Kara delikten sağ kurtulan nesnenin gizemi çözüldü

Araştırmacılar, Samanyolu'nun merkezinde bulunan Sagittarius A* adlı süper kütleli karadelikle karşılaşmasından zarar görmeden kurtulan kozmik yapının sırrını ortaya çıkardı.

Google Haberlere Abone ol

Michelle Starr

Süper kütleli bir kara delikle yaşadığı yakın karşılaşmadan kurtulmayı bir şekilde başaran gizemli bulutun üstündeki sır perdesi aralandı. ‘G2’ diye adlandırılan nesne üzerinde gerçekleştirilen yeni bir araştırmanın aktardığı kadarıyla, bu nesne aslında içinde doğdukları gaz ve tozdan meydana gelen kalın bir bulutla örtülü haldeki üç bebek yıldızdan oluşuyor. Bu görüş, 2014 yılında G2’nin Samanyolu’nun kalbinde bulunan bir süper kütleli kara delik olan Sagittarius A*'nın (SgrA*) yakınından geçip gitmesinden sonra cevapsız kalan sorulara yeterince derli toplu bir açıklama sunuyor.

GİZEMLİ BİR YILDIZ DOĞUMEVİ

Araştırmacılar, yayınladıkları makalede, “Gözlem altındaki toz tabakasıyla örtülü nesnelerin, doğumu nükleer kuşak diskinde başlayan dağılmış haldeki bir genç yıldız kümesinden geriye kalınlar olduğunu düşünüyoruz” diyorlar. ‘G2’ adlı gök cismi 2011 yılında keşfedilmişti (ve 2012 yılında yayınlanan bir çalışmada duyurulmuştu). O sırada, izlediği yörüngede kara deliğe en yakın olduğu nokta olan ve ‘perinigricon’ diye adlandırılan bir yere doğru savrulmaktaydı.

Gökbilimciler, bu yakın karşılaşmanın tam olarak G2’nin SgrA* tarafından parçalanmasına ve süper kütleli kara delik yığılma bölgesinde bir miktar havai fişek yaratılmasına neden olacağını düşünüyorlardı. Hiçbir şeyin gerçekleşmemesi durumu, daha sonradan “kozmik başarısızlık” diye adlandırıldı. G2, kara deliğe yaklaşırken git gide daha fazla uzadı; sonrasında, perinigricon’dan çıkmasının ardından yeniden daha yoğun bir şekle kavuştu.

G2’nin bir diğer can sıkıcı özelliği ise aşırı sıcak olmasıydı; o, bir toz bulutunun olması gerekenden çok daha sıcaktı. SgrA* ya da diğer yıldızların bu nesneyi ısıtmış olması da muhtemeldi; fakat hangi parçası olursa olsun, aynı sıcaklığa sahipti. Bu, G2’ye ısı sağlayan unsurun dış etkilerden değil, bulutun içinden kaynaklandığını düşündürüyordu.

SAKLI YILDIZLAR AÇIĞA ÇIKARILDI

Gökbilimciler, bu davranışların her ikisinin de bir yıldızın davranışlarıyla daha tutarlı göründüğünü ortaya koydular. Bir araştırma ekibi, geçtiğimiz yıl, G2 bulutunun içinde gizlenen ve etraflarında büyük bir gaz ve toz bulutu yaratan iki yıldız arasında gerçekleşen çarpışmanın ürünü olan bir yıldızı barındırıyor olabileceğini öne sürdü. Öte yandan aynı çalışma, aynı zamanda galaktik merkezde dört tane daha benzer nesnenin bulunduğunu ortaya koydu ve G nesnelerinin sayısını toplamda altıya yükseltti. Bu, bir araya gelmiş çok sayıda ikili yıldızdan oluşan bir kümeydi.

Son olarak, Almanya’da bulunan Köln Üniversitesi’nde bir astrofizikçi olan Florian Peißker öncülüğündeki bir araştırma ekibi, Çok Büyük Teleskop’un (Very Large Telescope-VLT) ‘SINFONI’ adlı aracıyla kaydedilen 14 yıllık gözlemlerin ayrıntılı bir analizini yaptıktan sonra, alternatif bir açıklama yaptı.

Yaptıkları incelemelere göre, G2, yaklaşık 1 milyon yaşında olan üç yıldızı içinde saklıyor olmalı. Bu süre, yıldızlar için çok genç bir yaş demek; örneğin, şu anda Güneş 4,6 milyar yaşında. G2 yıldızları öylesine genç ki, hâlâ içinde doğdukları buluttan geriye kalan malzemelerle çevrili olmalılar. Peißker, “G2’nin aslında gelişim aşamasındaki üç genç yıldızdan oluşması heyecan verici” diyor ve bu keşfin, söz konusu üç yıldızı SgrA* etrafında gözlemlenen en genç yıldızlar haline getirdiğini belirtiyor.

Galaktik merkez, hâlihazırda, ‘S-kümesi’ adıyla bilinen kendine has bir genç yıldızlar topluluğu barındırıyor. Peißker’in ekibinin hazırladığı modele göre, G2 yıldızları da bu popülasyona dahil olabilirler.

BİRBİRLERİNDEN AYRILIP GEVŞEK BİR KÜME YARATTILAR

Yıldızlar, aynı yıldız doğumevinde meydana geldiler; o zamandan beridir tek tek yıldızların ayrılması ve SgrA* etrafında yeni yörüngelere oturmasıyla çözülmüş bir küme yaratmış olabilirler.

S-kümesiyle bağlantılı olmasa bile, G2 yıldızları büyük ihtimalle bir aşamada daha geniş bir yıldız kümesinin parçasıydı. SgrA*’nın yörüngesinde dönen diğer tozlu nesneler de bu kümenin üyeleri olabilirlerdi ve bunlar da daha büyük bir mesafeden süper kütleli kara deliğe doğru ilerledikten sonra yerçekimi tarafından dağıtılmış olmalılardı.

SgrA*’nın etrafındaki ortamın yıldız oluşumu için uygun olmadığı düşünüldüğünden, G2 ve diğer G nesnelerinin nereden kaynaklanabileceğini anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyacımız var. Gökbilimciler, kara deliklerle ilgili daha fazla bilgiye ulaşmak için de yeni bulguları kullanabilirler. Peißker, “Ulaştığımız yeni sonuçlar, kara deliklerin ne şekilde işlediğiyle ilgili eşsiz bilgiler sunuyor” diyor. “SgrA* mahallini, evrenimizin tamamen farklı köşelerindeki başka galaksilerin yaşadığı evrim ve geçirdiği süreçlerle ilgili daha fazla bilgiye ulaşmak için bir şablon olarak kullanabiliriz” diye ekliyor.

Araştırmanın ayrıntıları, The Astrophysical Journal adlı dergide yayınlandı.


Yazının orijinali Science Alert sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)