KESK Diyarbakır'da miting düzenledi: Pes etmeyeceğiz
KESK’in Diyarbakır'da düzenlediği “Emekten yana demokratik halk bütçesi istiyoruz” mitingi düzenledi. Kablan, "Tam 9 ay geride kaldı; acı, yıkım, çaresizlik dolu yaşanmışlıklarla..." dedi.
DİYARBAKIR - Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (KESK), Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda “Emekten yana demokratik halk bütçesi istiyoruz” miting düzenledi. Bölge illerinden mitinge katılan sendika temsilcileri gruplar halinde alana girmesiyle başladı. Katılımcılar, "Biji berxwedana kedkaran", "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz" sloganları atarak alana girdi.
Mitinge KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan, Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Sekreteri Fikret Ceylan katıldı. Mitinge HEDEP Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya ve DBP Mardin Milletvekili Saliha Aydeniz de destek verdi.
Mitingde konuşan KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan, "Bizler, işçiler, emekçiler, emekliler, gençler, kadınlar... Bu ülkede yaşayan milyonlar olarak; pandemiden savaşlara, ekonomik krizden ekolojik yıkama, selden depreme yaşamımızı ve coğrafyamızı talan eden tek adam rejimine karşı özgürlüğümüze ve geleceğimize sahip çıkmak için buradayız" dedi.
'TTB'NİN YANINDA OLACAĞIZ'
Kablan, şunları söyledi: "Bu ülkede her gün yeni bir hukuksuzlukla karşı karşıya kalıyoruz. Yıllardır uyguladıkları kayyım politikaları ile halkın iradesini gasp eden, seçilmiş belediye eş başkanlarını, meclis üyelerini tutuklayan, milletvekillerini cezaevinde tutsak eden, yargıyı denetimi altına sokan AKP, en asgari hukuk normlarına dahi tahammülsüz davranmakta ısrar ediyor. Türk Tabipleri Birliğini (TTB) hedef alan dava Merkez Konseyi üyelerinin görevden alınması ile sonuçlandı. Bu hukuksuz karar bu ülkede iktidarın tüm muhalif kesimlere, emek, meslek örgütlerine yargı sopasıyla gözdağı verme girişimidir. KESK olarak bu hukuksuzluğu kınıyoruz. Emek, barış ve demokrasi mücadelesinde birlikte yol yürüdüğümüz, yaşamın, yaşatmanın, barışın yanında yer alan TTB ile dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz. Israrla ve inatla diyoruz ki; eşitlik yoksa, özgürlük yoksa, demokrasi yoksa, adalet yoksa, barış yoksa; mücadele haktır."
'RANT VE TALAN POLİTİKALARINA KARŞI BURADAYIZ'
"Yıllardır uyguladığı, sermayeden yana emek düşmanı politikalarla, özelleştirmelerle, kamusal hizmetleri tasfiye eden iktidar, 6 Şubat depremlerinde ölümlerin ve yıkımın artmasından sorumludur" diyen Kablan, "Tam 9 ay geride kaldı; acı, yıkım, çaresizlik dolu yaşanmışlıklarla... Deprem illerinde hiçbir sorun çözülmedi; en insani ihtiyaçların karşılanmadığı, temiz su, hijyen, barınma sorunlarının giderilmediği, depremin 9. ayında enkazlardan cenazelerin çıktığı, ağır kış koşullarında depremzedelerin yokluk ve yoksullukla mücedele ettiği hepimiz tarafından aşikar. Deprem sonrasında enkaz kaldırma çalışmalarında yaratılan ekolojik tahribat, molozların dere yataklarına, tarım ve yaşam alanlarına dökülmesi ve bunun sonucunda açığa çıkan asbest ile hava kirliliği ile bölge halkının yaşamı tehdit edilmeye devam ediliyor. İktidarın deprem sonrasında da ısrar ettiği rant ve talan politikalarına karşı; yaşamlarımızı, yıkılan kentlerimizi, sokaklarımızı, kültürel miras değerlerimizi umut ve dayanışmayla yeniden inşaa etme iradesini büyütmek için buradayız" diye konuştu.
'JİN JİYAN AZADÎ DEMEK İÇİN'
Hükümetin kadın politikalarını da eleştiren Kablan, "Tek adam rejiminin kadın düşmanı söylem ve politikalarına, biz kadınların bedeni, emeği ve kimliğini denetim altına alma çabalarına, bizi yok sayan, çalışma hayatının dışına itip eve - aileye hapsetmek isteyen tüm uygulamalarına karşı sözümüzü birleştiriyoruz. Kadın cinayetleri ve çocuk istismarı davalarında uygulanan cezasızlığa, İstanbul Sözleşmesi'nin hukuksuzca feshedilmesine, anayasa değişikliği adı altında kazanımlarımıza ve haklarımıza dönük saldırılara, çocuk yaşta evliliklerin önünü açmak isteyen tüm düzenlemelere karşı; susmadan, korkmadan, itaat etmeden, evde, işte, okulda, sokakta, kısaca yaşamın her alanında Jin, Jiyan, Azadi sloganıyla, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesini yükseltme sözünü yenilemek için buradayız" dedi.
'SAVAŞLARA VE MİLİTARİZME KARŞI'
Ormanların, derelerin kentlerin yağmalanmasının, yaşam alanlarının ranta açılmasına, ekolojik yıkım ve talan politikalarına karşı Akbelen'den Cudi'ye, Kaz Dağları'ndan Dikmece'ye, İkizdere-Cerrattepe'ye, kuşun, karıncanın, ağacın, balığın kaplumbağanın sesi olmak için bir araya geldiklerini belirten Kablan, "Bugün dünyanın birçok bölgesinde emperyalist savaşlar, işgal ve soykırım politikaları artarak devam ediyor. İsrail’in Filistin halkına yönelik işgal ve soykırım politikaları, yine ülkemizde iktidarın Kürt sorununda ısrar ettiği çözümsüzlük ve çatışma politikalarından kaynaklı, baskı ve kayyım uygulamaları halkın iradesine ve demokratik haklarımıza yönelik saldırıları arttırmaktadır. Savaşa ve militarizme karşı, halkların kardeşliği şiarıyla eşit, adil ve barış içinde bir yaşamı inşaa etmek için buradayız. Sermayenin emeğe dönük artan saldırılarına, işten çıkartmalara, grev yasaklarına, KHK hukuksuzluğuyla işimizden, ekmeğimizden edilmeye, sendikal hak ve özgürlüklerimizin keyfi bir şekilde engellenmesine karşı emeğimizin özgürlüğü ve geleceği için güvenceli iş, güvenli gelecek talebiyle buradayız" ifadelerini kullandı.
'KAYBEDEN HALKIMIZ VE EMEKÇİLER OLUYOR'
İktidar uyguladığı ekonomi politikalarına değinen Kablan, derinleşen ekonomik krizin faturasının işçilere, emekçilere ödetmek istendiğini vurguladı. Kablan, "Gerek OVP ve 12. Kalkınma Planı ile gerekse görüşmeleri devam eden 2024 Bütçesi ile sermayeden yana, emek düşmanı politikalarla, ağır vergi yükü altında yoksulluğumuzun, ücretlerimizdeki erimenin, alım gücümüzdeki düşüşün devam edeceği aşikar. Çocuklarımızın okula bir öğün yiyecek bulamadan gittiği, sağlık sistemi başta olmak üzere tüm kamu hizmetlerinin iflas ettiği koşullarda özelleştirme politikalarına dur demek, herkes için nitelikli, ulaşılabilir, anadilinde kamusal hizmet talebimizi yükseltmek için buradayız. İktidar, güvenlik harcamaları, gizli ödenekler, cari transferler, faiz ödemeleri, vergi istisnaları gibi kalemlerde yaşanan devasa artışlarla bütçeyi eritip yok ediyor. Siyasi iktidar militarist, cinsiyetçi, milliyetçi, dinci ve savaş politikalarına sarıldıkça kaybeden halklarımız ve emekçiler oluyor" dedi.
HAKLARIMIZ YOK EDİLDİ
Kablan, bugüne kadar hayata geçirilen bütçeler için şunları söyledi:
- Bütçe hakkımız yok edilmiştir
- Vergi adaletsizliği derinleşmiştir
- Ülkenin kaynakları çatışma ve savaş politikaları ile heba edilmiştir
- Emeğin Milli gelirden aldığı pay düşürülmüştür
- Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme göz ardı edilmiştir.
- Özelleştirme politikalarıyla eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm kamusal hizmetler tasfiye edilmiştir
- Dini referanslarla yönetilen bir toplum inşası için kaynaklar Diyanet, cemaat ve tarikatlara aktarılmıştır
KRİZLERİ SAVAŞLARI BİZ YARATMADIK
"Ekonomik krizi derinleştiren tekçi, milliyetçi, şoven, inkarcı politikaların terk edilmesini, dışarıda ve cezaevlerinde başta tecrit olmak üzere insan hakları ihlallerine son verilmesini, Kürt sorununda barışçıl diyalogu esas alan demokratik yöntemlerin derhal devreye sokulmasını istiyoruz" diyen Kablan, taleplerini şöyle sıraladı:
- Krizleri, savaşları biz yaratmadık, faturasını da biz ödemeyeceğiz.
- Halktan, emekten yana demokratik bir bütçe istiyoruz.
- Öncelikle bütçe hakkımızın önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz.
- Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına, tasfiyesine ve özelleştirme soygununa son verilmesini istiyoruz.
- Kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan payın artırılmasını istiyoruz.
- Toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bir bütçenin hayata geçirilmesini istiyoruz.
- Engellilere yönelik Kamu Hizmetlerinin geliştirilmesinin, engelli hizmetleri için ayrılan bütçe payının arttırılmasını, kamuda engelli istihdamının arttırılmasını istiyoruz.
- Vergide adalet istiyoruz. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasını,
- Toplumun en zengin yüzde 1’lik kısmının Milli Gelirin yüzde 54’üne el koyduğu, geri kalan yüzde 99’un payına ise Milli Gelirin sadece yüzde 46’sının düştüğü adaletsiz tabloya son verilmesi için belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını istiyoruz.
- Emeğe kölelik dayatan politika ve uygulamalara son verilmesini istiyoruz.
- Yoksulluğu önleyici, dar gelirlileri koruyucu tedbirlerin hayata geçirilmesi için Temel Gelir Güvencesi istiyoruz.
- OHAL KHK’leri ile herhangi bir hukuki delil ve mahkeme kararı olmadan işinden ekmeğinden edilen tüm kamu emekçilerinin işine iade edilmesini,
- Kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmayı hedefleyen her türlü güvencesiz istihdam uygulamasına son verilmesini,
- Kadınların sürekli, güvenceli işlerde istihdam edilmesinin önündeki tüm engellerin kaldırılmasını, toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bütçe hakkının hayata geçirilmesini istiyoruz.
TTB'YE YÖNELİK KAYYIM UYGULAMASININ NEDENİNİ BİLİYORUZ
Mitingde Diyarbakı Tabip Odası Başkanı Elif Turan da bir konuşma yaptı. Siyasal iktidarın yürüttüğü politikalar nedeniyle her gün daha fazla yoksullaştıklarını söyleyen Turan, "Yaşamakta olduğumuz ekonomik krizin bedelini ağır bir şekilde ödüyoruz. Ama bize dayatılan ve emeğimizin karşılığını alamadığımız bu düzeni, bu bütçeyi kabul etmiyoruz" dedi.
"30 Kasım’da, AKP iktidarında bir ilk daha yaşandı ve TTB Merkez konseyi üyeleri mahkeme kararıyla görevden alındı" diyen Turan, şunları söyledi: "Bu karar demokrasiye darbe niteliğindedir. Belediyelere kayyum atandığı, seçilmiş milletvekillerinin hapiste olduğu ve seçilmiş meslek örgütlerinin yöneticilerinin görevlerinden uzaklaştırıldığı rejimler demokratik rejim olarak adlandırılamaz. Bu kayyum uygulamaları, darbe dönemlerinin yöntemidir. Alınan bu hukuksuz kararı tanımıyoruz. Seçimle gelen seçimle gitmelidir. Bizim irademizle seçilen TTB MK üyeleri de halen görev başındadır."
TTB’ye yönelik hukuksuz kayyum uygulamasının neden yürürlüğe konulduğunu bildiklerini belirten Turan, şunları söyledi: "1980 sonrası darbe döneminde idam cezalarına karşı durduğu için açlık grevlerinde evrensel hekimlik tutumunu benimsediği için, faili meçhullerin yaşandığı 90’lı yıllarda insanların adını dahi telaffuz etmekte çekindiği Kürt sorununun barışçıl-demokratik yollardan çözümünü savunduğu için, COVID-19 pandemisinde bilimsel bilgiyi, şeffaf bir şekilde toplumla paylaştığı için, deprem bölgesinde dayanışmayı büyüttüğü için, hekimlerin sözünü alanlara taşıdığı için, sağlıkta yaratılan çöküşü gün yüzüne çıkardığı ve herkese ‘Eşit, Parasız, Nitelikli, Ulaşılabilir, Anadilinde Sağlık hakkını’ talep ettiği için iktidarlar hep rahatsız oldu. Varlık sebebi insanı yaşatmak ve sağlığını koruyup geliştirmek olan hekim meslek örgütü TTB’nin, yıllardır 'nükleer ve kimyasal silahlara, mayınlara, bireysel silahlanmaya' karşı durması ve evrensel ve bilimsel bir gerçeklik olan dünyanın her yerinde ve tarihin her döneminde 'Savaşlar bir halk sağlığı sorunudur' demesi bu kararın alınmasına yol açmıştır.
Bir kez daha söylüyoruz biz TTB olarak sadece mesleki özlük haklarımız için değil halkın sağlık hakkı için de mücadele ediyoruz. Bütün emekçilerin sorunlarının ortak olduğu bilinciyle emeğimizin karşılığını alabildiğimiz insanca bir yaşam için ortak mücadele ediyoruz."
ADALET KAYA: PES ETMEYECEĞİZ
HEDEP Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya, "Bugün burada bütçeden hakkımız olanı istemek için toplandık. Halka dayatılan yoksulluğa, açlığa, sefalete dur demek için toplandık" diyerek başladı.
Taleplerinin çok net olduğunu belirten Kaya, şunları söyledi: "Emekten yana, demokratik halkçı bir bütçe istiyoruz. Bu talebimizi Meclis’te, Plan Bütçe Komisyonu’nda her bakanlığın görüşmesinde dile getirdik. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi olarak önergeler verdik.
Artan hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon nedeniyle emekli ikramiyelerini 5 bin liraya yükseltelim dedik. AKP ve MHP iktidarı reddetti. DİSK’in açıkladığı yoksulluk sınırı 41 bin 626 lira, açlık sınırı da 12 bin 34 lira. Bugün en düşük emekli maaşı açlık sınırının da altında, 7 bin 500 lira. Gelin, emeklileri açlığa mahkum etmeyelim dedik. En düşük emekli aylığını yoksulluk sınırının yarısına denk gelecek şekilde düzenleyelim dedik. İktidar bu teklifimizi de kabul etmedi. Emekliler bir ekmeye muhtaç yaşamaya devam etsin dedi."
İktidarın savaşçı, baskıcı, rantçı politikaları karşısında pes etmeyeceklerini ifade eden Kaya, "Bu savaş politikalarını boşa çıkarmanın yolu İmralı’dan geçiyor. Önce Sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan tecriti kırmamız gerekiyor" dedi.
Miting, Kasım Taşdoğan'ın konseriyle sona erdi.(HABER MERKEZİ)