Kaş'ta bir mermer ocağına daha ruhsat verildi

Kaş'a bağlı Gökçeyazı Mahallesi'nde bir mermer ocağına daha ruhsat verildi. Çevreciler, "Bir avuç taş ve mermer için geleceğimizin feda edilmesini anlayamıyoruz" diye açıklama yaptı.

Fotoğraf: Arşiv
Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Antalya Kaş'ta doğal ve kültürel zenginlikler mermer ocaklarıyla tehdit altında. Son olarak, Kaş’ın Gökçeyazı Mahallesi’nde sandal ve meşe ağaçlarından oluşan 95,5 hektarlık bir alanın daha mermer ocağı ruhsatı aldığı ortaya çıktı. Bu karar, hem yerel halkın hem de çevre savunucularının tepkisini çekti.

Kaş Çevre ve Kültür Derneği konuya ilişkin olarak şu açıklamayı yaptı:

"Geçtiğimiz yıl haziran ayında Kaş’ın Çamlıova Mahallesindeki asırlık sedir ve ardıç ağaçlarının bulunduğu 1000 dönümlük (100 hektar) verimli orman arazisine mermer ocağı ve kırma eleme tesisi ruhsatı verilmişti. Halk bir araya gelerek ÇED toplantısını yaptırmamış, ruhsatın iptalini istemişti. Şimdi de Gökçeyazı Mahallesinde sandal ve meşe ağaçlarından oluşan orman ve de tarım alanlarını yok edecek 95,5 hektar (950 dönüm) büyüklüğündeki araziye mermer ocağı ruhsatı verildiği görüyoruz.

Antalya Valiliği, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İl Müdürlüğü tamamı orman ve tarım arazisinden oluşan alana ‘’ÇED gerekli değildir’’ kararı vermiştir. Adına ‘iklim değişikliği’ eklenen bakanlığının İl Müdürlüğünün su havlarımız, ormanlarımız, tarım alanlarımız üzerinde koruyucu kararlar alması beklenirken bölgemizde ve dünyada her yıl etkisini daha fazla hissettiğimiz iklim krizinin nedenlerinden biri olan orman alanlarının tahrip edilmesi yönünde ‘Çed gerekli değildir’ kararı vermesini, bir avuç taş ve mermer için geleceğimizin feda edilmesini anlayamıyoruz.

MASA BAŞINDAN RUHSAT

25 hektar ve üzeri alanlar için ÇED zorunluyken, ruhsat alanının toplam büyüklüğü 95,5 hektar olduğu görüldüğü halde, 24,5 hektarlık alanın ÇED’e konu edildiği ve ÇED sürecinin bypass edildiği anlaşılmaktadır. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün sadece 2024 yılı içinde Türkiye genelinde 15bin’in üzerinde ruhsat verdiği, 2008 – 2023 yılları arasında 15 yıl içinde 386bin ruhsat verdiği görülmektedir. Sadece 81 ilimiz olduğunu düşünüldüğünde bu rakamın korkutucu büyüklüğü daha iyi anlaşılmaktadır. Bu rakamlar ruhsat verilen yerin özelliklerine ve önemine bakılmadan masa başından ruhsat dağıtıldığı izlenimi yaratmaktadır.

Verilen ruhsatların büyüklüğünün, il büyüklüklerinin oranına bakıldığında Türkiye coğrafyasının nasıl büyük bir talan ve yağma altında olduğu görülmektedir. Kütahya ilimizin %92’isi, Uşak’ın %80’isi, Çanakkale ve Balıkesir’in %79’u, Artvin’in %71’i, Muğla ilimizin %65’i maden faaliyetleri için ruhsatlandırılmıştır. Bir ilin neredeyse TAMAMININ ruhsatlandırılmış olduğunu görüyoruz. Bu ruhsatlı alan büyüklüğü, ülkemizin her yerinde yaşamamızı devam ettirebilmemiz için hayati önemi olan orman alanlarının, tarım alanlarının, su havzalarının yok edildiğini göstermektedir. Türkiye’nin her yanında büyük bir doğa kırımı ve geri dönüşü mümkün olamayacak tahribat yaşanmaktadır.

İSPANYA ÖRNEĞİ

Bilim insanları sadece 10 yıl içinde iklim değişimi kaynaklı felaketler sebebiyle dünya çapında 200 milyon insanın göç etmek zorunda kalacağı uyarısı yaparak karbon emisyonlarının düşürülmesi çağrısı yapmaktadır. Geçtiğimiz yıl Hindistan’nın Tripura eyaletinde dört gün süren muson yağmurları sonucunda oluşan sel ve heyelanlarda 23 kişi yaşamını yitirmiş, yaklaşık 1,7 milyon kişi felaketten etkilenmiştir. Yine birkaç ay önce İspanya’nın Valensiya şehrinde şiddetli yağışlar sadece sekiz saat içinde yıllık ortalama yağış miktarına eşdeğer bir seviyeye ulaşmış, büyük can ve mal kaybına yol açmıştır.

Dünya’nın farklı noktalarında iklim değişikliği kaynaklı felaketler yaşanırken Türkiye’de ise büyük bir kuraklığın yıllar içinde büyüyerek arttığı görülmektedir. Türkiye’de son 60 yılda yaklaşık 240 doğal gölden 186'sı tamamen kurumuş, göllerimizin dörtte üçü yok olmuştur. Geriye kalan göller ise kuraklık tehlikesi ve aşırı kirlilikle karşı karşıyadır. Bu durum, su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi ve çevre koruma önlemlerinin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Geleceğimiz olan su kaynaklarımızı hızla kaybediyoruz. İklim krizi ile mücadele edeceksek öncelikle karbonu, soluduğumuz oksijene çeviren ormanlarımızı korumalıyız. Ancak ormanlarımız atmosferdeki fazla karbondioksiti emerek sera etkisini azaltabilir.

Kaş, içinde iki Özel Çevre Koruma Bölgesi, Unesco Dünya Mirası listesinde bulunan Ksantos ve Türkiye’nin en çok ziyaretçi alan antik kenti Patara ile beraber sekiz antik kent ve sayısız arkeolojik alan bulunduran, endemik ve nesli tehlike altında türlere ev sahipliği yapan eşsiz bir coğrafyadır. Türkiye’nin reklam yüzü olan Kaputaş plajı da dahil olmak üzere eşsiz kıyı şeridi ve koyları ile Türkiye’nin en önemli turizm noktalarının biridir. Ruhsat verilen yer Likya uygarlığının en yoğun nüfusunu barındıran bölgelerden biri olan Kyaneai antik kentinin bulunduğu alandadır. Bu sebeple ruhsat sahası çevresi, Likya kültürel mirasına ait yüzlerce arkeolojik alanla dolu bir açıkhava müzesidir. Böyle bir zenginliğin katma değeri olmayan mermer, taş için tahrip etmek Kaş’ın zenginliklerini anlamamak, bilmemektir.

Sonuç Olarak;

Buradan karar vericilere, yetkililere sesleniyoruz. Köyümüzle hiçbir bağı, ilgisi olmayan bir kişi bir firma zengin olacak diye TÜM KÖYLÜMÜZÜN SAĞLIĞINA, GELİR KAYNAKLARINA ZARAR VERECEK, YAŞAM ALANLARINI YOK EDECEK MERMER OCAĞININ AÇILMASI KARARINI İPTAL EDİN! HALKIMIZIN SAĞLIKLA, REFAH İÇİNDE YAŞAMASI İÇİN, ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ İÇİN ORMANLARIMIZA, SU KAYNAKLARIMIZA TARIM ARAZİLERİMİZE DOKUNMAYIN!"

(HABER MERKEZİ)