Jandarma biz sosyalistiz!

Behice Boran’ın 1968 yılında yayımlanan “Türkiye ve Sosyalizm Sorunları” kitabı Yordam Kitap tarafından yeniden basıldı. Behice Boran kitabında 1968 dönemecinde Türkiye solunun gündemindeki sorunları tartışıyordu.

Google Haberlere Abone ol

Selçuk Gürsoy

DUVAR - 12 Mart faşizminin kadın cezaevine, Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu’na akşamın sessizliği çökerken, koğuşun penceresinden bakan tutsak kadınlar, Ankara Kalesi’nin arkasından doğan ayın altında, gecekonduların ışıklarını seyrederlerdi.

Gün batımında güneşin son ışıklarının yaktığı camlar kızıl bir yangın gibi tutuşur, koğuştan içeri dalar, mahpusluğun en güzel saatleri başlardı. Tutuklu genç kadınlar, dokunaklı, titrek sesleriyle türküler söylemeye başlarlardı: “Odam kireçtir benim”, “Evlerinin önü mersin”, “Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz”… Sonra, kapının hemen yanındaki ranzasında sessizce oturan Behice Boran, ince ve duygulu sesiyle Jandarma türküsünü söylemeye başlardı: “Jandarma biz sosyalistiz, biziz yalnız dost sana, kurtuluşun bizimledir elini uzatsana…”

Sevgi Soysal ve Oya Baydar da oradaydı. Bu unutulmaz anlatıyı, Oya Baydar’ın, Sevgi Soysal’ın 12 Mart dönemindeki cezaevi anılarına, Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu’na yazdığı önsöze borçluyuz. Kim bilir ilk defa ne zaman okumuştum, ama hiç unutmadım.

behice-34 .

TEK PARTİ DİKTATÖRLÜĞÜNDEN 12 EYLÜL FAŞİZMİNE: SOSYALİZME ADANMIŞ MÜCADELE DOLU BİR YAŞAM

Behice Boran, 1910 doğumlu olduğuna göre, 12 Mart günlerinde altmış yaşını bitirmişti. 1939 yılında ABD’nde sosyoloji doktorasını tamamlamış, aynı yıl Ankara DTCF’nde Doçentliğe atanmıştı. İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarında sol-sosyalist yayınlarda yer almaya başladı. Tan gazetesi ve Görüşler dergisi saldırıya uğradığında o da yazarları arasındaydı. Kendisinin açıkladığına göre 1942 yılında gizli TKP’ne üye olmuştu. 1945 sonunda tek sayı yayımlanabilen Görüşler dergisinde “Zirai Reformda Memleketi İflas Etmiş Bir Rejime Götürmek İstiyorlar” başlıklı bir yazı yazmış, var olan zirai ideolojiyi analiz etmişti. Bu yazıdan sonra bakanlık emrine alındı.

1946 yılında Dr. Şefik Hüsnü Deymer’in başkanlığında kurulan Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi çevresinde yer aldı. 1948 yılında öğretim üyeliğinden çıkarıldı.

Demokrat Parti döneminde, önce 1950 yılında Barışseverler Cemiyeti dolayısıyla, sonra da 1953 TKP tevkifatı sırasında hapis cezası aldı ve tutuklandı. 1962 yılında Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) katıldı. 1965 seçimlerinde Urfa milletvekili oldu. Ekim 1970’te Genel Başkanlığa seçildi. 12 Mart döneminde cezaevine TİP Genel Başkanı olarak girmişti.

1974 affıyla tahliye olduktan sonra TİP’i yeniden kurdu ve Genel Başkanı oldu. 12 Eylül faşizmi sırasında yurt dışına çıktı. 1987 yılında TİP ile TKP’nin birleşme kararını açıkladıktan üç gün sonra, sürgünde öldü. Cenazesi Türkiye’ye getirildi ve 12 Eylül sonrasının ilk kitlesel eylemlerinden birine dönüştü.

behice-boran-kitap Türkiye ve Sosyalizm Sorunları, Yordam Kitap etiketiyle bir kez daha okurla buluştu.

TÜRKİYE VE SOSYALİZM SORUNLARI

Yordam Kitap tarafından yayınlanan kitabın başında Cem Eroğul’un yazdığı kapsamlı bir sunuş yazısı bulunuyor. Cem Eroğul’a göre bu kitap, Türkiye’nin siyasal mücadele tarihinde son derece önemli bir stratejik tercihi yansıtmaktadır. O tercihin temel belgesi niteliğindedir. Behice Boran’ın savunduğu bu tercih, “demokrasi ve tam bağımsızlık için mücadeleyi, işçi sınıfı öncülüğündeki bir ilerici sınıf ve katmanlar blokuna oturtmak, böylece bu iki mücadeleyi, kurulması ancak uzun vadede mümkün olacak sosyalizme yönelik mücadeleyle birlikte ve tamamen yasal bir çerçeve içinde yürütmektir.” (s. 13)

Cem Eroğul sunuş yazısında “Kitabın Tezleri” başlığı altında Behice Boran’ın görüşlerinin esaslı bir analizini de yapmıştır. Bu analiz, kitabın programatik niteliğini de ortaya çıkarıyor.

Sekiz bölümden oluşan kitapta Boran önce Türkiye’nin imparatorluktan cumhuriyete geçiş sürecini inceliyor. Hem bu bölümde, hem ikinci bölümün başında Boran’ın 27 Mayıs darbesine karşı genel olarak olumlayan bir tutum aldığını görüyoruz. “27 Mayıs olumlu sonuçlar verdi mi?” sorusuna, “çok olumlu sonuçlar verdi” diye cevap verir. Bu olumlu sonuçlardan birincisi yeni anayasa, ikincisi de fikir ve söz özgürlüğü sayesinde “sosyalist akımın belirmesine ve gelişmesine yol açmış bulunmasıdır.” (121)

Üçüncü bölümün başlığı “Kapitalist ve Sosyalist Dünya Karşısında Türkiye”dir. Bu bölümde sosyalist ülkeleri arasındaki ilişkileri ve enternasyonalizmi de ele almıştır. Bu konudaki düşüncesini “bağımsızlık, egemenlik ve eşitlik sosyalist enternasyonalizmin bölünmez ilkeleridir” şeklinde açıklamıştır. (s. 205)

Dördüncü bölümde “toplum yapısı açısından Türk sosyalist hareketi” ele alınmıştır. Bu bölümde Boran Türkiye’yi, toplumun sosyal sınıflar düzeyi, yani “dikey yapı”, ve nüfusun yersel dağılımı, farklılaşma ve şekillenmesi olarak tanımladığı “yatay yapı” analizine tabi tutmuştur. (s.232 vd)

Beşinci ve altıncı bölümlerin ekseni anayasadır. Altıncı bölümde anayasayı din ve laiklik açısından ele alarak analiz eder. Yedinci bölümde kalkınma sorunları, sekizinci bölümde Türkiye’nin dış politikası ele alınmıştır.

İKİ BASIM ARASINDA DÜNYA DEĞİŞTİ: PRAG BAHARI VE SOVYET İŞGALİ

Kitabın birinci baskısı 1968 yılının Mayıs ayında yapılmıştı. Tam da o günlerde Paris’te öğrenci ayaklanması olarak başlayan olaylar kısa bir sürede toplumsal bir isyana ve direnişe dönüştü. Fabrikalar işgal edildi, milyonlarca işçi greve çıktı. Olaylar diğer Avrupa ülkelerine de yansıdı.

“68 olayları” Türkiye’de de yankısını bulmakta gecikmedi. Üniversite işgalleri başladı. ABD karşıtı eylemler düzenlendi. Temmuz ortalarındaki 6. Filo eyleminden sonra polisin İTÜ yurduna yaptığı baskında Vedat Demircioğlu öldürüldü.

1969 yılının Şubat ayında, “Kanlı Pazar” günü 6. Filo’yu protesto eden gruba yapılan saldırıda iki genç bıçaklanarak öldürüldü. Ekim ayında Fikir Kulüpleri Federasyonu DEV-GENÇ’e dönüştü. Gençlik hareketi içinde Behice Boran’ın ifade ettiği ve TİP’in savunduğu stratejiye karşı Milli Demokratik Devrim stratejisi taraftar kazanmaya başladı. 1970 yılının sonlarında THKO ve THKP-C’nin kurulmasıyla gençlik hareketi başka bir kanala doğru akarken, TİP’in savunduğu yasallık stratejisinin toplumsal dayanakları çökmekteydi.

Ama TİP’e asıl darbeyi Sovyet Birliği ve Varşova Paktı ülkelerinin Çekoslovakya’yı işgal etmesi vurdu.

Behice Boran kitabın birinci baskısına yazdığı önsözde eşi Nevzat Hatko dışında sadece bir kişinin adını anmıştı. O kişi, “yirmi yıldır tanıdığım” dediği Mehmet Ali Aybar’dı. “Anayasa hukuku ve devletler hukuku konularında kendisinin derin hukuk bilgisinden, görüşlerinden çok yararlandığımı özellikle belirtmek isterim” diyordu. Önsözün yazıldığı tarih 22 Nisan 1968 idi.

Bir yıl sonra, Haziran 1969 tarihinde yazdığı ikinci baskıya önsözde yine bir tek kişinin ismini anmıştı. O kişi yine Mehmet Ali Aybar’dı. Ama Aybar önsözde bu defa teşekkür için değil, tartışmak için yer almıştı.

Kitaba yazdığı sunuş yazısında okura çok değerli bir kılavuzluk sunan Cem Eroğul’un, Çekoslovakya tartışmasına değindiği bir dipnotta “Bu olayın şoku altında Aybar Marksizmden vazgeçti!” diye yazması (eğer bir ironi değilse) doğrusu biraz fazla kaçmış. (s. 18)