Kim demiş baharın isyancı olmadığını?
Sadece alanı dolduran binlerce insan değil, Leyla Zana'nın seçim sonrasını işaret eden mesajını herkesin salim kafayla yorumlaması gerekiyor.
Newroz sabahı Diyarbakır'da hava hafif yağışlı ve ılıktı. İnsan, hiçbir şey yapmadan, pencereden yağan yağmura, koşturan insanlara bakmak istiyordu. Hava, en azından benim mahallemde, bu denli romantikti.
Evet, Diyarbakır'da böyle romantik bir sabaha uyandık. Ancak bahar, aynı zamanda isyancıdır da. İşte baharın isyancı tarafı binlerce Diyarbakırlı gibi beni de ta Newroz parkına taşıdı.
Eskiden, hani kayyımlar atanmadan önce, belediyeler Newroz alanına otobüs seferlerine takviye yapardı. Kayyımlar, hiç değilse Newroza katılımın az olması için 8 yıldır çeşitli yıldırma taktikleri uyguluyor. Birinde mesela "yollarda çalışma var" taktiğini denemişlerdi ve başarısız olmuştu. Binlerce insan o "çalışma" bariyerini aşarak alana ulaşmıştı. Birinde, IŞİD'in elini kolunu sallayarak bombalı eylemler düzenlediği süreçte, yine alan dolmuştu. Halbuki günler önceden IŞİD'in bombalı eylem yapacağı söylentisi yayılmıştı şehre ve Diyarbakırlılar bu heyulaya kafa tutmuştu.
Bu yıl meydanın dolmasının önünde şöyle engeller vardı: Ramazan ayındaydık, mesai günüydü ve hava yağmurluydu.
Özetle şunu söyleyeyim: Bu üç engelin yanı sıra bahar romantizmi de engelleyemedi meydanın dolmasını. Çünkü bahar isyancıydı.
*
Ben ne yaptım?
Taksiden indiğimde neredeyse tamamen durmuştu yağmur. Meydana ulaşmak için uzun bir yol vardı önümde. Aceleyle yürürken etrafı koloçan ediyor, insanlarla sohbet ediyordum. Evet, çok sayıda insan gruplar halinde Newroz alanına ulaşmaya çalışıyor, kaldırımdaki satıcılardan alışveriş yapıyorlardı. Bir grup genç yanımda yürüyordu. Anlaşılan oydu ki gençlerden biri misafirdi, ilk kez Diyarbakır'da Newroza katılıyordu. Arkadaşları, "Diyarbakır Newrozu başka Newrozlara benzemez" diyerek onu az sonra göreceği manzaraya hazırlıyorlardı. "Bir şey olursa bizden ayrılma" diye de uyarıyorlardı geçmiş olaylı Newrozları hatırlatarak.
Geleneksel kıyafetler giyen kadınların sayısı, önceki yıllara göre daha azdı. Bunun kesinlikle yağmurla ilgili olduğunu düşünüyordum. Az sonra kestirmeden gideyim derken çamura batınca bu düşüncem pekişti.
Arama noktalarında büyük yığılmalar yoktu. Polis, protokol girişinde kibar ve kolaylaştırıcıydı. Ancak diğer girişlerde insanların giydiği geleneksel kıyafetlere musallat olunduğu bilgisi geliyordu. Bu manasız müdahale daha ne kadar sürecek, kim bilir?
Basın için ayrılan ve nedense polis ile paylaşılan alan rahattı. Çünkü Diyarbakır Newrozunu izlemek üzere şehir dışından gelen çok az basın mensubu vardı. Nitekim protokol için ayrılan bölümde de epey boşluk vardı. Bir vakitler protokolde yer bulunamazdı. Protokoldeki o boşluklar bu nedenle biraz hüzün vericiydi ama öte yandan hakikatli olmayanlarla bir mesafeye işaret ediyordu ki bu da iç rahatlatıcıydı.
Meydanda kaç kişi vardı? Gazeteciler bu soruyu soruyorlardı birbirlerine. Rakam veremem ama muhteşem bir kalabalık vardı alanda.
Sahne ile alanı dolduran kitle arasındaki tel ağ, fotoğraf ve video çekmeyi de engelliyordu. Gazeteciler o tel ağı tırmanacak gençlerin fotoğrafını çekmek için bekliyorlardı.
Haber merkezleri fotoğraf ve video bekliyordu ancak meydandan fotoğraf ve video göndermek tam bir eziyete dönüşmüştü. Baz istasyonu çöktü, desek yeridir.
*
Ve geldik esas soruya. Bu Newrozda hangi mesaj verilecek?
Bu soru her Newrozda sorulur. Özellikle PKK lideri Abdullah Öcalan’ın mesajının okunduğu Newrozdan bu yana...
Esasında mevcut siyasi durum göz önüne alındığında 'olağanüstü şaşırtıcı' bir mesaj beklentisi yoktu kimsede. Ama Diyarbakır Newrozuna yıllar sonra Leyla Zana da katılıyordu ve bu da haliyle bir ihtimaller zincirinin oluşmasına neden oluyordu.
Konuşmacılar sözü uzatmadı: Abdullah Öcalan'a yönelik tecritin kaldırılmasını talep ettiler. En uzun konuşmayı galiba HDK'den Cengiz Çiçek yaptı. Çiçek'in konuşmasının uzamasının nedeni, Öcalan'ın daha önce yaptığı Newroz değerlendirmesini okumasıyla ilgiliydi.
Leyla Zana, Newroza Abdullah Öcalan'ın kardeşi Mehmet Öcalan'ın elini tutarak gelmişti. Konuşma sırası Leyla Zana'ya geldiğinde alanın ön tarafında coşkulu bir dalgalanma oldu. Uzun bir aradan sonra kitle ile buluşmak Leyla Zana'yı da yeterince heyecanlandırmıştı. İlk cümlesi bu heyecanına tercüman gibiydi: "Amed, 'Yine mi geldin?' diyeceksin. Evet, yine geldim."
Leyla Zana yaklaşık 8 yıldır kitleden uzaktı. Ancak bu yıllar içinde kitle ile iletişim kurma becerisinden zerre kaybetmemişti. Sahne hakimiyeti, söylediklerindeki kararlı vurgu, arada mikrofonu kitleye uzatması günün en çok alkış alan siyasetçisi olmasını sağladı. Yılların deneyimi ile binlerce insanı etkisi altına aldı, dersem mübalağa etmiş olmam.
Leyla Zana, kendisinin de hatırlattığı üzere, 40 yıldır siyaset sahnesinde. Kendisiyle yaptığımız söyleşide içinden geldiği siyasi geleneğe kırgınlıklarından söz etmişti. Bunlar çözülmüş olmalıydı ki önümüzdeki günlerde birkaç şehirde seçim çalışmalarına da katılacak.
Kendisiyle yaptığımız söyleşi, "Leyla Zana: Erdoğan artık süreci dondurucudan çıkarmalı" başlığını taşıyordu. Newrozda yaptığı konuşmanın en önemli kısmı da Kürt meselesinin barış ile çözülmesi gerektiğine yaptığı vurgu olmalı. Zana, Abdullah Öcalan'ın 1993'te çözüm sürecinin başlaması için attığı adımı hatırlatarak, seçimlerden sonra bu sürecin yeniden başlatılması için çalışmalar yürüteceklerini söyledi. Zana, yeni bir barış süreci için Newroz alanını dolduran insanlardan tam destek aldı. Aynı desteği siyasetçilerden ve sivil toplum örgütlerinden de istedi.
Askeri alanda baharla birlikte savaşın tırmandırılacağına dair emareler varken meselenin çözümü için mücadele etmek gayretinin yadırganacak bir tarafı yok elbette. Hatta meselenin barışçıl yollarla, diyalogla çözümü için topyekun gayret göstermenin tam zamanıdır.
Selahattin Demirtaş, İHD'nin Diyarbakır’da düzenlediği "Kürt Meselesinin Çözümü ve Barış Konferansı"na gönderdiği mesajda çözüm için Öcalan ile Erdoğan'ı muhatap göstermişti. Ahmet Türk, Kürtlere çok zulm ettiğini ifade ettiği Erdoğan'ı Kürt meselesini çözebilecek siyasetçi olarak göstermişti. Leyla Zana, Ocak ayında, "Erdoğan artık süreci dondurucudan çıkarmalı" demişti. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan'ın Newrozda sunduğu 6 talebi de aynı minvaldeydi.
Kürt siyasetçilerinin bu mesajlarını alt alta koyunca, seçimlerden sonra hükümete ve Erdoğan'a yeni bir çözüm süreci için baskı yapılacağını öngörmek mümkün. Newroz kutlamalarında da bu yönde işaretler vardı ancak meselenin diyalogla çözümü önerisi karşılık bulabilecek mi? Bunu da seçimlerden bir süre sonra görme imkanımız olacak.
*
Leyla Zana'nın konuşmasından sonra alana çıktım. Alana çıktım dediysem, dünyanın yolunu yürüdükten sonra ulaşabildim meydana. Edindiğim izlenim, bu Newrozda çocukların evde bırakıldığı oldu. Belki hava koşullarından belki Ramazan'dan dolayı yaşlıların sayısı da azdı. Meydanı tek başına gençler doldurmuştu sanki.
Sloganlar, halaylar, bayraklar... Ve çamur. O çamura rağmen halay çeken gençlerin heyecanına, neşesine, inadına imrenmedim diyemem.
Alanda Leyla Zana'nın konuşmasını sordum. Yaş almış olanlar Leyla Zana'yı bir kere daha siyaset meydanında görmekten duydukları heyecanı anlattılar. Gençler ilk kez buluşuyordu Leyla Zana ile ve bunun mutluluğunu yaşıyorlardı. Konuşması için "iyiydi" diyenler de "tam dinleyemedim" diyerek kaçamak cevap verenler de henüz yorumlayamamışlardı Leyla Zana'nın mesajını. Haksız değillerdi sanırım. Sadece alanı dolduran binlerce insan değil, Leyla Zana'nın seçim sonrasını işaret eden mesajını herkesin salim kafayla yorumlaması gerekiyor.
Konuşmalar bitti. Sanatçılar şarkılarını söylüyorlardı. Sonra sağanak yağmur yağdı. Herkes bir yana kaçıştı. Arabaya bindiğimde, temizlememe rağmen ayakkabılarımda hala çamur vardı. Çamur paçalarıma da sıçramıştı.
Bahar böyleydi işte, bahar Newrozla başlıyordu ve umutlu bir şeydi. Bahar isyancıydı.
Newroz pîroz be.