Kayıp anneleri: Arjantin'de adalet ikonu, Türkiye'de ablukalı gözaltı
Arjantin ve Türkiye’de benzer adalet mücadelesi verildi/veriliyor anneler tarafından. Plaza De Mayo Anneleri, ülkelerinin adalet ikonu haline gelirken Cumartesi Anneleri hâlâ gözaltına alınmaktalar.
Kadir Karaçelik*
Latin Amerika’nın sosyal ve siyasi tarihinde önemli bir kesit tutar askeri darbeler ile cunta yönetimleri.
1954-1980 yılları arasında postal izlerinin görülmediği tek bir karış yoktur Latin Amerika’da.
1970'li yıllarda Latin Amerika ülkelerinin ordu şefleri, istihbarat ajanları ile harp daireleri tarafından “Komünizm tehlikesiyle mücadele” amacıyla gerçekleştirilen buluşmalardan stratejik bir plan oluşturulmuştu. Uygulamaya konulacak planın ismi Condor Planı idi. Bu plan doğrultusunda kontrgerilla örgütlenmeleri, insan kaçırma, işkence ve suikast gibi çeşitli araçlarla kıtanın siyasi ve toplumsal yapısının dizayn edilmesi amaçlanıyor, pek çok yerde bu minvalde saldırılar gerçekleştiriliyordu.
Arjantin’de reform yanlısı yönetim, uzun yıllar görev başında kalmıştı ancak zamanla siyasal yapılar arasındaki ayrışmayı fırsat bilen darbeci anlayış, planı devreye sokarak 24 Mart 1976'da yönetime el koymuştu.
1976-1983 arası Arjantin; güvenlik makinesinin çılgınca çalıştığı, yüzlerce toplama kampı ile işkence merkezinin acımasızca faaliyette bulunduğu, zorla kaybedilmelerin faili meçhullerin yaşandığı, “ölüm uçuşları” isimli uçuşlarla kurbanların okyanusa atıldığı, 30 bini aşkın insanın kaybedildiği bir cehennemdi.
DİRENİŞ ÖZNESİ ANNELER
İnsanları yutan karanlığa karşı 14 cesur anne, Arjantin Başkanlık Sarayı Casa Rosada’nın tam karşısında bulunan Plaza De Mayo (mayıs) Meydanı’na çocuklarının akıbetini sormak için dikildiklerinde tarih 13 Nisan 1977'i gösteriyordu.
Her türlü kolluk tacizi ve baskısına karşın ısrarla, inatla ortaya koydukları direnişle her perşembe günü kayıp çocuklarının isimlerinin işlendiği beyaz başörtüleriyle o meydanda toplanmayı başardılar. Annelerin kendisi de cuntanın acımasız dişlilerinden payını aldı maalesef. Hareketin ilk önderi Azucena Villaflor ile onlarca anne de kaçırılıp zorla kaybedildi.
Cunta yönetimi, onları “Perşembe Delileri” “Kaçık Kadınlar” gibi etiketlemelerle itibarsızlaştırmaya çalışsa da Mayıs Anneleri’nin eşsiz direnişinin yarattığı umut topluma hızla bulaşmaya başladı. Ve nihayet 1983 yılında cunta yönetimi toplumsallaşan direniş sayesinde yıkıldı.
30 Nisan 2023'te Plaza de Mayo (Mayıs Meydanı) Anneleri Arjantin'deki askeri diktatörlük dönemindeki hükümet merkezi önünde ilk gösterilerinin 46'ncı yıldönümünü kutlarken Arjantin Cumhurbaşkanı Alberto Ángel Fernández onlar için; “Onların mücadelesi halkımızda sonsuza dek yaşıyor. Sloganları 'Bir Daha Asla' ve 'Hafıza, Hakikat ve Adalet' Arjantin demokrasisinin bugünü ve geleceği oldu" ifadelerini kullanacaktı. Arjantin İnsan Hakları Bakanlığı ise direnişleriyle ilgili video yayınlayacaktı.
90'LAR TÜRKİYESİ
1990'lar Türkiyesi; sivil yönetimlerin biçimsel olarak iş başında olduğu ancak her türlü hukuksuzluğun militer ve paramiliter odaklar tarafından tatbik edildiği, Kürt meselesi etrafında planlanan acımasız fillerin sistematik bir biçimde hayata geçirildiği, faili meçhullerin, köy yakmaların, zorla kaybedilmelerin yoğunca yaşandığı yeryüzündeki cehennemlerden biriydi.
21 Mart 1995'te Gazi Mahallesi olayları sonrası gözaltına alındıktan sonra Hasan Ocak ortadan kayboldu. Annesi Emine Ocak, aile fertleri ve arkadaşlarının araması neticesinde Hasan'ın işkence edilmiş cansız bedeni 15 Mayıs'ta kimsesizler mezarlığında bulundu. Hasan'ın cesedine ulaşılmasının ardından kayıplara karşı adalet arayan bir insan hakları mücadelesi filizlendi ve ilk kez 27 Mayıs'ta 15-20 kişilik bir grup, Galatasaray Meydanı'nda oturma eylemine başladı.
CUMARTESİ ANNELERİ'NİN DİRENİŞİ
Her hafta cumartesi günü saat 12.00’de Galatasaray Meydanı’nda buluşan Cumartesi İnsanları; ellerinde kayıpların fotoğraflarıyla birlikte yarım saat süren oturma eylemine başlar, sessiz oturma süresi bittikten sonra bir kaybın hikâyesi okunarak slogansız ve alkışsız bir şekilde gerçekleştirilen basın açıklamasıyla sonlandırırlar.
Galatasaray oturmalarının 170'nci haftasında; dünyanın en barışçıl etkinliği sakıncalı hale gelmiş, hukuku askıya alan akıl devreye girmiş, iştahlı bir şekilde müdahalelerine başlamıştı. 15 Ağustos 1998'de başlayan güvenlik güçlerinin saldırı ve engellemeleri yedi ay boyunca sürdü. Cumartesi Anneleri/İnsanları 13 Mart 1999'da güvenlik güçlerinin yoğun saldırıları karşısında belirsiz bir süre Galatasaray oturmalarına ara verdiklerini açıkladılar.
10 yıllık aradan sonra 31 Ocak 2009'da Cumartesi oturmaları yeniden başladı. 05 Şubat 2011 tarihinde dönemin Başbakanı Recep Tayip Erdoğan tarafından yapılan davet ile Cumartesi Anneleri'yle Dolmabahçe Sarayı’nda gerçekleştirilen görüşmede; kayıpların bulunacağı, sorumluların yargı önüne çıkarılacağı belirtildi. Ancak TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bünyesinde kurulan alt komisyonun konuyu teğet geçen raporundan başkaca hiçbir gelişme katedilmedi.
HUKUK KIRIMI
Cumartesi İnsanları'nın 700'üncü hafta buluşmasında ortada hiçbir geçerli hukuki sebep yokken eyleme yasak getirildi. Şiddet kullanılarak gerçekleştirilen müdahale sonrası içişleri bakanının kriminalize edici açıklamaları “… Anneliğin terör örgütünce istismar edilmesine, teröre kılıf yapılmasına göz mü yumsaydık” sebep konusunda mevzuyu anlaşılır kılacaktı. Yüzlerce hafta doğru olan şey bir anda “yanlışa” evrildi. Demokratik eylem hakkı, güvenlikçi anlayış açısından papatya falına dönüştürülmüştü. Cumartesi Anneleri'nin Anayasa Mahkemesi'ne yaptıkları iki bireysel başvuruda; barışçıl etkinliğin demokratik bir toplumda saygı ile karşılanması gerektiği ifade edildi. Bu ihlal kararlarına rağmen idare, ardışık keyfi yasakları ile Cumartesi Anneleri'nin acısına ve demokratik hak kullanımına olan “saygısından” vazgeçmiyor.
Gücünü ve meşruiyetini toplumsal sözleşmeden alan Anayasa Mahkemesi'ne ve kararına yönelen bu hiçleştirme stratejisi, yönetsel makamların adalet mekanizmasıyla olan çarpışmalarından biri olarak görünüyor. Yönetsel makamların temel hak ve hürriyetleri teferruat olarak gören motivasyonlarından kaynaklı olsa gerek.
Arjantin ve Türkiye’de birbirine yakın tarihlerde benzer derin acılar yaşandı, benzer adalet mücadelesi verildi/veriliyor anneler tarafından. Türkiye’de bir gün toplumsal barış sağlanacaksa bunun ön koşulu olan adalet onarımının başlatılacağı ilk yerin Galatasay Meydanı'yla bütünleşen acılar olacağından kimsenin kuşkusu olmasın. Plaza De Mayo Anneleri, ülkelerinin adalet ikonu haline getirilirken Cumartesi Anneleri hâlâ abluka ve kötü muamele eşliğinde gözaltına alınmaktalar.
"İyi de Arjantin’de de benzer muameleler olmuş" diyecek olanlara bir hatırlatmada bulunmakta fayda var, hepsi askeri cunta dönemindeydi!
*Muş Barosu Başkanı