YAZARLAR

Kendini keşfederken bir otel odasına sıkışmak...

"İyi Şanslar Leo Grande", hoş bir mizah dozu taşıyan ama öte yandan ‘yaş almış’ bir kadını ön plana koyarak, bilindik klişelere hiç saplanmadan seks, şefkat ve kendini olduğu gibi kabul etme üzerine dokunaklı bir film. Aslında bu kadar basit duran bir çıkarımı bu kadar incelikli anlatan film sayısı fazla değil!

Yönetmen Sophie Hyde tarafından bize sunulan "İyi Şanslar Leo Grande" (Good Luck to You, Leo Grande), başlangıçta safkan ama ‘yoğun’ bir komedi izlenimi veriyor. Ancak senaryo ilerledikçe bu tanımlamanın eksikliği ortaya çıkıyor ve film, çok daha katmanlı ve belli ölçülerde dramatik bir şekle dönüşüyor. Sonuçta karşımızda olan ne bir komedi ne bir dram ne de bir romantik yapım… Belki çok zorlarsak filmi romantik komedi sınıfına sokabiliriz ama bizce bu türdeki diğer yapımları düşününce bu tanımlama yetersiz, hatta hakkaniyetsiz durabilir.

Çünkü yönetmen, klasik romantik komedi filmlerinin katı ve şaşmaz kurallarını adeta ‘ters yüz’ ediyor: "İyi Şanslar Leo Grande"de birbirine yakışan örnek bir çift, filizlenen, ardından alevlenen derin bir aşk yok ve final, filmin geri kalınına nazaran usulca bağlanmıyor. Yönetmen, bize çok daha başka bir yönde gelişen, tamamen değişik yaşlarda ve konumlarda bulunan iki karakterin buluşmasını anlatıyor ve üstelik bunu yaparken de asıl amacının seks konusuna odaklanmak olduğunu açık bir şekilde göstererek ne kadar farklı bir hikâye çizmek istediğini kanıtlıyor.

Birçok açıdan ‘vulgaire’, sığ, hatta karikatürel olabilecek bir çerçevede yönetmen gerçekten tatlı, dokunaklı ve derinlikli bir hikâye yaratmayı başarıyor.

Konudan bahsedecek olursak: Nancy, 60’lı yaşlarda, iki sene önce dul kalmış, emekli bir kadın öğretmendir. Yüklü bir ödeme karşılığında bir otel odasında kendisiyle yatacak olan erkek eskortu beklemektedir. Ancak odaya gelen eskort Leo hiç de beklenildiği kadar ‘sığ’ bir insan çıkmayacak ve bu karşılaşma çok değişik bir yöne doğru evrilecektir…

HASSAS BİR DENGEDE DURMAK

Hikâyenin yaş alma, kendi hayatını sorgulama, cinsel yönünü keşfetme gibi derin konuları işlediğini düşünürsek ilk bakışta filmin ciddi bir risk taşımadığını ve en kötü ihtimalle bu temaları yeteri kadar deşmeyeceğini düşünebiliriz. Ancak bu temaların üzerine arzu ve yaş almış kadınların ortak hayalimizdeki yeri gibi konular eklemek, üstelik bütün bunları bir cinsel ilişki sürecinde göstermek bizce çok daha tehlikeli bir iş gibi duruyor.

Zira burada risk, filmin işlediği konuları yeterince ele alamaması etabını geçiyor ve filmin, iki ana karakterin tamamen ayrı dünyalardan gelmesini ve büyük yaş farkını kullanarak, amiyane tabirle ‘bel altı’ çalışan, çiğ ve el attığı konuları işlemeyen ama ucuzca kullanan basit bir güldürü kıvamına dönüşme ihtimalini doğuruyor. Ama yönetmen kendini bundan, hem içi son derece iyi doldurulmuş diyaloglarla hem keskin çizgilerle ayrılmış ama kendi içinde tutarlı duran senaryo yapısıyla ve hem de ilerledikçe gelişen karakterleriyle uzak tutuyor.

.

Ana karakterlerden Leo’nun bu mesleği seçmesindeki nedenlerini ve Nancy’nin hayatını en azından cinsel açıdan ne kadar ‘ıskaladığını’ göz önüne alırsak hikâye genel anlamda acı içindeki iki ruhun buluşması gibi yorumlanabilir ama senaryo bizi çok daha ileriye götürüyor. Bizce söz konusu olan daha çok bir insanın hayattan zevk alabileceği durumlarda kendi etrafına koyduğu sınırlar üzerine bir sorgulama… Dolayısıyla tabii ki iki karakter arasında geçen esas şey cinsellik ama senaryo ilerledikçe bu ilişki, mahremiyet, kendi başına veya başka biriyle olsun yaşanan cinsel hazzın yaşlanması ve önemi gibi neredeyse felsefi olabilecek noktalara yer bırakan bir alan açıyor.

YARGILAMAK DEĞİL ANLAMAK

Filmin iki ana karakteri arasında da belli bir süre sonra dengelenen ancak başlarda şaşırtan bir orantısızlık mevcut: Böyle bir olaya çok daha yabancı olan Nancy’nin, Leo Grande karakterinin rahatlığına, sıcaklığına ve pozitif tutumuna sahip olmaması doğal karşılanabilir ancak burada beklenmedik bir şekilde Nancy biraz antipatik bir hava estiriyor. Çünkü Leo, işini belli bir profesyonellik sınırları içinde yapsa da asla sadece bir ‘seks aracı’ veya duygu sömürüsüne yol açabilecek ‘kaderin sillesini yemiş acıların çocuğu’ görüntüsü çizmiyor. Leo’nun rahatlığı asla bir gevşekliğe, sıcaklığı bir ‘şehvetperestliğe’, pozitif tutumu ise gereksiz bir ’Polyanna’ bakışına dönüşmüyor. İşini de ‘insanlara sadece seks değil arkadaşlık da sunuyorum!’ diyerek belli bir gurur ile yapıyor.

Nancy’nin ise başlarda biraz antipatik davranması, karakterin kendisini antipatik yapmıyor. Her ne kadar dul kaldıktan iki sene sonra, 'böyle bir işe' kalkışması biraz ölçüsüz, bencil ve garip gelse de, Leo’nun gelmesinden önce ve sonra sık sık bundan vazgeçmesi, tereddüt etmesi hatta bazen kendisinin bile bu odada ne aradığını sorgulaması karaktere giderek iç dünyasından bakmamızı ve onu yargılamamızı değil anlamamızı sağlıyor.

Bir de üstelik Nancy’nin bu deneyimi sadece cinsel tatmin için değil aynı zamanda kendisini keşfetme, kapalı kaldığı sınırları yıkma ve dediğimiz gibi hayatında ‘ıskaladığı’ şeyleri yaşamak için yaptığını anladığımızda kendimizi karaktere daha da yakın hissediyoruz. Nancy, filmin keskin çizgilerle ayrılan dört ‘act’ını duygularıyla yönlendirmek gibi bir görev de üstleniyor: Sırasıyla; tereddüt edip kabul etmek, kendini tamamen serbest bırakmak, kendini akışın keyfine bırakmak ve sadece seksten daha fazlasını istemek gibi etaplar sadece karakteri değil senaryoyu da besleyen unsurlar…

LEO VE NANCY İLE BAŞBAŞAYIZ!

Herhalde Nancy’yi canlandıran Emma Thompson’nın oyunculuk gücünü ve kariyerini değerlendirmek gereksiz olur. Sadece artık 60’lı yaşlarını devirmiş aktristin hem fiziğiyle hem de ruhuyla bu role sarıldığını ve bir kez daha kusursuza yakın bir performans sergilediğini söylemekle yetinelim.

Thompson’nın karşısındaki Daryl McCormack ise oyuncunun karşısında ezilmek bir yana dursun bizce bu ‘ikilinin’ performansını daha da yükseğe taşıyan bir oyunculuk gösteriyor. Aralarında ilginç bir kimyanın da tuttuğu tartışılmaz.

Sonuç olarak "İyi Şanslar Leo Grande", hoş bir mizah dozu taşıyan ama öte yandan ‘yaş almış’ bir kadını ön plana koyarak, bilindik klişelere hiç saplanmadan seks, şefkat ve kendini olduğu gibi kabul etme üzerine dokunaklı bir film. Aslında bu kadar basit duran bir çıkarımı bu kadar incelikli anlatan film sayısı fazla değil!


Kerem Bumin Kimdir?

1976 yılında Paris'te doğdu. 1994 yılında İzmir Özel Saint-Joseph Lisesinden mezun oldu. 1996-2000 yılları arasında Strasbourg Sosyal Bilimler Fakültesinde (USHS) Tarih ve Edebiyat bölümlerinde okudu. Ardından 2000 yılında İstanbul'a geri dönüp 2004 yılında Bilgi Üniversitesi Sinema/ Televizyon bölümünden mezun oldu. 2004 yılından itibaren çeşitli uzun ve kısa metrajlı sinema filmlerinde ve Belgesel filmlerde yardımcı yönetmen olarak görev aldı. Semih Kaplanoglu'nun 'Süt' adındaki sinema filminin ekibinde yer aldı. Son birkaç yıldır Yunan yönetmen Angelos Abazoğlu ile birlikte, Arte kanalı için Belgesel filmler üzerinde çalışmaya devam ediyor . Gazete Duvar'da sinema filmleri üzerine eleştiriler yazıyor .