Kaşıkçı cinayetinde adalet sağlanması için Suudi Arabistan'da ifade özgürlüğü desteklenmeli

Cemal Kaşıkçı'nın cinayetinde adaletin sağlanması için Veliaht Prens Muhammed bin Selman'a yaptırım uygulamak yeterli olmayacak. Adaletin yerine getirilmesi için Suudi Arabistan'da halkın ifade özgürlüğü desteklenmeli.

Google Haberlere Abone ol

İyad el-Bağdadi*

Joe Biden yönetimi, Donald Trump yönetiminin iki yıldan fazla süren canice ve alaycı örtbas sürecinden sonra, hayatını kaybeden Suudi gazeteci ve Washington Post’a katkıda bulunan köşe yazarı dostumuz Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesine ilişkin Ulusal İstihbarat Direktörlüğü’nün raporunun üzerindeki gizliliği kaldırdı.

İki sayfadan oluşan rapor tam anlamıyla yeni bilgiler barındırmıyordu. Neler olup bittiği zaten biliniyor: Cemal, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın (MBS) doğrudan emriyle hareket eden bir Suudi infaz timi tarafından öldürüldüğü İstanbul’daki Suudi Konsolosluğu’na çağrıldı. Cemal’in cesedi parçalandı ve kalıntıları yok edildi.

Raporda, istihbarat camiasının MBS’nin krallık üzerindeki toplam hakimiyetine, 'Kaşıkçı da dahil olmak üzere, yurtdışında bulunan muhalifleri susturmak amacıyla şiddet içeren önlemlerin kullanılmasına verdiği desteğe' ve üst düzey yardımcıları ve güvenlik yetkililerinin öldürülmesine doğrudan müdahil olmasına dayanarak bir neticeye ulaştığı belirtildi.

NEYE ODAKLANMALIYIZ?

Bununla birlikte, raporun arz ettiği önem, hangi gerçekleri eklediğiyle değil, hesap verebilirlik için baskı yapacaklarına söz veren Başkan Biden’ın bundan sonra ne yapması gerektiğiyle ilgili. Hiçbir demokrasi bunun gibi iğrenç bir cinayeti kabul etmezken, MBS’nin Suudi Arabistan’ı, aynı esnada en azından Suudi Arabistan’ın en yakın Batılı müttefiki olan ABD ile olan ilişkisindeki mevcut durumu koruyamaz.

Bu da bizi önemli bir soruya getiriyor: Cemal için adalet nasıl olmalı?

Birçok hak savunucusu, veliaht prense Magnitsky** benzeri hedefli yaptırımlar uygulamak da dahil olmak üzere, MBS’yi cezalandırmak için önlemler alınması çağrısında bulunuyor. Dahası, Suudi kraliyet ailesine, MBS’nin kral olmamasının kendileri için en iyi geleceğe en iyi şekilde hizmet edeceğine ilişkin işaretler verileceğinden bile bahsediliyor. Tüm bunlar iyi güzel ama dar bir yaklaşımla sadece MBS’yi cezalandırmaya odaklanmak, Cemal için adaleti yerine getirmez.

Cemal, bir muhalif olarak sesini yükseltmeye ve kendini özgürce ifade etmeye cüret ettiği için öldürüldü. Cemal’in bir arkadaşı olarak, kurbandan, sevdiği şeylerden ve kendisini bu kadar riske atmasına neden olan şeyden ziyade cinayete ve katillere böylesine odaklanılması, beni hayal kırıklığına uğrattı. Biden yönetiminin ifade özgürlüğünü gündeminin ilk sırasına yerleştirmeyen herhangi bir yanıtı, hedefi ıskalamak olacak ve tarihi hataları tekrarlama riskiyle karşı karşıya kalacaktır.

HALKIN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ DESTEKLENMELİ

Suudi Arabistan, MBS’nin yükselişi öncesinde Arap dünyasının en hareketli kamusal alanlarından birine sahipti ve toplumun dört bir yanından insanlar, büyük oranda Twitter üzerinde, halkı ilgilendiren meseleleri tartışıyorlardı. Mart 2017’de bu güzel ve ilham verici olgu hakkında yazmıştım: Çevrim içi ifade özgürlüğü, Suudilerin kendilerini, iktidarın dayattığı anlatılardan kurtarmalarına ve hükümetlerinden değişim talep etmelerine olanak sağladı.

Donald Trump’ın seçilmesi, MBS’nin bu kamusal alanı acımasız bir etkinlikle kıskaç altına almasına ve yüzlerce kişiyi sadece tweet attıkları için hapsetmesine olanak sağladı; Cemal’in Suudi Arabistan’dan sürgün edilmesi, bu kıskacın neredeyse zirve noktasıydı. MBS, bu kamusal alanın canlılığını ve dinamizmini, binlerce eşgüdümlü dezenformasyon hesabı tarafından acımasızca pompalanan ve hükümet eliyle üretilen propaganda ile değiştirmeyi sürdürdü.

Cemal’in nelere önem verdiğini kavramak için, cinayetten önceki 13 aylık sürgün dönemi boyunca neler yaptığını bir düşünün: Demokrasi yanlısı bir düşünce kuruluşunu (Democracy for the Arab World Now [Arap Dünyası için Hemen Demokrasi] ya da kısaca DAWN) kurmanın yanı sıra, Bryan Fogel’ın son belgeseli Muhalif’te iyi belgelenmiş bir hikaye olan Suudi hükümet botlarına*** karşı koymak amacıyla ‘Arılar’ diye adlandırılan bir ‘çevrim içi ordu’ oluşturmak için Suudi aktivist Ömer Abdulaziz ile iş birliği yaptı. Cemal, ayrıca bir dezenformasyon takip grubu kurmak ve Twitter ile dezenformasyonu kaynağında kesmek hakkında bir görüşme başlatmak için ekibimle de iş birliği yaptı. Cemal, Suudilerin özgür ifade hakkı için tarafsız bir alan olarak sosyal medya platformlarını geri alma konusunda takıntılıydı.

MBS’YE VERİLECEK YANIT NE OLMALI?

Öte yandan, MBS’nin 2017’den bu yana gerçekleştirdiği ve Suudi Arabistan’da kendi iktidarını pekiştirmesine yardımcı olan Eylül 2017’deki tutuklama furyası, (The Post’u satın alan) Jeff Bezos’a karşı Mayıs 2018’de gerçekleştirilen hackleme saldırısı, Mayıs 2018’de kadın hakları aktivistlerinin tutuklanması ve bizzat Kaşıkçı cinayetinin kendisi gibi alçakça eylemlerinin büyük kısmı, ifade özgürlüğünü kısıtlama amacı taşıyordu. MBS’nin gerçekten de istemediği bir şey varsa, o da Suudilerin ifade özgürlüğüne sahip olmasıdır. Üzerinde durulması gereken yer, tam da burası.

Bastırdıkları toplumlara yardım etmeksizin, sadece diktatörleri cezalandırmak üzerine odaklanmak, ABD’nin Orta Doğu’daki geçmiş hatalarını tekrarlama riskini de beraberinde getiriyor. MBS’ye silah satışını durdurursanız bile, Çin ve Rusya gibi ülkelerden silah alabilir; Yemen’de operasyon düzenleme yeteneğini elinden alırsanız, önemli dezenformasyon yeteneklerini kullanarak uzun süredir devam eden bir iç savaşı daha da alevlendirebilir. Eğer ona yaptırım uygularsanız, bu, gücüne ve prestijine indirilmiş bir darbe olur ama onu iktidardan uzaklaştırmaz.

Yapılabilecek en işi şey, MBS üzerindeki iç kontrollerin artmasını kolaylaştırmak olacak. Neticede, ABD Orta Doğu’daki dış müdahalelerden ve savaşlardan sonsuza kadar arınmış bir gelecek istiyorsa, bu durum, kötü aktörleri yönetme paradigmasından, bölgeyi daha ileriye taşıyabilecek güçlü toplumların yükselişini cesaretlendirmeye geçmekle başlar.

ABD, siyasi tutukluların serbest bırakılmasını ve seyahat yasaklarının kaldırılmasını sağlayabilmek için Suudi Arabistan’a kaşı elinde tuttuğu devasa kozunu kullanmaya başlamalı. Bunun ardından, MBS’nin yeni serbest bırakılan mahkûmları özellikle de kendilerini özgürce ifade etmek için Twitter’a (veya hızla yaygınlaşan Clubhouse’a) girmeye cesaret ettikleri zaman tekrar tutuklayıp tutuklamadığını yakından izlemeli.

Cemal, ifade özgürlüğü hakkımız için canını verdi. Onun hatırına, ifade özgürlüğünü gündemin ilk sıralarında tutmamız gerekiyor. Onun vizyonunu onurlandıracak iyi bir gelecek, MBS’nin onaylandığı ama yine de baskıcı olduğu bir gelecek değil. İyi bir gelecek, bizzat MBS’nin hükümetlerinden hesap verebilirlik talep edebilen özgür Suudiler tarafından dahili biçimde denetlendiği bir gelecektir. Daha azını hedeflemek, Cemal’e ve onun mirasına ihanet etmek demektir.

*Iyad El-Bağdadi bir Arap yazar ve aktivisttir. Oslo merkezli bir organizasyon olan Kawaakibi Vakfı’nın kurucusudur.

**Magnitsky Yasası, resmi olarak ‘2012 Rusya ve Moldova, Jackson-Vanik Repeal ve Sergei Magnitsky Hukukun Üstünlüğü Hesap Verebilirlik Yasası’ olarak bilinen, ABD Kongresi’nden geçen ve Aralık 2012’de eski başkan Barack Obama tarafından imzalanan, Rus vergi avukatı Sergei Magnitsky’nin 2009’da Moskova’daki bir hapishanede ölümünden sorumlu Rus yetkilileri cezalandırmayı ve ayrıca Rusya’ya kalıcı normal ticari ilişkiler statüsü vermeyi amaçlayan iki partili bir yasa tasarısıdır.

***Bot: Dijital dünyada reklam ya da propaganda mesajlarını düzenli ve yaygın biçimde iletmek üzere tasarlanan yazılım/program.


Yazının orijinali Washington Post sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)