Kemikleri karışan 13 Selçuklu hükümdarı birbirinden ayrıldı
13 Selçuklu hükümdarı defnedilmeyi, DNA analizleri ile birebir yapılan modelleri de sergilenmeyi bekliyor.
DUVAR - Habertürk yazarı Murat Bardakçı bugünkü köşesinde, Anadolu’da 1077 ile 1308 arasında hüküm süren Türkiye Selçuklu Devleti’nin hükümdarlarının n DNA analizleri yaptırılarak hangi kemiğin hangi hükümdara ait olduğunun belirlenmesi, birbirlerinden ayrılmaları, cenazelerin naaş bütünlüklerinin sağlanarak yeniden defnedilme çalışmalarının neredeyse tamamlandığını yazdı.
"Altı buçuk sene devam eden ve önemli kısımları geçenlerde tamamlanan çalışmalarda alınan neticeler şimdilerde TV’lerden eksik olmayan Tutankamon efsanelerinden yahut Peru mumyalarından daha meraklıdır, hattâ etlendirilmiş modellerin görüntüleri gençleri saç modellerinden giyim-kuşamlarına kadar etkileyebilecek derecede çarpıcıdır...
'HÜKÜMDARLARIN KEMİKLERİ BİRBİRİNE KARIŞTI'
Şimdi inanılması zor, utanç verici, dünyada eşi-benzeri olmayan ve bundan birkaç sene önce de yazdığım “hükümdar kemikleri” rezaletinin ayrıntılarını kısaca tekrar edeyim:
... Aynı rezalet, 1990’ların sonunda yeniden yaşandı! Türbenin restorasyonu sırasında mezar odasındaki sandukalar açılarak kemikler çıkartıldı, yarım asır önceki gibi çuvallara kondular ama gece havalandırma deliğinden mezar odasına giren köpekler yine çuvalların başına üşüştüler. Kimi köpek Alâeddin Keykubad’ın uyluğunu kapmış, bir diğeri Kılıçarslan’ın kaval kemiğini almıştı; Gıyaseddin Keyhüsrev’in kaburgası, Mesud’un leğen kemiğinin parçası yahut Rükneddin Süleyman’ın çenesi hayvanların ağzındaydı! Hemen her taşın yahut ağacın altında bir hükümdara ait iskelet parçası duruyordu!
'İLK AŞAMADA SADECE ÜÇ HÜKÜMDAR TESPİT EDİLDİ'
Konya’da 20. asrın ilk yarısında yaşanan son rezaletin üzerinden uzun seneler geçmişti...
Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 2017 Şubat’ında valilik izni ile Alâeddin Tepesi’ndeki Türkiye Selçuklu Sultanları Türbesi’nde akademik kuruluşların da işbirliği ile birkaç aşamalı bir çalışma başlattı...
Ama, türbedeki sekiz adet sanduka açıldığında karşılaşılan manzara açanlara dehşete düşürdü: Sandukalar, poşetlere rastgele tıkıştırılmış kafataslarıyla, iskeletlerle, naaş kalıntıları ile dolu idi ve bu vaziyette projenin genişletilmesi, kemiklerin kimlere ait olduğunun belirlenmesi lâzımdı!
İlk aşamada, sadece üç hükümdarın kemikleri tespit edilebildi ve bulunan bütün kalıntılar dualar eşliğinde kefenlenip yeniden sandukalara kondu.