YAZARLAR

Kasım gündemi: İlk günlerin şarkılı tarihi

Bu haftaki yazıda memleket tarihinde gezinecek, farklı dönemlerde Kasım ayının ilk on gününde yaşanan hadiseler ve onların hatırlattığı şarkılar üzerine birkaç kelam edeceğim.

Geçtiğimiz hafta 101. yaşını kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti, meşakkatli bir yolculukla bugüne geldi. Tarihinin hemen her dönemi çalkantılı. Sadece Ekim ayı içinde karşımıza çıkan olayları düşündüğümüzde bile, öncesinin ne kadar hareketli olduğunu anlayabiliyoruz. Narin’in kaybolmasından bebek cinayetlerine, yeni "açılım süreci" tartışmalardan kayyum atanan belediyeye uzanan gündem maddeleri çok hızlı değişti. Bu baş döndürücü ortamda bir yandan gündeme hakim olmak için uğraşırken diğer taraftan Açık Radyo’nun kapatılmasına karşı ses çıkartma çabası içindeydik. Açık Radyo açık kalmalı çünkü tam da bu süreçte gördük ki karasal yayın sahiden çok önemli. Ufacık bir olayda internetin yavaşlatıldığı şu dönemde sesimizi duyuran bir radyo istasyonunun varlığını bilmek gücümüze güç katıyor. Katıyordu ya da. Yazık ki kapatıldı ama elbette susturulamayacak.

Bu haftaki yazıda memleket tarihinde gezinecek, farklı dönemlerde Kasım ayının ilk on gününde yaşanan hadiseler ve onların hatırlattığı şarkılar üzerine birkaç kelam edeceğim.

1 Kasım’da, Türkiye tarihindeki iki büyük kırılma noktasıyla karşılaşıyoruz. 1928 yılında, sonradan "harf devrimi" olarak anılacak değişime imza atıldı ve o güne de kullandığımız Arap alfabesinden Latin alfabesine geçiş yapıldı. Hani bugün "bir gecede cahil kaldık, dedelerimizin mezar taşlarını okuyamaz hale geldik" denilen değişim… Elbette o kadar hızlı olmadı ve o dönem yayınlanan gazeteler ve dergiler uzun süre çift alfabeyle yayınlandı; yeni harfler halka farklı yollarla anlatıldı, öğretildi. Bunlardan biri bizzat Atatürk tarafından İstiklal Marşı’nın da bestecisi Osman Zeki Üngör’e ısmarlanan "Harfler Marşı". Cumhuriyet'in ilk yıllarında yapılan propaganda amaçlı marşların bir örneği olarak tarihe geçen bu ezgi ilerleyen yıllarda unutuldu belki ama dönemin önemli belgelerinden. 

İkinci kırılma noktası, radyolara uygulanan alaturka yasağı. Atatürk, 1934 yılının 1 Kasım günü meclisi açarken yaptığı konuşmada, şu cümleleri kurmuştu: "Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği kavrayabilmesidir. Bugün dinletilmeye yeltenilen musiki yüz ağartacak değerden çok uzaktır." Bu sözleri emir addeden dönemin içişleri bakanı Şükrü Kaya, ertesi gün alaturkanın radyodan yayınını yasakladı. ’70’li yılların önemli topluluklarından Modern Folk Üçlüsü, 1974 yılının sonlarına doğru çıkarttıkları "40 Yıl Sonra" başlıklı albümde bu konuşmayı anarak alaturka eserleri ve türküleri "modern" bir tarzda ve çoksesli bir anlayışla yorumladı. Yazık ki dönemin TRT’si bunu hoş karşılamadı ve albümdeki şarkıların bir kısmı denetime takıldı. Tarihin tekerrürüne bir örnek.

3 Kasım Sirkeci Garı'nın, 4 Kasım Haydarpaşa Garı’nın açıldığı gün. İlki 1890’da, ikincisi 1909’da hizmete başladı. Her iki gar TCDD’nin önemli istasyonları olarak yıllarca görev yaptı ama yakın dönemde AKP tarafından kapatıldı. AKP, 2002 yılının 3 Kasım günü yapılan seçimleri kazanarak iktidara gelmişti. Aynı AKP, 2016 yılının 4 Kasım günü HDP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın 9 milletvekiliyle birlikte tutuklanmasına hükmetti. Bahsi geçen isimler hâlâ tutuklu, hâlâ memlekette hukukun durumu tartışılıyor. Oysa hukuk mevzuundaki en büyük kurumlardan biri olan Ankara Hukuk Fakültesi, 5 Kasım 1925’te bizzat Atatürk tarafından açılmıştı. İlerleyen yıllarda çok şeye şahit oldu ama bunlara arasında en önemlisi, öğrencilerin ve öğretim görevlilerinin hareketliliğini kısıtlayan Yüksek Öğrenim Kurumu’nun (YÖK) açılması.

YÖK, 1981 yılının 6 Kasım günü kuruldu. İlerleyen yıllarda üniversitelerde YÖK’e karşı bir hareket gelişti. 1996 yılının 6 Kasım günü Ankara’da yapılan YÖK protestolarına katılan öğrencilere uygulanan şiddet, Bulutsuzluk Özlemi’nin “Yol” albümünde karımıza çıkan “YÖK’ün Yıldönümü” başlıklı şarkıyla tarihe yazıldı: “İndi kalktı coplar / Kollar yoruldu / Kızlar tekmelendi / Yerlerde süründü / YÖK’ün yıldönümüydü…” Bulutsuzluk Özlemi, yaşadıkları dönemi kayıt altına alan topluluklardan. Hâlâ aktifler ve hâlâ bunu yapıyorlar.

6 Kasım’da kabul edilen kanunlardan biri, Devlet Mezarlığı’nın yapılmasına ilişkin kanun. Ankara’da Atatürk Orman Çitliği içerisindeki bir araziye kurulan mezarlık, kimi devlet görevlilerinin son durağı. 7 Kasım 1982’de yapılan seçimlerde 7. cumhurbaşkanı seçilen Kenan Evren orada yatıyor. 7 Kasım, Kenan Evren iktidarında Mamak’ta dövülerek öldürülen yayıncı İlhan Erdost’un aramızdan alındığı gün. Melike Demirağ’ın 12 Eylül sonrasında o dönemki eşi Şanar Yurdatapan’la gönderildiği sürgünde söylediği "Türküler", Erdost anısına yapılan şarkılardan: "Türküler soracak bir gün hesabı / Zalimin yaptığı kalmaz yanına / Gün Gelir onların adı anılmaz / Dostların anısı kalır yarına…"

1996 yılının 8 Kasım günü dönemin içişleri bakanı Mehmet Ağar istifa etti. Gerekçe, aynı yılın 3 Kasım günü yaşanan Susurluk kazası sonrası ortaya çıkan kirli ilişkiler. Ağar’ın istifası sonrası, bakanlık görevine Meral Akşener atandı. Akşener, hâlâ aktif olarak siyaseti sürdüren figürlerden. Susurluk kazası, ’90’lı yılların ilişkilerini ortaya çıkartan önemli bir hadise ama yazık ki bu bahiste derine inilemedi. Yine de hakkında kimi şarkılar yapıldı.

9 Kasım, dünyayı değiştiren tarihlerden. 1989 yılında Berlin Duvarı’nın fiilen yıkıldığı gün. Türkiye’yi de etkisi altına alan değişim, ilerleyen yıllarda etkisini artırarak sürdü. Duvarın yıkılışı (ve varlığı) döneminde pek çok filme, şarkıya konu oldu. Zülfü Livaneli imzalı "Duvarlar", bu külliyata memlekette yapılan katkılardan.

Elbette dahası da var ama yerim dar. Onun için bu küçük hatırlatma yazısını burada bitireyim. Daldan dala kondum, Kasım ayının ilk on günü arasında dolandım, hatırlattığı kimi tarihlere işaret koydum. Önümüzdeki hafta, 10 Kasım. Gündemimiz belli: Atatürk ve hakkında yapılan şarkılar, plaklar… Gündem aniden değişmezse oradan ilerlemeyi planlıyorum. Bu satırları memleket gündeminin hareketliliğini göz önünde bulundurarak yazıyorum; haftaya başka bir yazıyla karşılaşırsanız şaşırmayın.


Murat Meriç Kimdir?

1972’de doğdu. Çanakkale ve İzmit’te okudu. Ankara’da kimya mühendisliği eğitimi alırken, dinlediği müziğin tarihine merak saldı ve oradan ilerledi. Kendini bildi bileli plak topluyor; okuyor, dinliyor, dinlediklerini yazıyor, sevdiklerini çalıyor. Kedi gibi meraklı. Rakı, roka, bamya, erik seviyor. Çanakkale - İstanbul arasında yaşıyor ama Ankaracı. 1996’da Müzük adlı dergiyi çıkartan ekipten. Sonrasında Roll mürettebatına katıldı. Mürekkep, Birikim, Milliyet Sanat, Virgül, Bant gibi dergilerde yazıları yayınlandı. Yeni Binyıl, Radikal ve BirGün'ün yazarlarındandı. Ankara’da Radyo Arkadaş’ın kuruluşuna katıldı, radyo programları başta TRT, pek çok radyoda yayımlandı; kimi televizyon programlarının danışmanlığını yaptı, metnini yazdı. 2002 - 2003 yıllarında TRT için Kırkbeşlik adlı televizyon programını hazırladı ve sundu. Kalan Müzik için bir Tülay German albümü (Burçak Tarlası 64 – 87, 2001) derledi, pek çok albüme yazar ve danışman olarak katkıda bulundu. Pop Dedik / Türkçe Sözlü Hafif Batı Müziği (İletişim Yayınları, 2006), 100 Şarkıda Memleket Tarihi (Ağaçkakan Yayınları, 2016), Yerli Müzik (bi'bak Berlin, 2018) ve Hayat Dudaklarda Mey / Memleketin Anason Kokan Şarkıları (Anason İşleri Kitapları, 2019) adlı dört kitabı, üzerinde çalıştığı pek çok projesi var. Üniversitelerde ve kültür merkezlerinde müzik tarihi üzerine seminerler verdi, veriyor. Düzenli olarak Gazete Duvar'da, arada bir Kafa’da yazıyor; Açık Radyo için hazırladığı Harici Bellek başlıklı program salı günleri 19.30'da yayımlanıyor.