'İzmirli' ve Borges
1930'lu yıllarda Buenos Aires yoğun göç alan bir şehirdir. Mardin, Urfa ve Halep'ten Ermeniler, Suriye, Lübnan, biraz da Filistin, Mısır ve Fas'tan Arapların yolu bu şehirde kesişir. Tabii Borges'in yolu da onlarla...
Adnan Özer [email protected]
Rafael Alboger'i bilir misiniz, Buenos Aires şehir kayıtlarında "El Ismirli" diye geçer. 3 Ekim 1902 yılında, Sefarad Yahudileri Haim Alboher ve Reina Mizhari'nin ilk çocuğu olarak İzmir'de doğmuştur. Rafael Alboger (İspanyolca'da "h" harfi okunmadığından Arjantin'de kuvvetli "h" sesini sesi vermek için böyle bir harf değişikliği olmuş) 1920'lerde Buenos Aires'te iş tuttuğuna göre aile bu tarihten önce Arjantin'e göçmüş olmalı. Göçmenlik zoruna bulduğu ilk iş ayakkabı boyacılığı olur, lostra tarzı. İşte bu İzmirli delikanlının o zaman Borges'in ayakkabılarını boyamış olma ihtimali vardır.
Sefarad Yahudileri Haim Alboher ve Reina Mizhari'nin ilk çocuğu olarak İzmir'de doğan Rafael Alboger'in Arjantin yolculuğu beraberinde
GÖÇMENLERİN BULUŞMA MEKANI
Genç Rafael bu işi şehrin en eski ve ünlü kafelerinden biri olan Cafe Tortoni'de icra etmektedir ki göçmenler adına bu da bir statüdür. 1921 yılında Cenevre'den ailesiyle birlikte dönen Borges'in -o zaman 22 yaşındadır- bu kafeye seyrek de olsa uğradığı bilinir. Niye seyrek, onu da diyelim, zira o 30'lu yıllara kadar daha çok Buenos Aires'in "arrabal" denilen kenar mahallelerine tutkundur. İlk şiir kitabı Fervor de Buenos Aires (Türkçe'de karşılık olarak "Buenos Aires Tutkusu" ve "Buenos Aires Buhranı" kullanılır). Rafael Alboger daha sonra Tortoni'de garsonluğa yükselir. 1930 yılına gelindiğinde ise Tortoni'nin "maitre"si, yani şef garsonu Alboger'den başkası değildir. Alboger yedi yıl kadar sonra tecrübe ve para kazanmış olarak Tortoni'den ayrılır ve Türk mahallesi olarak bilinen Villa Crespo'da Gurruchaga Caddesi 432'ye 436 numaradaki kafeyi devralır.
Alboger'in kafesine Cafe İzmir tabelasını asması için neden 1940 yılına kadar beklediğini bilemiyoruz ama bu mekan sonuçta 25 yıl, ağırlıklı Türkiye'den olmak üzere Sefarad Yahudisi, Mardin, Urfa ve Halep'ten Ermeniler, Suriye, Lübnan, biraz da Filistin, Mısır ve Fas'tan Araplar (kimi Müslüman kimi Hristiyan), Bulgaristan ve Yunanistan göçmenlerinin buluşma yeri olur. Buenos Aires şehir anlatılarında "efsanevi" ve "büyülü" tabirleri kullanılır onun için.
'OKURLAR YAZARI YARATIR'
Geçtiğimiz 14 Haziran günü Jorge Luis Borges'in ölümünün 30. yıldönümünü idrak ettik. Buenos Aires'te bulunmam sebebiyle bu idrak işinin benim için daha bir dokunaklı geçtiğini söyleyebilirim. Türkiye'den bakışla bir Borges analizi nafile bir iştir. Ricardo Piglia'nın Arjantin Kanal 7'de çırpına çırpına yaptığı analizlere kulak verince bu kanaatimin altını bir daha çizdim. O halimle Cafe Tortoni'de büyük ustanın hatırasına bir kahve içmek... Yok, hayır, turistik olacak. Derken Rafael Alboger'i hatırladım; onun Borges'le yolunun kesişmesi! Gerçek olması tadını kaçırmıyor zira kurgu olsa ancak bu kadar olur. Deneme ve hikaye birbirlerinin sınırlarını ihlal ede ede ilerliyor. Hiç sohbet ettiler mi? Ne konuştular? Borges'in anılarında böyle bir bahis geçmiyor, Alboger'in anıları diye de bir şey ortada yok. Ancak Borges'in soyunun bir tarafının Portekiz'e dayandığı ve o kol itibariyle Safarad Yahudisi olduğu zehabında olduğu biliniyor ya, işte bu bakımdan "ihtimal" vardır. Velhasıl buradan bir fantazya aralığı beliriyor: Rafael Alboger'in Borges'i anlattığı hikaye. İşte düşledik, ve bu total Borges anlatısının bir ögesi olarak evrende, yazılsa da yazılmasa da. Borges'in 'okurlar yazarı yaratır' anlayışına uygun.
MARECHAL'IN ROMANINDA İKİ KAHRAMAN
14 Haziran günü bir koşu Villa Crespo'ya gittiğimi bilmem söylemeye gerek var mı. Cafe İzmir 1965 yılında, Rafael Alboger'in aynı yılın 29 Nisan'ında vefatı üzerine kapatılmış. İzmirli'nin kızı Reina Alboger bu mekanı 1969 yılında devredip bu defteri tamamen kapatıyor. Bina da yıkılıp yeniden yapılmış. Artık izi bile silinmiş. Bir soru: Borges hiç buraya uğramış mı? Bunun ihtimal dahilinde olmadığı anlaşılıyor, kafenin Binbir Gece Masalları'ndan esinlenen dekoru karşısında kayıtsız kalamayacağını düşünürsek... 1948'den sonrası için bu ihtimal daha zayıf. Niye? İşte küçük bir hikaye daha: O yıl Leopoldo Marechal 'Adan Beunosayres' adlı romanını yayınlamıştır. Marechal bu romanında Cafe İzmir'i çok iyi betimlemiştir. Romanın tiplerinden biri de Borges'tir. Gerçi oradaki ismi Pereda'dır ama tüm betimlemeriyle -hem de alaycı ve aşağılayıcı- onun Borges olduğu su götürmez. Marechal öteden beri kavgalı oldukları Borges'i bu şekilde cezalandırır. Aralarındaki husumet bir yana Marechal'ın bu romanı Buenos Aires'in kenar mahallerindeki yaşamı - zaman olarak 1920-1940 arası- tanımak için bulunmaz bir eserdir. Romanlarla arası hiç hoş olmayan deki Borges Adan Buenosayres'deki Joycevari usluba da başını çevirmiş olmalı.
Borges ve Buenos Aires bahsinde anlatılacak daha çok şey var. Bu küçük deneme de İzmirli'nin hatırasına olsun, Villa Crespo'nun bir köşesini yıllarca Türkçe şarkılarla çınlatan, kendisini tanımış olan şehir yazarlarının çok sempatik bulduğu Rafael Alboher'e.
Rengarenk bir kitap kafe
Cafe Tortoni'den biraz bahsedelim. Bu mekan Fransız göçmen Jean Touan tarafından 1858 yılında Mayo Caddesi 825 numarada açılmış. Dekorasyonunda Art nouveau tarzı tercih edilmiş. Tavanındaki vitray çalışmaları... onlara yükselen sütunlar, antika olmuş tahta masa ve sandalyeler... hepsi bir başka etkiler ziyaret edenleri. Bir de duvarlarındaki tablolar; şehir tarihinin dönüm noktaları resmedilmiş onlarda. Arka bölümünde ise bir kitaplığı var. Burada domino ve bilardo da oynanabiliyor. Kafenin bir başka güzelliği de dünyanın meşhur kafelerinin fincan takımlarını sergiledikleri bir küçük müzesi olması. Cafe Tortoni ülkenin en eski kafesi ve Buenos Aires'in ilk "confiteria"sı (İspanyolca "confitura", meyve şekeri, reçel ve marmelad- gibi ürünlere verilen ad. Confiteria ise bunlardan yapılmış kek ve pastalar ve alkolsüz içeçeklerin sunulduğu dükkan anlamında. Tabii sandviç ve tost da eklenmiş sonradan).
Einstein'dan Lorca'ya...
155 yıldır ayakta duran kafe kimlere ev sahipliği yapmamış ki. 1920’li yıllarda ünlü şair ve yazarlar, sanat ve edebiyatı korumak amacıyla, burada "La peña" olarak isimlendirilen grup toplantıları düzenlemiş. Lisandro de la Torre ve Marcelo Torcuato de Alvear gibi politikacılardan tutun da Carlos Gardel, Juan Manuel Fangio gibi popüler idollerden, Albert Einstein, Federico Garcia Lorca, Hillary Clinton, Robert Duvall ve İspanya Kralı Juan Carlos de Borbon gibi ünlüler ve entelektüellere kadar her kesimden kişiler bu kafeye gelmiş. Kafenin girişinde ünlü Arjantinli heykeltıraş Gustavo Fernandez’in balmumu heykelleri göze çarpıyor. Jorge Luis Borges, Carlos Gardel ve şair Alfonsina Storni aynı masada oturuyor. 1938’de, 46 yaşında intihar eden Alfonsina Storni ise kıtanın en önemli modern kadın şairiydi. Anısı Tortoni’de heykelin yanı sıra arkadaki salonda yaşatılıyor. Alfonsina salonunda şiir dinletileri, tango gösterileri, caz konserleri düzenleniyor.