Kaş'ta 'yakıcı denizanası' istilası
Yakıcı hücrelere sahip Cassiopea andromeda türü denizanasının Kaş kıyılarında yoğun istilası belirlendi. TSSF Çevre Kurulu Başkanı Ceylan, "Dokunduğunuz zaman hastanelik olabilirsiniz" dedi.
DUVAR - Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu (TSSF) Çevre Kurulu Başkanı ve su altı görüntü yönetmeni Tahsin Ceylan, Antalya'nın Kaş ilçesinde geçen hafta yaptığı dalışta, insan tenine dokunduğunda yakıcı etkiye sahip İndo-pasifik kökenli Cassiopea andromeda (Ters-düz denizanası) türü denizanalarının, özellikle kumlu zeminleri istila ettiğini belirledi. Bu türü 2000 yılı Eylül ayında Göcek Sarsala koyunda yaptığı dalışta Türkiye'de ilk kez görüntüleyip kayıt altına aldığını hatırlatan Ceylan, "Nematosit adı verilen yakıcı kapsüllere sahiptir. Dokunmamak en doğru tercihtir. Dokunduğunuz zaman hastanelik olabilirsiniz" dedi.
Türkiye'de ilk kez Sarsala Koyu'nda Tahsin Ceylan'ın görüntülediği, İndo-Pasifik kökenli yakıcı hücrelere sahip Cassiopea andromeda türü denizanasının, Kaş kıyılarında yoğun istilası belirlendi. Hem Ceylan hem de türle ilgili akademik çalışmaları olan Doç. Dr. Nurçin Killi, bu denizanalarına dokunulmaması uyarısında bulundu.
'YÜZÜLEN ALANLARDA DİKKAT EDİLMELİ'
Türün muhtemelen gemilerin balast sularıyla Akdeniz'e geldiğini belirten Ceylan, “Şu anda inanılmaz aşırı bir şekilde de çoğaldığını tespit ettik. Ekosistemde hızlı bir değişim yaşıyorlar. Genellikle yüzeye çıkmıyor, dipte yaşıyorlar. Dibe bağımlı yaşasa da pelajik alanda, yani su kütlesinde de görülebilir. İnsanların yüzdüğü alanlarda da dikkat etmeleri ve hiçbir şekilde dokunmamaları gerekiyor" diye konuştu.
Türle ilgili akademik çalışmalar yapan Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nden Doç. Dr. Nurçin Killi ise, 'Ters-düz denizanası' diye isimlendirilmesinin sebebini, kumlu ve çamurlu zeminlerde şemsiye kısmının üzerinde ters şekilde durması olarak gösterdi. Türün, dalışlarda su bitkisi gibi görülebildiğini belirten Doç. Dr. Killi, savunma ve beslenme amaçlı kısa süreli yüzme davranışı gösterdiğini kaydetti.
Türün, Akdeniz'de ilk kez 1990'da İsrail kıyılarından rapor edildiğini açıklayan Doç. Dr. Killi, Süveyş Kanalı'ndan girdiği düşünülen bu türün Akdeniz'e başarılı bir şekilde yerleşmiş ilk Lesepsiyen göçmeni denizanası olduğunu kaydetti. Türkiye kıyılarında ise ilk kez Eylül 2000'de Göcek Sarsala Koyu'nda Tahsin Ceylan tarafından çekilen sualtı fotoğraflarının, Türk kıyılarındaki varlığını ortaya koyduğunu anlatan Doç. Dr. Nurçin Killi, ilk kaydına ilişkin makalesinin de Prof. Dr. Murat Bilecenoğlu tarafından yazıldığını söyledi.
'İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE AVCILIK YAYILIMINA YARDIM EDİYOR'
Türün, sonraki dönemlerde İskenderun, Ölüdeniz, Hisarönü ve Güllük körfezlerinde rapor edildiğini ifade eden Doç. Dr. Killi, kıyı sularında bol olarak bulunan bu türün son olarak Kaş kıyılarında yoğun şekilde gözlendiğini söyledi. Doç. Dr. Killi, "İlkbahar, yaz ve sonbahar ayları denizanalarının aşırı artışları için uygun sıcaklıkların görüldüğü zamanlar olduğu için kıyı bölgelerde bu türlere çok rastlanmaktadır. Yeşilimsi kahverengimsi renkteki bu canlıların şemsiye kenarı ve ağız kollarında yoğun bir şekilde yakıcı hücreler bulunuyor" dedi.
Girdikleri yeni ortamlara çabuk adapte olabildikleri ve yoğun şekilde üreyebildiklerini anlatan Doç. Dr. Killi, “Tabi ki iklim değişimi, aşırı balık avcılığı, kıyı yapılarının artırılması gibi insan faktörleri de bu canlıların artışına ve yayılımına yardım etmektedir. Ters-düz denizanası daha çok dalışlarla tespit edilmektedir. Sığ sularda, lagünlerde ve kumlu-çamurlu zeminlerde yayılımı yüksektir" diye konuştu.