Kaybedilemeyecek kadar değerli: Yerebatan Sarnıcı
Bizans imparatoru I. Jüstinyen tarafından yaptırılan Yerebatan Sarnıcı, günümüze ulaşan en büyük Bizans sarnıçlarından biridir. Sarnıç, 16 Ağustos 1999’da İstanbul depreminden sonra, depremden hasar almadığı anlaşılınca 17 Eylül’de açılacak 6. Bienale de ev sahipliği yapmıştı. Sarnıç son olarak devam eden restorasyon çalışmaları sırasında sütun başlarında ‘gergi boşlukları’ belirmesi ve çökme riski ortaya çıktığı haberleri ile gündeme geldi.
DUVAR - Ayasofya’yı inşa ettiren İmparator Jüstinyen (527-565) döneminde yapılan ve sarayın su ihtiyacını karşılayan Yerebatan, günümüze ulaşan en büyük Bizans sarnıçlarından biridir. Kayaların oyulmasıyla yapılan sarnıçta, sütunlarla ayrılmış 297 bölme, pişmiş tuğla tonozla örtülüdür. Sarnıcın tam boyutu ancak Cumhuriyet döneminde hesaplanabilmişti. 1990’lı yıllarda Yerebatan, mistik atmosferiyle çağdaş sanat sergilerinin ve semazen gösterilerinin en sevilen adresi olmuştu.
Ayasofya’nın 150 metre ötesindeki bu sarnıca halk arasında Yerebatan Sarayı ismi verilmiş olmasına rağmen, katedral büyüklüğünde olduğu için ve plan tipi yüzünden literatürde ‘bazilika sarnıcı’ (basilica cistern; Βασιλική Κινστέρνα) olarak geçer. Sütunlarının yüksekliği, iç mekanda müthiş değişken bir akustik sağlar. Sarnıcın Nika isyanlarından sonra yapıldığı tahmin edilmektedir. Tahminen 138 x65 metrelik alan kaplayan sarnıcın büyüklüğü 9800 metrekare civarındadır ve 80 bin kübik metre su saklama kapasitesi olduğu hesaplanmıştır. Tavanı taşıyan 336 mermer sütunun her biri 9 metre yüksekliktedir. Sütunlarda hem Dor, hem İyon hem de Korint tipi başlıklar kullanılmıştır. Bu durum, farklı yapılardan alınan sütunların bu sarnıcın inşasında kullanılmış olmasıyla açıklanır.
Sarnıcın içinde ilginç birkaç bölüm bulunur. Gözyaşı motifleriyle süslü olduğu için Ağlayan Sütun olarak bilinen bir sütun, 4.yüzyılda I. Theodosius döneminde Forum Tauri meydanına yapılan zafer takındaki sütunlarla benzerdir. Ağlayan Sütun, müzeye çevrilen sarnıcın içinde su bulunduğu dönemde içerideki nem yüzünden sürekli üstünden su akıyormuş gibi göründüğünden, sarnıcın nefes kesici güzellikte bir atmosfer kazanmasını sağlayan detaylarından biridir.
İki sütunun kaidesi olarak kullanılan Medusa başları ise, Yerebatan’ın dünyaca ünlü olmasını sağlamıştır. Roma döneminde Medusa başlı süslemeler, kötü ruhları kovmak amacıyla mimaride kullanılıyordu. Yerebatan’daki kaidelerden birinde Medusa başı yana yatık şekilde, diğerinde baş aşağı durumdadır. Başka hiçbir yapıda, Medusa başlarının bu şekilde başka yöne çevrilerek, kaide olarak kullanıldığına şimdiye kadar rastlanmamıştır. Bu Medusa başlarının bu sarnıç için özel olarak yapılmadığı, başka bir yapıdan bu sarnıca getirildiği tahmin edilmektedir.