tarım çalışmaları yapılmıştır.

Kadın emeğini değerlendirme merkezleri ve kadın semt pazarları yoluyla kadınlara ürettiklerini pazara sunma imkânı yaratılmıştır.

Mahallelilerin talepleri doğrultusunda çamaşırhaneler, halı yıkama alanları, tandır evleri açılarak kadınların günlük yaşamları kolaylaştırılmıştır.

KADIN VE EĞİTİM ALANINDA YAPTIKLARIMIZ: Belediyelerimiz bünyesinde; cinsiyetçiliği aşmak, cins bilinci ve kadının yaşadığı sorunlara ilişkin farkındalık yaratmak, birlikte çözüm üretme yollarını tartışmak ve örgütlemek amacıyla, Kadının İnsan Hakları, Kadın Sağlığı, Güvenli Annelik, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Yasal Haklar, Anne Çocuk Eğitimi, Mesleki El Becerisi Eğitimleri, Çocuk İhmal ve İstismarını Önleme eğitim çalışmaları yapılmıştır.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadele amacıyla yapılan eğitim çalışmalarında hedef gruplardan biri de erkeklerdir. Bu kapsamda belediyelere bağlı kurumlarda çalışan erkeklere toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimleri verilmiştir.

Anadilde eğitim çalışmaları kapsamında kadın merkezlerinde dil kursları açılmıştır.

Eğitim çalışmaları sadece şehir ve ilçelerle sınırlı kalmamış, gezici eğitim ekipleri kurularak köylerde de aynı eğitim çalışmaları yapılmıştır.

Çalışan kadınların çocuklarını gönül rahatlığıyla bırakacağı anadilinde eğitim veren kreşleri hayata geçirdik.

İKİNCİ BÖLÜM KADIN İRADESİNİN GASBI: KAYYIM REJİMİ

AKP hükümeti savaş ve çözümsüzlük politikalarında ısrarcı olmuş,  demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü yerel yönetim anlayışını ve kadın kazanımlarını kendi tekçi iktidarlarına karşı bir tehdit olarak görmüş, kadınların siyaset mekanizmalarında yer almasına tahammül edememiştir. Halk iradesi ile seçilmiş ve kadın özgürlükçü paradigmayı benimsemiş DBP’li belediyelere kayyım atayarak, halkın ve kadınların iradesini gasp etmiş, imzaladığı anlaşmaları ihlal ederek yerel demokrasiye darbe yapmıştır.

KAYYIMLAR KADIN TEMSİLİYETİNİ HEDEF ALDI: Kadın özgürlük mücadelesi ve bu mücadele sonucunda elde edilen kazanımlar tarihin her döneminde egemenler tarafından tehlike olarak görülmüştür. Erkek devlet egemenliğini sürdürmenin bir aracı olarak, kadınları cinsiyetçi toplumsal kalıplara sıkıştırmaya çalışmış, bunların dışına çıkan, itiraz eden, mücadele yürüten kadınları tutuklayarak, kadın bedenini teşhir ederek, her türlü işkence ile kadın mücadelesini sindireceğini düşünmüştür.

Nitekim merkezi hükümetin temsilcileri olarak DBP’li belediyelere atanan kayyımlar, 20 yıl boyunca inşa edilen kadın bakış açısını, kadın kazanımlarını bir günde yok saymış, yerel yönetimlerdeki kadın deneyim ve tecrübesini hedef almıştır.

Kayyımlar, yerel yönetimlerde kadın temsiliyetini mümkün kılan tüm düzeni alaşağı etmiş, kadını söz ve karar süreçlerinden dışlayarak, erkek egemen devlet yapılanmasını, cinsiyetçiliği derinleştirmeyi asli görev saymıştır.

Mezarlıkları yıkarak, cenazelere araç vermeyerek, cinsiyetçi iş bölümünü dayatarak, kadınların bir araya geldiği, örgütlendiği, sorunlarını ve çözüm arayışlarını ortaklaştırdığı kurumları kapatarak, kadınları eve ve güvencesiz işlere hapsetmeye çalışarak erkek devlet zihniyetini beslemiştir.

Kayyımlar, kadınlar için kamusal alan projelerini imar planlarından çıkarmış, fuhuş ve uyuşturucuyla mücadele gönüllülerini yok saymış, yıktıkları kentlerdeki her mahalleye karakol yaparak kadını militarist saldırılara maruz bırakmış, anadili yasaklamış ve yerel yönetimlerde cinsiyetçi ve tekçi bir sistem oluşturmak istemiştir.

Belediyelerimiz yereldeki farklı kimliklerden, farklı kültürlerden ve farklı inançlardan gelen kadınların yönetimde aktif olduğu, kadın politikalarını birlikte belirleyip uyguladığı ve denetlediği şeffaf kurumlardı. Şimdi ise, kayyımların etrafını beton duvarlarla ördüğü, içine ve etrafına asker ve polislerin yığıldığı bir tür karakola dönüştürülmüş durumdalar.

Kadınlar, eskiden neredeyse her gün uğradıkları, sorunlarını aktarıp bunlara belediye çalışanlarıyla beraber çözüm ürettikleri belediyelere artık uğrayamaz hale gelmiştir. Kayyım atamaları sonrasında kadınlar yerelde ve aile içerisinde yaşadıkları sorunlar karşısında muhatapsız kalmış, kadınların sorunları çözümsüz kılınmıştır.

AKP eliyle gasp edilen ve kayyımların talimatıyla kapatılan kadın merkezlerine başvuru yapan, buralardan danışmanlık hizmeti alan ve sığınaklardan faydalanan kadınların bilgilerine el konulmuş, bilgileri teşhir edilmiştir. Bu durum, hem Türkiye’nin imzacısı olduğu uluslararası sözleşmelerin ihlal edilmesine hem de kadınlarının can güvenliğinin tehlikeye atılmasına neden olmuştur.

KAYYIMLAR YEREL YÖNETİMLERDE EŞİT TEMSİLİYETE DARBE VURMAK İSTEDİ: Kayyımların gasp politikasının karşısında duran kadınlar, kazandıkları mevzileri kaybetmemek için son ana kadar direnmişlerdir. Kayyım rejimi ise bu kadın direnişi karşısında her türlü zor ve cebire başvurarak bu mevzileri yok etmeye çalışmıştır. Bu süreçte kayyımlar tarafından;

Kadınlara yönelik hizmet ve politikalar için kurulmuş birimlerin yönetimine erkek memurlar atanmıştır.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Kadın Politikaları Daire Başkanı görevinden alınmış, bu birimin tüm çalışmaları durdurulmuştur. Kadın Dairesi Başkan Yardımcısı yerine genel sekreter yardımcısı erkek bir görevli atanarak yürütülen tüm kadın çalışmaları, Aile ve Sosyal Politikalar Daire Başkanlığına bağlanmıştır.

Mardin Büyükşehir Belediyesine bağlı Kadın Daire Başkanlığına erkek memur atanmıştır.

Van Büyükşehir belediyesine atanan kayyım, Kadın Politikaları Daire Başkanlığını feshetmiş, bu birim çalışanlarını bir erkeğin yönetimine bağlamıştır.

Kadın kurumlarının kapısına kilit vurulmuş, kapatılmayan merkezler ise tamamen işlevsizleştirilmiştir.

ŞİDDET GÖREN KADIN KORUMASIZ: SIĞINAKLAR KAPATILDI: Belediye sığınakları da bu süreçte kayyımların öncelikli hedeflerinden biri olmuştur.

Kayyımlar, bu sığınaklardan 2’sini Çalışma, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na devretmiş, Akdeniz Belediyesi İştar Kadın Merkezine bağlı sığınağı kapatmış ve yaşlı bakım merkezine dönüştürmüştür.  Van Belediyesi sığınağı ise kayyım tarafından kapatılmıştır.

Kayapınar Belediyesi kayyım atanmasından önce sığınak açma kararı aldı. Bir yıllık bir hazırlık sonunda sığınak, çalışanlarıyla, tefrişatıyla hazır hale getirilerek Bakanlığın onayına sunuldu. Son derece iyi koşullara sahip olan sığınak, aylarca onay bekledi ve “ihtiyaç yok” denilerek onaylanmadı.

KAYYIMLAR, KADIN MERKEZLERİ ÇALIŞANLARINI TEKÇİ POLİTİKALARI İÇİN TEHDİT OLARAK GÖRDÜ: Kadın merkezi çalışanları eril zihniyet tarafından biat etmeyen, sindirilmesi gereken kadınlar olarak görülmüştür. Nitekim kayyımların kadın merkezi çalışanlarına yönelik uygulamalarında da bu durum alenen görülmektedir.

Belediyelerde kadın çalışan bırakmayarak, kadın istihdamına engel olunmuş,  görev dağılımına cinsiyetçi yaklaşılmıştır.

Kadın çalışanlar keyfi uygulamalar ile işten çıkarılmış, kadın çalışması yürüten yüzlerce kadın ihraç edilmiştir.

İhraç edilmeyen veya işten çıkarılmayan kadınlar en atıl pozisyonlarda görevlendirilmiştir.

Kadın merkezlerinde çalışan kadınlara hiçbir hukuki dayanağı olmayan davalar açılmış, cezalar verilmiştir.

BELEDİYELERE AİT KADIN PROJELER KAYYUMLARIN SALDIRISINA UĞRADI: Batman Belediyesine atanan Kayyım, Hêvi Kadın Atölyesini kapatmış, KHK’ları bahane ederek ya da ihtiyaç olmadığı gerekçesiyle çalışanların işlerine son vermiştir.

Van Büyükşehir Belediyesi Kadın Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan “Mor Kanatlı Turnalar” adlı projeyle halk otobüslerinde şoför olarak istihdam edilen kadınlar, kayyım tarafından işten çıkarılmıştır. Kayyım, “kadından şoför olmaz” sözüyle ayrımcı tavrını açıkça beyan etmiştir.

Van Erciş Belediyesine atanan kayyım, kadın çalışmalarında önemli bir proje olan “Bûka Baranê  Atölyesini” kapatmıştır.

Kadın Semt Pazarları ve ekonomi projelerinden kadınların uzaklaştırılmasına dönük uygulamalar gerçekleştirilmiştir.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin kadın öğrenciler için yapmış olduğu 400 kişilik Kız Öğrenci Yurdu, kayyım tarafından boşaltılarak yurt binası hasta yakınlarına misafirhane olarak tahsis edilmiştir. (Kaynak: MA)