'Kanunlar, AKP’nin deneme tahtası haline geldi'

CHP İstanbul Milletvekili Turan Taşkın Özer, "Kanunlar, zamanının ruhuna ve toplumun ihtiyaçlarına uydurma adı altında AKP’nin siyasi manevralarının deneme tahtası haline geldi" diye konuştu.

Fotoğraf: Arşiv
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - CHP İstanbul Milletvekili ve Adalet Komisyonu üyesi Turan Taşkın Özer, kamuoyunda '8. Yargı Paketi' olarak bilinen Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin siyasi manevradan ibaret olduğunu söyledi.

Özer, kanun teklifinin gayri ciddi hazırlandığını belirterek, bundan önce gelen yapılan 7 yargı paketini değerlendirdi. Özer, “7 yargı paketinde toplam 51 Kanun ile 313 maddede değişiklik yapılmıştı. Bu teklifin de kanunlaşmasıyla birlikte toplam 56 kanunda 381 madde değişikliği yapılmış olacak. Yapılan yüzlerce düzenleme, ne ülkedeki hukuk sisteminde gerçekçi bir düzelmeye, ne adalete olan güveni arttırmaya ne de siyasetin hukuk düzeni üzerindeki vesayetini kaldırmaya yönelik bir durum söz konusu. Kanunlar, zamanının ruhuna ve toplumun ihtiyaçlarına uydurma adı altında AKP’nin siyasi manevralarının deneme tahtası haline geldi” dedi.

'FİŞLEMENİN YASAL ZEMİNİNİ OLUŞTURULUYOR'

Anayasa Mahkemesi’nin iptal hükümlerine uygun kanun düzenlemesi yapıldığı iddiasıyla hazırlanan teklifin, pek çok maddesinde başkaca Anayasal hakların ihlal edildiğini hatırlatan Özer, şu örnekleri verdi:

“Terörle Mücadele Kanunundaki değişiklik, müstakil suç düzenlemesinde, kanunilik ve belirlilik ilkesine aykırı. Türk Ceza Kanunundaki değişiklikle örgüt adına kavramının ne olduğu ve alanı belli değil. Hükmün Açıklanmasının geri bırakılması konusundaki değişiklikle, hüküm olmadan müsadere kararının infaz edilmesi kanun koyucu olarak kanuna karşı hile. Şirketlere atanan kayyumları, hukuki, idari, mali, cezai sorumluluktan muaf tutan değişiklik, Türk hukukunda tarihte görülmemiş bir mutlak sorumsuzluk demek, bu Cumhurbaşkanında bile yok. Kişisel Verilerin Korunması Kanundaki değişiklik, fişlemenin yasal zeminini oluşturuyor.”

'ERDOĞAN KONUŞTU 2 SAAT SONRA TEKLİF GELDİ'

CHP’li Özer, Plan ve Bütçe Komisyonunda olması gereken emekliye ikramiye teklifinin, Erdoğan’ın Ordu konuşmasından iki saat sonra gönderilen kanun teklifinde yer almasının “yasama kurnazlığı” olduğunu belirten Özer, şunları söyledi:

“Titizlikle çalışıldığı ve hazırlandığı söylenen bu teklif gayriciddidir. Kanun yapma tekniğinden uzaktır. Meclis’in itibarını ve saygınlığını zedelemiştir. İktidar partisinin gelenek haline getirdiği yasama kurnazlığıdır. Ciddiyetten o kadar uzak ki, asıl olarak Plan ve Bütçe komisyonunda görüşülmesi gereken emekliye verilecek ikramiye konusu bile bu teklifte. Bütçeci miyiz hukukçu mu belli değil!  Oysa Adalet Bakanı, teklifle ilgili titizlikle çalıştıklarını söylüyordu. Genel Başkanının sözü üzerine söz söyleyemiyor anlaşılan. Ama bu ülkenin Adalet Bakanı olarak makamının bir ağırlığı ve sorumluluğu olduğunu unutmamalı.”

'TORBA KANUN BİR YASAMA KURNAZLIĞIDIR'

Bütçe ve Uluslararası anlaşmalar çıkarıldığında kanunların neredeyse yüzde 70’i torba kanunlardan oluşuyor. Olması gereken kanun yapma süreçlerini terk ederek, torba kanunları gelenek haline getirdiler. AKP hafızası yalnızca siyasi hesaplaşmalardan ibaret olduğu için torba kanunu hakkında parti mensuplarının daha önce neler söylediklerini unutuyorlar. 2014 yılında TBMM Başkanı Cemil Çiçek, ‘Yasama faaliyeti çok etkin şekilde yapılamadığı için torba yasa gibi çok garip bir yola saptık. Torba yasa, hukuk kalitesi açısından ciddi sıkıntılar çıkarıyor’ demişti. O dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç torba kanunu kastederek “bunu literatürden çıkaracağız inşallah” demişti. Torba kanun, bir yasama kurnazlığıdır ve iktidar bu kurnazlıktan vazgeçmiyor.”

'HUKUKSUZLUK REJİMİN SON ÖRNEĞİ İLİÇ'

Özer, Erzincan İliç’teki maden faciasına da değindi. “Bu teklifin neden bir reform olmadığının, iktidarın nasıl hukuksuzluk ve kanunsuzluk rejimine geçtiğinin son örneği İliç’tir” dedi.

“Emirlerindeki savcılar, bu facianın asli sorumlusunun sadece maden şirketinde çalışan 6 mühendis olduğunu söyledi. Peki patronun sorumluluğu nerede? ÇED raporunu ve kapasite artırımını onaylayarak bu madeni patlamaya hazır saatli bomba haline getiren kamu görevlilerinin bu soruşturmada neden yeri yok? Amansız bir kar ve rant hırsıyla kamu-patron ortaklığı kuranlar kusursuz, yalnızca 6 mühendis kusurlu öyle mi?  Yürürlükteki kanunları doğru uygulamaktan aciz bir yargıya, reform adı altında yeni kanunlar ihdas etmeninin ne anlamı var? AKP’nin adalet dediği izledikleri siyasetin ve rant kapılarının eşiğine kadar. Rant sağlayan bir iş adamınız için eski bir içişleri bakanı, ‘sana kimse bir şey yapamaz, senin önüne yatarım’ demişti. Şimdi, Anagold Maden Şirketi sahiplerinin önüne kim yatıyorsa gitsin, göçük altında kalan 9 işçinin ailesine anlatsın ülkedeki yargıyı, yargı reformlarını. Demem o ki, istedikleri kadar reformdan bahsetsinler, istediğiniz kadar “torba kanun” teklifleri getirsinler, gerçek sorumlular korunup kollandıkça, yargıdaki siyasi vesayet sürdükçe, ülkede hukuk hüküm sürmeyecek.”