Kaşınan sakal, kapalı gözler ve derbi heyecanı
Galatasaray, topu ceza sahası çeperlerine taşıyabildiği her atakta çok tehlikeli oldu; çünkü merkez önü açık olduğu için orada karşılayıcı hiçbir oyuncu yoktu. Derbiyi Galatasaray kazandı. Bu zafer Fenerbahçe’nin hediyesi oldu.
İlk yarının 37. dakikasında kamera Belhanda’ya odaklandığı zaman, Belhanda’nın sakalının altını kaşıdığına tanık olduk. Maçın büyük heyecan ve tansiyonunu, bu davranışın ışığı altında değerlendirmek hiç de kusurlu bir analiz olmayacak. Aynı davranışı Mesut Özil için de söylemek gerek. Oyuna girdikten sonra ceza sahasına kesilen bir topa yükselirken, gözlerini kapatıp hamle yapması, maçın ciddiyetine ilişkin bir fikir verir herhalde. Derbi, ne heyecan vericiydi ne de medyada yazıldığı gibi ciddiye alınan elit bir üründü.
Taraftarsız oynanan maçlarda bir parça heyecan yokluğu makbul kabul edilebilir; ama bir topçunun bedensel refleksi, maç heyecanın önüne geçiyorsa, orada durup şapkayı öne koymak lazım gelir.
Hakemin düdüğüyle başlayan maçın ilk on dakikası, Terim ve Bulut’un bu maç için kurguladıkları strateji ve taktik düşüncelerin heyecan verici olmaktan çok uzak olduğunu belgeledi. İki teknik adam kaybetmemek üzere, basit taktikler üzerine bina etmişti oyun kurgusunu. Terim kenarları kapatarak, Fenerbahçe’nin ceza sahasına inme çabasına set çekmek istemişti. Bulut ise rakibi ikinci bölgede karşılayıp, birinci bölgenin ön boşluğunu geriye doğru oynamak için özgür alan ilan etmişti.
Oysa Galatasaray ve Fenerbahçe’yi yakından takip edenler, iki takımın da çok ciddi oyun ve sistem sorunlarına sahip olduğunu bilir. Galatasaray, ikinci bölgede Taylan'a eşlik edecek bir partner üretmediği için göbek hücumları yapamaz halde ve üçüncü bölge aksiyonlarıysa Onyekuru'ya havale edilmiş durumda. Mustafa Mohamed’in enerjik oyununa rağmen, bu sorun çözülmediği için ondan yaratıcı biçimde yararlanmak mümkün olmuyor.
Bu sorunlara Arda Turan ve R. Donk’un hantal yavaşlığı eklenince, Galatasaray’ı devirecek planın ana hatları ortaya çıkıyor. Ama anlaşılan Erol Bulut bu büyük sorunları, taktik analizlerine dahil etmemiş. Ne Donk üstüne bir baskı kuruldu ne de Arda Turan’ın yavaşlığından faydalanıldı.
Erol Bulut’un durumu daha vahim. Erol Bulut şimdiye kadar iş gördüğü bütün oyunlarda defans önünü kapatarak sonuç almış biri. Ama belli ki Fenerbahçe camiasında bazı etkili güçler bu oyun tarzından hiç hazzetmiyor. Erol Bulut, merkezi olmayan bir savunma oyunu oynuyor. Bu maçta Gustavo’nun yokluğu, bu büyük soruna daha büyük yara kattı. Yara derinleşti.
Galatasaray, topu ceza sahası çeperlerine taşıyabildiği her atakta çok tehlikeli oldu; çünkü merkez önü açık olduğu için orada karşılayıcı hiçbir oyuncu yoktu.
Derbiyi Galatasaray kazandı. Bu zafer Fenerbahçe’nin hediyesi oldu.
Birkaç dip not da Mesut Özil için; Özil ile doğaçlama bir hücum planı işlevsel olmaz. Özil’den yararlanmak isteyen bir Fenerbahçe özgün bir hücum planı kurgulamak zorunda. Bu iş Caner’in kenardan keseceği toplarla olmaz.