'Karanlık Gece': İshak olmak da zor Ali olmak da
‘Karanlık Gece’ geçmiş ve şimdi arasındaki git gelde, İshak’ın hatırlamalarında suçu yaratan şeye ya da suçun yaratılışına, yok edilen ve aranıp bulunan gerçeğe bakıyor.
Ruteba Doğan
İpi/ipimizi keseceklerini bilerek iniyoruz, ipi kesilenlerin yanına. Çıkabilecek miyiz bilmeden. ‘Karanlık Gece’de Platon’un mağara mitini tersten okuyoruz; ya mağaranın içi/obruk sanılanın değil de gerçeğin olduğu yer ise? Mağaranın/obruğun dışı ideaların değil, üstü örtülen gerçeğin, yalanın, suçun yeri. Mağarada/obruğun içinde “hapsedilen” gerçek. Dışarıda ipi kesenler olduğu sürece içeride kalanlara eklenecek birileri. Ama yine de gerçeği arayan, ortaya çıkarmak isteyen ses, yankı duyulacak. Vicdanı, adaleti harekete geçiren ‘yok edilen gerçeği ortaya çıkarma isteği’ ile birileri yine, ipin/ipinin kesileceğini bile bile, mağaraya, obruğun içine girecek, hapsedilecek. İpi kesenler ise korkudan titriyor, gerçeğin ortaya çıkması onların yıkımı. Bu nedenle iyice vahşileşiyor, yamyama dönüşüyorlar.
SUÇU UNUTANLAR, SUÇU UNUTTURANLAR
‘Karanlık Gece’ geçmiş ve şimdi arasındaki git gelde, İshak’ın hatırlamalarında suçu yaratan şeye ya da suçun yaratılışına, yok edilen ve aranıp bulunan gerçeğe bakıyor. Suçun işlendiği, gerçeğin hapsedildiği yere dönüş ile başlıyor. İshak köyüne, ana/baba evine dönüyor. Yedi yıl önce terk ettiği ev/köy karanlık bellek. Muhtar, babanın cenazesine gelmedin, hasta annen ile gel helalleş derken, iyi niyetli davetiyle suçluyor. İshak farklı katmanları olan suça, suçuna gitmek için yola çıkıyor. Köye, eve vardığında bireylerin ve topluluğun/toplumun işlediği suçu unuttuğunu, kendilerine, birbirlerine suçu unutturduklarını görüyor. Yedi yıl önce işlenen cinayet olmamış, Ali öldürülmemiş gibi. Suç kişisel, toplumsal bellekten silinmiş. Tek iz Ali’nin babası. Aklını oğlu öldükten/kaybolduktan sonra bir anlamda yitiren ya da aklında oğlunu bulmaktan başka bir şey kalmayan baba. Oğlunun ölü bedenini arayan babaya birkaç kemik bulup, al işte Ali, oğlun demek isteyen ama bunu yapamayan Ali’nin ablası. Onları gören sadece İshak. Hapsedilen, yok edilen gerçekten kalan bu parça/baba köylüler için bir tür hayalet, yok insan. Bir zamanlar edebiyat öğretmeni olan baba kaybolan/öldürülen oğlunu, çalınan hayatı ararken, İshak annesinden evlenip, çoluk çocuğa karışması gerektiğini duyuyor.
HATIRLATMAK BİR HESAPLAŞMADIR
Bilinen gerçeği reddetme, yok sayma hali İshak’ı 'hatırlamak/hatırlatmak bir hesaplaşmadır' noktasına taşır. Ali’nin öldürülüşü bir yanıyla İshak’a, kişiye ait, bireysel, bir yanıyla köyün delikanlılarınca işlenen topluma ait, toplu suçtur. İshak rüyalarında, kâbuslarında peşini bırakmayan o geceyi annesine hatırlattığında, anne, unut o geceyi, sözünü etme, der. Arkadaşı Reşat’a, Ali’yi hangi obruğa attıklarını sorar. Ne yapacağını, amacını açıklar: Çıkartacağım. İshak ‘gerçeği ortaya çıkarma kararı’ ile yasak bölgeye, ‘giden gelmez’e girer. “Uyuyamıyorum. Son bakışı gözümün önünden gitmiyor. Boğuluyorum.” Suçu üstüne alacağını belirtir, tek isteği Ali’nin ölü bedeninin atıldığı obruğu öğrenmektir. "Karıştırma ortalığı, hepimizi yakarsın, çoluğumuz çocuğumuz var, eceline mi susadın, bu düzeni sen mi bozacaksın, işin içinde başkaları var, aklını başına devşir, git buradan" gibi cümleler ile İshak durdurulmaya çalışır. İshak devam eder. Obrukları işaretlediği haritası ile dağlara tırmanır, obruklara iner. Obruklarda Ali’yi arar. Ali’nin nesli tükenen Karakulak’ı arayışı gibi, İshak ve baba da Ali’yi arar. Ali’nin defterindeki ‘Karakulak / Kuyucuk Obruğu’ notu, İshak’a Sultan’dan gelen nottaki yer. Eski sevgilinin elinden gelen ölüm. Bu nedenle yukardan bakıldığında ürkütücü olan obruğun derinliği, karanlığı bir kez daha düşündürür, dışarının aydınlığı sadece yanılsama, üstelik çok daha ürkütücü, obruğun karanlığında ise gerçek, dışarının yok ettiği gerçek. Doğanın ve insanın karşılaştığı yerde, doğası gereği vahşi olan Karakulaktan değil Sultan’ın ve diğerlerinin vahşileşen insanlığından ürkmeye başlanır.
Başta sona, sonda başa dönerken Ali neden öldü/neden öldürüldü? Çünkü Ali temsil dışıydı. Erkin söylemine, erk olma biçimine yerleşmeyen şeylerin temsili. Erkin iktidarını oluşturan unsurların dışında bir yerde, kendine has yaşayan bir adam. Sazla gitarın arkadaşlığına inan. Eril söylemde ise, İshak’ı karanlık gece adına tetikleyen, suçu yaratan, subaşlarında yarenlik edilen gülün bülbülün… Ormandaki kapanları köylüden korkmayıp toplayan. Eril söylemde, gözlem kulesine yerleşmek isteği için terörist… Sultan’a ‘İçimizdeki Şeytan’ı okumayı öneren. Sultan’ın, Ali’den beklediği yakınlığı bulamadığında duyulan, 'sen şey misin' sesi. Erkin arzu nesnesi, avlamak istediği ‘Sultan’a erkin diliyle Ali’nin sahip olabilmesi, işi pişirmesi, erkin iktidar kaybı, İshak’ı karanlık geceye, suça götüren. Ali, kaybedilen, yok edilmeye çalışılan gerçek, karanlığa, bir mağaranın, obruğun içine hapsedilmiş.
HEM İPİ KESEN HEM İPİ KESİLEN
İshak olmak zor. Kayıplarının sayısı sonsuz, suçlulukla, utançla yaşayan bir ölü olma hali. Yine de, kimse ağzını açmayacak tehdidini yutmayan. İshak hem ipi kesen hem ipi kesilen. Gerçeği bulup çıkarmak, karanlık geceden kurtulmak isteyen. Finalde, İshak’ın düştüğü yerde, o Karakulağa bakarken sanki yukarda, ipi kesenlerin arasında kalmak, düşmeyi istemek düşememek. Ne Ali, ne İshak için bir şey yapamıyor olmanın öfkesiyle karanlıktan, salondan çıkmak. Bir yanılsama olan bu aydınlık rahatsız edici, gerçeği içeriden, hapsedildiği yerden çıkarma isteği büyüyor. Karanlık geceyi yaratanların ortaya çıkması ümidiyle. Gerçeği bulma ümidiyle.