Kapitalist distopyaya isyanın oyunu: Tonight We Riot
2020 1 Mayısı'nda yayınlanan Tonight We Riot, 1. yıldönümü dolayısıyla kullanıcılara oyunu neredeyse bedavaya indirme fırsatı sundu... Böylece yeniden gündem oldu.
“Yıl 20XX. Dünya, küresel kapitalizm elinde can çekişmektedir... Emekçiler üç kuruş için her yerde, dur durak bilmeden ter döker. Çoğu, sadece geçimini sağlamak için birden fazla işte çalışır. Fakat ne kadar zorlu çalışırlarsa çalışsınlar, özgür olmak için asla yeterli olmayacaktır. Üretim araçlarına sahip olmayanlar, gerçek özgürlüğü asla tadamayacaklar. Zenginler medyanın sahibi. Zenginler siyasi sistemin sahibi. Zenginler tüm sermayenin sahibi. Halk barışçıl bir şekilde protesto etti, fakat şiddetle karşılaştılar. Yaşam tarzı olarak bir şeylere sahip olanlar, yaşama sahip olmak için çalışanları yönetirler. Ancak tüm bunlar değişmek üzere... ”
Pixel Pushers Union 512 tarafından geliştirilen ve Means'in yayınladığı Tonight We Riot oyunu, işte yukarıdaki ifadelerle başlıyor. Bağımsız oyunların sayısı her geçen gün artarken, oyuncular geride bıraktığımız 1 Mayıs günü bir yenisini tanıma fırsatı buldu. Aslında 2020 1 Mayısı'nda yayınlanan Tonight We Riot, 1. yıldönümü dolayısıyla kullanıcılara oyunu neredeyse bedavaya indirme fırsatı sundu... Böylece yeniden gündem oldu. Kapitalist bir distopyada işçi sınıfının daha adil bir gelecek için örgütlenip mücadeleye girişmesini konu edinen oyun, pek çok açıdan üzerine konuşmaya değer.
'TEK DEVLET, TEK MİLLET, TEK LİDER'
Yukarıda belirttiğimiz geliştirici ve yayıncının patronsuz kuruluşlar olduğunun altını çizerek söze başlayabiliriz. Biçime gelecek olursak Beat 'em up türündeki bu oyun eski konsol oyunlarını andıran görselleriyle özellikle piksel severlerin ilgisini çekecek grafiklere sahip. Fakat işlediği konunun eskidiğini söylemek yanlış olacaktır. Hikaye oldukça güncel denilebilecek bir kapitalist distopyada geçiyor. Zenginlerin seçimleri, medyayı ve emekçilerin yaşamlarını kontrol ettiği bir dünyada işçilerin karşısında iki seçenek kalıyor: Kabullenmek ya da daha iyi bir düzen için savaşmak. İşçiler -ve onları yönlendiren oyuncu- seçimini ikincisinden yana yaparak oyunun öznesi haline geliyor.
Oyunda bu sınıf savaşı “Tek devlet, tek millet, tek lider” sloganını kullanan ve burjuvaziyi temsil eden WhippleCo şirketinin başındaki 'kötü karakter' yönetici Chet Whippleton'a* karşı savaşla vücut buluyor. Fakat oyunun en güzel yanı bunu çiğ bir şekilde yapmıyor oluşu. Nasıl mı? Örneğin kolluk güçleri, faşistler ve çevresel felaketten dolayı ortaya çıkan mutantlar gibi düşmanlarla temsil edilen adı sanı belli bir tek adama karşı savaşmanıza karşın, siz fabrikalarda örgütlendikçe büyüyen bir kitlesiniz. İsminiz yok, sadece bir kızıl bayrağınız var. Oynadığınız karakter öldüğü zaman ise elinizdeki bayrağı kitleniz içerisindeki bir başkası alıyor ve böylece durmadan 'lider' değişiyor.
'THE DAILY DALKAVUK'
İçinde bulunduğunuz kent, adacıklardan oluşan mahallelere bölünmüş durumda. Hikaye fabrika mahallesindeki gösterilerle başlıyor. Kolluk güçlerini yendikten sonra bu adacık özgürleşiyor ve sıradaki adalara doğru ilerliyorsunuz. Tabii emekçilerin kimlerden oluştuğu da başka bir detay. Sadece fabrika işçilerinden bahsetmiyoruz, bulunduğunuz adacığa göre tersane işçileri, fabrika/sanayi işçileri, hizmet sektörü işçileri... her yakadan emekçiyi mücadelenize katmanız gerekiyor.
Her bölümde hikayeye paralel bir şekilde günlük yayınlanan gazete manşetleri de karşınıza çıkıyor. Yandaş medyayı temsil eden bu yayınların isimleri ise bazen oldukça manidar olabiliyor: “The Daily Dalkavuk (Bootlicker)” gibi... İşçiler zengin mahalleleri geride bırakıp WhippleCo plazasının kapısına dayandığı zaman ise burjuva çıkarlarını temsil eden bir gazetenin telaştan “Hepsini öldürün” manşetini yılık yamuk bir şekilde atmış oluşu da başka bir detay.
'İSYAN KÖPEĞİ' LOUKANİKOS
Tonight We Riot'u oynarken tanıdık bir sima ile karşılaşıyoruz. Yunanistan'daki gösterilerin sembol ismi Loukanikos, namı diğer 'isyan köpeği' bu oyunda yer yer işçilerin yanında mücadeleye katılıyor. Hem de Yunanca konuşarak! Ülkede 2008 yılında başlayan eylemlerden yaşamını yitirdiği 2014 yılına kadar sürekli en ön safta eylemcilerle birlikte mücadele eden Loukanikos 10 yıllık hayatına pek çok eylem sığdırmıştı. Bugün İspanya'nın başkenti Madrid'de Loukanikos'a ithafen açılmış bir bar dahi vardır.
Oyunda sokaklarını mücadele ile arşınladığınız kentin mahallelerinden biraz daha söz etmek gerekirse dekorasyonu konuşmak gerekiyor. Örneğin fabrika mahallesine oldukça güzel ve gerçekçi bir şekilde işçilerin kullandığı kimi dükkanlarla süslenmiş: Tefeciler, tekel bayiler, küçük bakkallar ve yoksul emekçi konutları... Buna karşın üst sınıfların yaşadığı mahalleler bisiklet yolları ile farkını ortaya koyuyor.
Emekçilerin hak mücadelesi alevlendikçe vahşileşen Whippleton ise ne yapıp edip kaçmayı başaran biri. Bu sırada yaşanan her hadiseyi bir şekilde kâra çevirmeyi de es geçmiyor. Mesela şirketine ait tershanede çalışma koşulları kötü, liman harabeye mi dönmüş durumda? Hemen bu 'rustik' yerleşim 'nostaljik' bir şekilde pazarlanıyor. Ya da kimyasal sızıntılarından dolayı dev bir yengeç mi mutasyona uğradı? Whippleton derhal bu dev canlının etinden edeceği kârı düşünüp deniz ürünleri sektörüne giriş yapıyor.
HER ŞEYİ YARATANLARIN DÜNYASI
Whippleton'un kaçışı plazasının terasında emekçiler tarafından kıstırılana kadar sürüyor. “Ben bu koskoca imparatorluğu yarattım, kolay bırakır mıyım hiç? Siz ne yaratmışsınız?” sorusuna işçiler “Her şeyi!” yanıtını veriyor ve Whippleton'un temsil ettiği burjuvazi yatlara atlayıp kaçıyor. Fakat oyun bir açık kapı ile sona eriyor: “Dünyanın geri kalanı buna izin verecek mi?” Hikayeyi tamamladıktan sonra 'Sürekli Devrim' modunda yarattığınız düzeni karşı saldırılara karşı olabildiğince savunabiliyorsunuz...
Tonight We Riot'u oynayan kimileri bu oyunun 'vandalizm'den ibaret olduğunu düşünecektir. Evet, kucağınızdaki taşlarla çeşitli sınıf düşmanlarınızla çatışan emekçi kitlesinin liderisiniz ve evet, arada arabalar da havaya uçuyor. Ama gerçekten olay bu kadar basit mi? Aslında bu sorunun yanıtı oyunun hikayesinde ve işlediği temada saklı. Oyunun sonunda emekçiler galip geldikten sonra esas amacın yıkım değil, yapım -ama hep beraberce, adilce bir 'yapım' olduğu anlaşılıyor..
Meclisler ile gerçek anlamda demokratik bir toplum yapısı kuruluyor, kâr hırsına alet olmamış bir üretim yönetimi benimseniyor ve böylece daha verimli bir süreç işletiliyor, çalışma koşulları insanca yeniden düzenleniyor... Praksis'in 'Bazen' şarkısının finalinde geçen “Bu dünya olmamış hiç, yıkıp yapmalı baştan” dizeleri ile özetleyebileceğimiz bir hikaye bu. Kim ne derse desin Tonight We Riot'da asıl şiddetin taş sopa değil; kapitalizm, kâr hırsı ve sınıf savaşının ta kendisi olduğu gayet güzel açıklanıyor.