Karalama defterinin bellek kurguları

Raşel Rakella Asal’ın farklı sanat dallarının ve edebiyatın karşılaştırılmasıyla şekillenen kitabı 'Çılgın Bir Devinimdir Yaşamak', Doğan Kitap tarafından yayımlandı.

Google Haberlere Abone ol

Deniz Mahabad

Raşel Rakella Asal’ın yeni kitabı 'Çılgın Bir Devinimdir Yaşamak', Doğan Kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı. Kitapta çağdaş dünya edebiyatında yolculuk yaparken, kanonik karakterlerin fark edilmemiş yönlerini yeniden anımsatıyor Asal. Ele aldığı yazarların metinlerine, çizimlerine ve oyunlarına dair birçok inceleme yapan yazar, çeşitli dergi ve platformlarda ele aldığı değerlendirmelerini, yer yer öykümsü denemelerini ve edebiyat yazılarını okurla buluşturuyor.

'Çılgın Bir Devinimdir Yaşamak', farklı sanat dallarının ve edebiyatın karşılaştırılması ile şekilleniyor. Kitap, giriş bölümünde “Sizin de benim gibi karalama defteriniz var mı?” cümlesiyle başlıyor. Karalama ya da not defteri dediğimiz bu defterler, yazarların kütüphanelerinin olmazsa olmazıdır, insan fikrinin kaybolmayan bahçeleridirler. Bu noktada niçin yazdığını anlatan yazarları hatırlamakta fayda var: “En iyisi susmak” diyen Leyla Erbil, diğer tarafta “dünya acılı bir yer olduğu için yazılır” cümlesini kuran Tezer Özlü ve “yazmasaydım delirecektim” diyen Sait Faik Abasıyanık... Kim bilir her birinin kaç karalama defteri vardı?

VIRGINIA WOOLF VE NEZİHE MERİÇ

Yazar kitabına, “Virginia Woolf ve Nezihe Meriç’in benzeşen dünyaları” değerlendirmesiyle başlıyor. Nezihe Meriç’i “O, kadınları kadın bakış açısıyla, kadın duyarlığıyla anlatan bir yazar” olarak niteliyor. Asal, Meriç’in 'Korsan Çıkmazı' kitabını kadrajına alıyor ve kitabın, düşünmeye, yapıcılığa ve sevgiye çağrısıyla değer taşımakla kalmadığını, dili ve kurgu örgüsüyle, bilinçaltına eğilişleri, anışları, çağrıştırmaları, iç içe geçen olaylarla iki kadın kahramanın dar bir zamanda yaşadıklarını edebiyata yenilikçi bir bakış açısıyla kazandırdığını dile getiriyor. Virginia Woolf’u bir çalışmasıyla değil, 'Mrs.Dalloway', 'Deniz Feneri', 'Dalgalar' gibi herhangi bir olay örgüsü olmayan eserleriyle yolculuğuna dahil ediyor. Raşel Rakella Asal, yazınsal metinlerden yola çıkarak, düşünsel yelpazesi geniş eşikler açıyor.

Virginia Woolf’un 1924'te yazdığı denemeden bir tespitle incelemesini detaylandırıyor Asal. “Aşağı yukarı Aralık 1919’da insanın doğası değişti” diyen Woolf, döneminin edebiyat dünyasına sıra dışı bir bakış açısı kazandırıyor. Woolf, Viktorya Çağı’nın ardından dönemin İngiltere’sinde başlayan modern çağın edebiyat dilini, hem içerik hem de biçim olarak farklı bir boyuta taşıyor. Çeşitli alıntılarla kitabı zenginleştiren yazar, Virginia Woolf’un 1934 tarihli güncesinden alıntı yapıyor: “Tüm kalıpları kırmaya, duyduğum ve düşündüğüm her şey için yeni bir var olma biçimi, yani yeni bir ifade biçimi bulmaya kendimi zorladım… Sürekli bir çaba gerektiriyor bu.” Elbette Woolf'un üstlendiği bu radikal değişim İngiliz edebiyatının iki yüz yıllık geleneksel gerçekliğini sarsıyor. Woolf, çalışmalarında kimi zaman özgün edebiyat anlayışının doğrultusunda döneminin romancılarını eleştiriyor.

Çılgın Bir Devinimdir Yaşamak, Raşel Rakella Asal, 296 syf., Doğan Kitap, 2021.

Raşel Rakella Asal, Woolf'un 'Dalgalar' kitabını, geleneksel roman anlayışından farklı ele alıyor; Woolf düzyazı şeklinde bir nevi şiir yazmıştır. Kitabın döngüsel, akıcı, sürekli bir ritim halinde olduğunu vurguluyor Asal. Virginia Woolf ve Nezihe Meriç’in çalışmaları arasında birçok yönden benzerlik saptayan yazar, Virginia Woolf’un yazım dünyasındaki bellek biçimleri ile Nezihe Meriç’in postmodern edebiyat çizgisi arasında bağlantı kuruyor. Nezihe Meriç, Woolf’tan farklı olmayacak şekilde bilinç akışı ve iç monologlarla konuşmanın aynı zamanda varoluşsal bir edim olduğunu hissettiriyor.

MARCEL PROUST VE JOHN BANVILLE

Kitabın ikinci önemli başlığını “Marcel Proust’un zaman algısı üzerinden John Banville’in 'Mavi Gitar' romanını okumak” oluşturuyor. Marcel Proust ile İrlandalı yazar/ressam John Banville’yi ele alan yazar, metnin girişindeki "İnsan olmak zor. Elimizden geldiğince insan olma çabamız yaşamımız boyunca bizi hiç terk etmez" ifadesi ile çalışmanın içeriği hakkında ipucu veriyor. 'Mavi Gitar' kitabının içeriğini “yasak aşk” şeklinde özetliyor Asal; sahip olma arzusunu, insan yüreğinin kırılganlığını, evlilik ve ihaneti hüzün verici bir mizahla ele alınmış roman olarak nitelerken, 'Mavi Gitar' ile bu duyguları mercek altına alıyor.

John Banville, kitabında geçmişte yaşayamadıklarını yeniden yaşamak istiyormuşçasına sahip olmak istediği özelliklere yer veriyor. Bundandır, eleştirmenler John Banville’yi Marcel Proust’a yakın görüyor. “Zaman eşsiz devinimi ile insanı var eden bir yapıttır” diyen yazar, insanın zaman ile olan uyumsuzluğunu edebiyatın gölgesinde sorguluyor. Bu noktada Byung-Chul Han'ın 'Zamanın Kokusu 'Bulunma Sanatı' Üzerine Felsefi Bir Deneme' kitabını hatırlamakta fayda var; modern edebiyatta mekan kadar zamanın da önemine vurgu yapıyor. Asal’a göre Banville, zamanın ve onun devinimiyle insan varlığının değişimini, zaman felsefesinin edebiyat içindeki yerini vurgulayan Proust’un yolundan ilerlemektedir. 'Kayıp Zamanın İzinde' Proust, geçmişin belleğin istem dışı devinimiyle yeniden kurar ve böylece geçmişe sahip çıkmaya çalışır. Raşel’in karşılaştırmalı yaklaşımı haliyle bireyi çeşitli sorularla baş başa bırakırken benim zihnimi meşgul eden soru ise: “İnsanın zamanın içinde kendini dirilttiği yer neresidir?”

HALBWACHS'UN 'KOLEKTİF HAFIZA'SI VE MONIKA MARON'UN 'ANIMAL TRISTE'Sİ

Başka bir bölümde “Halbwachs’un 'Kollektif Hafıza' kavramı üzerinden 'Animal Triste'yi okumak”sına dair inceleme yapıyor yazar. Büyülü gerçekliğin büyük ustası Gabriel Garcia Marquez’in anılarını anlattığı 'Anlatmak İçin Yaşamak' eserinde “İnsanın yaşadığı değildir hayat, aslolan hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır” der yazar ve insanı bir nevi yeni keşifler için anlatı serüvenine dâhil eder. Kolektif hafıza, bireyi sabit bir form olmaktan kurtarırken içine yönelen insan doğal varoluşun başına kendini konumlandırır. Ancak anıları olmadan yaşayamayan bir canlıdan söz ediyoruz. Belleğinin girdaplarında mutlu ve hüzünlü insan modelini ele alan Alman yazar Monika Maron’un 'Animal Triste' çalışması bu minvalde bir kitap.

Halbwachs ve Monika Maron’un metinleri arasında birçok yönden bağlantı kuran yazar, bireysel ve toplumsal hafızayı birbirinden ayrı tutmayan Halbwachs’a dair önemli örnekler veriyor. Halbwachs, hafızanın canlı olduğunu belirtirken özellikle en kişisel anıların dâhil sadece sosyal grupların iletişim ve etkileşimi ile ortaya çıktığını belirtiyor. Raşel Rakella Asal, buradan yola çıkarak hafızanın tıpkı dil gibi, iletişimle yani hatıraların anlatılması ve sahiplenmesi yoluyla oluştuğunu vurguluyor. 'Animal Triste', isimsiz bir anlatıcının sorunlu geçmişine dair kurgulanmış bir çalışma. İsimsiz anlatıcının geçmişini, kesintisiz ve ucu açık bir süreç olarak değerlendiriyor Asal.

WILLIAM SHAKESPEARE

"Yazmak Yeniden Yazmaktır" başlıklı bölümde William Shakespeare’in zaman aşırı oyunlarından 'Hamlet', 'Othello' ve 'Kral Lear'a dair değerlendirmelerde bulunuyor yazar. Tüm sanat dallarında olduğu gibi, edebiyat da çağın gerçeklikle kurduğu ilişki doğrultusunda yenilenir, gelişir. Özellikle 20. yüzyılda yaşanan hızlı değişime sanat kayıtsız kalmamıştır. "Yazmak Yeniden Yazmaktır", William Shakespeare’in tüm oyunları ve çalışmaları üzerine şekilleniyor. Her çağda Shakespeare’in metinlerine dair uyarlanmalar olagelmiştir. Örneğin 'Othello'nun Türkiye’de 1930’lu ve 1940’lı yıllarda çadır ve halk tiyatrolarında yaygın olarak “Arabın İntikamı” adıyla temsil edildiğini söylüyor Asal. 1953 yılında 'Kral Lear', 1956 da 'Othello'nun filmleri çekilir. Ayrıca önemli yönetmenlerden Akira Kurosawa 'Macbeth'i kendi ülkesinin ortaçağına yerleştirerek uyarlıyor. Ayrıca yazar, Ekim 2015’te Hogarth Press’in 'Shakespeare Project' adı altında Shakespeare’in 400 yıl önce yazdığı tragedya, komedi, tarihsel oyun türündeki zamana yenilmeyen metinleri çağdaş yazarların kalemi ile güncel romanlara dönüştürme projesi başlattı. Bu proje kapsamında 'Othello', Tracy Chevalier’e sunuluyor.

Raşel Rakella Asal, Tracy Chevalier bu eserini romana çevirirken Shakespeare’in şiirsel diliyle yarışmayacağını belirtiyor. Bu noktada Borges’in bir konuşmasında göz önünde bulundurduğu söylemini hatırlatalım: “Edebiyatta söylenen şeyler değişmez: Önemli olan nasıl söylendiği…” Bu paralelde Tracy Chevalier'e göre taklit aptallıktır. 'Othello’yu ırkçı bakış açısına odaklanarak günümüze taşıyor Chevalier. Asal da 'Othello'yu ele alırken, yakın tarihte yaşanan birçok ırkçı olayı örnek veriyor: Vietnam savaşı, Martin Luther King, Malcom X, siyah insanlar… Bugünün Türkiye’sinin farklı kültürleri sömürme anlayışını da yadsıyamayız şüphesiz.

EMİNE SEVGİ ÖZDAMAR

Kitabın başka bir bölümünde yazar, Emine Sevgi Özdamar’ın 'Hayat Bir Kervansaray' romanını inceliyor. Özdamar’ın yazı diline dair, birbiri ardına kullanılan çok sayıda atasözleri, deyimler, eğretilemeler, şiirler, şarkı sözleri dualar, tekerlemeler, sloganlar gibi halk ağzının sözlü tarihini eserlerinin dokusuna dâhil ettiğini belirtiyor. Otobiyografik bir roman olan 'Hayat Bir Kervansaray', 1950’li yılların Türkiye’sinin fotoğrafı niteliğinde. Kitabın odak noktasında kadının toplumsal konumu yer alıyor.

Özellikle “Romanda zaman ve mekan ilişkisi” alt başlığında, insanın zaman ve mekan ile olan ilişkisi ele alınıyor. İnsanın zaman ve mekan ile olan ilişkisi, doğumuyla birlikte başlayıp ölümüne kadar süren uzun ya da kısa süreci kapsar. İnsan için ilk mekân anne karnı sonrası doğduğu evdir. Ancak hayata gözlerimizi açtığımız yerin kimlik oluşumunda üstlendiği rol çok ayrı bir boyut kazanır. Böylece ev, mimari bir yapı olmaktan çıkıp sosyolojik ve kültürel bir mekâna döner. Yazar, romanda “…Evin gözü kulağı vardır. Biz ona çıplak ruhlarımızı gösterdik” diyor. Gündelik hayatımızın merkezi olan ev, hayatın asıl aktörleri olan kadınlarla özdeşleşmiş gibidir. Yaşadığı evi giyinmiştir kadın. Bütün ağrılarını sadece bedeniyle değil zihniyle de taşır.

Asal kitabında, varlık nedenini sorgulamaktan ve görülmeyen detaylara kadar birçok noktadan yola çıkarak 20. ve 21. yüzyıl edebiyatının çok boyutluluğuna yoğunlaşıyor. Yazmanın bir başka hali olan karalama defterinin bugün bize sunduğu 'Çılgın Bir Devinimdir Yaşamak', çok geniş bir havzayı içine alıyor. Hızlıca bitirilecek kitaplardan değil, her sayfasında mutlaka araştırma zorunluluğu hissettiği birçok yazarla karşılaşıyor okur. Karalama defterinin kurguladığı bellek, okuruna derinlikli bir çerçevede nüfuz ediyor ve böylece bir belleğin kaydettikleri sizi meşgul ediyor.