KESK'ten 'kamuda tasarruf' önlemlerine 'IMF programı' benzetmesi
KESK Trabzon Şubeler Platformu, 17 Mayıs'ta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imzasıyla Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 11 maddelik 'kamuda tasarruf' genelgesine tepki gösterdi.
DUVAR - Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Trabzon Şubeler Platformu, geçtiğimiz günlerde açıklanan kamuda tasarruf önlemlerine tepki gösterdi.
Trabzon'da bir basın açıklaması yapan platform, tasarruf paketinin "emeğe ve emekçilere" saldırı olduğunu söyledi.
“Emekçiler Tasarruf Paketi Adı Altında Yürütülen Saldırı Politikalarına Sessiz Kalmayacak” başlıklı basın açıklamasında, şu ifadeler yer aldı:
"Bu ülkenin emekçileri, üretenleri, bütçenin temel gelir kalemi olan dolaylı ve dolaysız vergileri en çok ödeyenleri olarak yeni bir saldırı paketi ile karşı karşıyayız. Açlık ve yoksulluk sınırları içerisinde yaşamamız yetmiyormuş gibi şimdi yeni bir saldırı dalgası ile cendere altına alınmak isteniyoruz. Bu paket bir tasarruf paketi değil daha fazla yoksulluk, daha fazla işsizlik, daha fazla güvencesizlik, daha fazla angarya çalışma paketidir. Emeğe ve emekçilere saldırı, sermayeye yeni kaynak paketidir.
Paket ile ne kadar tasarruf edileceğine dair net bir rakam telaffuz edilmese de 100-200 milyar TL arası olacağı tahmin edilmektedir. Oysa bütçede sermayeden almaktan vazgeçtikleri, yani kıyak yaptıkları miktara bakıyoruz tam 2 trilyon 200 milyar TL. Neredeyse 20 paket büyüklüğünde bir miktar.
Öte yandan 2024 bütçesinden şirketlere Kamu Özel İşbirliği projeleri nedeniyle 162 milyar 400 milyon garanti ödemesi yapılacak. Yani bu pakette toplanması öngörülen miktardan fazla bir ödeme yapılacak. Sayıştay raporlarına da konu olan Şehir Hastanelerinin bütçeye çok ciddi bir yükü olmasına rağmen, pakette bu alana ilişkin her hangi bir tasarruf tedbiri yoktur. Bırakalım tasarruf tedbiri alınmasını daha kısa süre önce buralardan alınan sağlık hizmetlerine yüzde 60'a varan zamlar yapıldı.
Tasarruf paketi üç yılı kapsıyor. Bu üç yılda bütçelerden faize ayrılan miktarlara baktığımızda daha vahim bir tablo ile karşılaşıyoruz. 2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi'nde faiz ödemeleri için 1 trilyon 254 milyar TL'lik, 2025 için 1 trilyon 809 milyar TL'lik ve 2026 için 2 trilyon 295 milyar TL'lik bir kaynak ayrıldı. Yani 2024-2026 dönemini kapsayan üç yıllık süreçte faiz için bütçeden 5 trilyon 358 milyar TL ödeme yapılacak ve böylece faiz giderlerinin bütçedeki payı yüzde 10,5'ten yüzde 14,3'e çıkacak.
2006 bütçesinde bütçe giderlerinden genel kamu hizmetlerine ayrılan pay yüzde 39,5 iken bu oran her yıl düşürülerek 6 Şubat depremi gibi büyük bir yıkıma rağmen 2024 bütçesinde kamu hizmetlerine ayrılan pay yüzde 29’a kadar inmiştir. 2016 yılı bütçesinden eğitim hizmetlerine ayrılan pay yüzde 17,8 iken 2023 bütçesinde yüzde 1,2 ile dip seviyeyi görmüştür. Bütçe verilerinden de anlaşılacağı üzere kamu hizmetlerine yapılan harcamalar, yatırımlar zaten yıldan yıla alabildiğine kısıtlanmış durumdadır.
IMF kemer sıkma programlarının tipik özelliklerinden biri kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi, bütçelerden ayrılan payın düşürülmesi ise bir diğer özelliği de çalışan sayısından azaltmaya gidilmesi, maaşların düşürülmesi ya da enflasyona sabitlenmesidir. Bu paketin özünde de bunlar bulunmaktadır. Paket ile kamuya personel alımı emekli olanlarla sınırlanmakta, destek personel sayısı ise kademeli olarak azaltılmaktadır. TÜİK’in tüm Ali Cengiz oyunlarına rağmen açıkladığı verilere göre dahi işsizliğin devasa boyutlara vardığı günümüzde 'üç yıl daha bekleyin' demek en başta da gençlerin umutlarını söndürmek, çaresizliğe sevk etmektir.
2024 yılı itibariyle kamuda kamu emekçileri artı ve kamu işçileri toplamda 5 milyon 200 bin kamu personeli bulunmaktadır ve bu personel zaten toplam nüfusa hizmet verme açısından sayısal olarak oldukça yetersizdir. Kamu personelinin toplam istihdama oranı OECD ortalaması yüzde 18 iken Türkiye’de ise bu oran yüzde 13’tür. Başta sağlık ve büro hizmetleri alanı olmak üzere kamu personeli istihdamı yetersiz olduğu için iki personelin hatta bazen 3 personelin işini 1 personel yapmaktadır. Bu nedenle anayasadaki angarya çalışma yasağına rağmen birçok kamu işyerinde angarya çalışma oldukça yaygınlaşmıştır.
Öte yandan Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) verilerine göre, resmi öğretmen açığı 68 bindir ve acilen 100 bin öğretmenin istihdam edilmesi gerekmektedir. 90 bine yakın ücretli öğretmen, günlük yevmiye usulü ile asgari ücretin altında bir ücretle çalıştırılmaktadır. 700 binden fazla öğretmenin ataması yapılmamaktadır.
Bu ağır tabloya rağmen kamuda istihdamın emekli olacaklarla sınırlandırılması 85 milyonun sağlığının, gençlerimizin geleceğinin karatılması anlamına gelmektedir. Kaldı ki, düşen maaşlar, başta seyyanen ek ödeme olmak üzere taban aylığımıza yansıtılmayan kalemler, emekli aylığı bağlama oranlardaki çarpıcı düşüşler sonrası kamu emekçileri çalışmaya devam etmek zorunda kaldıklarından son sınır olan 65 yaşına gelene kadar emekli olmamaktadırlar. Çünkü emekli olsa bırakalım zaruri gıda harcamalarını kirasını dahi karşılayamayacaklardır.
Paket Orta Vadeli Program ve 12. Kalkınma Planı’nda yer alan emek sömürüsünü derinleştirmeyi, güvensizleştirmeyi yaygınlaştırmayı içeren esnek ve uzaktan çalışma modellerinin geliştirilmesini de hedeflemektedir. Pandemide provası ve reklamı yapılan esnek ve uzaktan çalışma biçimi kamuda temel istihdam biçimi haline getirilmek istenmektedir.
Pakette yer alan konulardan biri de, lojman kiraları ve sosyal tesis ücretlerinin rayiç bedel üzerinden, yani piyasa koşullarına göre arttırılacağı hususudur. İktidar aynı mantıkla savunma ve güvenlik hariç mevcut sosyal tesisleri de ekonomiye kazandırma adı altında yandaşlara, müteahhitlere yok pahasına satmayı hedeflemektedir. İktidar bir yandan da paket ile muhalefetin kazandığı belediyelerin elini kolunu bağlayarak hizmet sunamaz, yatırım yapamaz, personel alamaz hale getirmeyi amaçlamaktadır. Böylelikle halkın tepkisini kendisi üzerinden muhalif belediye yönetimlerine yönelterek gelecek seçimlerde kazanmayı istemektedir.
Özcesi 'kamuda tasarruf ve verimlilik paketi' diye sunulsa da adının aksine bir tasarruf paketi değil faturayı emekçilere çıkarmayı hedefleyen bir kemer sıkma paketidir. Dolayısıyla adı konmamış bir IMF programıdır. İtibardan, faizden, Kamu Özel İşbirliği adı altında yandaş şirketlere garanti ödemelerinden, güvenlik harcamalarından, Saray harcamalarından vazgeçmeyen iktidar gözünü kamu hizmetlerine ve kamu emekçilerine dikmektedir.
Biz kamu emekçileri ve onların gerçek temsilcisi KESK olarak; saldırı paketine karşı bir mücadele hattı örme sorumluluğuyla hareket edeceğiz. Bunun için konfederasyonumuz öncelikle zaten yetersiz olan kamu yatırımlarının ve kamu personeli istihdamının kısılmasından, esnek ve uzaktan çalışma ile güvencesiz istihdamın arttırılmasına, angarya çalışmanın arttırılmasından ücretlerin düşürülmesine, lojmanların ve sosyal tesislerin satılmasından servis hizmetlerinin kaldırılmasına kadar uzanan 'Saldırı Paketine' karşı bir mücadele programı oluşturacaktır.
Mücadele programının tüm emek ve meslek örgütleri ile ortak bir program ve mücadele hattında buluşturulması için çabalarımız sürecektir. Mücadele programımız kapsamında yapacağımız eylem ve etkinliklerimizi 'Yoksulluk, İşsizlik, Güvencesizlik Paketine Hayır! Emekçiler Tasarruf Paketi Altında Yürütülen Saldırı Politikalarına Sessiz Kalmayacak' şiarı ile gerçekleştireceğiz. Saldırı paketine mücadeleyi yükselterek karşı koyacağız."
Son olarak taleplerini sıralayan emekçiler, şu ifadeleri kullandı:
- Kamudan tasarruf değil Saray harcamalarından tasarruf edilsin.
- Vergide adalet sağlansın, az kazanandan az çok kazanandan çok vergi alınsın.
- Yandaşlara, “Beşli Çetelere” hazineden yapılan döviz garantili projelere, Kur korumalı mevduat soygununa son verilsin.
- Bir dakikalık masrafı 2 emekli maaşına, bir aylık gideri iki büyükşehir belediyesi giderine denk olan Saray ve bağlı harcamaları kısılsın.
- Kamu idarecilerinin kimi zaman özel gezileri için dahi kullandığı lüks uçak ve makam harcamalarına son verilsin.
- Personel eksikliği giderilsin, personel alımında liyakati ortadan kaldıran, torpilin kapısını sonuna kadar açan mülakata ve siyasal kadrolaşmaya son verilsin.
- Angarya çalışma yasaklansın, esnek ve uzaktan çalışma yönetmeliği hazırlıkları sonlandırılsın.
- Gerçek ve özgür toplu sözleşme koşulları sağlansın.
- Emeklilere insanca yaşayacakları maaş verilsin.