Kısmet meselesi
Bugün, Kısmet’in dünya seyahatinden dönüşünün yıldönümü. Elli dokuz yıl önce Boro’ların arkalarına sadece rüzgârı alarak çıktıkları bu yolculuk, insanın doğayla kurduğu ilişkide ‘yeteri kadar’ı hâlâ mükemmelen temsil ediyor.
Sene 1968, 15 Haziran Cumartesi günü, Dolmabahçe iğne atsan yere düşmeyecek kadar kalabalık. Kalabalığın gözü denizde. Herkes iki yıl, dokuz ay, üç hafta önce bir yelkenliyle dünya turuna çıkan Kısmet'i ve Boro ailesini bekliyor.
Bugün, Kısmet’i heyecanla bekleyişin yıldönümü. Boro’ların 10,5 metrelik bir yelkenliyle yaptığı dünya seyahati yıllar geçtikçe bana daha da etkileyici geliyor. Tüm bu teknoloji ve dijitalleşme nimetlerine alışmışken Kısmet şimdi orada eskisinden daha da çok parlıyor. Varlığıyla bozmayan aksine uyum sağlayan bir yaşamı hatırlattığından belki de… İnsanın doğayla kurduğu ilişkide ‘yeteri kadar’ı mükemmelen temsil ettiğinden hatta. Bir yelkenli… İhtiyacı olan şey sadece rüzgâr…
1968 yılında bu önemli seyahate imza atan Sadun Boro'nun denize sevdalanışı annesinden habersiz, okula bile başlamamış bir çocukken Erenköy'deki evlerinden denize kaçmakla başlar. Tutkun insan sadece bakmakla yetinmez elbette. İlkokul yıllarında Boro ve beş arkadaşı üçer lira vererek bir sandal alırlar.
Ortaokul yıllarında ise evden habersiz, bir yıl boyunca biriktirdiği harçlıklarla kendine ait ilk sandalı alır Sadun Boro. Ve yatak çarşafıyla yelken basıp, Caddebostan kıyılarının müdavimi olur. Yıllar geçtikçe Boro'nun yelken merakı büyür. Üç arkadaş biriktirdikleri parayla ilk yelkenli teknelerini alırlar. Ve sene 1948… Sadun Boro Galatasaray Lisesi'ni bitirmiştir. Kaptan olmak isterken, tekstil mühendisliği eğitimi için İngiltere'ye gider. Manchester'da denizden uzak olarak geçirdiği yıllarda denizle ilgili yapabildiği tek şey, deniz mecmuası okumaktır. 1952 yılının başlarında bir deniz mecmuasında çıkan ufak bir ilanla Sadun Boro'nun hayatı değişir.
“İngiltere'den Yeni Zelanda'ya gidecek 14 tonluk bir yelkenli teknede, üç mürettebata ihtiyaç vardır…” Müracaat eder, altı ay süren bu yolculuktan sonra açık deniz Sadun Boro’nun vazgeçilmezi olmuştur. Aynı yıl, bir gün kendi kotrasıyla dünya seyahati yapmaya karar verir. Onu bu amaca yakınlaştıran 1958 yılında tanıştığı Oda olur. Sadun Boro'nun deniz sevdasını ve dünya seyahati isteğini en iyi anlayan Oda olmuştur. Oda, onu kendi teknesini yaptıracak parayı kazanması için hep teşvik eder. Boro, tekne yaptıracak parayı kazanmak için bir fabrikada çalışmaya başlar. 1963 yılının yazında teknenin (Kısmet'in) omurgası, Salacak'ta bir atölyede kızağa konur. Bu arada Sadun Boro ile Oda evlenir. Nihayet 1964 yılında Kısmet, Salacak'taki atölyeden Marmara'nın sularına bırakılır. Eksiklerin tamamlanmasından sonra geriye bir tek dünya seyahatine çıkmak kalmıştır. Tabii maddi bir kaynak bulduktan sonra. Dünya seyahatinin maddi desteği Hürriyet gazetesinin sahibi olan Haldun Simavi'den gelir. Haldun Simavi, yazı karşılığı dünya seyahatini desteklemeyi kabul eder. Böylece okur da Boro'ların dünya seyahatini Hürriyet gazetesinden takip edebilecektir.
22 Ağustos 1965… Kısmet, eş dostla vedalaştıktan sonra Çanakkale Boğazı'nı geçer ve nihayet Marmara'dan ayrılıp Akdeniz'in sularında zor yolculuğa başlar. İtalya kıyıları, Korsika Adası geride kalırken Atlantik'te ilk büyük sınavı ile karşılaşır. İki gün boyunca kudurmuş dalgaların içerisinde fırtınayla boğuşur. Zorlu başlayan Atlantik yolculuğu, otuz gün boyunca devam eder. Sayısız liman, ada, kasaba ve şehir akıp gider Kısmet'in yolu üzerinden. Yeni insanlar, farklı gelenekler, farklı yemekler, evler ve hayatlarla zenginleşir Boro ailesinin seyahatleri. Her limana varışta tatlı bir heyecan ve merak, her limandan ayrılışta bir burukluk... Hepsi, Kısmet'in payına düşendir. Zorlu zamanların yanı sıra geçirilen keyifli anlar da olur elbet. “Günün sıcaklığı kırılıp serinlerken, güneşin, hiçbir ressam fırçasında canlanamayacak renklerle batışı, tabiatın insanoğluna bahşettiği ne muhteşem bir renk ziyafeti olur… Biz de hava kararmadan akşam yemeğini yer, güvertede puromuzu tellendirip, kahvemizi yudumlarken her gün ayrı ayrı renkte kostümler giyerek yalnız bizim için sahneye çıkan grubu huşû içinde seyrederdik.”
Kısmet, Akdeniz'i, Atlantik'i, Karayip Denizi'ni, Pasifik'i, Hint Okyanusu'nu, Arap Denizi'ni, Kızıldeniz'i arkasında bırakarak vatan sularına sağ salim ulaşır. Sadun Boro'nun yegâne gayesi artık gerçek olmuştur. Sadun Reis gönderinde ay yıldızlı bayrağın dalgalandığı kendi kotrasıyla bir dünya seyahati yapmıştır artık.
Sadun Boro’nun bu dünya seyahatini anlattığı Pupa Yelken ilk kez 1969’da yayımlanmıştı. Basıldığı yıldan bu yana birçok kişinin denize sevdalanmasına vesile olmuş bir mücevher. Hatta kitap, 1969 yılında, Millî Eğitim Bakanlığı'nın kararıyla her dereceli okullara tavsiye edilmiş.
Pupa Yelken gezmeyi, görmeyi ve tecrübe etmeyi içeren bir kitap. Kitapta doğaya uyum sağlama, denizcilik bilgisi, coğrafya, insan psikolojisi, antropoloji gibi konuları bulmak mümkün. Ancak şunu söylemeliyim ki Pupa Yelken’i okuduktan sonra karada yaşamaya devam etmek oldukça güç, haberiniz ola.
Not: Efsanevî Kısmet’i görmek isteyenler onu Hasköy’deki Rahmi Koç Müzesi’nde ziyaret edebilir. Pupa Yelken-Kısmet’in Dünya Seyahati adlı kitap ise Epona Kitap tarafından yayımlanıyor.