Karadeniz rant kurbanı: 'Afetlerin sebebi yanlış yapılaşma'

Karadeniz Bölgesi'nde artan sel felaketlerinden iktidarın kentleşme politikaları sorumlu tutuluyor. Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhçu, "AK Parti yanlışlarla Karadeniz'i afet bölgesine çevirdi" dedi.

Ordu'nun Mesudiye ilçesinde Karadeniz-Akdeniz otoyolu tünel girişinde Çaplayan Deresi’nin taşması sonucu asfalt yol çökmüştü.
Google Haberlere Abone ol

TRABZON - Karadeniz Bölgesi özellikle son 10 yılda yaz mevsimlerinde sellerle boğuşuyor. Yaşanan her afet sonrası gerekli önlemlerin alınacağı söylense de her yıl afetler bölgede can ve mal kayıplarına sebep oluyor. Derenin taşkın alanında yapılaşmaya göz yumulması, dere yataklarının daraltılarak kanallar içerisine alınması, yol yapımı gibi gerekçelerle derenin akış yönünün değiştirilmesi, sayıları oldukça artan Hidroelektrik Santralleri (HES) ve iklim değişikliği Karadeniz Bölgesi'nde afetleri artıran nedenler olarak açıklanıyor.

Bölgede yakın zamanda meydana gelen sellerde 2016 Ordu’da 4, 2019'da Trabzon'un Araklı ilçesinde 8, 2020'de Giresun'un dereli ilçesinde 11, 2021 yılında Kastamonu'nun Bozkurt ilçesinde 65, son olarak geçtiğimiz hafta sonunda Orta ve Batı Karadeniz illerinde meydana gelen sellerde ise toplamda 3 kişi yaşamını yitirdi.

'AFETE YOL AÇAN UYGULAMALARA HIZ VERİLDİ'

Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'ne (TMMOB) bağlı Mimarlar Odası Başkanı Eyüp Muhçu, Türkiye'de doğa olaylarının çarpık yapılaşma, hatalı yatırım kararları ve teknik kurallara uygun olmayan altyapı ve projelerle hızla afete dönüştüğünü söyledi. Afetlerden en çok etkilenen bölgelerden birinin Karadeniz Bölgesi olduğunu belirten Muhçu, bölgenin yüksek yağış almasının sele dönüşmesinin sebebi olarak doğaya yanlış yapılan müdahaleler olduğunu vurguladı.

Vadilere, dere yataklarına, yamaçlara, kıyılara şehircilik ilkelerine aykırı olarak yapılan binaların afete davetiye çıkardığını kaydeden Muhçu, bölgede Karadeniz Sahil Yolu projesiyle sel felaketlerinin daha çok arttığını söyledi. Muhçu, yaşanan kayıplara rağmen afete yol açabilecek uygulamalara devam edildiğini belirterek "Yaşanan her afetten sonra özellikle ilgili bakanlıklar acil bir takım önlemlerin alınacağı yönünde açıklamalar yapmaktadır. Buna karşın hiçbir önlem alınmadığı gibi tersine afetlere neden olacak uygulamalara hız verildiğini gözlemliyoruz. TOKİ'nin dere yataklarında birtakım yapılar yapıldığını görüyoruz" dedi.

Belediyelerin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile iş birliği içerisinde vadilerin yeniden imara ve yapılaşmaya açıldığını dile getiren Muhçu, "Daha önce Giresun'un Dereli ilçesinde yıkılan binalar yerine TOKİ'nin inşaatlar yaptığını gördük. Şimdi de Sürmene'de aynı uygulama yapılıyor. Afet riskiyle karşı karşıya olan dere yataklarında olan bir takım yerleşim alanlarının acil önlemler çerçevesinde tahliye edilmesi ve risklerin azaltılması gerekirken bu yapılaşma varlığını devam ettiriyor, hatta daha fazla yapı yapılması için birtakım kararlar alınıyor" sözlerini kullandı.

Eyüp Muhçu



'İKTİDAR KARADENİZ'İ AFET BÖLGESİ'NE ÇEVİRDİ'

2012 yılında Orta ve Batı Karadeniz'de meydana gelen sel felaketinin ardından aradan geçen 11 yılda hiçbir önlem almadığını ve aksine afetleri artıracak uygulamaların hayata geçirildiğini dile getiren Muhçu, AK Parti iktidarının Karadeniz'i afet bölgesi haline getirdiğini vurguladı.

Afet risklerinin azaltılması için kısa, orta ve uzun vadede yapılacak birçok iş olduğunu ifade eden Muhçu, şu sözleri kullandı: "Doğayla uyumlu bir yapılaşma politikasının gerçekleştirilmesi gerekir. Doğaya meydan okuyan, doğa olaylarını dikkate almayan yaklaşımların sonucu afetle sonuçlanır. İlgili kurumların birtakım önlemler alındığını iddia etmeleri gerçekle bağdaşmıyor. Eğer önlem almak istiyorsanız dere yataklarında, sel bölgelerinde, kıyılarda ve dolgu alanlarında yapılaşma kesinlikle söz konusu olmaması gerekir. Bütün bu gerçeklere rağmen siz afet bölgelerinde yapılaşmalara izin veriyorsanız afet riskini davet ediyorsunuz demektir. Dolayısıyla 'biz önlem alıyoruz, afet yaşanmayacak' iddialarının gerçek olmadığını bölgede yaşanan çok sayıda afetle örnekleyebiliriz.

2019'da Araklı'da yaşanan sel felaketinde 8 kişinin hayatını kaybetti.


Türkiye'de pek çok yerde dere ıslah çalışmaları yapılıyor. Bu ıslah çalışmaları afet risklerini artıran özellikler taşıyor. Dereler su taşkınlarına sebep olabilecek birtakım kanallar ya da borular içerisine hapsediliyor, dere yatakları daraltılıyor. Bu nedenle yapılan kanallar tıkanıyor, yaşanan seller çevreye zarar veriyor. Bunun tipik örneklerinden biri Bayburt'taki Çoruh Nehri'nin kanal içine alınması. Gelecekte Çoruh Nehri'nin Bayburt kent merkezini sular içerisinde bırakması ve kente büyük zararlar vermesi söz konusudur. Yıllardır yaptığımız başvurulara itirazlara rağmen hem merkezi, hem yerel yönetim uyarılarımızı dikkate almadı."



5 YILLIK YOL İLK SELLE ÇÖKTÜ

Geçtiğimiz hafta sonunda Orta ve Batı Karadeniz'de etkili olan sel sonrası karayollarında yaşanan çökmeler, mühendislik uygulamalarının teknik ilkelere uyulmadan yapıldığını da gözler önüne serdi. Özellikle Ordu'nun Mesudiye ilçesinde Karadeniz-Akdeniz otoyolunda tünel girişinde Çaplayan Deresi’nin taşması sonucu ilk olarak menfezler dereye uçarken, sonrasında ise asfalt yol çöktü, yolda ulaşım kapandı. Yapımının üzerinden henüz 5 yıl geçen yolda yaşanan felaket iktidarın yapılaşma politikalarının eleştirilmesine neden oldu.

Mesudiye'de yaşanan çökme olayını da değerlendiren Muhçu, yolların teknik kurallara uygun olarak yapılmadığı, denetlenmediği, işin ehli olmayan firmalara verildiğini dile getirdi. Muhçu, "Özellikle yoğun yağmur sonrası yol çökmesi ve bir takım altyapı projelerinin tahrip edilmesinin nedenlerinin teknik kurallara aykırı olması, projelerinin hatalı olması, uygulamada yapılan yanlışlardan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Kamu denetiminin ise tamamen devre dışı bırakılarak teknik kurallara aykırı olarak yapılan yol inşaatlarının kabul edildiği ödemelerinin yapıldığı görülmektedir" dedi.

'UYARILARIMIZ DİKKATE ALINMIYOR'

"Yol, altyapı ve kentleşmeyle ilgili karar süreçlerinin hiçbir aşamasında meslek örgütleri ve konuyla ilgili uzman kişi ve kuruluşların görüşleri alınmıyor" diyen Muhçu, "Bu nedenle hatalı yerleşim, yatırım ve proje kararlarının iptali amacıyla hukuk davaları açmak zorunda kalıyoruz. Hukuk davaları sürecinde mahkemenin verdiği yürütmeyi durdurma ve iptal kararı ise yok sayılarak hatalı uygulama ve projelerin yapımına hız verilmektedir. Tüm bu süreç sonunda doğa olaylarının afete dönüştüğü, can ve mal kaybının yaşandığını görüyoruz" ifadelerini kullandı.

'TRABZON'DA SEL BÖLGESİNE KONUT YAPILIYOR'

Trabzon'da tüm uyarılara rağmen yeni otogar Değirmendere Vadisi'nde dere yatağına yapıldı. Eski otogar alanı ise yüksek katlı yapılaşmaya açıldı. Mimarlar Odası olarak bu karara karşı dava açtıklarını ifade eden Muhçu, şunları söyledi: "Trabzon Büyükşehir Belediyesi mahkemeye verdiği yanıtta bölgenin su altında kalabileceğine dair ilgili kurumlarının raporları karşısında yüksek bina yaparak daha az sayıda konutun sele maruz kalmasını sağlayacaklarını, az katlı bina ile daha çok iş yerinin su baskınına maruz kalacağı gibi akıl ve bilim dışı bir savunmayı yazıp mahkemeye sunabilmektedir. Söz konusu bölge DSİ Genel Müdürlüğü ilgili kamu kurumlarının raporları doğrultusunda sel bölgesidir. Bu bölgede yapılaşma kararlarının alınmaması gerekir. Siz yapılaşma kararı aldıktan sonra ne yaparsanız yapın buradaki yaşanacak afeti ortadan kaldıramazsınız."