Kadın gibi düşünen yerel yöneticilere ihtiyaç var
Belediye başkanları ve meclis üyelikleri bazında kadın sayısı sıkıntılı ama bazen kadın olmaktan öte kadın gibi düşünmek daha önemli olabiliyor. Kadın gibi düşünen yerel yöneticilere, kanaat önderlerine ihtiyaç var.
Melda Onur*
Bana 2019 Yerel Yönetim Seçimleri'nde kadının yeri hakkında yazmam istendiğinde bu yazıyı “hiç yok” deyip manidar bir şekilde kesmeyi bile düşündüm. Ama öyle olmaz tabii...
Mevcutta seçilmiş kadın belediye başkanlarının azlık bile denemeyecek kadar neredeyse yokluğu üzerinden artık bir yorum yapmak manasız. En azından kendi partim adına korkulanın olduğu daha ilk adaylar açıklandığında ortaya çıkmıştı. Kadın üzerine yapılan güzellemeler, erkeklerin koltukları, tıpkı müzikle dans edip müzik durdurduğunda koltuk kapmaca oyununda olduğu gibi kapmaları ile tablo ortaya çıktı. Partinin en yüksek ağızlarından Beşiktaş'a kadın aday gelecek sözleri ile coşan politikacı hemcinslerimin hayal kırıklığı büyük oldu.
Aynı hayal kırıklığını yaşayan İstanbul'un yeni Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da, adaylıklar açıklanıp, arkasında 38 ilçenin erkek belediye başkan adaylarını ve iki yanına arkasına Eyüp Belediye Başkan Adayı Emel Bilenoğlu ile neyse ki bir kadın olan İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nu alıp bu tablodan duyduğu üzüntüyü dile getirmişti. Samimiyetinden en ufak şüphem yok.
O günlerde aslında hep şunu söyledim. Belediye Başkanı olarak kadın aday önemli tamam ama bence daha önemli olan bir şey vardı, Belediye Meclis üyelikleri. Çünkü esas işi yapan, esas belediyenin taşıyıcı ekibi olan Meclis ve tabii dışarıdan alınacak teknik, bilimsel, kültürel destek kişileri.
Belediye Meclis üyelikleri de kendi partim adına hayal kırıklığıdır. Türkiye geneli de öyle... Şimdi ise sıra icraatta. Sosyal belediyecilik, adına kimi zaman dezavantajlı grup dediğimiz, kimi zaman pozitif ayrımcılıkla anlan kesimlerin vatandaşlık hakkının, hukukunun ve bunların pratiğinin hayata geçmesi anlamına gelir ki bundan sonra takibimiz bu olacak. Ne mi mesela?
Kent hizmetlerinde (bu ifadeyi pek sevmiyorum ama) kadın-dostu diye tanımlanan anlayış. Bana bir şehir plancısı "kadın dostu ulaşım" deyince ne olduğunu anlamamıştım. Şuymuş: Erkekler şehrin çeperlerinden merkezine doğru, kadınlar ise (burada muhtemelen evde oturan ya da serbest zamanlı diyebileceğimiz iş yapan kadınlardan söz ediliyor) kentin çeperlerinde bir daire hattında seyahat edermiş. Bu nedenle kent merkezini daire olarak alırsak, çalışan erkeklerin dışında kalan kesimin ulaşımı için kent merkezinin çevresini dönen metro, otobüs gibi araçlar tam da kadın-dostu ulaşım için ideal. Bu bir örnek. Aynı şekilde çocuğun en güvenli şekilde en yakın kamusal ve laik devlet okuluna gidebilmesi de kadın açısından önemli bir sosyal hak güvencesi. Ücretsiz, ulaşılabilir ve kaliteli sağlığa ulaşım çok önemli bir kadın sosyal hakkı. LGBTİ bireylerin çalışma, sağlığa erişim ve özellikle yaşlılıkta barınma hakları yine bu kapsamda.
Yani tamam belediye başkanları ve meclis üyelikleri bazında kadın sayısı sıkıntılı ama bazen kadın olmaktan öte kadın gibi düşünmek daha önemli olabiliyor. Kadın gibi düşünen yerel yöneticilere, kanaat önderlerine ihtiyaç var.
Kanaat önderi dedim de, yazıyı yeni başıma gelen bir olay ile bitireyim bu konu bağlamında. Ben yerel yönetici olsam ilk yapacağım iş kırsalda kadının yaşam alanını korumaktır. Zira köyündeki bahçesi, hayvanları, deresi, ormanları ile bir yaşam kurmuş, kocasının çoluğunun çocuğunun geçimini kendi küçük aile işletmesi (ben öyle tanımlıyorum ev kadınının işini) ile destekleyen kadının yaşam alanı bir gün bir HES'in deresini kurutması, bir termik santralin tarımını yok etmesi, büyük şehre göçe zorlanması ile sona eriyor. Köyünde özgür yaşarken kentte hayatında görmediği insanlarla komşu bile denemeyecek bir istiflenme ile sosyal hayattan koparılıyor. Komşusunu kesseler korkup çıkamıyor, kocasını sonu meçhul bir taşeron şirkete gönderiyor her sabah. Çocuğu okula gittiği serviste unutulur mu, yoksa tacize mi uğrar endişesiyle...
O nedenle kırsaldaki kadının yaşam alanını koruyacak politikalar, birçok sosyolojik, ekonomik, yaşamsal sorunu ortadan kaldıracaktır.
Ben bunu bugün değil her zaman söylerim. Bu ülkenin ticaret ve sanayisinin başındaki TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu geçen yılın 8 Mart'ında “kadınlarımız petrol ve doğalgazdan daha değerli hazinemiz" deyince kendisine tepki göstererek kadınların hayatlarının enerji adı altındaki yatırımlarla nasıl karartıldığını yazıp, kadınlar kaynak değil, esas bu konuları dile getirin demiştim. Kendisini kadınlara yaptığı gibi tezek (ki yakıttır) ile de benzetmeyeceğimi belirtmiştim.
Benden şikayetçi olmuş hakaretten... Gidip ifade verdim. Son sözüm de şuydu:
“Benden şikayetçi olmak yerine bana teşekkür etmesi lazım, bu ekonomik soruna sahip çıktığım için”.
*CHP'nin 24. dönem İstanbul Milletvekili