Mine Soysal: Gençleri ruhsal ve fiziksel anlamda korumak mümkünsüz
Yazar Mine Soysal ile çocuk edebiyatında yayıncılığı konuştuk. Soysal "Kitap okumak, başlı başına bir yolculuk. Edebiyat, insanla yaşam arasında sayısız köprüler kurmakla yetinir" dedi.
Mine Soysal, 1996 yılında Günışığı Kitaplığı’nı kurdu. Çocuk edebiyatımızda önemli yer edinen birçok kitabın editörlüğünü üstlendi. Çocuklar için Ala Çocuk Yollarda adlı manzum öyküler kitabını, gençler için Odada Yalnız adlı öykü kitabını ve Eylül’de Aşklar adlı romanı, on binlerce öğrenciyle sohbetlerinden esinlendiği Eyvah Kitap!’ı yazdı. İstanbul Masalı adlı anlatısı, 2015’te İz TV’nin “İstanbul’un Yüzleri” kuşağında “Mine Soysal ile İstanbul Masalı” adlı belgesele konu oldu. Son romanı Uzakta genç edebiyat markası ON8 etiketiyle yayımlandı. Türkiye Yayıncılar Birliği Çocuk ve Gençlik Yayıncıları Komisyonu’nda ve Ulusal Yayın Kongresi İzleme Komitesi’nde görev aldı. Soysal, Türkiye'deki çocuk edebiyatı yayıncılığı ile ilgili "Günışığı Kitaplığı, öncelikle onlara kulak verdi, onları ciddiye aldı ve ilk günden beri has edebiyatın izinden gitti. Temalardan kurguya, kahramanlardan mekânlara, yeni ve yaratıcı anlatımları cesaretle kitaplaştırdık" dedi.
Çocuk kitapları yayıncılığına nasıl başladınız?
Çocuklar ve gençler için nitelikli edebiyat örneklerini yayımlama hayaliyle 1996’da yola çıktık. Onlara büyümenin bin bir derdiyle yüzleştikleri eğitim ve öğretim yaşamlarında, sığınacakları bir edebiyat adası yaratmak istedik. Günışığı Kitaplığı, öncelikle onlara kulak verdi, onları ciddiye aldı ve ilk günden beri has edebiyatın izinden gitti. Temalardan kurguya, kahramanlardan mekânlara, yeni ve yaratıcı anlatımları cesaretle kitaplaştırdık. Çocuk ve gençlik edebiyatımıza çağdaş bir yorum kazandıran yazarlarla buluştuk. Usta yazarların kaleme aldığı Köprü Kitaplar gibi özgün koleksiyonlar, değerli seçkiler hazırladık.
Genç edebiyat markası ON8 ile yeni ufuklara yelken açtık. Yayımladığımız her kitapta didaktik anlatımlardan, önyargı taşıyan kalıplardan ısrarla kaçındık. 20 yıldır, her yaşın kitap seçme ve okuma özgürlüğünü savunduk. Edebiyatla karşılaşmanın insan yaşamındaki sihirli etkisini ve bu etkinin toplumsal barışa, huzura yansımasını önemsedik.
Çocukların kitapla tanışma yaşı kaç olmalı?
Kitap okumak, başlı başına bir yolculuk. Edebiyat, insanla yaşam arasında sayısız köprüler kurmakla yetinir. Hangi köprüyü, ne zaman, ne nedenle geçeceğini, sadece insanın kendi bilebilir. Elbette bu serüvene atılmanın en büyüleyici zamanı, yaşam yoluna yeni koyulduğumuz çocukluk ve ilkgençlik yıllarıdır. Eğer erken çağımızda bu maceraya atılamazsak, yetişkin ömrümüzde bizi bekleyen zorunluluklar, sorumluluklar, kabullerle işleyen ve bizi öğütüveren tüm çarklardan kaçıp kurtulmayı beceremeyiz. Edebiyata sığınmayı, ona tutunmayı beceremezsek, çabuk yoruluruz, çabuk öfkeleniriz, çabuk unutur, çabuk vazgeçeriz.
Türkiye’de çocuk kitaplarına ilgi ne düzeyde?
Kitapların ille de eğitmesi, bilgilendirici olması gerektiğine dair yaygın bir kanı vardı ülkemizde. Ne yazık ki, edebiyat kitaplarından da beklenen bu. Çağdaş çocuk ve gençlik edebiyatı yayıncılığımızın gelişmesi, önemli yazarların bu yaşların da okuyabildiği özgün kitaplar yazması ya da dilimize çevrilmesiyle bu yanlış kanıyı değiştirmeye başladık. Kurmacanın dil estetiği, felsefesi ve okurda bıraktığı anlamlı izlerle, kolayca tanımlanamaz yollarla nasıl ilerlediğini daha çok eğitimcinin, ebeveynin anlamasını sağlamaya çalışıyoruz.
Çocuk ve gençlik edebiyatının, sadece hedef yaş grupları için değil, her yaştan okur için değerini; nesillerarası iletişim için ortak hazların çeşitlenmesinin, sesli ya da sessiz birlikte okumaların hem aile yaşamına, hem eğitim süreçlerine nitelik katkısını çok önemsiyoruz. Eskiye oranla bugün daha çok sayıda yetişkinin, çocuklar ve gençler için de edebiyat hakkını savunur hale geldiğini görmek sevindirici. Ama yine de, daha yolun başındayız.
Çocuk kitapları hazırlarken nelere dikkat edilmeli? Bir yayıncı ve yazar olarak ne düşünüyorsunuz?
Yaratıcı yazar tarafından özgün bir dil ve biçimle kurgulanan edebiyat metninin, onu en yüksek algı ve hazla okuyacak alt yaş grubunu saptamak, elbette yayınevinin ve uzman editörlerin işi. Editör, bu kitapları yayına hazırlarken, çok farklı etmenlerden oluşan ve hayli karmaşık işleyen “çocuğa görelik” ilkesiyle çalışmak zorunda. Bunun için yazarla, grafikerle, kitap gerektiriyorsa illüstratörle ya da çevirmenle birlikte uzun soluklu bir süreci titizlikle, sabırla sürdürmek durumunda. Çocuklar ve gençler için edebiyat yayımlamak, onların dil, anlam ve duygu gereksinimleri söz konusu olduğundan düşünülenin tam tersine çok daha güç bir iş.
Şu an garip bir dönemden geçiyoruz. Çocuklar da bunları bir yerlerden duyuyor, görüyor ve yaşıyor. Kitaplar çocukları bu tür olayların etkilerinden koruyabilir mi?
Şiddet, çatışma ortamı, her yaştan insana aynı sertlikte çarpıyor. Nefret dilinin bu denli yaygınlaştığı, nefret suçlarının bu kadar arttığı bir ortamda çocukları, gençleri ruhsal ve fiziksel anlamda korumak mümkünsüz. İyiliklerin, sevinçlerin, neşenin adeta günlük yaşamdan sıyrılıp atıldığı bir ortamda, onların nefes alması, büyümenin türlü sorunlarıyla cebelleşirken kendilerini onarmaları, anlamaları ve direnç kazanmaları çok zor. Edebiyatın sunduğu anlam evrenine sığınmayı başarabilenlerse şanslı.
Hangi yaşta olursak olalım, ancak edebiyat okuyarak dinginleştiren sessizliklere kavuşabiliyor, kendini yeniden yapmaya, yaşamaya güç toplayabiliyoruz. İnsanın nezaketi, hoşgörüyü, farklılıkların bir aradalığındaki uyumu, aşkı, doğayla ahengi ancak edebiyat yoluyla içselleştirmesinin, pekiştirmesinin mümkün olabileceğine inanıyorum. Yaşadığımız günlerde bu etkiye, bu sürekli hatırlamaya her zamankinden daha çok muhtacız.
Türkiye'de çocuk kitapları yazarları ile okurlar arasındaki ilişkiyi nasıl görüyorsunuz?
Çağdaş yazarların ve eserlerinin, eğitim yaşamındaki çocuklar ve gençler için önemli bir düşünme, sorgulama vesilesi olabildiğini düşünüyorum. Elbette birbirleriyle buluşabildikleri oranda. Kitabını okuduğu bir yazarla buluşması, teması, karakterleri, mekânları ve dönemi üzerine kafa yorması, büyük çoğunluk için belki de yaşamındaki ilk entelektüel diyaloğa neden oluyor. Yazarlar açısından da, yolun başındaki okurlarıyla buluşması baş döndürücü bir deneyim.
Genç okurlarını yakından tanımak, yaşama tutunma çabalarına, gelecek hayallerine, çaresizliklerine ya da isyanlarına tanıklık edebilmek, onlarla kısıtlı saatlerde bile olsa özgürce söyleşmek paha biçilmez. Bu sihirli buluşmalara, bu özgürleştiren iletişime olanak sağlayan eğitimciler, geleceğimiz için çok değerli. Elbette yazarlar da bu buluşmalarda salt kendilerini anlatmakla yetinmeyip, yaratıcı br tartışma ve diyalog ortamı yaratmaya gönüllü olmalılar.
MEB'in çocuk kitaplarına yaklaşımları nasıl?
2004 yılından beri uygulamada olan 100 Temel Eser Listeleri için hazırlanan seçki kitaplar, günümüzde öğrencilerin okuma ihtiyacını karşılamak için neredeyse tek seçenek. Oysa bu seçkilerde, kaynak metinden uzaklaşmış, değiştirilmiş, eksiltilmiş, neredeyse imha edilmiş metinler yayımlanabiliyor. Bence en tehlikeli sansür uygulamalarından biri de bu. Çünkü okur, okuduğunu anlamaz, zevk alamaz hale geliyor. Ülkemizde, çocukların ve gençlerin okuyacağı kitapları öncelikle yetişkinlerin “uygun bulması” gerektiği biçiminde çok yaygın bir önyargı var.
MEB de aynı görüşte. Okullara “girecek” ya da “giremeyecek” kitaplar, yazarlar var sanılıyor. Oysa edebiyat her insana farklı dokunur. Kurumlarla, sistemlerle değil; insanla kurduğu görünmez, bilinmez köprülerle yol alır. Edebiyatın gençlere ulaşma, dokunma, iz bırakma hakkı ve gücü, tektipleştirici kabuller, yasaklar ve cezayla alt edilemez.
Günışığı Kitaplığı olarak bundan sonraki planlarınız nelerdir?
Yazar, şair Çiğdem Sezer’in Köprü Kitaplar’ın 20'nci kitabı olarak yayımlanan gençlik romanı Hayat Pastanesi ile eğitimci yazar Ömer Açık’ın gençlik romanı Montsuzlar, raflardaki yeni kitaplarımızdan. Önümüzdeki günlerde küçükler için, Behiç Ak’ın resimli öykü kitabı Gökdelene Giren Bulut ve Sevgi Saygı’nın dört kitaplık “Yasemin ve Lavanta” dizisi rafa çıkacak. Bugünlerde, yazarlarımızın ve yeni kitaplarının müjdecisi olacak İlkbahar 2017 Yeni Kitaplar Kataloğu’muzu heyecanla hazırlıyoruz. 6, 7 ve 8. sınıf öğrencileri için sürdürdüğümüz Zeynep Cemali Öykü Yarışması yedinci yılında. MEB’in tüm yurtta duyurduğu yarışmada bu yıl gençler öykülerini “dayanışma” temasında yazıyor.
Son başvuru tarihi 23 Mayıs 2017. Sadece öğretmenler ve kütüphanecilerin katılabildiği Eğitimde Edebiyat Seminerleri’mizin onuncusunu da 4 Mart 2017’de, FMV Işık Ortaokulu’nun ev sahipliğinde düzenleyeceğiz. Katılmak için on-line kayıt yaptırmak yeterli. Seminer ve konferanslarımızın içeriğini yayımladığımız e-dergi Keçi’nin yeni kış sayısını ise keciedebiyat.com adresinden okumak mümkün.