YAZARLAR

Kayyımı beklerken

Kayyımdan devralınan belediye kasaları tamtakır, borçlar dağ gibi, çalışan kadrosu balon gibi şişmiş, binalar başka kurumlara peşkeş çekilmiş, tasarruf tedbirleri el kol bağlamış... Ne gam, bunların hepsi akıllı bir yönetimin idaresinde bertaraf edilebilir. Ancak bir soru var ki onu zihinlerden çıkarmak mümkün değil: Belediyelere kayyım atanacak mı?

Genellikle yazıyı yazdıktan sonra başlık bulurum. Ama bu sefer önce başlık, sonra yazı geldi. "Kayyımı beklerken."
Ancak şunu fark ettim: "Kayyımı beklerken" başlığı, Samuel Beckett’ın "Godot’yu Beklerken" adlı oyununu fena halde çağrıştırıyor.
Esasında "Kayyımı beklerken" yazısı ile "Godot'yu Beklerken" oyunu arasında doğrudan bir ilişki yok.
Beckett’ın iki perdelik trajikomik oyunu İkinci Dünya Savaşı sonrasını anlatır. Oyunda, büyük savaştan sonra yaşamın nasıl kasvetli olduğunu işler Beckett ve varoluşçuluk felsefesinden el alarak yola, absürt tiyatronun örneklerinden birine imza atar. Godot "gerçek"tir ve "Godot’yu Beklerken"i, “hiçbir şeyi beklerken” olarak okumayı olanaklı kılar.
Bizim kayyımı bekleyişimiz gibi bir gerçek.

*

31 Mart seçimlerinden önce "sandığa gitmeyelim, nasılsa kayyım atanacak" düşüncesi epey yaygındı. Bu düşüncenin yayılmasında AK Parti çevresinin ve DEM Parti'nin müzmin muhaliflerinin de büyük katkısı vardı elbette. Neyse ki bu algıya teslim olunmadı ve insanlar sandığa giderek oylarını kullandılar, belediye başkanlarını seçtiler.
Buraya kadar her şey güzel çünkü demokrasinin gereklerinden biri icra edilmiş oldu. Kayyımdan devralınan belediye kasaları tamtakır, borçlar dağ gibi, çalışan kadrosu balon gibi şişmiş, binalar başka kurumlara peşkeş çekilmiş, tasarruf tedbirleri el kol bağlamış... Ne gam, bunların hepsi akıllı bir yönetimin idaresinde bertaraf edilebilir. Ancak bir soru var ki onu zihinlerden çıkarmak mümkün değil: Belediyelere kayyım atanacak mı? Bu soru seçilmişlerin de seçenlerin de zihninde mıh gibi çakılmış duruyor.

*

Nasıl durmasın? İlk kayyım atama girişimi, hatırlanacağı gibi, Van'da oldu. Girişim Van halkının ve Türkiye kamuoyunun tepkisiyle geri çekildi.
Ardından, 2016 ve 2019 yıllarında tanık olduğumuz senaryolardan biriyle Hakkari Belediyesi Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış gözaltına alındı ve şehrin valisi kayyım olarak belediyeye atandı. Hakkari, polis ve hatta jandarma ablukasına alındı.
İradesi gasp edilen Hakkari halkı ile DEM Parti yöneticilerinin polisler ile karşı karşıya geldiği rezil anların görüntülerini herkes gördü.

*

Kürt siyasetçiler seçimden önce Kürt meselesinin çözümü için adımlar atılmasını umut eden ve hatta dayatan beyanlarda bulundular. Bu beyanlar, haliyle bir iyimserlik esintisinin oluşmasına neden oldu.
Mesela üçüncü kez Mardin Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı seçilen Ahmet Türk, Kürt meselesinin çözümü için adres olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı işaret etti. Türk, hükümetin bir daha kayyım atayacağını tahmin etmediğini de söylemişti.
Hükümetin seçimden sonra "normalleşme" ve "yumuşama" söylemleri ise esintiyi belli belirsiz güçlendirmişti.
Ancak hükümetin sahadaki politikaları "normalleşme" ile "yumuşama" söylemlerinin halk nezdinde hızla itibar kaybetmesine neden oldu. Hakkari Belediyesi'ne kayyım atanması ve Erdoğan'ın bunu destekleyen açıklamaları, iyimserlik esintisini büsbütün bitirdi.
Kayyımı, Diyarbakır sıcağında, en ufak bir iyimserlik esintisinden mahrum, içeriye doğru büyüyen bir öfkeyle bekliyoruz.
Akademisyen Cuma Çiçek ile yaptığımız söyleşinin başlığı, "Kürtler ovaya yatırım yapıyor"du. Bundan kasıt, Kürtlerin seçimde sandığa gittiği ve sorunların siyasetin imkanlarıyla çözülmesini talep ettiği idi. Kürtler seçiyor, seçiliyor ve bu hakkın ellerinden alınmaması için mücadele ediyor. Kayyım bir darbe konseptidir ve her yerde, herkes tarafından protesto edilmeli, teşhir edilmelidir. Kürtler kayyımla yönetilmek istemediğini son iki yerel seçimde gösterdi. Buna rağmen belediyelere kayyım atamak birçok hak ihlalinin yanı sıra Kürtleri siyasetin dışına itmek ve çözümsüzlükte ısrar etmek anlamına geliyor. Bu uygulamanın sonu hayra alamet değildir ve bunu bilmek için müneccim olmaya da gerek yok herhalde.
Şu halde ovada siyaset yapmak isteyen Kürtlerin düştüğü duruma bakın? Kobanê Davası'nda verilen cezalara, Hakkari'de olup bitenlere, belediye başkanlarını kriminalize etme çabalarına, milletvekillerine kurulan bariyerlere bakın.
DEM Parti'nin kazandığı belediyelerin önünde, kayyım uygulamasına karşı gece yarısına kadar nöbet tutuluyor. Bu eylem biçimi dünyanın neresinde var? Hangi ülkede insanlar belediyeye kayyım atanmasın diye nöbet tutuyor?
Meclis'te kayyım uygulamasını protesto eden milletvekillerine saldırma cüreti gösteren güruhun cemaziyel-evvellerini biliriz de, ne fayda.
Türkiye Belediyeler Birliği toplantısında Hakkari Belediyesi'ne kayyım atamasını kınayan Ahmet Türk'e çemkiren şahsa ne dersiniz? "Gerçeğe aykırı belge düzenleme", "dolandırıcılık" "sahtecilik" gibi yüz kızartıcı suçlardan yargılanmış şahıstan ne beklersiniz?

Siyaset jargonuna eklenen normalleşme ve yumuşama ifadelerinden Kürtlerin azade olduğunu, bu ifadelerin aldatmacadan öteye gitmeyen kof bir söylem olduğunu hükümet kısa zamanda uyguladığı politikalarla gösterdi.
Peki, yeni anayasa Kürtlerin katkısı olmadan nasıl hazırlanacak? Kürtsüz bir anayasanın kıymeti harbiyesi olur mu? Belediyelere kayyım atayan zihniyet, darbe anayasasını rafa kaldırıp demokratik bir anayasa hazırlayabilir mi?
Uzatmaya gerek yok, tablo iç karartıcı, atmosfer kasvetli, "günler kurşun gibi ağır".
Sorular soruyoruz ve aslında çok iyi biliyoruz, cevaplar sorduğumuz soruların içinde.
Ama işte, Beckett’ın beklemeyi bir eylem haline getiren kahramanları gibi
Godot'yu ya da gerçek olanı bekliyoruz. Çünkü gerçek, eninde sonunda herkese iyi gelir.


Vecdi Erbay Kimdir?

Mardin, Şenyurt doğumlu. Üniversite eğitimini tamamlayamadı. Çeşitli dergilerde yazıları, şiirleri, öyküleri yayımlandı. On yıla yakın bir süre Özgür Gündem gazetesinin kültür sanat editörlüğünü üstlendi. Çeşitli yayınevlerinde çalıştı. Yayımlanmış iki şiir kitabı var: Kuşkular Zamanı (Toplumsal Dönüşüm Yayınları, 1997), Yaz Sayıklamaları (Piya Kitaplığı, 2003). Öykü kitabı Masalın Ölümü, 2006 yılında Agora Kitaplığı'ndan çıktı. İnatçı Bir Bahar-Kürtçe ve Kürtçe Edebiyat derleme kitabı Ayrıntı Yayınları’ndan 2012’de çıktı. Şiir: Görülmüştür, Türkiye Barışını Arıyor, General Electric -Halil İncesu karikatür albümü yayıma hazırladığı kitaplardan birkaçı. Diyarbakır'da yaşıyor ve Gazete Duvar bölge temsilcisi olarak çalışıyor.