Kendi kokusunu bulan bir oyuncu: Ahmet Uğurlu

Ahmet Uğurlu, sinema kariyerinde 17 film ve dizide rol aldı. Ancak "Tabutta Rövaşata" sadece onun değil, Zaim’in ve doksanlar sinemasının önemli filmlerinden biri olarak hatırlanmaya devam etmektedir.

Google Haberlere Abone ol

1952 yılında doğan ve yaptığı çalışmalarla tiyatro ve sinema dünyasında kendine çok önemli bir yer edinen Ahmet Uğurlu’yu geçtiğimiz günlerde yitirdik. Bantmag’e verdiği bir röportajda, "Her aktörün oynadığı rolde kendi kokuları olmalı. O kokuları yaratmak zorundasınız. Yoksa hepsi aynı fabrikadan çıkmış gibi olur. Dustin Hoffman da Charlo’yu oynasa aynı olur siz de oynasanız aynı. Kendinize ait ipuçlarınız olmalı," diyen Uğurlu’nun en sevilen ve üzerine en çok konuşulan filmiyse şüphesiz ki "Tabutta Rövaşata"dır.

1996’da gösterime giren "Tabutta Rövaşata", Derviş Zaim’in yazıp yönettiği ve yapımcısı olduğu ilk film olması hasebiyle de ayrıca kıymetlidir. Ancak filmin yapım sürecinin de en az film kadar etkileyici olduğunu söylemek gerek.

'ÖLMÜŞ EŞEK FİYATINA FİLM YAPMAK'

Turgut Yasalar’ın yazdığına göre; Zaim yurtdışında katıldığı bir seminerde, "Ölmüş eşek fiyatına nasıl film yapılır, nasıl pazarlanır?" sorusuna bir cevap bulmak ve kendi sinemasını yaratmak için kolları sıvar. Evet, sinema pahalı bir sanattır. Evet, bir sürü insanı bir araya getirmek icap eder. Peki, yokluk içinde bir film yapmak mümkün müdür?

Zaim bu seminerden aldığı ilhamla bir film yapmaya karar verir. Filmin bütçesini düşürmek için tanıdığı sokakları, nazının geçeceği insanları da işin içine dahil ederek mekanı Rumeli Hisarı olarak seçer. Filmin çıkış noktasını oluşturan Mahsun karakteri de zaten Rumeli Hisarı’nda yaşayan Dursun adlı evsiz bir adamdır. Zaim de pek çok semt sakini gibi onun tanır. Çok kere araba çalan, cezaevine girip çıkan ve semt sakinleri tarafından bir şekilde kollanan Dursun’u yazmak için arkadaşının evine gider Zaim çünkü senaryoyu yazacak bir bilgisayarı bile yoktur.

Senaryoyu bitirip oyuncu arayışına girdiğinde evvela Tuncel Kurtiz’le görüşürüz. Kurtiz senaryoyu sever, oynamaya da karar verir ama Mahsun rolünü istediğini söyler. Zaim onunla günlerce konuşur ve nihayetinde Reis rolü için Kurtiz’den bir söz alır.

Diğer karakterleri tanıdığı oyunculardan, semt sakinlerinden toplarlar toparlamasına ama başrol kim olacaktır? Zaim’in kafasında birçok isim vardır. Bunlardan biri de Ahmet Uğurlu’dur. Uğurlu o yıllarda televizyonda bir komedi dizisinde oynamaktadır. Zaim onu televizyonda izler ama beğenmez. Diğer adaylara yoğunlaşır. Onlarla anlaşamayınca Uğurlu’ya yeniden döner ve onu bir kez de sahnede izlemek için tiyatroya gider. İşte burada onun yeteneğini anlar. Oyun çıkışında Uğurlu’yla konuşup ona senaryoyu verir. Uğurlu senaryoyu okur okumaz tamam der ve Zaim’le el sıkışır.

İMKÂNSIZLIKLAR İÇİNDE ÇEKİLEN BİR FİLM

Oyuncular tamamdır ama bu kez de en önemli sorun olan para devreye girer. Zaim pek çok insanla görüşür, pek çok kapıyı çalar ve nihayetinde çevresindeki hemen herkesin desteğini alarak çekimlere 17 Mart 1996’da başlar. Aslında Zaim filmi karlı bir atmosferde çekmek ister ama oyuncuların takvimi uyuşmadığından mecburen seti marta erteler ve şansına 1996’ın Mart’ı yağmurlu, soğuk ve kapalı bir havada geçer.

Pek çok oyuncu gibi Uğurlu da kostümünü kendi ayarlar. Mahsun Süpertitiz rolüne "kendi kokusunu katarak" öyle bir hazırlanır ki ilk set gününde Uğurlu’yu tanımayan bir kamera asistanı onu gerçek bir sokak serserisi sanarak setten uzaklaştırmaya çalışır.

Ayrıca, Uğurlu’nun filmde çaldığı ilk araba da kendi arabasıdır. Üstelik arabasını sadece "filmde oynatmamış", onu yer yer prodüksiyon işleri için de vermiştir.

Filmin en dikkat çeken sahnelerinden bir tanesi de Mahsun’un tavus kuşuyla olan sahneleridir. Pek çok sahne gibi bu sahne de izin alınmadan, apar topar çekilir. Zaim, bir reji asistanı ve kameraman Mustafa Kuşçu normal bir yolcu gibi otobüse binerler. Onlardan bir durak sonra da kucağında koca bir tavus kuşuyla Uğurlu otobüse biner. Şoför bir tuhaflık olduğunu anlar ve müdahale etmeye çalışır ama asistan şoförü oyalarken diğerleri sahneyi çekip inerler.

Bütün bunların ardından pek çok sahnenin tek bir kaydının bulunduğu kırk sekiz kutuluk (kabaca üç saatlik) bir ham görüntü olur ellerinde ve bundan bir saat on beş dakikalık bir film çıkarırlar. (Filmin kurgu sürecinin ayrıntıları için tıklayınız.) 

'AMA ARKADAŞLAR İYİDİR'

Mahsun Süpertitiz sokaklarda yatan garibanın tekidir. Kendisi gibi evsiz olan arkadaşlarından Sarı, bir gece soğuktan donarak ölür. Mahsun da onunla aynı kaderi paylaşmamak için soğuk geceleri çaldığı arabalarda geçirir. Bu yüzden çok kere falakaya çekilir, hapse atılır ama Reis’in söylediğine göre, oralarda da hırsızlık yaptığı için hiçbir hapishane onu kabul etmek istemez. Yani Mahsun öylesine yersiz yurtsuzdur ki hapishaneler bile onun yurdu değildir.

Sürekli itilip kakılan, insan yerine dahi konmayan Mahsun’un hayatındaki en büyük kırılma Ayşen Aydemir’in canlandırdığı isimsiz uyuşturucu bağımlısı kızdır. Sabahtan akşama kadar kahvehanede uyuklayan, kahvehane tuvaletinde kendine uyuşturucu enjekte eden bu kayıp kızla Mahsun arasında zamanla bir sohbet başlar. Mahsun kızdan hoşlandığı için ona kahvehanenin üstündeki odada dahi kalabileceğini söyler. Ancak kız o odada bedenini satınca Mahsun çılgına döner ve sonun başlangıcı bu sahne itibarıyla başlar.

Düşük bir bütçeyle, izinsiz sahnelerle apar topar çekildiği için en az Mahsun kadar yersiz yurtsuz bir yerde duran filmin müzikleri Yansımalar’la Baba Zula’ya aittir. Hatta Zaim filmin müzikleri için Murat Ertel’e gider. Ertel o zamanlar Zen adlı bir grubun beş üyesinden biridir. Grubun yarısı filme müzik yapmak istemeyince Mehmet Levent Akman, Murat Ertel ve Emre Onel kendilerine "Baba Zula" ismini vererek filme müzik yaparlar. Filmin müzikleri çok sevilince de, tek albümlük düşünülen Baba Zula grubu şimdilere dek büyüyerek gelir.

Uğurlu, "Mine"yle başladığı sinema kariyerinde, "Döngel Kârhanesi", "Zoraki Başkan", "Memleket Meselesi", "Behzat Ç: Bir Ankara Polisiyesi" olmak üzere toplamda on yedi film ve dizide rol almıştır. Ancak "Tabutta Rövaşata" sadece onun değil, Zaim’in ve doksanlar sinemasının önemli filmlerinden biri olarak hatırlanmaya devam etmektedir.

Filmin aldığı ödülleri şu şekilde sıralayabiliriz:

1996 – 33. Antalya Film Festivali – En İyi Film (Derviş Zaim)
1996 – 33. Antalya Film Festivali – En İyi Senaryo (Derviş Zaim)
1996 – 33. Antalya Film Festivali – En İyi Erkek Oyuncu (Ahmet Uğurlu)
1996 – 33. Antalya Film Festivali – En İyi Kurgu (Mustafa Preşeva)
1997 – 9. Ankara Film Festivali – En İyi Erkek Oyuncu (Ahmet Uğurlu)
1997 – 16. Uluslararası İstanbul Film Festivali – Jüri Özel Ödülü (Derviş Zaim)
1997 – 16. Uluslararası İstanbul Film Festivali – Fipresci Ödüllerı Ulusal Yarışma / Onat Kutlar Ödülü (Derviş Zaim)
1997 – Türk Eleştirmenleri Birliği – En İyi Oyuncu (Ahmet Uğurlu)