'İstanbul Sözleşmesi'ni bilmeyen hakimler var'
Antalya'da hakkında uzaklaştırma kararı bulunan Hilmi Yılmaz’ın boşanmak istediği eşi Gülseren Yılmaz’ı ‘evinde’ öldürmesi, koruma ve uzaklaştırma kararlarının caydırıcılığını yeniden gündeme getirdi. Kadın örgütleri, mahkemenin verdiği kararların sahada uygulanmadığına, kağıt üzerinde kaldığına dikkat çekerken, kadına şiddet ile mücadele eden avukatlar elektronik kelepçenin yaygınlaştırılması gerektiğini söylüyor.
ANKARA - Türkiye’de 2013 yılında ‘koruma’ kararına rağmen eşi Serdar Göçmen tarafından çalıştığı kuaförde bıçaklanarak öldürülen Muhterem Göçmen’den Konya’da hakkında ‘uzaklaştırma’ kararı aldırdığı eşi tarafından çocuklarının gözleri önünde katledilen Tuba Erkol’a ve son olarak Alanya’da hakkında uzaklaştırma kararı bulunan Hilmi Yılmaz tarafından boşanmak istediği gerekçesiyle ‘evinde’ öldürülen Gülseren Yılmaz’a kadar birçok kadın koruma ve uzaklaştırma kararlarına rağmen erkek şiddeti nedeniyle öldürüldü.
'UZAKLAŞTIRMA VE KORUMA KARARLARI İŞLETİLMİYOR'
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Sekreteri Fidan Ataselim, koruma ve uzaklaştırma kararlarına rağmen öldürülen kadınların azımsanamayacak miktarda olduğuna dikkat çekti. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ile İstanbul Sözleşmesi'nin kadınları koruyan önemli kazanımlar olduğunu ifade eden Ataselim, “Bu kanun ve sözleşme tam anlamıyla etkin uygulanmıyor. Kadın cinayetlerinde ceza indirimi için ‘örf-adet, namus’ kavramlarının da ceza indirimi sebebi olmaktan çıkarılması gerekiyor” dedi.
KADINLARA ÇAĞRI: NEREYE GİDERSENİZ GİDİN KOLLUĞU ÇAĞIRIN
6284 sayılı kanuna göre kadına sağlanan koruma ve uzaklaştırma haklarının takibinin önemli olduğunu işaret eden Ataselim, “Bu kararlar kadının beyanını esas alarak hemen uygulanması gereken kararlar. Bu kararların ihlal edilmesi halinde zorlama hapis cezası uygulaması vardır. Ama bu kanun uygulanmıyor maalesef. Şiddet uygulayan kişinin önleyici tedbirlere uyup uymadığı da kontrol edilmeli; bu konuda da eksiğiz. Bu kararlar alındığında ‘çağrı üzerine koruma’ sistemi işletiliyor. Kadınlara açık çağrımdır; her nereye giderseniz gidin koruma ve uzaklaştırma kararı elinizde varsa mutlaka kolluğu arayıp size eşlik etmelerini sağlayın. ‘Biz gelemeyiz’, ‘işimiz var’, ‘personel eksik’ gibi bahaneler üretemezler. Gelmek zorundalar. Yoksa yaptırım uygulanır” diye konuştu.
'ÖLDÜRÜLEN KADINLARIN YÜZDE 50’YE YAKINI KORUMALI'
Türkiye’de son dönemde işlenen kadın cinayetlerinde öldürülen kadınların yüzde 50’ye yakınının uzaklaştırma kararı olduğuna dikkat çeken Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü de 6284 ile İstanbul Sözleşmesi’nin önleyici politikalarının sahada uygulanmadığı görüşünde. Bu kanunun sağladığı hakların uzaklaştırma, geçici koruma, adresinin gizlenmesi, kimlik ve diğer bilgilerin değiştirilmesini içerdiğini hatırlatan Güllü, mahkemenin verdiği koruma veya uzaklaştırma kararı takibinin kolluk tarafından yapılmadığını, bu yüzden de kararın kağıt üzerinde kaldığını savundu.
'KADIN ÜZERİNDEN İYİ HAL İNDİRİMİ SON BULMALI'
Kadın cinayetlerinde bir başka boyutun ‘iyi hal indirimi’ almak isteyen sanığın kadın bedeni üzerinden yaptığı ithamlar olduğunu belirten Güllü, “Sevgiliydik, kıskandım”. “Namusuma laf getirdi, öldürdüm” gibi gerekçelere tahrik indirimi uygulanıyor. Bunun örneğini yakın zamanda Ceren Damar davasında gördük. Bu duruma taviz verilmemesi gerekiyor” dedi. Adalet Bakanlığı tarafından koruma ve uzaklaştırma kararı altında öldürülen kadınların yer aldığı bir veri bankası oluşturması gerektiğini belirten Güllü, “Sağlıklı bilgileri o şekilde alabiliriz. Ayrıca şiddet gördüğü kişiye karşı koruma almış kadınların kimlik karartma kararlarına karşı ilçe milli eğitim müdürlükleri önlem almıyor. Takibi yapılmalı. Karartmaları uygulamıyoruz, 7/24 koruma sağlamıyoruz. Uzaklaştırmalarda da ölümü engelleyemiyoruz. Mahkemede verilen kararlar sahada uygulandığı gün cinayetlerin önüne geçmeye başlarız” dedi.
'ZİHİNSEL DÖNÜŞÜMÜN SAĞLANMASI LAZIM'
Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı İdil Yalçıner Şimşek ise, uzaklaştırma ve koruma kararlarının caydırıcı olmadığını, karar verici durumundaki hâkimlerin çoğu zaman 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu ile İstanbul Sözleşmesi'nin içeriğinden habersiz olduklarını vurguladı. Adalet Bakanlığı’nın karar vericilere bu konuda eğitim vermesi gerektiğini savunan Şimşek, “Bizim kanunlarımızda eksiklik yok, uygulanmıyor. Adalet Bakanlığı’nın hâkimlere bu konuda eğitim vermesi gerekiyor. İstanbul Sözleşmenin yaygınlaşması için de üniversitede hukuk okuyan öğrencilere ders olarak okutulması lazım. Kadın cinayetlerinde önemli olan toplumsal cinsiyet eşitliği bilinci oluşturmak. Zihinsel dönüşümü sağlamak lazım. Bunu da sağlamanın yolu ilkokuldan başlayarak çocuklara toplumsal cinsiyet eşitliği dersi vermek” diye konuştu.
'ELEKTRONİK KELEPÇE CİNAYET ORANINI DÜŞÜRÜYOR'
Kadına yönelik şiddeti önlemek için elektronik kelepçenin hayati bir önlem olduğunu savunan Şimşek, “Yapılan araştırmalarda elektronik kelepçe cezası verilen erkeklerde cinayet oranı düşüyor. Bu uygulamanın kısa vadede kadın cinayetlerini önleyeceğini düşünüyoruz. Önleyici ve koruyucu tedbirleri artırmalıyız. Sadece uzaklaştırma karar vermek çözüm değil; karar kağıt üzerinde kalıyor. Adalet Bakanlığı’nın bu kararların uygulanıp uygulanmadığını denetleyecek bir mekanizma, birim oluşturması gerekiyor” diye konuştu.
'ELEKTRONİK KELEPÇE KARARI VERİLEN 5 VAKADA İHLAL OLMADI'
İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Birsen Baş Topaloğlu son dokuz ayda bin 840 kadının koruma kararı için başvurduğunu söyledi. İstanbul Barosu olarak 2018 yılı içerisinde şiddet gören kadınlara yönelik koruma kararları istatistiğine ilişkin çalışma başlattıklarını ancak henüz sonuçlanmadığını ifade eden Topaloğlu, “Bunu Şiddet Önleme ve Koruma Merkezinin yapması gerekiyor ama bu bilgileri yıllardır vermiyor. Koruma kararları etkin olarak uygulanmıyor. Yaptırımı olmadığı zaman da kararın etkinliği düşüyor. Uzaklaştırma kararı olan erkek eve istediği zaman girip çıkıyor. Bu kararların takibi yapılmıyor. Adalet Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı arasında ‘Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Kapsamında’ elektronik kelepçe uygulamasını 2015 yılında hayata geçirdi. İstanbul’da 2018’den bu yana uygulanıyor. Ama bu uygulamanın mahkeme kararları ile sonuçlanması zor oluyor. Şu ana kadar İstanbul’da 5 karar çıktı. Bu 5 vakada hiç ihlal olmadı. Elektronik kelepçenin yaygınlaştırılması lazım. Karar kağıt üzerinde kalmamalı” ifadelerine yer verdi.