Kamuoyu araştırmacıları yorumladı: Bahçeli teklifinde, Erdoğan sessizliğinde ne kadar direnecek? 

MHP lideri Bahçeli’nin Öcalan çıkışıyla başlayan süreci Yöneylem, Aksoy ve Rawest yöneticileriyle konuştuk. 

Fotoğraf: Arşiv
Google Haberlere Abone ol

ANKARA - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin PKK lideri Abdullah Öcalan’a “Örgütü lağvet, TBMM’de DEM Parti grubunda konuş” demesi ve “Ne Kandil ne de Edirne; adres İmralı'dan DEM'e uzansın” çağrısı, siyasetin ana gündemi oldu. 

Bahçeli'nin bu çıkışının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan akıllardaki sorulara cevap olacak netlikte bir açıklama gelmedi. İki lider arasında kriz olduğundan yeni bir çözüm sürecinin örüldüğüne kadar çok fazla yorum yapıldı.

Yaklaşık bir aydır devam eden bu süreçte verilen mesajların ne anlama geldiğini, Bahçeli’nin hedefinin ne olabileceğini, siyasi partilerin tutumlarını, tüm bu sürecin seçmen üzerindeki olası etkilerini kamuoyu araştırmacılarına sorduk.

KÖMÜRCÜ: İKTİDARIN TAKTİK HAMLESİ 

Yöneylem Araştırma Genel Koordinatörü Derya Kömürcü, süreci Orta Doğu'daki gelişmeler, uluslararası ilişkiler, anayasa ve demokratikleşme vaatleri gibi başlıklar bağlamında ele almanın mümkün olabileceğini söyledi ancak iktidarın bugüne kadarki pratiklerine de dikkat çekti. Kömürcü, “Bu iktidarın bugüne kadar attığı adımların sonuçları açısından baktığımda 'Bu iktidarı bir gün daha fazla sürdürmeyi sağlayacaksa bu bizim için kârdır' mantığıyla yaklaştığını düşünüyorum. Dolayısıyla bugün biraz daha sıkışmış bir iktidarın bu sıkışıklığı açmak için ortaya koyduğu taktik bir hamle olarak değerlendiriyorum” dedi.

Yöneylem Araştırma Genel Koordinatörü Derya Kömürcü

ÇAĞRI OLARAK DA KALABİLİR, PRATİĞE DE DÖNÜŞEBİLİR

İktidarın bu taktik hamlesinin nereye evrileceğine dair tespit yapmanın zor olduğunu belirten Kömürcü, “Elimizdeki belki de tek veri İmralı'ya yapılan çağrı. Bunu devletin bütünü nasıl karşılıyor; bilmiyoruz. Erdoğan bu konuda çok net mesajlar vermiyor. Bu bir çağrı olarak da kalabilir, pratiğe de dönüşebilir. Ama bunu değerlendirmek için yeterli veri yok” ifadelerini kullandı.

ERDOĞAN BİLİNÇLİ OLARAK SESSİZ KALIYOR

Erdoğan'ın Bahçeli'nin çıkışına dair net mesajlar vermemesine ilişkin Kömürcü, şu ifadeleri kullandı: “Erdoğan'ın bilgisi olmadan böyle bir sürecin başlatılma ihtimali söz konusu olamaz. Belki çağrının hangi düzeyde yapılacağına dair bir fikri yoktu. Ama bu sürecin 31 Mart yenilgisinin hemen ardından alttan alta başlatıldığı, çeşitli görüşmelerin yapıldığı anlaşılıyor. 7 Haziran seçimlerinin ardından da benzer bir süreç yaşadık. Erdoğan yenilgilerinin ardından yeni stratejiler geliştirmek ve onları yürürlüğe koymak konusunda mahir bir isim. Burada da bilinçli olarak sessiz kaldığını, kamuoyunun tepkisini tarttığını düşünüyorum. Muhalefet içinde ortaya çıkan gerilimleri ve çatlakları, ülke gündeminin nereden nereye geldiğini değerlendirecek olursak Erdoğan'ın şu anki tablodan memnun olduğunu düşünüyorum.”

‘ERDOĞAN’IN YENİDEN ADAYLIĞI İÇİN’ YORUMUNA KATILMIYORUM  

Tüm bu tartışmaların Erdoğan’ın yeniden aday olmasını sağlayacak bir anayasa değişikliğinin kapısını aralamak için yapıldığı yorumuna katılmadığını belirten Kömürcü, “Ben o kadar basit olmadığını düşünüyorum. Erdoğan'ın yeniden aday olmasının çok daha kolay sağlayabilecek yollar bulabilirler” dedi.

MUHALEFETİN ÜÇ DAMARA BÖLÜNME RİSKİ

Bahçeli'nin çıkışıyla birlikte muhalefet partileri arasında bir çatlak oluşması potansiyelinin açığa çıktığını ifade eden Kömürcü, “2023 seçimlerinden sonra en büyük risk muhalif seçmenlerin dağılması, bölünmesiydi. Hatta 31 Mart'a böyle gidildi ama 31 Mart'ta bu seçmenler CHP'li adaylar etrafında birleşti. CHP birinci parti oldu, bu risk ortadan kalktı. Ama şimdi muhalefet içinde yeni bir milliyetçi damar yaratılıyor. İYİ Parti, Zafer Partisi; CHP içinde daha ulusalcı, milliyetçi olarak tanımlayabileceğiniz bir kesim. Onun tam karşısına da Kürt siyasetini koyacak olursak muhalefetin üç damara bölünme riski görülüyor. CHP yönetimi, 'bunlardan hangisine yaklaşırsa diğerinden uzaklaşır' gibi bir tabloyla karşı karşıya” diye konuştu.

MHP’DE CİDDİ BİR KAYBA YOL AÇMAZ

Bahçeli’nin çıkışının MHP tabanına nasıl yansıyacağına dair öngörüsünü aktaran Kömürcü, “MHP’de ciddi bir kayba yol açacağını zannetmiyorum. MHP oyları kemikleşti. MHP nereye yaklaşırsa yaklaşsın yüzde 10’a yakın kesim varlığını sürdürüyor” dedi.

CHP’DEN İYİ PARTİ VE ZAFER PARTİSİ'NE YÖNELİM OLABİLİR

Son süreçte İYİ Parti küçülürken, İYİ Parti seçmeninin CHP'ye kaydığını belirten Kömürcü, “Son açıklamalar, DEM’le CHP'nin daha yakın görünüyor olması gibi gelişmeler bu seçmenlerin bir kısmının İYİ Parti ya da Zafer Partisi'ne yönelmesine yol açabilir” değerlendirmesini yaptı.

MİLLİYETÇİ DALGANIN YÜKSELME POTANSİYELİ

Milliyetçi bir dalganın yükselme potansiyeli bulunduğunu ifade eden Kömürcü, “Bir yandan ekonomik bir kriz var, toplumda çok ciddi rahatsızlıklar var ama buna karşı sol bir dalga yükselmiyor. Son gelişmelere karşı da daha milliyetçi bir yerden yanıt veriyor Türkiye siyaseti” dedi.

Rawest Araştırma Direktörü Roj Girasun

GİRASUN: SÜRECİN BAHÇELİ ELİYLE BAŞLATILMASI İSTENİYOR

Rawest Araştırma Direktörü Roj Girasun, Bahçeli’nin DEM Partililerle tokalaşarak başlattığı sürecin bütününe dair “Bahçeli'nin ısrarı aslında bir süreçin Bahçeli eliyle başlatılmak istendiğinin veya başlatıldığının işareti” dedi.

BAHÇELİ’NİN MESAJLARI NE İFADE EDİYOR?

Bahçeli'nin son konuşmalarının bazı ilkler barındırdığını kaydeden Girasun, MHP liderinin mesajlarını şöyle yorumladı: 
“Bahçeli ilk defa Türkler ile Kürtleri iki ayrı millet olarak nitelendirdi. Kürtleri bir etnisiteden ziyade bir millet olarak tanımlamaya başladı. Ayrıca Bahçeli bir büyük anlatı kurdu ve bu büyük anlatı tarihsel bir arka plandan besleniyor. Bu tarihsel arka plan Türkiye'nin gelecek yüzyılında Kürt meselesiyle ilgili bir yaklaşım ve vizyon içeriyor. Bahçeli'nin devletin bu sürece neden ihtiyaç duyulduğuna dair soruya da bir cevabı var. Bölgesel gelişmelerin Türkiye'ye muhtemel yansımalarının Kürt meselesine dair içerideki riskleri artırabileceğine dair bir kanaati var. O sebeple de Türkiye'deki Kürt meselesinin silahsızlanma boyutunun bir an önce bitirilmesi gerektiği kanaatinde.”

BAHÇELİ ERDOĞAN’IN BİR DAHA SEÇİLMESİNİN YOLUNU, SORUNU ÇÖZERSE AÇIYOR

Bahçeli’nin anayasayı değiştirmek ve cumhurbaşkanının görev süresini uzatmak için böyle bir hamlede bulunduğu yorumuna katılmadığını belirten Girasun, şunları söyledi: 

“Geçen hafta grup toplantısında Erdoğan'ın bir dönem daha seçilebileceğine dair çağrı yaptı ama bu, ‘Bu meseleyi çözelim ki Erdoğan bir dönem daha seçilsin’ çağrısı değildi. Aksine Erdoğan'a ‘Bir dönem daha seçilmek istiyorsan bu sorunu çöz’ çağrısıydı. Kanaatimce Bahçeli, Erdoğan’ın bir dönem daha seçilmesinin yolunu sürece dahil olursa, bu sorunu çözerse açıyor. Bu bir teklif. Erdoğan'a onu ancak böyle bir durumda destekleyeceğini açıklıyor. Çünkü Bahçeli’nin az önce de ifade ettiğim gibi daha bir büyük anlatısı var Kürt meselesine ve bölgesel dinamiklere dair. O yüzden de bu teklifinde ısrarcı olmaya devam ediyor.”

ERDOĞAN VE BAHÇELİ ARASINDA İKİLİK

Bahçeli’nin açıklamalarının ardından Erdoğan ve Bahçeli arasında bir uyuşmazlık gözlemlediğini belirten Girasun, “Bu sürecin Erdoğan olmadan yürütülmesi çok mümkün görünmüyor. Ancak ‘nasıl’ ve ‘ne kadar’ sorularına dair Cumhur İttifakı içerisindeki liderlerin vereceği cevaplar değişiyor. Bu sebeple bir ikiliğin oluştuğu kanaatindeyim” diye konuştu.

BAHÇELİ TEKLİFİNDE, ERDOĞAN SESSİZLİĞİNDE NE KADAR DİRENECEK? 

Erdoğan’ın Bahçeli'nin konuşmalarını sessizlikle geçiştirdiğini, Bahçeli'nin cümlelerine sahip çıkmadığını ve ‘topu orta sahada sürdüğünü’ söyleyen Girasun, “Bahçeli’nin Erdoğan'ı kendi durduğu yere ikna etmeye çalıştığını görüyorum. Cumhurbaşkanı bu hafta da sessizlikle geçiştirecekse ve bir pozisyon almayacaksa bu kafalarımızdaki soru işaretleri artacak. Bahçeli'nin teklifinde ne kadar direteceği, Erdoğan'ın da sessiz kalmak konusunda ne kadar direneceğini göreceğiz. Önümüzdeki birkaç hafta Türkiye siyaseti için en kritik dönemlerden biri olarak ilerleyecek” dedi.

KÜRT TOPLUMUNDA ÇÖZÜM BEKLENTİSİ VAR AMA EN GÜÇLÜ DUYGU KAYGI 

Sürecin Kürt seçmendeki yansımalarını yorumlayan Girasun, “Kürt toplumunda en güçlü duygunun ‘kaygı’ olduğunu söyleyebilirim. Ama diğer taraftan Kürt toplumunda bir çözüm beklentisi de var. Buna dair bir meselenin konuşulması bir heyecan yarattı. Ama tabii bir yandan süreç konuşulurken diğer taraftan kayyımlar atanıyor. Bu da böyle bir sürece dair duyguların güçlenmesini, Bahçeli'nin çağrılarının sahici görülmesini engelliyor” ifadelerini kullandı. 

Aksoy Araştırma kurucusu Ertan Aksoy

AKSOY: BAHÇELİ'NİN TEK MOTİVASYONU ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ

Aksoy Araştırma kurucusu Ertan Aksoy ise Bahçeli'nin çıkışının tek motivasyonunun anayasa değişikliği olduğunu söyledi. Son grup toplantısında Bahçeli'nin de bu niyeti açıkça dile getirdiğini kaydeden Aksoy, “Ben bu çıkışı en başından itibaren anayasa değişikliği için uzlaşma daveti olarak görüyorum” dedi.

İKTİDAR KANADI BU TÜR ÇIKIŞLARI İYİ PLANLIYOR

Bahçeli'nin bu kadar yüksek tonda bir çıkış yapmasının kendi tabanında nasıl bir etki yaratabileceğine dair konuşan Aksoy, “İktidar kanadı bu tür çıkışları iyi planlıyor. İsrail'in insanlık suçu işlediği bir dönemde İsrail tehdidinden bağlayarak barış adı altında bir çağrı yaptılar. Kendi tabanını iyi tanıyor ve aslında kendi tabanına reddedemeyeceği bir teklif sunmuş oluyor. 'İsrail tehdidi var, bu tehdide karşı bunu yapmamız gerekiyordu' diyor” ifadelerini kullandı.

ERDOĞAN'IN SUSKUNLUĞU ZORUNLULUK DEĞİL STRATEJİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Bahçeli'nin çıkışından sonra suskun kaldığı yorumunu değerlendiren Aksoy, Erdoğan'ın tutumunun siyasal deneyimini gösterdiğini ifade etti. Aksoy, “Erdoğan çok büyük tahribat yaratabilecek bu tartışmayı kendi siyaseti açısından güvenli alan olan MHP'ye bırakıyor. Yani suskunluk bir zorunluluk değil, bir strateji ve bir tercih. Hem süreç yürümüş oluyor hem de böylesine riskli bir konunun maliyetini üstlenmemiş oluyor. Erdoğan'ın siyasi deneyimine dair de güçlü bir örnek” dedi.

BAHÇELİ'NİN ÇIKIŞI TABANINDA BÜYÜK HASAR YARATMADI

Bahçeli'nin çıkışıyla başlayan sürecin Cumhur İttifakı tabanında kısmen bir hasar vereceğini ancak düşünüldüğü kadar büyük bir hasar oluşmayacağını kaydeden Aksoy, “Cumhur İttifakı tabanında bundan sonraki süreçte nasıl bir etki yaratacağı muhalefetin alacağı tutuma da bağlı. Milliyetçi partilerin nasıl bir kamuoyu oluşturabileceği önemli. Ne kadar net, düz, yalın bir anlatımla yüksek bir itiraz dile getirecekler? Cumhur İttifakı tabanına ne oranda hasar vereceğini bunların hepsi belirleyecek. Şu an çok büyük bir hasar vereceğini düşünmüyorum. Ama elbette somut adımlar atılırsa bambaşka bir gidişatla karşılaşırız. Şu anda Öcalan'ın serbest kalması gibi bir tartışma var; bu evrede iktidara dönük yakıcı bir etki yok. Ama somut adımlar atılırsa olur” ifadelerini kullandı.

CHP DOĞRU BİR HATTAN GİTTİ

Cumhuriyet Halk Partisi'nin tutumunu da değerlendiren Aksoy, “CHP'nin milliyetçi bir politikayı benimseyip topyekûn itiraz etmesini, sorunu reddetmesini bekleyen bir kesim vardı tabanında. Ama CHP milliyetçi bir parti gibi topyekûn itiraz etmek yerine sosyal demokrat bir parti gibi önce sorunu gündeme getiren, konunun Kürt toplumunun eşit yurttaşlık sorunu olduğunu söyleyen bir yerden yaklaştı. Bence doğru bir hattan gitti” ifadelerini kullandı.